Fernando Pessoa’nın
Zeplin Kitap’tan Hakan Akdoğan çevirisiyle çıkan “Hiçbir Şey İstememenin Mutluluğu” kitabı üzerine…
Zeplin Kitap’tan Hakan Akdoğan çevirisiyle çıkan “Hiçbir Şey İstememenin Mutluluğu” kitabı üzerine…
İstiyoruz. Somut
veya soyut, her şeyi istiyoruz. İşin çığırından çıktığını görenler bile bu
gidişatın düzelmesini istiyor. İçimizdeki kadim ışık soldu artık. Ölümsüzlük
arzusuna kapılan milyarlarca insan nesnelerin ve nesneleştirilmiş duyguların
esiri olmuş. Sartre’ın Bulantısı aklıma
geliyor:
veya soyut, her şeyi istiyoruz. İşin çığırından çıktığını görenler bile bu
gidişatın düzelmesini istiyor. İçimizdeki kadim ışık soldu artık. Ölümsüzlük
arzusuna kapılan milyarlarca insan nesnelerin ve nesneleştirilmiş duyguların
esiri olmuş. Sartre’ın Bulantısı aklıma
geliyor:
“Benim bildiğim, nesnelerin insana dokunmaması gerekir.
Çünkü canlı değiller. Aralarında yaşar, onları kullanır, sonra yerlerine koruz.
Onlar sadece yararlıdırlar. Oysa bana dokunuyorlar. Çekilmez bir durum bu.
Onlarla bağlantı kurmak korkutuyor beni. Sanki hepsi birer canlı hayvan.”
Çünkü canlı değiller. Aralarında yaşar, onları kullanır, sonra yerlerine koruz.
Onlar sadece yararlıdırlar. Oysa bana dokunuyorlar. Çekilmez bir durum bu.
Onlarla bağlantı kurmak korkutuyor beni. Sanki hepsi birer canlı hayvan.”
Oysa Pessoa düşündürdü, içimde düşünülmeye
hazır hale getirdiğim “İstemek” mevzusunu. İnce bir aforizma kitabı: “Hiçbir Şey
İstememenin Mutluluğu”. Hayat diye yaşadığımız denklemin olumlu önermesi.
Pessoa’nın huzursuz ve sis gibi her yanı bir anda saran cümleleri beni
ürpertiyor. İşte bu yüzden “İstiyorum, o
halde varım.” diye haykıran insanların arasında pimi çekilmiş bomba gibi
dolaşıyorum. Patlayacağımdan değil, ayrık otu zihnimin verdiği acılardan
çekiniyorum.
hazır hale getirdiğim “İstemek” mevzusunu. İnce bir aforizma kitabı: “Hiçbir Şey
İstememenin Mutluluğu”. Hayat diye yaşadığımız denklemin olumlu önermesi.
Pessoa’nın huzursuz ve sis gibi her yanı bir anda saran cümleleri beni
ürpertiyor. İşte bu yüzden “İstiyorum, o
halde varım.” diye haykıran insanların arasında pimi çekilmiş bomba gibi
dolaşıyorum. Patlayacağımdan değil, ayrık otu zihnimin verdiği acılardan
çekiniyorum.
Alışveriş merkezleri, internet siteleri, televizyon
programları, sohbetler, rüyalar ve hatta ölüm; hangi
konuda olursa olsun cümlelerimizin bir yerinde mutlaka “istemek” fiili var.
Eşyalar istiyoruz, evler arabalar ve mutlaka para istiyoruz. İktidar istiyoruz
konuşmalarımızda, Tanrı’dan iyilik, rüyalarımızdan bilgi, ölümden ölümsüzlüğü
istiyoruz. Aklımızdan geçen her şey istenebilirler
kategorisinde. Beynimizdeki sokaklarda özgürce yürüyemiyor hiçbir insani olgu.
Hemen ağ atıyoruz üzerine, canlı canlı parçalayıp kanlı kanlı yiyoruz.
İstemenin yorgunluğunu başkası sırtında duyumsasın istiyoruz. İstemenin laneti
diyebilirim buna. Pessoa ise hiçbir şey istemeyenlerin mutlu olacağını salık
veriyor. Aslında Pessoa kadar hiçlik
güzellemesi yapan bir başka yazar daha tanımadım. Hiçliğin bile yeri
geldiğinde istenmesi gereken bir meta gibi pazarlandığı oluyor. İşin ucu eninde
sonunda paraya mı dayanıyor? Bilmiyorum. Zeplin
Kitap’tan çıkan bu ince derlemeyi ilk gördüğüm anda istedim ve aldım. Göğüs
kafesimi nicedir yumruklayan canavarı kızdırdığımı hissettim. Kitabı elimde
evirip çevirdim. İçinden alıntı yapmak ve bir an için okuyanın gözünde
kıvılcımlar çaktırmak için tasarlandığını zannettim. Plastik bir bilgelik hissi
vermek için derlenen kitaplara benzettim. Bu “zannetmek” Pessoa ile hayatının
bir noktasında temas etmeyenlere özgü bir zannetmek. Çünkü “Pessoa da kim?”
diyen biri bu ince sevimli kitabı tam da zannettiğim gibi Facebook, Twitter
gibi sosyal paylaşım sitelerine yem
eder. Pessoa ile tanışmış biri içinse atıştırmalık ve hatırlatıcı bir kitap.
programları, sohbetler, rüyalar ve hatta ölüm; hangi
konuda olursa olsun cümlelerimizin bir yerinde mutlaka “istemek” fiili var.
