Aslı Kotaman’ın kaleme aldığı, Karakarga Yayınları etiketiyle okuruyla buluşan Sanatın Erkeksiz Tarihi kitabını Çağla Özden inceledi.
**
Sanatla ilgilenen herkesin zaman zaman karşılaştığı bir soru vardır:
“Neden kadın sanatçılar yok?”
Bu soruya türlü cevaplar verilebilir ama derinlemesine düşündüğümüz zaman başka bir soru karşımıza çıkar:
“Kadın sanatçılar mı yok yoksa onları yeterince tanımıyor muyuz?”
Aslı Kotaman’ın kaleme aldığı, Karakarga Yayınları etiketiyle okuruyla buluşan Sanatın Erkeksiz Tarihi, sorduğum ikinci sorudan yola çıkarak bize, sanatın çeşitli alanlarında gölgede kalmış kadın sanatçıları gün ışığında gösteriyor.
Yazar, bu kitabı yazmaya kızı sayesinde karar veriyor:
“Bundan yaklaşık altı sene önce kızımın okulunda bir resim sergisi açıldı. Henüz ana okuluna giden minikler o sene içinde öğrendikleri ve ilham aldıkları sanatçıların resimlerini yeniden üretmişlerdi. Sergide kızımın da bir Frida resmi vardı. Ancak ilginç olan kızımın resmi değildi, sınıftaki diğer 11 kız öğrencinin 9’unun ya Frida’yı ya da Frida’nın bir resmini çizmiş olmasıydı.”
İlham perisi burada işini bitirmiyor, yazar kızına hangi ressamları sevdiğini sorduğunda erkek ressamların yanında tek bir kadının adı geçiyor: “Frida.”
Aslı Kotaman, bu cevabın kendisini şaşırtmadığını, kızının yaşı küçük olduğu için aynı soruyu etrafındakilere de sorması gerektiğini düşünüyor ve cevap değişmiyor. İşte orada ilham perisi yazara yapması gerekeni fısıldıyor ve Sanatın Erkeksiz Tarihi okuruyla buluşuyor.
Öncelikle söylemek isterim ki Sanatın Erkeksiz Tarihi’nin en ilgi çeken yönlerinden biri yazarın bir cinsiyet güzellemesi yapmaya çalışmaması. Çoğu feminizm temelli eserde gördüğümüz bir tarafı güzelleyerek öbür tarafı yerme davranışı kitapta yok. Kitabın okura hissettirdiği şey görülmesi gereken, gölgede bırakılmış kadın sanatçılar ve eserleri. Kitapta resim, heykel, fotoğraf gibi görsel sanatkar üzerinde çalışan yerli ve yabancı elli kadın sanatçı örnek eserleri ve tarzlarıyla anlatılıyor. Sanatçılar alfabetik sıraya göre dizilmiş ve her birinin çalışmaları ve hayatları ile ilgili ayrıntılar anlatılırken, yazar esere ve sanatçıya kendi perspektifinden bakmayı da ihmal etmiyor.
“Sanat tarihi yazılırken kadınlar bir yanlışlık sonucu, basitçe unutuldukları için ya da yeterince iyi kadın sanatçılar olmadığı için dışarda bırakılmadı. Sanat tarihi başından beri kadınları, dahası erkek olmayanları dışarıda bıraktı.”
Kadınların toplumun her alanında, sanatta, bilimde, akademide ve iş dünyasında erkeklerden çok daha zorlu koşullar altında var olmaya çalışmaları günümüzde hala baskın bir biçimde kadınların yaşamlarını zorlamaya devam ediyor. Aslı Kotaman, “dahası erkek olmayanları” derken, cinsel yönelim çeşitliliğine de dikkat çekiyor. “Kadınların” demek yerine “Erkek olmayan” demesi, çok çarpıcı bir noktaya temas ediyor. Kataloglarının basılmaması, sergilerinin açılmaması veya daha büyük düşündüğümüzde sahneye çıkmalarına engel olunması gibi sanatın herhangi bir dalında önüne set koyulan erkek olmayanlar, yüzyıllardır sırf erkek olmadıkları için gün yüzü yerine gölgede sanatlarını icra etmek zorunda kalıyorlar. Bu sanatçıların kendilerini kadın olarak tanımlaması da gerekmiyor, erkek olmamaları yeterli.
Kendimizi gerçekten bir kalıp içinde tanımlamak zorunda mıyız, bu hala cevabını bulamayan bir soru. Mesela felsefede de “Neden kadın filozof yok?” sorusu cevap arar ve hep aynı kadın örnek gösterilir: Hypatia. Koskoca İlkçağ felsefesinde gerçekten tek bir kadın felsefeyle ilgilenmiş olabilir mi sizce? Yoksa hem kendi yaşamlarındaki ağır sorumluluklar hem de fikirleri kayıt altına alınmaya, belgelemeye layık görülmeyen kadınların olasılığı daha mı mantıklı?
Aslı Kotaman, kendi deyimiyle “kendini ifade etmeye çalıştığı, akışkan, parçalı, kahkaha ve duygu dolu” yazım tarzıyla sanatçıya cinsiyet üstü bir bakışla bakmaya çalışırken bizleri hem adını duyduğumuz veya duymadığımız (neden acaba?) birçok sanatçıyla buluşturuyor hem de dünden bugüne hala tozu üstünden kalkmamış kadınlık-erkeklik algısının güçlüklerini hatırlatıyor. Sanatın Erkeksiz Tarihi, hem arşivlenecek hem de öğretecek bir görsel haz sunmak için 50 sanatçı ve 50 eseriyle okurlarını bekliyor.

1987, İstanbul doğumlu. Felsefeci, yaratıcı drama&tiyatro eğitmeni. Başta KalemKahveKlavye olmak üzere çeşitli mecralarda yazılar kaleme alıyor. İlk kitabı Aristoteles · Hayatı Bir Şölen Sofrası Gibi Bırakmalı Ne Susuz Ne de Sarhoş 2022’de Destek Yayınları’ndan çıktı. Evli ve iki kedi annesi.