April Yayıncılık etiketi ile yayınlanan Murat Menteş’in yeni romanı Ruhi Mücerret ve Murat Menteş romanları üzerine yarı akademik bir inceleme.
Murat Menteş olunmadan Murat Menteş romanları yazmak ne kadar zorsa, bir Murat Menteş romanını yorumlamak da o kadar zor. Standart bir inceleme yazmak isterken yer yer akademik üsluba kaydığımı ve yazının kalan kısmını okumadan önce Ruhi Mücerret ‘i bitirdiğinizden emin olmanız gerektiğini ekleyeyim.
Birkaç yıl önce akademik kariyer yolunda henüz hevesim kursağımda değilken Mehmet Âkif ile ilgili bir sempozyumda lafı açılmış ve “Neden Hakan Günday’lar, Murat Menteş’ler, Emrah Serbes’ler akademik çalışmalarımızın konusu olmuyor?” tadında bir tartışma açmıştım; leziz de bir tartışma olmuştu. Ama Ruhi Mücerret ‘i okuduktan sonra Murat Menteş üzerine çalışmak isteyen arkadaşlara şimdiden Allah kolaylık versin diyorum. Bugs Bunny filmlerindeki Meksika biberi gibi zıplayan kelimeleri, Menteş’in zihninden geçiş hızıyla yakalayıp süzmek hem zor, hem de edebi zevk açısından müthiş zevkli. Pekâlâ, şimdi ayrıntılara girebiliriz.
Yeşilçam , Arabesk ve Western Ekolü
Ruhi Mücerret ile ilgili her beyanda duyacağınız üzere, kitabın dikkat çeken ilk özelliği kapak tasarımı. Özellikle ’90 ve öncesi kuşak çocuklarının abur cubur paketlerinden hatırladığı, döndürdükçe resimlerin değiştiği kartlardan konulan kapağı hareket ettirdiğinizde Orhan Gencebay ve Cüneyt Arkın fotoğraflarını görüyorsunuz. (Umarım bu kartın kestirme bir ismi yoktur, can çekiştim anlatana kadar) Kapak tasarımındaki görseller, renk ve font itibariyle Yeşilçam, Arabesk ve western ekolünü bir araya getirmiş.
Murat Menteş üslubunu sevenler tam severken, sevmeyenlerin buluştuğu iki ortak noktadan birisi “Bazen çok mu zorluyor?”, diğeri ise “Üslubunu biraz değiştirse mi acaba?” oluyor. Şimdi, bir noktada anlaşmak gerek: Bir yazarın yazarlık yolculuğunu, bir ya da iki eseriyle değil topyekun yazarlık serüveni ile hatta bazen biyografik okumayla ele almadan değerlendirme yapmak hem çok sığ, hem de gereksiz olur. (Biraz agresifleşiyorum) Arkadaşım, eğer bu söylediğimi yapacak birikim ve hakimiyette değilsen lütfen sadece oku, okumak zaten başlı başına yeterli bir şey.
Murat Menteş bazen çok mu zorluyor? Muhtemeldir. Kendi deyimiyle “Uçmalı, kaçmalı” maceralar anlatmak istiyor, üstelik bunu hiperaktif bir beyinle yapıyor. Kelimeleri kurcalıyor. Kalemini, bilincin ve dilin ortak akışına bırakıyor. Dolayısıyla okurken yakalaması zor, bazen birkaç kez üstünden geçmek gereken ifadeler çıkıyor. Bu tespit ışığında şimdi şunu tekrar soralım: Murat Menteş mi çok zorluyor yoksa beyinlerimiz mi hantallaşmış? Cevabı, bu soruyu soran insan sayısı kadar.
Peki Murat Menteş, üslubunu biraz değiştirse mi? Herhalde ne bilimsel, ne standart, hiçbir yaklaşımda böyle bir mantık olamaz. Murat Menteş’in “Dublörün Dilemması” öncesindeki eserleri ile sonrası arasında zaten üslup ve yöntem farklılığı var. Az evvel topyekun yazarlık derken kastettiğim buydu. Hiçbir eseri, yazarından ve eserlerinin öncesi-sonrasından koparıp dikey düzlemde ele alamayız. Dolayısıyla “Ruhi Mücerret”, Murat Menteş külliyatı içerisinde kelimelerin en enerjik, ama anlamın ve anlatımın en derli toplu olduğu eser, diyebiliriz. Bunu biraz açalım.
