Kitap severlerin popüler adreslerinin online satış siteleri veya zincir kitap mağazaları olmasına rağmen Türkiye’de klasik anlamdaki “kitabevi, kitapçı” kültürünü yaşatan mekanlar var olmaya devam ediyor. Her ne kadar son yıllardaki sosyokültürel değişimlerden ötürü gerek ziyaretçi, gerek yerleşik sakin anlamında hızla kalabalıklaşsa da Kuzguncuk, İstanbul’un saklı köyü, mahallesi niteliğini taşıyor. İşte Nail Kitabevi, uzun süre metruk halde kalan bir binanın, bir çocukluk hayali olarak renkli bir kitabevine dönüşmesinin örneği olarak çıkıyor karşımıza. Sadece bir şeyler içmek, kitap okumak için değil mekanın kendi organizasyonu olan Edebiyat Buluşmaları’ndan, önemli edebiyat etkinliklerinden İTEF’e kadar birçok güzel olaya ev sahipliği yapan Nail Kitabevi’nin kurucusu Erhan Nailoğlu’yla kitabevinin dününü, yarınını ve kitap/yayıncılık sektörünü konuştuk. (Röp: Koray Sarıdoğan)
Öncelikle bir kitapsever ve eski bir Kuzguncuk sakini olarak tekrar tebrik ederim Nail Kitabevi fikrini hayata geçirdiğiniz için. Adettendir, sizi kısaca tanımak isteriz. Nail Kitabevi kim veya kimlerin projesidir?
Öncelikle ben de “Kalem Kahve Klavye” ekibine yayın hayatında başarılar diliyorum ve çok güzel ve ilgi çekici bir isim seçtiğinizi vurgulamak istiyorum.
Kitabevi ve yayınevi projesi benim için aslında bir çocukluk hayaliydi. İstanbul’da çocuk ve gençken sık sık uğradığım Kuzguncuk’taki tarihi doku beni çok etkilerdi. Gelip gittiğim zamanlarda kimi binalardan esinlenir ve onların hikâyelerini düşünürdüm. İleride bir kitapçı/kitabevi kurabilmek en büyük isteklerimden biriydi.
İşte yine böyle bir Kuzguncuk gününde şu anki Nail Kitabevi’ni kurduğumuz binayı gördüm. Metruk haldeydi. Başlamış ama yarım kalmış bir restorasyon projesiydi. Sonradan Berber Muzaffer’in dükkânı olarak anıldığını öğrendiğim bu güzel yapı, her yönüyle çok farklı ve ilgi çekiciydi. Mimari tasarımını ve zemine oturuşunu, ana caddeyle ve çevresiyle kurduğu mekân ilişkisini çok sevdim. Ardından da bir kitap ve sanatsever olarak hayallerini kurduğum mekânı bulduğumu hissettim. Ben uzun yıllar, tekstil sektöründe hem üretim hem de yurtiçi ve yurtdışı ticaret alanlarında çalışmış ve hâlâ da bu işi sürdüren biriyim. Nail Kitabevi ve Nail Yayınevi ise benim hayallerimin gerçekleştiği nokta.
Buraya hiç gelmeyenlere kısaca anlatmak gerekirse Nail Kitabevi ne gibi imkanlara sahip?
Nail Kitabevi’nin içerisinde zengin içerikli bir kitapçının yanı sıra, kaliteli kahveler içebileceğimiz bir kafe, edebiyat buluşmalarına katılabileceğiniz bir alan ve yine kitapseverlerin ve öğrencilerin keyifle kitap okuyabileceği kitap raflarıyla çevrili, huzurlu ve çok samimi bir okuma-çalışma alanı bulunuyor. Üst katta ise sizlerle çeşitli yayınları buluşturan yayınevimizin ofisleri bulunuyor. Tabii giriş katının altındaki Cep Sanat Galerimizi de unutmamalı. Orada yıl boyu çeşitli sergileri sanatseverlerle buluşturma imkânımız oluyor. Kısacası Nail Kitabevi&Yayınevi ve Kafe‘nin sınırlı bir alanı son derece etkin şekilde kullanan kompakt bir kültür-sanat mekânı olduğunu söyleyebilirim.
