Ceyda Aşar’ın yazdığı Fena Şeyler, Mutlu Sonlar Karakarga Yayınları’ndan çıktı. Kitabı KalemKahveKlavye için Çağla Özden inceledi.
Nobel ödüllü şair Louise Glück’ün Yuvaya Dönüş şiirinde şöyle bir cümle vardır: “Dünyaya bir kez çocukken bakarız, gerisi hatıradır.”
İnsanın, çocukluğun etkisinden çıkmasının ne denli zor olduğunun ve tüm hayatını aslında çocukluğu üzerine kurduğunun müthiş bir anlatımı… Çocukluk bizden, bizler de çocukluktan kolay kolay çıkamıyoruz. Tüm korkularımız, komplekslerimiz, kaygılarımız, hayata olan inancımız çocuklukta şekilleniyor. Kimisi bunları aşabiliyor, kimi aşmış gibi davranıyor kimi de belleğin o karanlık zamanında kayboluyor.
Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung’un, zorba ve sahiplenici ebeveynleriyle ilgili olarak kendisine yazan Bayan N.’ye yanıt verdiği mektubu şöyle biter: “Çocukların yaşlanan ebeveynlerine bakmak ve onlarla dostane bir ilişki sürmek gibi insani sorumlulukların dışında başka hiçbir bağımlılığı olmamalı. Çünkü genç nesil yepyeni bir hayata başlamalı ve çok büyük bir zorunluluk olmadıkça geçmişin yükünü üstlenmemeli.”
“Çocukluk tam olarak ne zaman biter?”
Çocukluğuyla yüzleşmesi, insanın büyüdüğünü ve artık başka biri olduğunu kabullenme biçimidir.
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Kıyıdakiler ve Kök filmlerinin senaristi Ceyda Aşar’ın çocukluklarıyla yüzleşmek için yola çıkan iki kız kardeşin yaşadıklarını anlatan içten ve etkileyici romanı Fena Şeyler, Mutlu Sonlar Karakarga Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Sıradan hayatının olağan bir gününe uyandığını sanan, mütevazı yaşamını sürdüren, merhum anne-babasının eşyasıyla tıka basa dolu Ankara evinden çıkmadan kitap çevirisi yetiştirmeye çalışan, kimseye bir zararı dokunmayan, sessiz, bekâr, huzurlu bir genç kadın olan Zeyno, günlerden bir gün ablası Berna ile üç günlük yolculuğa çıkıyor.
Çocukluğunun karabasanı Uzun Gölge’nin yıllar sonra ortaya çıkıp “fena şeyler olacak, çok fena” diye fısıldamasından sonra başlayan bu yolculuk Zeynep’in, Berna’nın ve küçük sahil kasabasından başlayarak koca bir ülkenin gerçekliğini yerle bir edip yeni baştan kuruyor.
Güneydeki bir sahil kasabası olan Fidanlı’da başlayan roman üç gün içinde hayatları değişen kız kardeşlerin, geçmişin gölgeleriyle, hayatlarından geçen insanların kötülükleri ile ve melek gibi görünen insanoğlunun aslında ne denli kusurlu bir varlık olduğuyla yüzleşmelerini anlatıyor.
Romanın yazarı Ceyda Aşar, iki kadının birbirlerinden uzak, ayrı fakat bir o kadar da benzer acılarını, geçmiş ve şimdi arasında çarpıcı bir köprü kurarak anlatmış. Yazarın kahramanların yaşadıklarını anlatırken okuyucuya aktardığı hatıraların sahiplerinin geçmişteki anılarını bugün nasıl tecrübelere dönüştürdüğünü anlatması romanın en çarpıcı noktalarından bir tanesi. İki kız kardeşin yaşadığı, bazen hatırladığı bazen hatırlamak istemediği tüm anılar, çok canlı çok renkli ve özellikle onlarla aynı dönemde çocukluklarını geçirmiş okuyucular için çok tanıdık gelecek.
“Kendisinin ötesinde yine kendisi var insanın… Kimse bunu aşamıyor işte…”
Nietzsche “İnsan, aşılması gereken bir varlıktır. Onu aşmak için ne yaptınız?” diye sorar. Ceyda Aşar, okuyucusuna insan psikolojisinin, bilinçaltının ve hayatının ne kadar katmanlı ve karmaşık olduğunu gösterirken, bir yandan da toplumsal arızalarımız, kötülüklerimiz ve gizlerimizle dolu bir gerçekliği kendine has kalemiyle ve sinematografik bakış açısıyla anlatıyor.
Aile ve birey olmanın yükünü çocukluktan itibaren sırtlanmış fakat insanın hayatın ilk yıllarında sakladıklarının, çocukluğu çalmaktan ve dolayısıyla yetişkin olamamaktan ibaret olduğunu fark etmişler için iz bırakacak bir roman.
Fena Şeyler, Mutlu Sonlar · Yazarı Ceyda Aşar Hakkında
Ceyda Aşar, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden ve Bahçeşehir Üniversitesi Sinema Televizyon Yüksek Lisans Bölümü’nden mezun oldu. Çeşitli dergilerde kültür-sanat editörü, film eleştirmeni olarak yazılar kaleme aldı, sinema dergisi Empire’ın genel yayın yönetmenliği görevini yürüttü. Şahika Tekand Studio Oyuncuları’nda eğitim alarak, oyunculuk mesleğini profesyonel olarak 10 yıl sürdürerek Studio Oyuncuları, Bizim Tiyatro, Galataperform gibi tiyatrolarda, çeşitli dizi ve reklam filmlerinde rol aldı. 2009 yılından itibaren ise sadece senaristlik ve yazarlığa odaklandı. Erdal Beşikçioğlu ve Sezin Akbaşoğulları’nın başrollerde yer aldığı Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014) Barış Pirhasan, Alphan Eşeli, Ramin Matin, Erdem Tepegöz gibi yönetmenlerin çektiği Kıyıdakiler (2016) filmlerinin senaryolarını kaleme aldı. Oysa Maviydi Gök Bu Sabah (2020) adlı tiyatro oyunu Ortak Yapım Projesi’nden yapım desteği ödülü kazandı. Yönetmenliğini Gökhan Tiryaki’nin gerçekleştireceği Küçük Bir Hata adlı film senaryosu, senaryo ödülleri kazandı. Uluslararası festivallerde büyük ödüller kazanan Gölgeler İçinde (2020) gibi pek çok sinema filmi projesinde senaryo doktorluğu görevinde bulundu. Özel kurumlarda 10 haftalık, temel ve ileri seviye senaryo eğitimleri verdi.
1987, İstanbul doğumlu. Felsefeci, yaratıcı drama&tiyatro eğitmeni. Başta KalemKahveKlavye olmak üzere çeşitli mecralarda yazılar kaleme alıyor. İlk kitabı Aristoteles · Hayatı Bir Şölen Sofrası Gibi Bırakmalı Ne Susuz Ne de Sarhoş 2022’de Destek Yayınları’ndan çıktı. Evli ve iki kedi annesi.