Öldürdüğüm insanlar geliyor aklıma. Hadi oradan, sen ne bilirsin adam öldürmeyi! Bilirim ben, araya girip durma. Kalemimle, klavyemle öldürmedim mi insanları?
Reha Erdem, İnsan Nedir ki?
Acıların en acısı, eğer
acı denen olgu derecelendirilebiliyorsa, ölümdür.
Bunu en iyi şekilde anlayabilmek için mezarlığa
gitmiştim bir gün. Gülüyordu adamın biri, ölünün üzerine toprağı atarken. Beyaz
kefene sarılı bedenin üzerine atılan her bir kürek toprakla renk değiştiriyordu
ölü. Yağmur da yağıyordu biraz. Gülen adamın gözlerinin altında ter ve yağmurla
birleşen sıvı, ağlıyormuş gibi de gösteriyordu. Belki de gerçekten ağlıyordu.
Ama insanın ne olduğunu biraz olsun biliyorsam, ki biliyordum, ağlamadığı
üzerine yemin edebilirim.
acı denen olgu derecelendirilebiliyorsa, ölümdür.
Bunu en iyi şekilde anlayabilmek için mezarlığa
gitmiştim bir gün. Gülüyordu adamın biri, ölünün üzerine toprağı atarken. Beyaz
kefene sarılı bedenin üzerine atılan her bir kürek toprakla renk değiştiriyordu
ölü. Yağmur da yağıyordu biraz. Gülen adamın gözlerinin altında ter ve yağmurla
birleşen sıvı, ağlıyormuş gibi de gösteriyordu. Belki de gerçekten ağlıyordu.
Ama insanın ne olduğunu biraz olsun biliyorsam, ki biliyordum, ağlamadığı
üzerine yemin edebilirim.
Belki daha önce de
söylemişimdir, insanın yüzüne bakmak yeterlidir ne düşündüğünü, ne hissettiğini,
ne yapmak istediğini anlamak için. Bu adam da mezarlık görevlisiydi. Nereden çıkarıyorsun yüzünden anladığını?
Kıyafetlerinden de belli. Olur mu hiç? Yüzünden de anlaşılıyor. Gerçekten
anlaşılıyor. Yüzünde yazıyor içindeki. Tüm diller içinde en yararlısı olan yüz
okumayı öğrenmek gereklidir. Bu dili söken, kişileri de ipe dizmeyi
başarabilir.
söylemişimdir, insanın yüzüne bakmak yeterlidir ne düşündüğünü, ne hissettiğini,
ne yapmak istediğini anlamak için. Bu adam da mezarlık görevlisiydi. Nereden çıkarıyorsun yüzünden anladığını?
Kıyafetlerinden de belli. Olur mu hiç? Yüzünden de anlaşılıyor. Gerçekten
anlaşılıyor. Yüzünde yazıyor içindeki. Tüm diller içinde en yararlısı olan yüz
okumayı öğrenmek gereklidir. Bu dili söken, kişileri de ipe dizmeyi
başarabilir.
Laf kalabalığı yapma!
Tamam. İşte bu adam mezarlık
görevlisiydi ve artık duyarlılığını yitirmişti acıların en acısına. Ben, sadece
izliyordum. Romantikler gibi yukarı çıkmamıştım belki ama izleyici olarak
bulunuyordum orada. Hiçbir kameranın, hiçbir yönetmenin gözünden
göremeyeceklerimi görmeye çalışıyordum. Mezarlar
arasında, ezmemeye çalışarak dolanıyordum. Ağaç köklerindeki mantarları da
çekiyordum gözlerimle. Doğa çekimleri,
gereksiz doğa çekimleri hep hoşuma
gitmiştir. Ondan dolayı aktarmak istiyorum mantarları da.
Tamam. İşte bu adam mezarlık
görevlisiydi ve artık duyarlılığını yitirmişti acıların en acısına. Ben, sadece
izliyordum. Romantikler gibi yukarı çıkmamıştım belki ama izleyici olarak
bulunuyordum orada. Hiçbir kameranın, hiçbir yönetmenin gözünden
göremeyeceklerimi görmeye çalışıyordum. Mezarlar
arasında, ezmemeye çalışarak dolanıyordum. Ağaç köklerindeki mantarları da
çekiyordum gözlerimle. Doğa çekimleri,
gereksiz doğa çekimleri hep hoşuma
gitmiştir. Ondan dolayı aktarmak istiyorum mantarları da.
Lafı dolandırıyorsun
yine! Dolandırmıyorum. Dolandırıyorsun. Dolandırmıyorum… Kes! Boşa kaset
harcıyorsun. Pahalı bunlar. Parası neyse veririz, edebiyat da parayla değil ya. Mezarlık
görevlisini geçelim. Uzaktan çektik onu.
yine! Dolandırmıyorum. Dolandırıyorsun. Dolandırmıyorum… Kes! Boşa kaset
harcıyorsun. Pahalı bunlar. Parası neyse veririz, edebiyat da parayla değil ya. Mezarlık
görevlisini geçelim. Uzaktan çektik onu.
Deliler gibi ağlayan
birine gözüm takıldı. Yüzüne baktım, yüzüme baktı. Gözlerini kaçırdı sonra.
