Neticede fakirlik satardı. Fakirler
yalnız olmadıklarını hissetmek için izlerlerdi bu programları, zenginler de
yalnız olduklarını hissetmek için.
yalnız olmadıklarını hissetmek için izlerlerdi bu programları, zenginler de
yalnız olduklarını hissetmek için.
Kadınlar erkeklerden daha zor ve daha yavaş çürür; fakat çürük bir kadın çürük bir erkekten daha
kötü kokar.
kötü kokar.
O beş katın merdivenlerini
yeni aldığım çok pahalı Nike’larım ve Nick
Cave ’in “As I Sat Sadly By Her Side”ı
çalan kulaklığımla çıkarken bu apartmanın benim çürümemin başlayacağı ilk yer
olacağını bilemezdim. Ya da bilebilirdim
ama yine de önlem almazdım. Bunun şu an
bir önemi yok. Çürümek bir öztercih ve bir özkıyımdır. Başına ‘öz’ ön takısı
getirilen her nane gibi de oldukça kişiseldir. Benim çürümem kendimden başka birini ancak tek bir koşulda
ilgilendirebilir. Sizin hayatlarınızın trajedisi benim kiramı ödüyorsa. Bu
durumda çürüme kitleselleşir ama kimse çürümemiş gibi davranır. İşte buna
modern toplumda verilen tek bir isim vardır : Şovbiz.
yeni aldığım çok pahalı Nike’larım ve Nick
Cave ’in “As I Sat Sadly By Her Side”ı
çalan kulaklığımla çıkarken bu apartmanın benim çürümemin başlayacağı ilk yer
olacağını bilemezdim. Ya da bilebilirdim
ama yine de önlem almazdım. Bunun şu an
bir önemi yok. Çürümek bir öztercih ve bir özkıyımdır. Başına ‘öz’ ön takısı
getirilen her nane gibi de oldukça kişiseldir. Benim çürümem kendimden başka birini ancak tek bir koşulda
ilgilendirebilir. Sizin hayatlarınızın trajedisi benim kiramı ödüyorsa. Bu
durumda çürüme kitleselleşir ama kimse çürümemiş gibi davranır. İşte buna
modern toplumda verilen tek bir isim vardır : Şovbiz.
Yaklaşık on kişilik bir
ekip ve sayısız teknik ekipmanla kapısını çaldığımız her ev bize en az otuz
saniyelik bir Tanrı sendromu yaşatır. Başka hiçbir yerde; girişinde sadece
soyluların girebildiği ters köşeden bir getto gibi bileğinize damga vurdukları çok
havalı bir kulüpte, sosyal medya
hesaplarından cool görünüyor diye boykot çağrısı yapıp akşamına koşa koşa
gittiğimiz alışveriş merkezinde, karşısında
ışık açık soyunabildiğimiz tek insan olan ağdacımızda, kutsal tapınağımız
evimizde, diğer bir kadim dinin kutsal tapınağı ailemizin evinde, Sinop Cezaevi
’ne bile rahmet okutacak kadar rutubetli bir giriş altı “one night stand” evinde hiçbir yerde görmediğimiz, göremediğimiz daha
doğrusu o sevgi dolu, kaderini kan dondurucu bir teslimiyetle ellerimize
bırakmaya hazır bir çift göz göremeyiz çünkü.
ekip ve sayısız teknik ekipmanla kapısını çaldığımız her ev bize en az otuz
saniyelik bir Tanrı sendromu yaşatır. Başka hiçbir yerde; girişinde sadece
soyluların girebildiği ters köşeden bir getto gibi bileğinize damga vurdukları çok
havalı bir kulüpte, sosyal medya
hesaplarından cool görünüyor diye boykot çağrısı yapıp akşamına koşa koşa
gittiğimiz alışveriş merkezinde, karşısında
ışık açık soyunabildiğimiz tek insan olan ağdacımızda, kutsal tapınağımız
evimizde, diğer bir kadim dinin kutsal tapınağı ailemizin evinde, Sinop Cezaevi
’ne bile rahmet okutacak kadar rutubetli bir giriş altı “one night stand” evinde hiçbir yerde görmediğimiz, göremediğimiz daha
doğrusu o sevgi dolu, kaderini kan dondurucu bir teslimiyetle ellerimize
bırakmaya hazır bir çift göz göremeyiz çünkü.
