Angela Chadwick’in April Yayıncılık‘tan Habibe Çıkılıoğlu çevirisiyle yayımlanan XX romanını KalemKahveKlavye için Gülçin Kaya inceledi.
**
Angela Chadwick’in ilk romanı XX yumurtadan yumurtaya döllenme süreci ile iki kadının kız bebek üretebilme olasılığını dile getirdiği feminist bir bilimkurgu hikâyesi.
Olay örgüsü; sperm donörüne ya da başka erkek desteğine ihtiyaç duymadan, kendi çocuklarına sahip olma şansı kazandıran klinik bir araştırmaya katılan lezbiyen çift Rosie ve Jules’un ekseninde dönüyor. Yazar, dünyayı yeni bir geleceğe taşıyacak tartışmalı bir teknikle karşı karşıya kaldıklarında medyanın ve yerel halkın sertliğini -hatta kimi zaman utanç verici davranışlarını- zihnimizde canlandırmamıza yardımcı oluyor.
Cinsiyet Rolleri, Aile Tanımı ve Medyanın Gücü
XX, toplumdaki herhangi bir ilerlemenin gerici siyasette nasıl karşılandığını yansıtan, canlı bir kişisel mücadele öyküsü. Kitabın ana konusunu belirleyen yumurtadan yumurtaya döllenme, anaerkil sistemin dünyaya egemen olması için bir fırsat yaratmıyor. Aksine, küçük bir grup içinde izole edilmiş bireylerin yeniden üretebilmeleri için eşsiz bir fırsat sağlıyor. Tıptaki bu ilerlemeyi, geniş çaplı bir toplumsal direniş karşılıyor. Karşıt görüşte olanlar, tüm çocukların bir anne ve babaya ihtiyacı olduğunu iddia ediyorlar, teknolojiyi statükoya karşı bir tehdit olarak görüyorlar. Ayrıca, erkek çocukların dünya üzerinden aşamalı olarak yok edileceğinden korkuyorlar.
İki yumurta ile döllenme teknolojisini deneyimlemek isteyen Rosie ve Jules, kendilerini korkunç ve çekişmeli bir medya fırtınasının merkezinde buluyor. Karakterlerimiz iki sıradan insan; aşırı zengin değiller, şöhrete aç değiller, tek istedikleri yalnızca birlikte var edebilecekleri bir bebek. Rosie bir kitapçıda çalışıyor, Jules ise bir gazeteci. Jules, uzun yıllar çalıştığı gazetecilik mesleğinin tüm kurallarını bildiği için romana ilginç bir perspektif katıyor. Kariyeri boyunca insanların yaşamından kesitler sunmak için uğraşan bu karakter, başkalarının yaşamının bu denli merak edilmesinden rahatsız oluyor. Medyanın atacağı her adımı aşağı yukarı tahmin edebiliyor.
XX Romanının Distopik Dünyası ve Güncel Siyasi Yansımalar
XX bir distopya olarak tanımlanıyor. Bu distopya günümüz toplumunun mevcut tıbbi koşullarının bir tık uzağında. Kurgu boyunca süregelen düzen, gelecekteki muhafazakâr iklimi değil, güncel siyasi tavırları yansıtıyor. Yazar günümüzde; insan hakları, ‘aile’nin anlamı ve medyanın hayatlarımız üzerindeki etkisini Jules ve Rosie üzerinden aktarıyor. Medyanın zulmünün yanı sıra zalimce yapılan yorumlar ve saldırgan internet trolleri de yoğun bir şekilde işleniyor.
Bizim gibi düşünmeyen, hissetmeyen ve hareket etmeyen insanlar bizimle aynı hakları hak etmiyorlar mı? Chadwick okurlarına, insanları görünüşlerine göre sınıflandırmada uzun bir yol kat etmiş olsak da, kişisel tercihlerine ve eylemlerine göre yargılama şeklimiz ile hâlâ çok geride olduğumuzu gösteriyor.
April Yayıncılık etiketiyle Türkiye’deki okurları ile buluşan XX, cinsiyet rolleri, aile tanımı ve medyanın gücü gibi önemli konuları derinlemesine işliyor ve kurgusal dünyasını günümüz gerçekliğine yakın tutarak güçlü bir örüntü kuruyor.
Gelecek için umut verici bir bakış açısı keşfetmek isteyenleri bu kitabı okumaya davet ediyorum.
1993’ten bugüne kitaplara, resimlere, notalara, evrenin her bir köşesine seyahat ediyor. Eğlenceli ve zamansız yolculuk serüvenini paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyor.