Dünya yok mu olacak, tarımın miadı doldu mu? Fütürist, tarım yazarı Mine Ataman, Elma Yayınevi‘nden çıkan üçüncü kitabı Birinci Açlık Savaşı‘nda kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları sormakla kalmıyor, açlık savaşlarını tartışmaya açıyor.
Prospektüsüne uygun kullanmadığımız dünya yok olmak üzere.
İklim felaketi ve küresel ısınmanın etkileri sofradaki bir lokma ekmeğe ulaşmamızı giderek zorlaştırıyor.
İklim göçleri, savaşlar, çatışmalar dünyanın sonunu getirmek üzere.
Dünya Gazetesi ve Tarımdan Haber’deki “tarım ve uygarlık” konularında yazdığı yazılar ve televizyon programlarıyla da “beslenme kültürünü sorgulatan” Ataman “uygarlık sandalının batacağını” iddia ediyor. Gezegenin varoluşundan günümüze iklimin tarıma, tarımın uygarlığa etkileri üzerine yazılmış kitap, insan türünün ikiyüzlülüklerini ortaya koyarken, mücize için de aynı adresi gösteriyor. “Muhteşem Yüzyıl Holosen” bitti diyen Ataman, insan türünün geleceğini irdelerken “dünya yok mu olacak, tarım bitti mi, metaverse karın doyurur mu, böcek fabrikalarından, iklim gettolarına” pek çok başlıkta açlık savaşlarının fitilini ateşliyor.
Elma Yayınevi etiketiyle çıkan kitap; son yıllarda çokça tartışılan “açlık, kıtlık, gıda savaşları, iklim felaketi, çok gezegenli yaşam, yok oluş” gibi konuları bazen eğlenceli bazen de sert bir üslupla işliyor.
Birinci Açlık Savaşı Üzerine
Serpil Güner Ataç, Mine Ataman’ın yeni kitabını şu ifadelerle anlatıyor:
“Ülkemizin önemli tarım uzmanlarından ve “Ekmeğe Fısıldayan Kadın” olarak tanınan yazar Mine Ataman, yeni kitabı 1. Açlık Savaşı’nda, kapımıza dayanan kıyametin kâh hazin kâh umut kırıcı tasvirini yapıyor, küresel iklim krizine, onun da öncesinde tüketim hırsı ve çılgınlığının insan ruhunda yarattığı çölleşmeye dikkat çekiyor.
Aslında Mine Ataman, gözünü budaktan da sakınmıyor, sürekli negatif bakan, negatif sonuçlara ulaşan biri olma riskini alarak (insanlar felaketin resmini çizenlerden pek hazzetmez, yanında yöresinde olumsuz konuşanı bile barındırmaz) iki lokma yiyeceğe sahip olmanın, dakikada ortalama on iki kez soluduğumuz havanın yakın gelecekte nasıl sıradan bir durum olmaktan çıkıp bir yaşama savaşının nedeni haline geleceğini anlatıyor.
Bu sorunlara dair geliştirilecek yöntemlerin ‘insan türünü geleceğe taşıyabilmek’ çabası içinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor Ataman. Tarım ve beslenme ilişkisinin çirkin yüzüne işaret ederken de tüm o kendiliğinden zihnimize yerleşen alışıldık ezberlerimizi bozmamızı istiyor.
Ezberden kastım, Orhan Veli’nin meşhur şiirinde özgürlük özlemi ve gereksinimini ifade etmek isterken imgelerine payanda ettiği dizelerindeki gibi;
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Mine Ataman da diyor ki, artık ne hava ne bulut ne de dere tepe bedava!”