İşte bu kısa süreden
sonra sayısız “fiction” orospu çocuğu
yaratmakla birlikte aslında kendi içinde de ‘non fiction’ bir simülasyon kibir
de yaratır. Kendi bokunda boğulurken, başkalarının boklarının ne kadar pis
koktuğunu anlatarak para kazanırsın.
sonra sayısız “fiction” orospu çocuğu
yaratmakla birlikte aslında kendi içinde de ‘non fiction’ bir simülasyon kibir
de yaratır. Kendi bokunda boğulurken, başkalarının boklarının ne kadar pis
koktuğunu anlatarak para kazanırsın.
İşte yine o bakış. “Sizi
Allah mı gönderdi” bakışını yüz metre öteden tanırım. Akşam haberlerinden sonra
bütün ailenin birbirleriyle hiç sohbet etmemesi ve tamamen sevgisiz bir dijital
bağ kurmasını amaçlayan bir yarışma programı hazırlıyorsa, maaşınızı aldığınız
yapımcınız, bu evlere gitmek için ekipteki en sevimli genç kadın seçilir. Bu
kadın o evdeki sizden kazanacağı parayla kredi
kartı borcunu ödeyip, çocuklarının yırtık ayakkabılarını atıp yerlerine
yenisini almak için deliren ev ahalisinin tüm koruma kalkanını yere indirmesini
sağlar. Evin reisi erkek, hayatında ilk kez evine böyle bir kadın geldiğinden
mütevellit biraz primitif erkek egosu biraz da bembeyaz umutları okşandığı
için, kadın da kocasından başka bir erkekle sosyal bir iletişim kurmak zorunda
kalmayacağı için çok mutludur. Size kendilerini dayanılmaz ağrılar çeken bir
kanser hastasının son günlerinde Azrail’e teslim etmesi kadar büyük bir arzuyla
teslim ederler. İşte ondan sonrası ancak benim gibi bir kadının kazanacağı büyük
bir zaferdir.
Allah mı gönderdi” bakışını yüz metre öteden tanırım. Akşam haberlerinden sonra
bütün ailenin birbirleriyle hiç sohbet etmemesi ve tamamen sevgisiz bir dijital
bağ kurmasını amaçlayan bir yarışma programı hazırlıyorsa, maaşınızı aldığınız
yapımcınız, bu evlere gitmek için ekipteki en sevimli genç kadın seçilir. Bu
kadın o evdeki sizden kazanacağı parayla kredi
kartı borcunu ödeyip, çocuklarının yırtık ayakkabılarını atıp yerlerine
yenisini almak için deliren ev ahalisinin tüm koruma kalkanını yere indirmesini
sağlar. Evin reisi erkek, hayatında ilk kez evine böyle bir kadın geldiğinden
mütevellit biraz primitif erkek egosu biraz da bembeyaz umutları okşandığı
için, kadın da kocasından başka bir erkekle sosyal bir iletişim kurmak zorunda
kalmayacağı için çok mutludur. Size kendilerini dayanılmaz ağrılar çeken bir
kanser hastasının son günlerinde Azrail’e teslim etmesi kadar büyük bir arzuyla
teslim ederler. İşte ondan sonrası ancak benim gibi bir kadının kazanacağı büyük
bir zaferdir.
O eve de işte tam bu
hislerle belki de bir Jean D’arc
gibi girdim. Tek farkımız benim ayaklarımda mavi galoşlar olması ve savaşımın
bir ülkenin bağımsızlığı için değil, kişisel kariyerim için olmasıydı. Ama olsun, savaşlar gerçekleştiği çağa göre
analiz edilmeli. Pekala modern çağların
savaşları galoşlarla, kameralarla, ışıklarla, mikrofonlarla yapılabilir. Hala
taşlı ve sopalı savaşlara vaktimiz olduğu kanısındayım. Hem ne derler; şov
kitlelerin afyonudur. Ortaçağ’da yaşasaydık cadı olarak ilk bizi yakalardı.
hislerle belki de bir Jean D’arc
gibi girdim. Tek farkımız benim ayaklarımda mavi galoşlar olması ve savaşımın
bir ülkenin bağımsızlığı için değil, kişisel kariyerim için olmasıydı. Ama olsun, savaşlar gerçekleştiği çağa göre
analiz edilmeli. Pekala modern çağların
savaşları galoşlarla, kameralarla, ışıklarla, mikrofonlarla yapılabilir. Hala
taşlı ve sopalı savaşlara vaktimiz olduğu kanısındayım. Hem ne derler; şov
kitlelerin afyonudur. Ortaçağ’da yaşasaydık cadı olarak ilk bizi yakalardı.
