“Çok sevilince devamını çekmişler.” KalemKahveKlavye’nin “tüm zamanların en çok okunan içerikleri” arasında yer alan “Yazmak ve Yazarlık Üzerine 11 Film” listesi halen ilgi görüyor. Hal böyleyken yazmak, yazarlık ve edebiyat üzerine yapılmış filmlerden yeni bir seçki daha oluşturmak, buna yerli filmler arasından da eklemeler yapmak ve kapsamı Yazmak, Yazarlık ve Edebiyat Üzerine Filmler olarak genişletmek istedik.
İlk seçkide karşımıza çıkan bir yanlış anlaşılmayı bir kez daha düzeltelim: Bu listede yazar biyografileri değil, yazmanın türlü hallerine odaklanmış veya ana konusunu işlerken yolunu yazmak, yazarlık, kitaplar, edebiyat, yayıncılık gibi anahtar kelimelerden geçirmiş filmler yer alıyor.
Siz de Yazmak, Yazarlık ve Edebiyat Üzerine Filmler kapsamında yer aldığını düşündüğünüz filmleri yorum kısmına ekleyerek listeyi genişletebilirsiniz. İyi seyirler ve keyifli okumalar…
İLGİNİ ÇEKEBİLİR · Yazmakla İlgilenenlerin Okuması Önerilen Türkçe Kitaplar
Julie and Julia, 2009
Julie and Julia, yazarlığın daha yeni bir yolunu, blog yazarlığını merkezine alan ve bunu, esas konusu olan yemek üzerinden anlatan bir film. Julie Powell (Amy Adams), hayatından memnun olmayan bir ofis çalışanı. Yemek yaparak mutlu oluyor ve aslında bir roman yazarı olmak istese de yolu blog yazmaktan geçiyor. Hayatında bununla ilgili bir değişiklik yapmaya karar verdiğinde ise Julia Child’ın (Meryl Streep) kırk yıl önce yazdığı Fransız Yemekleri Sanatında Ustalaşmak kitabındaki tarifleri pişirmeye ve buna dair bir blog yazmaya karar veriyor. İki ayrı kitaptan ve hikâyeden birleştirilerek uyarlanan filmde Streep’in canlandırdığı Julia Child karakteri, “Amerika’ya Fransız yemeklerini sevdiren” hatta kimileri için “Amerikalılara yemek yapmayı öğreten insan” olarak tarihe geçen gerçek bir karakter ve biz bu karakterin de tıpkı Julie gibi kendini, tutkusunu ve yeteneğini keşfetme sürecini izliyoruz.
2009 yapımı film, Julie Powell’ın kitabından Nora Ephron’un yönetmenliği ve senaristliğinde uyarlanmış. İzlemek isteyenler için film, Netflix Türkiye kütüphanesinde bulunuyor.
Trumbo, 2015
Roman Holiday, Exodus, Spartaküs, Thirty Seconds Over Tokyo gibi filmlerin senaristi olan ve 1947 yılında Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi’nin film endüstrisindeki komünist etkiler soruşturmasında komiteye karşı ifade vermeyi reddettiği için kara listeye alınan Dalton Trumbo’nun hayatının tam da bu dönemine odaklanan film, başrolündeki Bryan Cranston’a da ilk Oscar adaylığını getirmiş olma özelliğini taşıyor. Bu dönemde Roman Holiday ve Spartacus gibi filmlerin senaryosunu müstear isimlerle yazmaya devam eden Dalton Trumbo’nun yaşadıkları çerçevesinde dönemin ve Amerikan sinema sektörünün de bir fotoğrafını çeken Trumbo, idealleri uğruna fedakârlıklar yapan bir yazarın yazım süreçlerini de politik gerçekçilikle aktarıyor.
Filmde Bryan Cranston’a Alan Tudyk, Diane Lane, Helen Mirren, John Goodman ve Louis CK gibi isimler eşlik ediyor. Bruce Cook’un kitabından uyarlanan filmde yönetmen koltuğunda Jay Roach otururken senaryo John McNamara imzasını taşıyor. Aynı isimle, yazarın hayatını anlatan 2007 tarihli bir belgesel olduğunu da ekleyelim.