Eşyalar istiyoruz, evler arabalar ve mutlaka para istiyoruz. İktidar istiyoruz
konuşmalarımızda, Tanrı’dan iyilik, rüyalarımızdan bilgi, ölümden ölümsüzlüğü
istiyoruz. Aklımızdan geçen her şey istenebilirler
kategorisinde. Beynimizdeki sokaklarda özgürce yürüyemiyor hiçbir insani olgu.
Hemen ağ atıyoruz üzerine, canlı canlı parçalayıp kanlı kanlı yiyoruz.
İstemenin yorgunluğunu başkası sırtında duyumsasın istiyoruz. İstemenin laneti
diyebilirim buna. Pessoa ise hiçbir şey istemeyenlerin mutlu olacağını salık
veriyor. Aslında Pessoa kadar hiçlik
güzellemesi yapan bir başka yazar daha tanımadım. Hiçliğin bile yeri
geldiğinde istenmesi gereken bir meta gibi pazarlandığı oluyor. İşin ucu eninde
sonunda paraya mı dayanıyor? Bilmiyorum. Zeplin
Kitap’tan çıkan bu ince derlemeyi ilk gördüğüm anda istedim ve aldım. Göğüs
kafesimi nicedir yumruklayan canavarı kızdırdığımı hissettim. Kitabı elimde
evirip çevirdim. İçinden alıntı yapmak ve bir an için okuyanın gözünde
kıvılcımlar çaktırmak için tasarlandığını zannettim. Plastik bir bilgelik hissi
vermek için derlenen kitaplara benzettim. Bu “zannetmek” Pessoa ile hayatının
bir noktasında temas etmeyenlere özgü bir zannetmek. Çünkü “Pessoa da kim?”
diyen biri bu ince sevimli kitabı tam da zannettiğim gibi Facebook, Twitter
gibi sosyal paylaşım sitelerine yem
eder. Pessoa ile tanışmış biri içinse atıştırmalık ve hatırlatıcı bir kitap.
“Anlamak için kendimi yok ettim.”
Her bir cümle kendi
içinde anlamlı ve tutarsızlığa açık. Pessoa’ya aşikar olanlar sarsılmayı daha
derinden hissedecektir ve cümleleri kopyalayıp paylaşmak yerine saklamayı
tercih edecektir. Pessoa herkesi kendi gibi yapmaya çalışmasa da bunu yapan bir
yazar. O hiçbir şey talep etmeden okuyucu onun izini sürer. Bazı pasajlarda
bundan rahatsızlık duyduğunu ve okuyucudan ya da muhtemel okuyucudan kaçmak
için sınırları zorladığını görebiliriz.
içinde anlamlı ve tutarsızlığa açık. Pessoa’ya aşikar olanlar sarsılmayı daha
derinden hissedecektir ve cümleleri kopyalayıp paylaşmak yerine saklamayı
tercih edecektir. Pessoa herkesi kendi gibi yapmaya çalışmasa da bunu yapan bir
yazar. O hiçbir şey talep etmeden okuyucu onun izini sürer. Bazı pasajlarda
bundan rahatsızlık duyduğunu ve okuyucudan ya da muhtemel okuyucudan kaçmak
için sınırları zorladığını görebiliriz.
“Kaçtığım bütün kavgaların yaralarını taşıyorum.”
Yazmak istiyorum.
Parmaklarımın uçları morarıncaya kadar yazmak istiyorum. Ve işte faydacı
sistemin çarkları çalışmaya başlıyor. Derinlikten uzak, hikayesi kalabalığın
ayakları altında çiğnenmiş, yuvarlağın içinden kurtulmayı bekleyen cümleler
yazmak istemiyorum. Yazmak istiyorum, arınarak. Arınmak? İstiyorum. O zaman
sayılmaz. Hiçbir şey istememenin mutluluğunu bütün dünya için istiyorum.
Parmaklarımın uçları morarıncaya kadar yazmak istiyorum. Ve işte faydacı
sistemin çarkları çalışmaya başlıyor. Derinlikten uzak, hikayesi kalabalığın
ayakları altında çiğnenmiş, yuvarlağın içinden kurtulmayı bekleyen cümleler
yazmak istemiyorum. Yazmak istiyorum, arınarak. Arınmak? İstiyorum. O zaman
sayılmaz. Hiçbir şey istememenin mutluluğunu bütün dünya için istiyorum.
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.