“Merhaba Ben Canan.
Bunlar da ekip arkadaşlarım. Biz aletlerimizi kurmadan önce isterseniz biraz
evi gezelim.”
Bunlar da ekip arkadaşlarım. Biz aletlerimizi kurmadan önce isterseniz biraz
evi gezelim.”
Evi gezerken düşündüğüm
tek şey, iyi bir seçim yapmış olduğumuzdu çünkü ev gerçekten berbat görünüyordu.
Evlerin berbat görünmesi demek bizi daha fazla insanın izleyeceği anlamına
geliyordu. Bir televizyon şovunda fakir insanların para kazanmalarına dair ne
kadar umut varsa, o insanların ne kadar fakir olduklarını da o kadar güçlü
vurgulamalıydınız. Neticede fakirlik
satardı. Fakirler yalnız olmadıklarını hissetmek için izlerlerdi bu
programları, zenginler de yalnız olduklarını hissetmek için. Neticede biz
bu iki kutup arasına gerilmiş iletken bir perdeydik. Görevimiz karşılıklı öfke
ve acıma duygusunu birbirine karıştırıp, ortaya ahenkli bir düal sos
çıkarmaktı. Sonuçta herhangi bir baharatın baskın olduğu yemek başarısız kabul
edilir. Bizler iyi birer aşçıyız.
tek şey, iyi bir seçim yapmış olduğumuzdu çünkü ev gerçekten berbat görünüyordu.
Evlerin berbat görünmesi demek bizi daha fazla insanın izleyeceği anlamına
geliyordu. Bir televizyon şovunda fakir insanların para kazanmalarına dair ne
kadar umut varsa, o insanların ne kadar fakir olduklarını da o kadar güçlü
vurgulamalıydınız. Neticede fakirlik
satardı. Fakirler yalnız olmadıklarını hissetmek için izlerlerdi bu
programları, zenginler de yalnız olduklarını hissetmek için. Neticede biz
bu iki kutup arasına gerilmiş iletken bir perdeydik. Görevimiz karşılıklı öfke
ve acıma duygusunu birbirine karıştırıp, ortaya ahenkli bir düal sos
çıkarmaktı. Sonuçta herhangi bir baharatın baskın olduğu yemek başarısız kabul
edilir. Bizler iyi birer aşçıyız.
Evi gezerken aklımda
yalnızca kameraları nereye konumlandırmalıyım, ışık nereden gelmeliden başka
açıkçası çok da fazla bir detay yoktu. Evin hanımı heyecanla bana çocuklarının
ortaokul hocasından, ödülleri kazanırsa plazma TV’yi nereye yerleştireceğine,
benim saçlarımın ne kadar güzel olduğundan, sütlaç yemek isteyip istemediğime
kadar her gereksiz ayrıntıyı anlatıyor, soruyordu. Ona kısa cevaplar verip, bir
an önce şu lanet çekime girip, gün batmadan bitirip, malzemeleri şirketin
şoförüne teslim edip buradan direkt Taksim’e gitmeyi planlıyordum çünkü akşam
birkaç kız arkadaşımla yeşil elmalı mojito
içeceğimiz konusunda sözleşmiştik.
yalnızca kameraları nereye konumlandırmalıyım, ışık nereden gelmeliden başka
açıkçası çok da fazla bir detay yoktu. Evin hanımı heyecanla bana çocuklarının
ortaokul hocasından, ödülleri kazanırsa plazma TV’yi nereye yerleştireceğine,
benim saçlarımın ne kadar güzel olduğundan, sütlaç yemek isteyip istemediğime
kadar her gereksiz ayrıntıyı anlatıyor, soruyordu. Ona kısa cevaplar verip, bir
an önce şu lanet çekime girip, gün batmadan bitirip, malzemeleri şirketin
şoförüne teslim edip buradan direkt Taksim’e gitmeyi planlıyordum çünkü akşam
birkaç kız arkadaşımla yeşil elmalı mojito
içeceğimiz konusunda sözleşmiştik.
