Hakikat-sonrası, her şeyin birkaç günde olup bitiverdiği, olguların yerini duyguların aldığı kapitalist modernite çağında, nesnel gerçekleri göz ardı etmenin yarattığı tehlikeye karşı bir uyarı niteliğinde.
Bugünün hakikat-sonrası rejiminde, gündelik siyasetin bir uzantısı haline gelen, yalnızca yorum ve görünümlerin olduğu bir “gösteri toplumu”nun yükselişine tanıklık ediyoruz. Sorular ve cevaplar arasındaki nedensel bağları yitirdiğimiz kapitalist modernite çağında, devlet aklına ve onun otoriter siyasal tahayyüllerine muhtaç olmayan bir karşı duruş geliştirebilmek mümkün müdür? Sosyal adaletin, özgürlüğün ve demokrasinin özüne tehdit oluşturan popülizm ve yalanlarla nasıl baş edebiliriz? Hakikat-sonrası, tüm bu sorulara yanıtlar arayan bir kamusal felsefe kitabıdır.