Bir gün bir kadın, eğer yıkanırsam benimle sevişebileceğini söylemişti gülerek. Eğer yıkanırsam daha güzellerini bulabileceğimi söylemiştim ben de. Eli sikinde jöleli yavşaklarınıza benzemem de demiş olabilirim, hatırlamıyorum.
Arkamdan
konuşuyorlar biliyorum. Sapık, deli, fütursuz, alçak, aptal, gafil,
pislik, zavallı… Adım her anıldığında gözleri parlıyor. Zaaflarımın beni ele
geçirdiğini ve günahın bataklığına saplandığımı düşünüyorlar. Ruhsal sorunlarım
olduğundan dem vuruyor bazıları. En çok acıyanlar, profesyonel desteğe
ihtiyacım olduğunu ima ediyor. En çok acıyanlar… Adım onların belleğinde:
yara. İltihaplı kelimelerimden kurtulmak için uzaklaşıyorlar benden. Haksız
sayılmazlar. “Günahsız olanınız ilk taşı atsın.” İsa değilim ben. Onlar
da Romalı değiller. Ben Capella’nın altındaki tuhaf adamım. Onlar beni böyle
biliyorlar. Bilsinler. Onlar riyakar heykeller. Zamana meydan okuyan iyi
insanlar. Hiçler.
konuşuyorlar biliyorum. Sapık, deli, fütursuz, alçak, aptal, gafil,
pislik, zavallı… Adım her anıldığında gözleri parlıyor. Zaaflarımın beni ele
geçirdiğini ve günahın bataklığına saplandığımı düşünüyorlar. Ruhsal sorunlarım
olduğundan dem vuruyor bazıları. En çok acıyanlar, profesyonel desteğe
ihtiyacım olduğunu ima ediyor. En çok acıyanlar… Adım onların belleğinde:
yara. İltihaplı kelimelerimden kurtulmak için uzaklaşıyorlar benden. Haksız
sayılmazlar. “Günahsız olanınız ilk taşı atsın.” İsa değilim ben. Onlar
da Romalı değiller. Ben Capella’nın altındaki tuhaf adamım. Onlar beni böyle
biliyorlar. Bilsinler. Onlar riyakar heykeller. Zamana meydan okuyan iyi
insanlar. Hiçler.
Çadırda kalıyorum ben. Çift kişilik bir
çadır bu ama biriyle hiç kalmadım. Misafirlerim oluyor. Onlara veriyorum
çadırı, ben ağacın altında yatıyorum. Adım onların belleğinde: kara. Suyu
sevmiyorum. Gerçeğimi azaltıyor. Gerçek azalırsa ne olur? Yalan doğar. Yalan
parlak ve temizdir. Çok kaşıntı tutmadıkça yıkanmıyorum. Bir gün bir kadın, eğer yıkanırsam benimle sevişebileceğini söylemişti
gülerek. Eğer yıkanırsam daha güzellerini bulabileceğimi söylemiştim ben de.
Eli sikinde jöleli yavşaklarınıza benzemem de demiş olabilirim, hatırlamıyorum.
Adım onların belleğinde: pis. Olabildiğince muhatap olmamaya çalışıyorum
onlarla. Market, bazen berber ve hamam, hepsi bu. Bisikletimi tamir etmeyi
öğrenmeden önce bisikletçiye de uğrardım zoraki. Artık gerek yok. Bir kitap ve
birkaç alet, hepsi bu. Bisikletçi neden gelmediğimi sorduğunda artık ona ihtiyacım
olmadığını söyledim. Şaşırdı. Canın
cehenneme sübyancı da demiş olabilirim, hatırlamıyorum. Bir bisikletçi
bazen sadece bir bisikletçi değildir. Çocukları ondan korumak için elimden bir
şey gelmiyor ama sikini kesip ağzına verdim bu hikayenin sonunda hepiniz rahat
rahat okumaya devam edin diye.
çadır bu ama biriyle hiç kalmadım. Misafirlerim oluyor. Onlara veriyorum
çadırı, ben ağacın altında yatıyorum. Adım onların belleğinde: kara. Suyu
sevmiyorum. Gerçeğimi azaltıyor. Gerçek azalırsa ne olur? Yalan doğar. Yalan
parlak ve temizdir. Çok kaşıntı tutmadıkça yıkanmıyorum. Bir gün bir kadın, eğer yıkanırsam benimle sevişebileceğini söylemişti
gülerek. Eğer yıkanırsam daha güzellerini bulabileceğimi söylemiştim ben de.
Eli sikinde jöleli yavşaklarınıza benzemem de demiş olabilirim, hatırlamıyorum.