Tüm odaları gezdikten
sonra, yatak odasına da bakmak istediğimi söyledim. Kadın biraz çekinerek de
olsa “Tamam” dedi. Bu arada evdeki korkunç rutubetten saçlarım bile incelmiş ve
kafama yapışmış gibiydi. Sütlacın üzerine serpilen tarçın kokusu evdeki yosun
kokusuna karışmış ve dayanılmaz bir hal almıştı.
sonra, yatak odasına da bakmak istediğimi söyledim. Kadın biraz çekinerek de
olsa “Tamam” dedi. Bu arada evdeki korkunç rutubetten saçlarım bile incelmiş ve
kafama yapışmış gibiydi. Sütlacın üzerine serpilen tarçın kokusu evdeki yosun
kokusuna karışmış ve dayanılmaz bir hal almıştı.
Yatak odasına adımımı
attığımda galoşlarımdan tuhaf bir ses geldiğini fark ettim. Yere baktım neye
bastığımı anlamak için ve yerdeki ufak göletleri farkettim. Odanın muhtelif
yerleri ve yatağın üstü küçük göletler şeklini almış su birikintileriyle
kaplıydı. Bunların ne olduğunu sordum, yanımda hafifçe utanmaya başlamış evin
hanımına. “Çatı su akıtıyor” dedi özür diler gibi ve kapının arkasına astığı
büyük bir havluyu yere attı yürüyebilmem için. Evet; evin hanımı, uyuduğu odaya
ben yürüyebileyim diye havlu atmıştı. Ben galoşlarımla onların duş aldıktan
sonra kurulandıkları havluya basıp odada yürümeye başladım.
attığımda galoşlarımdan tuhaf bir ses geldiğini fark ettim. Yere baktım neye
bastığımı anlamak için ve yerdeki ufak göletleri farkettim. Odanın muhtelif
yerleri ve yatağın üstü küçük göletler şeklini almış su birikintileriyle
kaplıydı. Bunların ne olduğunu sordum, yanımda hafifçe utanmaya başlamış evin
hanımına. “Çatı su akıtıyor” dedi özür diler gibi ve kapının arkasına astığı
büyük bir havluyu yere attı yürüyebilmem için. Evet; evin hanımı, uyuduğu odaya
ben yürüyebileyim diye havlu atmıştı. Ben galoşlarımla onların duş aldıktan
sonra kurulandıkları havluya basıp odada yürümeye başladım.
Ve fakat, ikinci adımımı
attığım sırada dizlerimin titremeye başladığını hissettim. Oradan çıktıktan
sonra içeceğim yeşil elmalı mojito başımdan aşağı dökülmüştü sanki. Emin
değilim ama kendimi kötü bile hissediyor olabilirdim. Çok sık olmazdı bu. Yani,
kurguladığın “fiction” dramın yüreğine nüfuz etmesi… Bir çeşit şizofrenik
gerçeklik yaşıyor gibiydim. İkinci adımımdan sonra bir katatoni haline
büründüm. Kadının utancı, suyla temas eden galoşlarımın çıkardığı sese
karışmış, kulaklarımı sağır ediyordu. Benim ayaklarımın altındaki bu havludan başka
havluları var mıydı acaba? Elbette bu evde yaşamlarının büyük bir bölümü
kurulanarak geçmek zorundaydı kuşkusuz.
Ah, kurulanmak bazılarımız için pratik yaşamda bir keyif nesnesiyken
bazılarımızın hayat tarzı da olabiliyordu işte. Ben bunu sıradan bir iş
günümde, çok vahşi bir gerçeklikle deneyimliyordum. İsmimin Canan olduğu kadar
emindim ki; tam bu an, benim hayatımı adım adım değiştirmekteydi. Ben bu evden
bir tragedya çıkaramayacaktım. Çünkü şu an esaslı bir trajedinin tam ortasına
mavi galoşlarımla basmaktaydım.
attığım sırada dizlerimin titremeye başladığını hissettim. Oradan çıktıktan
sonra içeceğim yeşil elmalı mojito başımdan aşağı dökülmüştü sanki. Emin
değilim ama kendimi kötü bile hissediyor olabilirdim. Çok sık olmazdı bu. Yani,
kurguladığın “fiction” dramın yüreğine nüfuz etmesi… Bir çeşit şizofrenik
gerçeklik yaşıyor gibiydim. İkinci adımımdan sonra bir katatoni haline
büründüm. Kadının utancı, suyla temas eden galoşlarımın çıkardığı sese
karışmış, kulaklarımı sağır ediyordu. Benim ayaklarımın altındaki bu havludan başka
havluları var mıydı acaba? Elbette bu evde yaşamlarının büyük bir bölümü
kurulanarak geçmek zorundaydı kuşkusuz.