Kontrollü Güç, Güçtür
“Dublörün Dilemması”, çoğu Murat Menteş hayranının fanatik olarak sevdiği ve sonrakilerle kıyaslamadığı romanı. Ben “Korkma Ben Varım”cılardanım. Hatırlarsak, Murat Menteş’in tek bir kahraman bakışı yerine çoğulcu bakış açısıyla anlatmak gibi bir üslubu var. Hatta “Korkma Ben Varım”da papağan Huduni’ye, kedi Nefertiti’ye kadar inmişti bu olay.
Bu, bir yanıyla absürd ve kara mizah, bir yanıyla polisiye olan bir romanda başarılı uygulandığında okuyucu için bulunmaz bir okuma keyfi sunuyor. Ancak, Murat Menteş’i okuma konusunda sorun yaşayanların çoğu, birden çok kahraman bakışına alışık olmayan Türk okuyucusunun kafa karışıklığı yaşayan kesiminden çıkıyor. Üzerine bir de Menteş’in kelime zıplatmaları gelince, iş iyice zorlaşıyor. Ama “Ruhi Mücerret”e geldiğimizde, Avni Vav ile yapılan bir tür “intro” ve ardından sadece Ruhi Mücerret ile Civan Kazanova bakışına girdiğimiz için diyebilirim ki ilk iki roman daha dağınık ve kontrolü zorken Ruhi Mücerret, okuması daha rahat bir roman olmuş.
100 Yaşında Bir Kahramanı Anlatmak
Lafı çok uzattım. Bitirmeden bunu da söylemek istiyorum: Romanın konusunu çıkmadan önce öğrendiğimde, hatta Murat Menteş, Standart FM’deki Nunchaku programında romandan bir kısım okuduğunda tadım kaçmıştı. “100 yaşında birini neden anlatmış ki?” dedim, çünkü bir yazar adayı, hatta bir Ekşici âkil adamın deyimiyle “yazarımsı” olarak herhalde yazmayı asla göze alamayacağım bir karakter olurdu Ruhi Mücerret. Halbuki Murat Menteş, artık cümle mühendisliğinde olduğu kadar hayal mühendisliğinde de ustalığını konuşturarak 100 yaşında bir Kurtuluş Savaşı gazisinin yerine düşünmüş, konuşmuş, zeki ve huysuz Ruhi Mücerret’e, beni kitabı okurken kahkaha attıracak kadar espri bile yaptırmış.
İmla Hataları, Zayıf Kalanlar, Soundtrack
Kısaca son söyleyeceklerim, merak ettiklerim ve eksik bulduklarım. Naçizane. April Yayıncılık’tan kaynaklı olduğunu düşündüğüm, 1.baskının özellikle son bölümlerinde sık imla hataları söz konusu. April Yayıncılık tarafından geliştirilen bazı özgün noktalama işareti kullanımını da eksikten saysam mı bilemedim. Öte yandan, kitabın tanıtım metinlerinde Ruhi Mücerret’in Nazlı Hilâl’e duyduğu aşk o kadar öne çıkmıştı ki romanda daha baskın bir aşk beklerken nedense silik kalmış. Belki de Civan Kazanova ile Serpil Silahlıperi ve Fujer Fuji üçlemesinin daha heyecanlı olmasından, bilemedim.
Standart FM ‘deki Nunchaku programında kitaptan bir kısım okuduğunda, roman için arabesk tadında bir şarkı hazırlanmıştı, soundtrack kabilinden. Kitap bitene kadar bekledim ama ortalarda böyle bir şey yoktu. Sonradan vazgeçildi sanırım, bilseydim şarkıyı kaydederdim, elimizden kaçtı.
Evet, popüler tarzda bir inceleme yazayım derken nispeten akademik üsluba kaydım. Baydıysam bağışlayın. Murat Menteş’e güvendim, zira ben ne kadar bayarsam “Ruhi Mücerret” o kadar ayıltacak sizi. Hem son dönem, hem de toptan Türk Edebiyatı içerisinde istisnai tasarım, dil ve üslup ile yazılmış olduğunu düşündüğüm Ruhi Mücerret’i, lütfen okuyun.
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)