Ağlamaya devam etti. Kabul etmek istemiyordu, o anda dışarıda başka insanların hiçbir
şey olmamış gibi devam ettiğini. Küreği eline aldı. Titreye titreye, bir kürek
toprak da o attı ölüye. Kimdi o? Epey yakınıdır herhalde. Geri gelmeyecek
kişinin ardından böylesine üzülüyorsa, eksiklik, gariplik yaşayacaksa yakını
olmalı.
birine gözüm takıldı. Yüzüne baktım, yüzüme baktı. Gözlerini kaçırdı sonra.
Ağlamaya devam etti. Kabul etmek istemiyordu, o anda dışarıda başka insanların hiçbir
şey olmamış gibi devam ettiğini. Küreği eline aldı. Titreye titreye, bir kürek
toprak da o attı ölüye. Kimdi o? Epey yakınıdır herhalde. Geri gelmeyecek
kişinin ardından böylesine üzülüyorsa, eksiklik, gariplik yaşayacaksa yakını
olmalı.
Ölümün böylesine
acı olmasının nedeni, muhtemelen ölen kişinin geri gelmeyecek olması, var olan
düzeni bozuyor olmasıdır. Gerçi sürekli bir devinim de olmalı. Düzen bozulmalı,
yeniden kurulmalı; ancak böyle durumlarda akıl işlemiyor. Kabul edilse de
edilmese de fiziksel varlığın yanı sıra bir de metafiziksel, kişinin var olduğu
bir iç özgürlüğü vardır. Yoksa tüm bu mitler, inanışlar nereden ortaya
çıkacaktı? Batılılar bu iç özgürlüğe “hayal gücü”, doğulularsa “gerçekliğe
giden yol” olarak bakıyor. Ne denirse densin, farklı adlar verilmesi bir şeyin
varlığını ortadan kaldıracak değil ya? Değil.
acı olmasının nedeni, muhtemelen ölen kişinin geri gelmeyecek olması, var olan
düzeni bozuyor olmasıdır. Gerçi sürekli bir devinim de olmalı. Düzen bozulmalı,
yeniden kurulmalı; ancak böyle durumlarda akıl işlemiyor. Kabul edilse de
edilmese de fiziksel varlığın yanı sıra bir de metafiziksel, kişinin var olduğu
bir iç özgürlüğü vardır. Yoksa tüm bu mitler, inanışlar nereden ortaya
çıkacaktı? Batılılar bu iç özgürlüğe “hayal gücü”, doğulularsa “gerçekliğe
giden yol” olarak bakıyor. Ne denirse densin, farklı adlar verilmesi bir şeyin
varlığını ortadan kaldıracak değil ya? Değil.
Biraz uzaklaştım o mezarın yanından, şüphelenmelerini
istemiyordum. Devam ettim mezar
arıyormuş gibi yapmaya. “Ölünce buraya gömsünler beni” diyebileceğim bir yer
aradım kendime. Ölüm anımı
düşünüyordum geceleri. Düşünecek iyi bir şeyi yoksa uyuyamıyor kişi. Düşünülen
olgu ölümse eğer, iyice kaçıyor
uykular. Ölümden değil de, ölüm anından korkuyorum. Öldürdüğüm
insanlar geliyor aklıma. Öleceklerini bile bile yalvarmaları, son ana kadar
ümitlerini yitirmemeleri geliyor gözümün önüne her gece. Hadi oradan, sen ne
bilirsin adam öldürmeyi! Bilirim ben, araya girip durma. Kalemimle, klavyemle
öldürmedim mi insanları?
istemiyordum. Devam ettim mezar
arıyormuş gibi yapmaya. “Ölünce buraya gömsünler beni” diyebileceğim bir yer
aradım kendime. Ölüm anımı
düşünüyordum geceleri. Düşünecek iyi bir şeyi yoksa uyuyamıyor kişi. Düşünülen
olgu ölümse eğer, iyice kaçıyor
uykular. Ölümden değil de, ölüm anından korkuyorum. Öldürdüğüm
insanlar geliyor aklıma. Öleceklerini bile bile yalvarmaları, son ana kadar
ümitlerini yitirmemeleri geliyor gözümün önüne her gece. Hadi oradan, sen ne
bilirsin adam öldürmeyi! Bilirim ben, araya girip durma. Kalemimle, klavyemle
öldürmedim mi insanları?
Sevmediğim adamı
öldürüyorum yazarken. Hesabını soran yok nasıl olsa. Hem görmüyorum da can
çekişmesini. Hissediyorum yine de her gece.
öldürüyorum yazarken. Hesabını soran yok nasıl olsa. Hem görmüyorum da can
çekişmesini. Hissediyorum yine de her gece.
Yaklaştım gömülen adamın
mezarının yakınına. Bir kürek toprak
da ben attım. Sonra içimden seslendim, “Kusura bakma adam, bir ölü olmak
zorundaydı. Yoksa konuyu bağlayamazdım.”
mezarının yakınına. Bir kürek toprak
da ben attım. Sonra içimden seslendim, “Kusura bakma adam, bir ölü olmak
zorundaydı. Yoksa konuyu bağlayamazdım.”