Ah, kurulanmak bazılarımız için pratik yaşamda bir keyif nesnesiyken
bazılarımızın hayat tarzı da olabiliyordu işte. Ben bunu sıradan bir iş
günümde, çok vahşi bir gerçeklikle deneyimliyordum. İsmimin Canan olduğu kadar
emindim ki; tam bu an, benim hayatımı adım adım değiştirmekteydi. Ben bu evden
bir tragedya çıkaramayacaktım. Çünkü şu an esaslı bir trajedinin tam ortasına
mavi galoşlarımla basmaktaydım.
Üçüncü adımımı atmadan
hızla odadan geri çıktım. Ekibimin bir kısmı balkonda çay içiyor, bir kısmı
sütlaç yiyor, asistan, kız sevgilisiyle telefonda kavga ediyordu. Odalardan
birine girip yapımcımı aradım
hızla odadan geri çıktım. Ekibimin bir kısmı balkonda çay içiyor, bir kısmı
sütlaç yiyor, asistan, kız sevgilisiyle telefonda kavga ediyordu. Odalardan
birine girip yapımcımı aradım
-Ben bu çekimi yapamam.
Yapımcım her işi
halledebileceğine emin olan o korkunç metanetli ses tonuyla “Neden” diye sordu.
Ama bu kez halledemeyecekti. O ses tonuyla ona acıklı bir şarkı söylettirmeye
kararlıydım çünkü.
halledebileceğine emin olan o korkunç metanetli ses tonuyla “Neden” diye sordu.
Ama bu kez halledemeyecekti. O ses tonuyla ona acıklı bir şarkı söylettirmeye
kararlıydım çünkü.
-Bu çekimi yapamam. Evi
görmelisiniz. Korkunç halde. Bu aile berbat durumda. Kaybedeceklerini bile bile onları bu yıkıma
sürükleyemem.
görmelisiniz. Korkunç halde. Bu aile berbat durumda. Kaybedeceklerini bile bile onları bu yıkıma
sürükleyemem.
Bunların hepsi o telefonu
açarken kafamda kurguladığım ve etki gücünün çok yüksek olduğuna inandığım
cümlelerimdi. Yapımcımın da
vicdanında büyük etkiler yaratacağımı ve belki de bu çağın yeni kahramanı
olacağımı adım gibi biliyordum. Şunu da biliyordum ki, biz bu programı insanlar ödüllerimizi “kazanamasınlar” diye
yapıyorduk. Çünkü “kaybetmek” satar.
açarken kafamda kurguladığım ve etki gücünün çok yüksek olduğuna inandığım
cümlelerimdi. Yapımcımın da
vicdanında büyük etkiler yaratacağımı ve belki de bu çağın yeni kahramanı
olacağımı adım gibi biliyordum. Şunu da biliyordum ki, biz bu programı insanlar ödüllerimizi “kazanamasınlar” diye
yapıyorduk. Çünkü “kaybetmek” satar.
–Görmelisiniz
her yer rutubet, evde oturacak yer bile yok. Çocuklar öksürüyor. Çatıları su
damlatıyor ve evde kocaman su birikintileri var.
her yer rutubet, evde oturacak yer bile yok. Çocuklar öksürüyor. Çatıları su
damlatıyor ve evde kocaman su birikintileri var.
Bunu söylediğim anda yapımcım
çırılçıplak bir şekilde sokağa fırladı. O an “Eureka!” diye bağırdığına bahse girebilirim. Sesindeki o taze nane
ve fesleğen kokulu ferahlığı duysanız siz de aynı şeyleri hissederdiniz.
