Hakan Günday, “şimdi ellerim ceplerimde hiç olmadıkları” kadar demişti ya Kinyas’ta, hayatlarımızın hiçbir sonuca bağlanamaması durumu yüzünden, yani bu muallak durum yüzünden demiştir onu.
Türkçede “mual” diye bir kelime
olmayabilir; ancak Endonezya dilinde “mual” midesi bulanmış anlamına geliyor.
Bizdeki “muallak” nereden çıktı? Hiçbir fikrim yok, araştırmaya halim de
yok. En nihayetinde “muallak” ın
işin sonucunu görememek, herhangi bir işin asılı kalması, sonuca bağlanamaması
olduğunu göz önünde bulundurursak, “muallak”
kelimesinin hangi diyardan geldiği çok da önemli olmaz. Buradaki asıl sorun,
acaba orada bir ellilik bozarlar mı?
yok. En nihayetinde “muallak” ın
işin sonucunu görememek, herhangi bir işin asılı kalması, sonuca bağlanamaması
olduğunu göz önünde bulundurursak, “muallak”
kelimesinin hangi diyardan geldiği çok da önemli olmaz. Buradaki asıl sorun,
acaba orada bir ellilik bozarlar mı?
Hakan Günday, “şimdi ellerim ceplerimde hiç olmadıkları”
kadar demişti ya Kinyas’ta,
hayatlarımızın hiçbir sonuca bağlanamaması durumu yüzünden, yani bu muallak durum yüzünden demiştir onu. Zaten
kitabın sonunda iki karakterden birinin sonunu net bir şekilde görebilirken
diğerinin sonunu muallakta bırakan
da yine kendisiydi.
kadar demişti ya Kinyas’ta,
hayatlarımızın hiçbir sonuca bağlanamaması durumu yüzünden, yani bu muallak durum yüzünden demiştir onu. Zaten
kitabın sonunda iki karakterden birinin sonunu net bir şekilde görebilirken
diğerinin sonunu muallakta bırakan
da yine kendisiydi.
Bu havada kalmış, muallak sonlar bazı yazarlar için
önemlidir. Okura bırakırlar neyin ne olduğunu. Zaten bu yazarlar için hikâyenin
sonu çok da önemli değildir. Hikâyenin
ne anlattığından çok, o hikâyenin
nasıl anlatıldığı daha önemlidir. Bu yüzden Aylak Adam, Kuyucaklı Yusuf gibi
romanlarda, Vüs’at O. Bener’in
hikâyelerinde muallak sonlarla
karşılaşmak işten bile değildir. İşten bile ne demekse işte.
önemlidir. Okura bırakırlar neyin ne olduğunu. Zaten bu yazarlar için hikâyenin
sonu çok da önemli değildir. Hikâyenin
ne anlattığından çok, o hikâyenin
nasıl anlatıldığı daha önemlidir. Bu yüzden Aylak Adam, Kuyucaklı Yusuf gibi
romanlarda, Vüs’at O. Bener’in
hikâyelerinde muallak sonlarla
karşılaşmak işten bile değildir. İşten bile ne demekse işte.
Sonunun muallakta bırakılmış olduğu sanat eserlerini sadece kitaplarla
sınırlayamayız, müzik, resim gibi diğer popüler dallar da bir eserin asla
sonunu getirmeye cüret edemez. İz
bırakan eserlerin aynı zamanda muallakta
bırakılanlar olduğu kanısındayım. Bu hem ödül hem ceza olabilir. Duruma göre
değişir. Arafta kalmak gibi
olabilir. Nereden ve nasıl bakıldığına bağlıdır.
sınırlayamayız, müzik, resim gibi diğer popüler dallar da bir eserin asla
sonunu getirmeye cüret edemez. İz
bırakan eserlerin aynı zamanda muallakta
bırakılanlar olduğu kanısındayım. Bu hem ödül hem ceza olabilir. Duruma göre
değişir. Arafta kalmak gibi
olabilir. Nereden ve nasıl bakıldığına bağlıdır.
Kayseri’de geçen bir konuşma:
-Oh, Hrant Mermeryan! Annen duyarsa bunu sana çok kızacaktır.
-Hayır, dadıcım, hayır. Annem
müslüman bir kızı sevdiğimi asla duymayacaktır.
müslüman bir kızı sevdiğimi asla duymayacaktır.
–Hrant, bu nasıl olacak söyler misin?
-Rabia, ona olan sevgimden
habersiz zaten. Yani ben öyle sanıyorum. Kendimi hazır hissedince Rabia’ya
durumu anlatacağım. Her şey yolunda giderse beraber olacağız. Ancak gizli
saklı. Annem hazır olunca da söylerim.
habersiz zaten. Yani ben öyle sanıyorum. Kendimi hazır hissedince Rabia’ya
durumu anlatacağım. Her şey yolunda giderse beraber olacağız. Ancak gizli
saklı. Annem hazır olunca da söylerim.
–Hrant, aklım almıyor böyle bir saçmalığı. Zaten annenin kızacak
olması şu yüzdendir: Müslüman bir kızı sevdin diye değil, buranın halkı bizi
linç etmeye kalkar diye.
olması şu yüzdendir: Müslüman bir kızı sevdin diye değil, buranın halkı bizi
linç etmeye kalkar diye.
-Dikkatli konuş, 301’den
yargılanmayalım sonra?
yargılanmayalım sonra?
-Hakaret etmedim ki.
-Olsun, buranın halkı dedin ya,
linç eder dedin ya.
linç eder dedin ya.
-Ay bilemedim şimdi…
Neyse ki yukarıda okumuş
olduğunuz konuşma gerçekte yaşanmamıştır. Yaşandıysa bile Tuna Bahar’ın bundan haberi yoktur. Muallakta kalmak üzerine aykırı bir diyalog yazmak için yapılmış
abuk bir sanatsal girişimdir yalnızca. Ne oldu, mual haline geldiniz değil mi? Muallakta kalmanın insanın midesi
üzerinde fevkalade etkileri olabilir.
olduğunuz konuşma gerçekte yaşanmamıştır. Yaşandıysa bile Tuna Bahar’ın bundan haberi yoktur. Muallakta kalmak üzerine aykırı bir diyalog yazmak için yapılmış
abuk bir sanatsal girişimdir yalnızca. Ne oldu, mual haline geldiniz değil mi? Muallakta kalmanın insanın midesi
üzerinde fevkalade etkileri olabilir.
Bunu bir düşünün.
Elfaz dergisinin “Muallak” konseptli 2.sayısında yayınlanmıştır.
muallakta kalan kinyası mı yoksa net bi şekilde yolunu bulan kayrayımı tercih ederdin tuna?