Adım onların belleğinde: pis. Olabildiğince muhatap olmamaya çalışıyorum
onlarla. Market, bazen berber ve hamam, hepsi bu. Bisikletimi tamir etmeyi
öğrenmeden önce bisikletçiye de uğrardım zoraki. Artık gerek yok. Bir kitap ve
birkaç alet, hepsi bu. Bisikletçi neden gelmediğimi sorduğunda artık ona ihtiyacım
olmadığını söyledim. Şaşırdı. Canın
cehenneme sübyancı da demiş olabilirim, hatırlamıyorum. Bir bisikletçi
bazen sadece bir bisikletçi değildir. Çocukları ondan korumak için elimden bir
şey gelmiyor ama sikini kesip ağzına verdim bu hikayenin sonunda hepiniz rahat
rahat okumaya devam edin diye.
Kasabalılar garip… Memleketin en garip
kasabası ya da orası. Orası diyorum çünkü ben kasabada yaşamıyorum. Çadırda
kalıyorum ben. Çift kişilik. Adım
onların belleğinde: meczup. Freud’u
bilmeyen insanlar mutludurlar çünkü bilinçaltları yoktur. Tek bir isim: Freud, belleği böler. Bölücü Freud’un
huzurunu kaçırdığı şehir insanlarından daha şanslılar kasabalılar ama bunların
da birçok kusuru var. Samimiler mesela, vıcık vıcık. Birbirlerinin karılarını
sikip kahvede kardeş olan erkekler ve para için bedenlerini satan ehli namus
kadınlar. Amerikan kasabası havası da var. Adım onların belleğinde: yabancı.
Jandarma komutanı halimi hatrımı sorar arada. İyiyim der geçerim. Kanı
seviyor musun komutan, yıldızlarının Capella’nın yanında hiç şansı yok,
dedim mi hiç, hatırlamıyorum. Komutanların bazıları kanı sever. Çadırımı
yakmıştı bundan önceki. Öldü hikayenin sonunda. Ağaç düştü üzerine rahat olun.
kasabası ya da orası. Orası diyorum çünkü ben kasabada yaşamıyorum. Çadırda
kalıyorum ben. Çift kişilik. Adım
onların belleğinde: meczup. Freud’u
bilmeyen insanlar mutludurlar çünkü bilinçaltları yoktur. Tek bir isim: Freud, belleği böler. Bölücü Freud’un
huzurunu kaçırdığı şehir insanlarından daha şanslılar kasabalılar ama bunların
da birçok kusuru var. Samimiler mesela, vıcık vıcık. Birbirlerinin karılarını
sikip kahvede kardeş olan erkekler ve para için bedenlerini satan ehli namus
kadınlar. Amerikan kasabası havası da var. Adım onların belleğinde: yabancı.
Jandarma komutanı halimi hatrımı sorar arada. İyiyim der geçerim. Kanı
seviyor musun komutan, yıldızlarının Capella’nın yanında hiç şansı yok,
dedim mi hiç, hatırlamıyorum. Komutanların bazıları kanı sever. Çadırımı
yakmıştı bundan önceki. Öldü hikayenin sonunda. Ağaç düştü üzerine rahat olun.
Capella yıldızdır. Astronomiye meraklı bir
öğretmen belediye başkanı olmuş kasabaya. Belediye binasına kurmuş teleskopunu.
Bakmış. Geceler boyu bakmış. Onu seçen ahali huylanmış. Bunu başkanın kulağına
fısıldamışlar. Halka da bakın
demişler arada. Başkan indirmiş teleskopun ucunu, kasabaya bakmış. Her şeyi
görmüş. Her şeyi. Görülmemesi gereken her şeyi görmüş. Ağlamış, tırnaklarını
yemiş. İnsan demiş, insan. Başka da bir şey diyememiş.
Çevirmiş sonsuzluğa teleskobunu tekrar. Capella’yı görmüş. Uzak, çok uzak bir
yıldız. Gecenin sevecen yaramazı. Düşlere dalmış. Adım onların belleğinde: düş.
Başkanı kovmuşlar belediye binasından. O da gerçeklerle yaşamaya başlamış. Yeni
başkan tam bir yiyici. Bazen balık tutmaya gelir göle. Beni gördüğünde domuz
gibi güler. Yeni başkan domuz gibi namaz kılar. Yeni başkan domuz gibi rüşvet alır. Yeni başkan domuz gibi
ihale verir. Çok muhafazakardır yeni başkan. Domuzluğunu muhafaza eder. Davası
bu. N’aber başkan diye sorar dalgacı
tavrıyla. İyidir yeni başkan derim
ben de. Adım onların belleğinde: başkan. Kestirdiğin
ağaçlar götüne girsin der miyim arkasından, hatırlamıyorum. Gerilmeyin.