Havuz, Swimming Pool (2003)
Yazmak, Yazarlık ve Edebiyat Üzerine Filmler listesinin bu filmi, işin içine biraz gerilim, erotizm ve cinayet de ekliyor. Sarah (Charlotte Rampling) yirmi yıldır aynı yayınevine, okurun kan, seks ve vahşet talebinden ötürü suç romanları yazan ve okunan bir yazardır. Ama bir yaştan sonra başka şeyler yazmak istemeye başlamış, bu yüzden gergin bir tıkanma sürecine girmiş durumda. Aralarında düzensiz bir cinsel ilişkilerinin de olduğunu anladığımız yayıncısı John Bosload (Charles Dance) onu bu tıkanmayı aşması için Fransa’nın bir köyündeki evine tatile gönderir. Sakin, gürültüsüz, rutin bir hayatı seven Sarah, burada daha ilk günden açılmaya, yazmaya başlamıştır ki davetsiz bir misafir, John’un kızı Julie (Ludivine Sagnier), tam tersi bir hayat tarzıyla çatkapı eve gelir.
İlk günler gergin çatışmalarla geçse de Julie’nin bolca uyuşturucu, alkol ve seksle geçirdiği günler, Sarah’da hem kendiyle ilgili bastırdığı duyguları hem de yazmak istediği “başka bir şey”in ne olduğuyla ilgili sorularının cevabını açığa çıkarır. Ne var ki aralarındaki yakınlaşma bir süre sonra başka bir ortaklığa dönecek ve filmin tonunu da farklı bir yere çekecektir.
Film her ne kadar polisiyeye “çerez, eğlencelik, alternatif” bir tür olarak yorumlayan bir taraftan baksa da oyunculukları, karakterizasyonu, kurgusu ve atmosferiyle kendini izletiyor. Yayıncılık dinamiklerine, yazarın yazım sürecindeki “sahicilik” seçimine de hoş vurgular yapan filmin yönetmeni Francois Ozon’un “Kafayı hakikat ve şeffaflıkla bozduğumuz bir dönemde, yalanlar üzerine bir film yapmak istedim,” sözü, bir yandan da “Bir yazara ne kadar güvenilebilir?” veya “…güvenmek şart mıdır?” sorularını da sorduruyor. Swimming Pool (Havuz) filmini erotik gerilim olarak nitelemek de yanlış olmayacaktır.
Hayalimdeki Aşk, Ruby Sparks (2012)
Edebiyattaki büyülü gerçekçilik tonunu başarılı bir şekilde aktaran Ruby Sparks, aslında biraz da klişeleşen bir konu olan “Yazarın yazdıkları gerçek olursa ne olur?” sorusundan hareketle eğlenceli ve psikolojik aktarımı güçlü bir film olarak karşımıza çıkıyor. Paul Dano (Calvin Weir-Fields), hayalindeki ideal ve kusursuz sevgiliyi, yazarak gerçek hayatta var ettiğini fark ediyor. Bu kız arkadaş, Ruby Sparks (Zoe Kazan) ilk başta şaşırtıcı, ardından çekici bir gerçekleşmiş hayal gibi gelse de bir süre sonra hayallerin gerçek olmasının her zaman çok da iyi olmayacağını gösteriyor. Bu aynı zamanda güçlü bir “ilişkiler eleştirisi” de ortaya koyuyor.
Filmin senaryosu Ruby Sparks karakterini de canlandıran Zoe Kazan’ın imzasını taşırken yönetmen koltuğunda Jonathan Dayton ve Valerie Faris oturuyor.
Ahlat Ağacı, 2018
Yeni mezun bir öğrenci ve yayımlanmayı arzulayan bir yazar adayı olan Sinan (Doğu Demirkol) mezun olmuş ve şehirden köye dönmüştür. Bir yandan babasının (İdris, Murat Cemcir) kumar bağımlılığı ve sorumsuzluğuyla yakın mesafeden ve taze bir yetişkin olarak yüzleşen, annesiyle (Asuman, Bennu Yıldırımlar) babası arasındaki gerilimde kalan Sinan, bir yandan da kitabını yayımlatmak için bir yerel bir sponsor arayışına girer.