Kitaplar sosyal medyada nicelik anlamında popüler birer meta haline gelmelerine karşın geleneksel anlamdaki kitabevi kültürü de kitap mağazalarına, kafelere evrilmiş halde. Nail Kitabevi bu açıdan geleneğe daha yakın, bugünü de yakalayan bir mekan. Riskli bir girişim olduğunu düşündünüz mü?
Nail Kitabevi bir ticari proje ya da rant yatırımı değil. Tamamıyla sosyal sorumluluk tarafı baskın, kültürel bir proje. Yayınladığımız kitapların içerikleri, düzenlediğimiz etkinliklerin çerçevesi bu düşünceyle doğru orantılı. İçeride kaliteli kahve satan bir kafenin bulunması çağımızın beğenilerine ve eğilimlerine hitap edebilmek için kurgulandı. Sürükleyici bir romanın sayfalarını, keyifli bir cumbada çevirirken yanında içimizi ısıtacak sıcacık bir içecek iyi gider diye düşündük. Hatta bizim çok sevdiğimiz sloganımız zannedersem bu bakış açımızı iyi dile getiriyor; “Güzel semtte, güzel edebiyat, güzel kahve eşliğinde!”
Önceki soruya bağlı olarak bir yandan da Kuzguncuk’un, yani kitaba, okumaya ilgisi olan insanların yaşadığı veya ziyaret ettiği bir yerin mekan seçilmesi de önemli. Sizi Kuzguncuk’a getiren sadece ticari sebepler olmasa gerek, neden Kuzguncuk desek?
Elbette değil. Biraz önceki soruda değindiğim gibi, Kuzguncuk benim için çocukluğumdan beri gönülden bağlı olduğum bir semtti. Bu semtin bir hikâyesi var. Kuzguncuk mahallesi, halkının çok kültürlülüğü sayesinde harika değerlere ve çok kıymetli bir yaşam pratiğine sahip bir yer. Burada “mahalle kültürü” dediğimiz yaşam tarzını hâlâ sürdürebiliyoruz. Kuzguncuk sakinlerinin birçoğu, kasaplarıyla, manavlarıyla muhabbet eden, esnafın hepsini ismiyle tanıyan, sabahları erkenden buluşup aynı çay ocağının çevresinde ortak kahvaltılar edebilen, birbirlerine “günaydın/iyi akşamlar” diyen ve söylediğiniz gibi okumayı, dinlemeyi, paylaşmayı bilen, kısacası hayatın küçük ama önemli detaylarının ve zevklerinin farkında olan insanlar.
Peki Kuzguncuk’un da son birkaç yılda bir anda hareketlenmesine, kalabalıklaşmasına, çok sayıda merkana sahip olmasına nasıl bakıyorsunuz? Bu kalabalık eski Kuzguncuk’un sakinliğini bozdu mu yoksa dokusu bozulan İstanbul’da nostaljik bir kale olma özelliğini koruyor mu sizce?
Kuzguncuk’un mahalle özelliğini kaybetmemesi gerek. Sokak içlerine kadar yayılan ve biri açılıp öteki kapanan kafeler bizi üzüyor. Bir semtin tamamen kafeleşmesi hoş bir şey değil. Doğal, özgün yapıya saygılı olunmalı.
Satacağınız kitapları belirlerken öncelik verdiğiniz bir ölçüt var mı?
Yayınevinde, sevdiğimiz ve Türkçeye kazandırılmasının önemli olduğunu düşündüğümüz kitapları yayımlıyoruz. Hem kendi yayınladığımız eserlerde hem de kitabevi seçkilerimizde; klasik ve çağdaş edebiyat, ekoloji&tarım, popüler bilim, önleyici tıp&hekimlik ve çocuk koleksiyonlarını ön planda tutuyoruz.