Makamında ölü bulunuyor yeni başkan hikayenin sonunda. Üstünde bir domuz postu,
ağzında yiyemediği rüşvetin metaforu. Anlayın işte.
öğretmen belediye başkanı olmuş kasabaya. Belediye binasına kurmuş teleskopunu.
Bakmış. Geceler boyu bakmış. Onu seçen ahali huylanmış. Bunu başkanın kulağına
fısıldamışlar. Halka da bakın
demişler arada. Başkan indirmiş teleskopun ucunu, kasabaya bakmış. Her şeyi
görmüş. Her şeyi. Görülmemesi gereken her şeyi görmüş. Ağlamış, tırnaklarını
yemiş. İnsan demiş, insan. Başka da bir şey diyememiş.
Çevirmiş sonsuzluğa teleskobunu tekrar. Capella’yı görmüş. Uzak, çok uzak bir
yıldız. Gecenin sevecen yaramazı. Düşlere dalmış. Adım onların belleğinde: düş.
Başkanı kovmuşlar belediye binasından. O da gerçeklerle yaşamaya başlamış. Yeni
başkan tam bir yiyici. Bazen balık tutmaya gelir göle. Beni gördüğünde domuz
gibi güler. Yeni başkan domuz gibi namaz kılar. Yeni başkan domuz gibi rüşvet alır. Yeni başkan domuz gibi
ihale verir. Çok muhafazakardır yeni başkan. Domuzluğunu muhafaza eder. Davası
bu. N’aber başkan diye sorar dalgacı
tavrıyla. İyidir yeni başkan derim
ben de. Adım onların belleğinde: başkan. Kestirdiğin
ağaçlar götüne girsin der miyim arkasından, hatırlamıyorum. Gerilmeyin.
Makamında ölü bulunuyor yeni başkan hikayenin sonunda. Üstünde bir domuz postu,
ağzında yiyemediği rüşvetin metaforu. Anlayın işte.
Çadırda kalıyorum ben. Capella’nın altında.
Capella seviyor beni. Orada
yaşayanlar ziyarete geliyor arada. Çadırımı onlara veriyorum. Çift kişilik
çadır ama ben hiç biriyle kalmadım. Adım onların belleğinde: Capella. Mutlular.
Onlar mutlu diye ben mutsuzum. Teleskopumu kasabadaki parkın ortasına koyup
Ay’ı gösteriyorum çocuklara. Şaşırıyorlar. Capella’ya çeviriyorum sonra
teleskopu. Çıldırıyorlar. Çılgın, pis, yaramaz, çelik gibi çocuklar yetiştirmek
istiyorum. Taşlıyorlar. İlkel kasabalılar. Plazma tivili, internetli, cep
telefonlu, arabalı ve mikrodalgalı ilkeller. Gözlerinden düşen tohumsuz
bakışlar saflığın kısırlığında. Dilleri çatallanmış, duaya duruyorlar yirmid ört
saat yedi gün. Elleri pamuk gibi en kabasının bile. Krem sürüyorlar çünkü
kaçtıkları ölümün tenine. Adım onların belleğinde: yok. Garip bir kasaba
burası. Bana tuhaf diyorlar.
Capella seviyor beni. Orada
yaşayanlar ziyarete geliyor arada. Çadırımı onlara veriyorum. Çift kişilik
çadır ama ben hiç biriyle kalmadım. Adım onların belleğinde: Capella. Mutlular.
Onlar mutlu diye ben mutsuzum. Teleskopumu kasabadaki parkın ortasına koyup
Ay’ı gösteriyorum çocuklara. Şaşırıyorlar. Capella’ya çeviriyorum sonra
teleskopu. Çıldırıyorlar. Çılgın, pis, yaramaz, çelik gibi çocuklar yetiştirmek
istiyorum. Taşlıyorlar. İlkel kasabalılar. Plazma tivili, internetli, cep
telefonlu, arabalı ve mikrodalgalı ilkeller. Gözlerinden düşen tohumsuz
bakışlar saflığın kısırlığında. Dilleri çatallanmış, duaya duruyorlar yirmid ört
saat yedi gün. Elleri pamuk gibi en kabasının bile. Krem sürüyorlar çünkü
kaçtıkları ölümün tenine. Adım onların belleğinde: yok. Garip bir kasaba
burası. Bana tuhaf diyorlar.
TÜM GEZGİNCİ ERDEM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.