Heyecanla kekeleyerek sordu;
çırılçıplak bir şekilde sokağa fırladı. O an “Eureka!” diye bağırdığına bahse girebilirim. Sesindeki o taze nane
ve fesleğen kokulu ferahlığı duysanız siz de aynı şeyleri hissederdiniz.
Heyecanla kekeleyerek sordu;
-Çatı su mu akıtıyor dedin?
-Evet ! Hem de korkunç bir şekilde. Yağmurlu bir günde üstü açık bir çay
bahçesinde oturuyor gibi yaşıyorlar.
-Evet ! Hem de korkunç bir şekilde. Yağmurlu bir günde üstü açık bir çay
bahçesinde oturuyor gibi yaşıyorlar.
Bu tatsız benzetmeme
tatsızca kahkaha atarak karşılık verdi. “Canan” dedi. “Bu en iyi bölümümüz
olabilir.”
tatsızca kahkaha atarak karşılık verdi. “Canan” dedi. “Bu en iyi bölümümüz
olabilir.”
Uzun uzun bana bunun
benim kariyerimin en fazla reyting alabilecek işi olduğundan, kendisinin bu işi
yıllardır yaptığına, ona güvenmem gerektiğinden, reytingin kokusunu ondan daha iyi alabilen kimse olmadığına kadar
en havalı cümlelerle kişisel PR’ını yaptı.
Kanımı donduran bu konuşma canımı sıkmaya başlamıştı. Ekip sütlaçlarını
bitirmiş benim çekime başlamamı bekliyordu. Gitmeden bir sütlaç da ben
yemeliyim, diye düşündüm. Anneannem öldüğünden beri sütlaç yememiştim. Yapımcım
konuşmaya devam ediyordu.
benim kariyerimin en fazla reyting alabilecek işi olduğundan, kendisinin bu işi
yıllardır yaptığına, ona güvenmem gerektiğinden, reytingin kokusunu ondan daha iyi alabilen kimse olmadığına kadar
en havalı cümlelerle kişisel PR’ını yaptı.
Kanımı donduran bu konuşma canımı sıkmaya başlamıştı. Ekip sütlaçlarını
bitirmiş benim çekime başlamamı bekliyordu. Gitmeden bir sütlaç da ben
yemeliyim, diye düşündüm. Anneannem öldüğünden beri sütlaç yememiştim. Yapımcım
konuşmaya devam ediyordu.
-Şimdi yapman gerekenleri
söylüyorum.
söylüyorum.
Evet onu dinliyordum ama
bu konuşmanın sonunun benim istifamla biteceğini biliyordum artık. Bu,
hayatımda yapacağım en onurlu iş olacaktı.
bu konuşmanın sonunun benim istifamla biteceğini biliyordum artık. Bu,
hayatımda yapacağım en onurlu iş olacaktı.
-Prodüksiyonda kim vardı
bugün?
-Doruk
-Tamam Doruk’a söyle. Markete gidip büyük boy olan yoğurtlardan 5 kutu alsın. Evde
onu bi’ yerlere boşaltın, bilmiyorum tencere falan.
bugün?
-Doruk
-Tamam Doruk’a söyle. Markete gidip büyük boy olan yoğurtlardan 5 kutu alsın. Evde
onu bi’ yerlere boşaltın, bilmiyorum tencere falan.
Evet, konu giderek daha
patetik bir hal almaya başlamıştı ve benim yapımcımın neden bahsettiğiyle
ilgili en ufak bir fikrim yoktu.
patetik bir hal almaya başlamıştı ve benim yapımcımın neden bahsettiğiyle
ilgili en ufak bir fikrim yoktu.
-Kutuları su damlayan yerlerin altına yerleştirin.
Aman dikkat et markaları gözükmesin yalnız. Kameraların boylarını düşür ve
aileyi o yoğurt kutularının görüneceği şekilde konumlandır. Tüm konuşma
sırasında arkada yoğurt kovalarını ve damlayan suyu görmek istiyorum.
Aman dikkat et markaları gözükmesin yalnız. Kameraların boylarını düşür ve
aileyi o yoğurt kutularının görüneceği şekilde konumlandır. Tüm konuşma
sırasında arkada yoğurt kovalarını ve damlayan suyu görmek istiyorum.
-Tercih ettiğiniz özel bir marka var mı?
-Canan şu an dalga geçecek bir konumda değilsin.
