Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul‘u ile Nahid Sırrı Örik’in Sultan Hamid Düşerken romanlarının paralel okunması taraftarıyım. Her iki romanı okurken şöyle bir izlenime kapılıyorsunuz: Memlekette sadece at arabasından inmiş, otomatik vites arabalara binmişiz. Ya da telgrafın tellerine fiber-optik kablolar konmuş. Bunun dışında “siyaseten” Şark cephemizde yeni bir şey yok. Hatta korkarım on dokuzuncu yüzyıl koşullarına dönmüş vaziyetteyiz: Kısmen regresif bir toplum, regresif bir siyaset…
(Not: Örik, Abdülhamid dönemine deyiş yerindeyse “içeriden”, Abdülhamid perspektifinden; Kuntay ise “dışarıdan”, “sokaktaki adamın” ya da zamanın muhalif “münevverlerinin”, bürokratlarının gözünden bakıyor. Fakat dil, içerik ya da anlatı tekniği açısından Üç İstanbul bir harika: Magnum Opus! Kitabın Ay’dan ya da Mars’tan getirilmiş bir maden ya da taş parçası kadar değerli olduğunu düşünüyorum.)
Bizim “yerli klasikleri” okuyan kesimin “spoiler” takıntısı pek yoktur. Zaten bu gibi romanlar “ana olay örgüsü” ya da “sürprizli bir final”den de ibaret değildir. Her bir satırının estetik ve belgesel bir kıymeti var.
İmdi; Üç İstanbul‘da Buhari’yi Yaktılar1 başlıklı, deyiş yerindeyse “çarpıldığım” bir bölüm var. Bunun üzerine bir iki kelam etmek isterim.
Zikrettiğim bölümün daha iyi anlaşılması açısından, Abdülhamid ve yaktırdığı iddia edilen hadis kitabı Sahih-i Buhari hakkında tarihsel bir anekdot paylaşalım. Murat Bardakçı’dan aktarıyorum:
“Sultan Abdülhamid, o tarihten birkaç sene önce, Sünni İslâm dünyasının en muteber hadis kitabı olan ‘Sahîh-i Buharî’ isimli eseri gayet şık bir şekilde yayınlatmıştı. Ama, bir iddiaya göre, eser daha piyasaya verilmeden önce içerisinde ‘Halka zulmeden idarecilere karşı ayaklanmak haktır’ şeklindeki bazı bazı hadislerin bulunduğunu görmüş, bu hadislerin muhalifleri tarafından aleyhine kullanılabileceğinden endişe duymuş, hadislerin yazılı olduğu sayfaları yırttırmış ve eserin bazı cildlerini de yaktırarak imha ettirmişti…”2

Güncel baskısı Oğlak Yayınları tarafından yapılan Üç İstanbul romanına gitmek için tıklayın.
Şimdi romana dönelim: Bahsolunan günlerde, Üç İstanbul‘un esas oğlanı Adnan’ın önüne birden Aksaray’ın delisi “meczub çıplak Ahmet” çıkar, “Buhari’yi yaktılar” der ve takunyalarını şaklata şaklata kaçar. Ardından Adnan, “Konyak kokan bir şair”le rastlaşır, o da “Duydun mu Buhari’yi yaktılar” der ve Namık Kemal’den bir beyit okur. Kuntay, romanda gerçek kişilerden bahsettiği için olsa gerek (mesela şair Raif, Mehmet Akif Ersoy’dur), bu konyak kokan şairin adını vermiyor ama Jön Türklerden birine gönderme yaptığı belli. Adnan bu iki olay neticesinde “fenalaşır”. Bize de çok tanıdık gelecek, güncel bir tespitte bulunur: “Demek ki Abdülhamid Buhari’yi yakmasaydı Şarki Rumeli’yi düşmana muharebesiz veren adama hala kızmayacaklar.”
Araya girelim: Osmanlı, Abdülhamid döneminde Bosna’dan Mısır’a, Girit’ten yukarıda bahsi geçen Doğu Rumeli’ye kadar epey toprak kaybetmişti.1885’te tek kurşun atılmadan, Doğu Rumeli Bulgaristan tarafından ilhak edildi. Halkın, yurt toprağını Bulgar Prensliği’ne neredeyse hediye ettiği için değil, hadis yaktırdığı dedikodusundan ötürü padişaha ayaklanması Adnan’da şok etkisi yaratmıştır. Tabii bu duruma biz Adnan kadar şaşırmıyoruz. 15 yıldır gördüğümüz gibi: Hanımın kapalıysa, bıyığın bademse, Cuma’ya da düzenli gidip Arapçayı dilinden düşürmüyorsan memleketin en yüzde otuzuna kırkına her şeyi yaptırabilirsin. Yolsuzluk da yapsan, on beş günde bir kandırılsan da dik dur eğilme, oy depoların seninle…
İlerleyen paragraflarda Adnan bir eczacıyla konuşur. Eczacı ona: “Duydunuz mu Kuran’ı yaktırmışlar” der. Romanın ego-anlatıcısı: “Çemberlitaş’ta yanan Buhari, Aksaray’da Kuran olmuştu” der. Savaşın ve dedikodunun böyle, öngörülemeyen bir ivmesi vardır.
33 yıllık “istibdat” Abdülhamid’e hayır getirmemiş. Hitler’e de getirmemişti. Başımızdakilere neden getirsin?
Dipnotlar:
- Kuntay, Mithat Cemal (2017). Üç İstanbul. (s.59). İstanbul: Oğlak Klasikleri.
- http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/614533-abdulhamid-tahtindan-kitap-yakma-suclamasiyla-indirilmisti [Erişim tarihi: 12.02.2018]
Güzel bir açıklama olmuş, teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.