Film, taşra ile şehir arasındaki yaşamı hem bilindik dinamikler hem de Sinan gibi, yazma, üretme, sanat yapma kaygısı taşıyan ama geldiği yerden çıkamayan birinin iç çatışmaları üzerinden anlatırken Türkiye’de taşrasından şehrine, sade vatandaşından yazarına varana dek, edebiyata ve yazarlığa bakışa dair gerçekçi bir panorama sunuyor. Elbette her Nuri Bilge Ceylan filminde olduğu gibi, başlarda farklı, “aydınlık” bir karakter gibi görünen ana kahramanın da içindeki karanlık, arızalı tarafları gösteren bir film. Aile ve özellikle baba-oğul ilişkisi açısından anlattıkları da bu tahlilleri güçlendiriyor.
İşe Yarar Bir Şey, 2017
Barış Bıçakçı’nın efsunlu kalemini, Pelin Esmer’in ustalıklı yönetmenliğini ve Gökhan Tiryaki’nin yaşayan kareler yaratan görüntü yönetmenliğini bir araya getiren İşe Yarar Bir Şey; Başak Köklükaya, Öykü Karayel ve Yiğit Özşener’i buluşturan bir yolculuk hikâyesi. Sadece filmin büyük bir kısmını içine alan tren yolculuğu değil bahsettiğim; yıllar sonra farklı hayatlara dağılan eski arkadaşlarıyla buluşmaya giden, hepsinden farklı ve derin bir karakter sahibi Leyla’nın (Başak Köklükaya), babasını kandırarak herhangi bir insanın kolaylıkla kabul etmeyeceği bir işi yapmaya giden son sınıf hemşirelik öğrencisi Canan (Öykü Karayel) ve kitaplarla geçmiş bir hayatı yansıtan tenha evinde ölmeyi bekleyen hatta arzulayan Yavuz (Yiğit Özşener) karakterlerinin kendi içlerindeki yolculuklarının kesişimini de anlatıyor. Bunu öyle ustalıkla yapıyor ki, her izleyici de mutlaka kendi içine soracak sorular buluyor filmi izlerken.
Yazarlık mevzuuna gelince: Film, arka planına kitapları, kelimeleri, şiiri alıyor. Özellikle Leyla karakterinin iç monologları, dışındaki dünyayı ve insanları izlerkenki ifadeleri, filme dökülmüş bir edebiyat eseri tadında. Üstelik Leyla’nın, çok az insanın bildiği bir kitabın yazarı ve hayatının son deminde olup da tesadüf eseri tanıştığı Yavuz, onun eski ve iyi bir okuru çıkıyor. Bu çatışmalar ve karşılaşmalar, özellikle yazan ve okuyan insanların hayata bakışları çerçevesinde anlamlı açılımlara kavuşuyor filmde.
YAZMAYA, OKUMAYA, EDEBİYATA DAİR DAHA ÇOK İÇERİK İÇİN YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLUN
Edebiyat ve Patates Turtası Derneği,
Guernsey Literary and Potato Peel Pie Society
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi ordusu tarafından işgal edilen tek İngiliz toprağı olan Guernsey Adası’nda geçen hikâye, gerçek olaylara da yaslanıyor. Ada halkı, savaş ve işgal psikolojisi altında bir araya gelmek için bir bahane olarak Edebiyat ve Patates Turtası Derneği adında bir dernek kurar ve burada, kitapları konuşmak üzere buluşurlar.
Savaşın hemen sonrasında, popüler bir yazar olan Juliet Ashton (Lily James), yeni bir kitap konusu ararken bir mektup ilgisini çeker. Bir gün hiç tanımadığı birinden gelen bu mektupta, Guernsey Edebiyat ve Patates Turnağı Derneği’nin genç üyesi Dawsey Adams (Michiel Huisman) dernek adına onu adaya davet etmektedir. Yeni kitabı için ilginç bir fırsat olduğunu düşünen Juliet, burada yalnızca farklı bir yaşam tarzı ve dostluk anlayışıyla değil, bildiğinden farklı bir aşkla da karşılaşacaktır. Edebiyatı yazarlık ve okurluğun her iki tarafından da ele alan film, Jessica Brown Findlay, Tom Courtenay gibi isimleri de kadrosunda buluşturmuş ve yönetmenliğini Mike Newell üstlenmiş.
Yazmak Yazarlık ve Edebiyat Üzerine Filmler listesine sizin de eklemek istedikleriniz varsa yorum kısmında paylaşmayı unutmayın!
Manşet görseli: İşe Yarar Bir Şey

1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)