Ben ne diyorsam onu yap. Oradaki etkiyi yok etmene izin vermeyeceğim. Tekrar
söylüyorum. Bu, şu ana kadarki en iyi işin olabilir. Bu bölümde jeneriğe ismini
“Yönetmen” olarak yazacağım hem.
Ben ne diyorsam onu yap. Oradaki etkiyi yok etmene izin vermeyeceğim. Tekrar
söylüyorum. Bu, şu ana kadarki en iyi işin olabilir. Bu bölümde jeneriğe ismini
“Yönetmen” olarak yazacağım hem.
Bu bölümde jeneriğe
ismimi “Yönetmen” olarak yazacakmış. Bu bölümde ismimi jeneriğe “Yönetmen” olarak
yazacakmış. Uzun bir sessizlik yaşadık telefonda. Hani iki sevgilinin ayrılık
konuşması ve uzun ayrılık maili arasında geçen o kısa anda yaşanan sessizlik
gibi bir sessizlik. Düşündüğümü anlamasın diye aklıma gelen ilk soruyu sordum;
ismimi “Yönetmen” olarak yazacakmış. Bu bölümde ismimi jeneriğe “Yönetmen” olarak
yazacakmış. Uzun bir sessizlik yaşadık telefonda. Hani iki sevgilinin ayrılık
konuşması ve uzun ayrılık maili arasında geçen o kısa anda yaşanan sessizlik
gibi bir sessizlik. Düşündüğümü anlamasın diye aklıma gelen ilk soruyu sordum;
– Neden özellikle yoğurt
kovası?
– Yoğurt kovasının nostaljik bir tadı vardır. Damlayan çatı altına yoğurt
kovası koymak bir çeşit Vita kuyusunda menekşe yetiştirmek kadar tanıdık bir
resimdir.
kovası?
– Yoğurt kovasının nostaljik bir tadı vardır. Damlayan çatı altına yoğurt
kovası koymak bir çeşit Vita kuyusunda menekşe yetiştirmek kadar tanıdık bir
resimdir.
Sanırım geçmişten
bahsediyordu. Ne dediğiyle ilgili yine herhangi bir fikrim yoktu çünkü. Canan
bu telefon senin ahiret kapın, sırat köprün diyordu bana içimdeki Zeki
Demirkubuz. Kameraman dışarıdan seslendi ;
bahsediyordu. Ne dediğiyle ilgili yine herhangi bir fikrim yoktu çünkü. Canan
bu telefon senin ahiret kapın, sırat köprün diyordu bana içimdeki Zeki
Demirkubuz. Kameraman dışarıdan seslendi ;
-Canan, hadi ya, akşam
maç var!
maç var!
Telefonu kapattım. Bir
süre elimdeki pahalı telefonuma uzun uzun baktım. Havaya doğru dönük
telefonumun dokunmatik ekranına çatıdan bir damla kirli su düştü. Kolumla
kuruladım. Odadan çıktım. Evin hanımına seslendim;
süre elimdeki pahalı telefonuma uzun uzun baktım. Havaya doğru dönük
telefonumun dokunmatik ekranına çatıdan bir damla kirli su düştü. Kolumla
kuruladım. Odadan çıktım. Evin hanımına seslendim;
-Şöyle büyük bir
tencereniz var mı ?
tencereniz var mı ?
Kadın cevap vermeden
mutfak dolabından tencereyi çıkardı.
mutfak dolabından tencereyi çıkardı.
-Hayrola Canan Hanım, bir şey mi istediniz?
Yüzümdeki o sıcacık
gülümsemeli Guy Fawkes maskemi tekrar takıp, empati dolu ses tonumla
yanıtladım.
gülümsemeli Guy Fawkes maskemi tekrar takıp, empati dolu ses tonumla
yanıtladım.
-Bu akşam epey bir
yoğurdunuz olacak..
yoğurdunuz olacak..
Ertesi gün saat 10 da
reyting raporları geldi. 15. olmuştuk. İki hafta sonra program yayından
kaldırıldı. O programın jeneriğinde adım hiç yönetmen olarak geçmedi. Bir daha
asla yoğurt yemedim.
reyting raporları geldi. 15. olmuştuk. İki hafta sonra program yayından
kaldırıldı. O programın jeneriğinde adım hiç yönetmen olarak geçmedi. Bir daha
asla yoğurt yemedim.