Sanırım kendi adınızla bir de yayıneviniz var. Aktif mi halen, aktifse ne gibi yayınlar hazırlanıyor önümüzdeki süreç için?
21 kitabımız var ve çevirilerimiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde üstte belirttiğim alanlarda dünyada yoğun ilgi gören kitapları okurlarımızla buluşturmaya devam edeceğiz. Hatta bu aralar sizin isminizle de çok uyuşan, sürpriz bir kitabımız yayın hazırlığında. Geçtiğimiz yıl yayınladığımız ve oldukça başarılı olan “Kim Korkar Şaraptan?” kitabının kahveye özel olan serisi geliyor. “Kim Korkar Kahveden?” içerik olarak oldukça renkli ve eğlenceli, resimlerle bezeli bir kahve genel kültürü kitabı. Kahve tutkunlarını çok mutlu edecek bir başucu kitabı olduğunu söyleyebilirim.
Sosyal medyayla, gerek okurla iletişim gerek tanıtımınız açısından ilişkiniz nasıl?
Sosyal medya hesaplarımızı etkin şekilde kullanıyoruz. Web sitemizin haricinde, Facebook ve Instagram hesaplarımızdan Nail Kitabevi’ndeki günlük anları paylaşmayı seviyoruz. Sergilerimizin ve Edebiyat Buluşmalarımızın duyurusunu ve tanıtımını yapıyoruz.
Kitabevi kültürüne dair konuşmak isterim. Sizce kitabevlerinin sayıca azalması, kitap alışverişinin zincir mağazalara veya internete yayılması gibi değişimler okurluk açısından ne gibi riskler taşıyor? Sermaye mağazalarının hegemonyası altındaki kitapçılığa karşılık sizin gibi kitabevlerine olan yaklaşımı nasıl görüyorsunuz? Sizce mağazacılık bir ruhu öldürdü mü ve okurlar bu ruhu sizin gibi kitabevlerinde arıyorlar mı? Yoksa “okur kitap okusun da nereden alırsa alsın” gibi bir yaklaşımınız mı var?
Ben her türlü girişime, sermayeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. D&R gibi zincir mağazalar edebiyat, kültür ve müzik eserlerinin tüm Türkiye’ye ulaşmasını sağlıyor. Bizim gibi küçük ve orta ölçeklerdeki kitabevi&yayınevlerinin böyle bir şeyi gerçekleştirmesi mümkün değil. Her türlü kitabevinin bu sektörde yeri var. Çünkü herkes zaman zaman farklı mekânlarda alışveriş yapıyor, farklı mekânlara uğruyor… Örneğin kiraların çok yüksek olduğu havalimanları gibi alanlarda kitap/müzik/dergi gibi kültür ürünlerine zincir mağazalar aracılığıyla ulaşmak önemli. Fakat daha farklı konseptler geliştiren bizim gibi kitabevlerinin de ulaştığı önemli bir okur kitlesi var. Tercihlerin ve seçeneklerin farklılaşması bir zenginlik aslında.
Geçtiğimiz yıl başta İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali’nin mekanlarından birisi olmakla birlikte birçok imza ve söyleşiye de ev sahipliği yaptı Nail Kitabevi. Önümüzdeki süreçte ne gibi etkinlik ve değişiklik planlarınız var?
İTEF’in her zaman destekçisiyiz. Yerli ve yabancı yazarları hem destekliyorlar hem de bir araya getiriyorlar, bu çok kıymetli bir şey. Biz de önümüzdeki dönemde “Güncel Edebiyat Buluşmaları”mıza devam edeceğiz ve farklı yayınevlerinin genç yazarlarını konuk etmeyi sürdüreceğiz. İmza günlerimiz de elbette programda. Bunun haricinde güzel bir yenilik daha olacak. Kuzgun Cep Sanat Galerisi’nde ilk kez bu yıl Fotoğraf Sergilerini ağırlamaya başlıyoruz. Bu gibi etkinliklerimizle ilgili duyuruları KalemKahveKlavye gibi güzel bir mecrada duyurabilmek bizim için büyük bir mutluluk olur!
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)