Sub Press yeni kitapları ve kapaklarıyla Şubat ayını karşılıyor.
Gary Snyder – Özgürlüğün Görgüsü
Gary Snyder (1930 – …): Amerikalı şair, yazar, ekolojist, Zen ustası, cevval dağ yürüyüşçüsü, Kızılderili antropologu, gezgin, çevirmen, denizci, yangın gözcüsü, tomrukçu, Pound-Jeffers-Rexroth’un mirasçısı arı duru bir ses. Gary Snyder 1950’lerde San Fransisko Rönesansı şairlerinden biriydi, Beat Kuşağı şairlerinin yakın arkadaşı ve Kerouac’un Zen Kaçıkları’nın ana kahramanlarından biri olsa da kendini hiçbir zaman bir “beatnik” olarak görmedi. Reed College’te antropoloji ve Berkeley Üniversitesi’nde doğu dilleri çalıştıktan sonra Japonya’ya giderek uzun süre bir Zen manastırında kaldı. Japonya’dan Pasifik Adaları’na, Hindistan’a, Avustralya’ya, Kızıl Deniz’e dek pek çok yer gezdikten sonra Kaliforniya’da Sierra Nevada dağlarına yerleşerek orada yuvası Kitkitdizze’yi kurdu ve “ne entelektüel çevrelerde ne de politik çevrelerde yeterince temsil edilmediğini” düşündüğü yabanın sözcüsü olarak derin ekoloji hareketi içerisinde önemli bir yer edindi. Şiirleriyle Pulitzer de dâhil olmak üzere pek çok ödül kazandı ve 20. yüzyıl Amerikan şiirinin en önemli temsilcileri arasında yer aldı. Halen Kitkitdizze’de yaşamaya ve yazmaya devam ediyor.
Carl Wittman – Gay Manifesto
“Bugün Eros ve Yaşam İçin Verilen Savaş, Politik Bir Savaştır. ” H. Marcuse
Kitap, Barış Tanyeri çevirisiyle Türkçede.
Rob Bridgett, Şenol Erdoğan – Avangart Sinema ve Beat Film
Kitabı Here to Go’da Gysin şöyle der: “Burroughs Cut-upların sınırlarını kendine ait varyasyonlarla öyle zorladı ki okuması mide bulandırıcı ve acı verici metinler ortaya çıkardı.” The Cut Ups sinemada bunu yeniden yaratıyor; onu izlemek ve anlamaya çalışmak da neredeyse “mide bulandırıcı ve acı verici.” Rimbaudcu bir anlamda “duyuları bozmanın” bir yolu. Bu bağlamda Burroughs ve Balch Eliot, Pound, Joyce ve Robbe-Grillet’nin ötesine geçen modernistler olarak görülebilir. Yazın ve sinemanın asıl yapısını ortaya çıkarmakla beraber metinlerde yeni diziler ve taze ve saklı anlamlar buluyorlar. Bu, “yapısal film”in kavramlarından daha eski bir şey ve Gidal ya da vesairenin politik, Marksist pozisyonları olan içerik kaybetmenin peşinde değil. Tam aksine cut-up yeni, şairane, aksak bir sözdizimi yaratıyor ve anlatım dizisiyle temel bir kaygıyı yansıtıyor.
Michael Angelo Tata – Andy Warhol’un Makinesi
Andy Warhol’un simgesel kapitalist uygulamasından Gilles Deleuze & Félix Guattari’nin Anti-Oedipus’unun Kapitalizm ve Şizofreni’sine.
Adorno’nun Leninizmi – Chris Gutrone, Lars Quadfasel
Lenin, Troçki, Adorno ve Walter Benjamin çukurunda sıkı bir ileri okuma!