“Polisiye edebiyatta bilindik suçların dışına çıkılabilir mi?” sorusunu irdeleyen, aynı zamanda polisiye yazarları ve yazar adaylarına fikir ve ilham veren, Av. Oğuzhan Aslan’ın kaleme aldığı “Yerli Polisiyede Alternatif Suç Tipleri” yazı dizisinin yayınlanmış tüm bölümlerine BURADAN ulaşabilirsiniz.
[su_button url=”https://kalemkahveklavye.com/2019/03/4-bolum-kara-roman-ekseninde-kisiyi-hurriyetinden-yoksun-kilma-sucu.html” target=”blank” background=”#d43839″ size=”6″ icon=”icon: eye”]4.BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN | Kara Roman Ekseninde Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu[/su_button]
Bazı roman kahramanlarının yazarından daha fazla üne kavuştuğu malum. Polisiye roman ekseninde baktığımızda akla gelen ilk örnek ise Sir Arthur Conan Doyle’un meşhur dedektifi Sherlock Holmes’dür. Zekâsı kadar sakarlıkları, esprileri ile de tanınan, döneminin yerleşik kolluk gücü karşısında bir anti-kahraman olarak parlayan Holmes’ün en belirgin özelliği ise suça karşı geliştirdiği bakış açısıdır. Holmes her ne olursa olsun suçun ve suçlunun “adalet”e teslim edilmesi gerektiğine inanır ve bazen de işlenen suçları bir hastalık olarak kabul eder. Ona göre suç işleyen her kim olursa olsun engellenmelidir.
Ancak bazı karakterler vardır ki yazarını gölgede bırakmış olsa da düzene karşı işlenen suçların karşısında durmak yerine doğrudan suç dünyasının bir parçası olmayı seçmiştir. Fransız yazar Maurice Leblanc’ın kibar hırsızı Arsene Lupin de onlardan biri ve belki de en meşhurudur. Fransa’da nam yapmış meşhur anarşist ve usta bir hırsız olan Marius Jacob’dan esinlenilerek yaratılan bu kahraman[1], mesleğini (!) o kadar iyi icra eder ki onu okuyanlar adeta işlediği suçtaki beceriye hayranlık duyar.
Je Sais Tout adlı Fransız dergisinin editörü Pierre Lafitte meşhur İngiliz dedektif Holmes’a karşı Fransızların bir cevap vermesi gerektiğine inanıyordu. Bu yüzden arkadaşı Leblanc’a Fransız usulü bir dedektif yaratması talebini iletti[2]. Sipariş usulüyle ortaya çıkan Arsene Lupin kendi devrinde o kadar meşhur bir halk kahramanı halini aldı ki çaldıklarını güzel kadınlarla fütursuzca yiyen biri olması kimseyi rahatsız etmedi. Çünkü Lupin sadece kadınlarla çaldıklarının tadını çıkaran arsız bir suçlu değil, yoksullara da yardım eden iyi kalpli biriydi. Onu halk nezdinde sevdiren yanı da zaten Robin Hood gibi davranması oldu. Leblanc, Lupin’in sevilmesinden cesaret almış olacak ki 1908’de yayımlanan “Arsene Lupin Herlock Sholmes’e Karşı” adlı yapıtında, Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes karakterine gönderme yapmayı da ihmal etmemiştir[3]. Böylece Lüpin, var oluş sebebine de hizmet etmiş olmuştur.
Arsene Lupin sadece ortaya çıktığı Fransa ile sınırlı kalmayıp Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede de üne kavuşmuştur. Öyle ki Lupin’den etkilenen birçok yazar benzer karakterler yaratma yoluna gitmiştir. Türk Edebiyatında da Peyami Safa, Server Bedi mahlası ile kaleme aldığı Cingöz Recai serisinde tıpkı Lupin gibi kibar bir hırsız yazmaya başlamıştır.
Cingöz Recai zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İyi bir eğitim alan, kibar ve yakışıklı kahramanımız, daha sonrasında Amerika’ya gider. Uzun bir süre burada kalan Cingöz, Türkiye’ye döndükten sonra aldığı eğitime ek olarak var olan yeteneğini de konuşturmaya ve hırsızlık yapmaya başlar. Onu yakalamak için gecesini gündüzüne katan Başkomiser Mehmed Rıza’yı her defasında kıvrak zekasıyla alt etmeyi başaran Cingöz Recai de tıpkı esinlendiği karakter Lupin gibi iyi kalpli bir hırsız olduğu için çaldıklarıyla gününü gün etmekten çok yoksullara yardım etmeyi tercih eder. Bu sebeple Cingöz de en az Lupin kadar sevilir ve kısa sürede ünlenir.
Peyami Safa, Cingöz Recai’yi yazarken Arsen Lupen’den o kadar etkilenmiştir ki Leblanc gibi o da Sherlock’a karşı bir hamle yapma ihtiyacı hissetmiştir. 1928 yılında yayımlanan 15 kitaplık Sherlock Holmes’e Karşı Cingöz Recai serisinin ortaya çıkışı da bunun ispatıdır. Bu seride Sherlock Holmes, İstanbul polis teşkilatı tarafından Cingöz’ü yakalaması için İstanbul’a davet edilir. Sherlock Holmes ve yardımcısı Watson beş ay kaldıkları İstanbul’da Cingöz’ün ezeli takipçisi Başkomiser Mehmed Rıza ile birlikte Cingöz Recai’nin peşine düşer ancak bir türlü onu yakalayamazlar[4].
Hırsızlık dünyasının cezbediciliği ve maharet gerektiren tarafları günümüz polisiye yazarlarını da etkilemeyi başarmıştır. Lawrence Block’un yarattığı ve ilk macerası 1977’de yayınlanan Bernie Rhodenbarr da bu anlamda en meşhur anti-kahramanlar arasındadır. Bir kleptofil olan Rhoderbarr New York’ta kitapçıdır. Asıl mesleğini kamufle etmek için kitapçı kimliği kullanan Rhodenbarr bulaştığı belalardan önsezileri, zekası, köpek kuaförü olan lezbiyen komşusu Carolyn ve üçkağıtçı polis Ray Kirschmann’ın yardımlarıyla kurtulur her defasında. Maceraları Türkçeye de çevrilen Rhodenbarr serisinin son kitabı ise 2013 yılında çıkan The Burglar Who Counted the Spoons’dur.
Son dönem polisiye yazarlarımızın hırsızlık suçuna eğilmek istememesi karakterinin ününün altında ezilme korkusu mudur bilinmez ama hemen herkesin gündeminde olan bu suçu yeniden polisiye edebiyatımıza yepyeni karakterler, yeni Cingöz Recailer ile kazandırmayı arzuladığımız kesin. Bu sebeple bu yazımızda Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği şekliyle hırsızlık suçunu ele alacağız.
Türk Ceza Kanunu özellik arz eden bu suç tipine 141 ila 147. maddeler arasında yer vermiştir. Kanun hırsızlığı, “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak” olarak tanımlamıştır. Burada aklınıza gelecek ilk soru “zilyet” ne demek olacaktır muhtemelen.
Zilyet en kestirme tanımla “bir malı sahibi olsun veya olmasın elinde bulunduran” demektir. Buradan da anlıyoruz ki hırsızlık suçunun oluşması için söz konusu malın sahibinden çalınmasına gerek yoktur. Sahibi olmasa bile bir kişinin elinde bulunan malın çalınması hırsızlık suçunun oluşması için yeterlidir.
Kanunun 141. maddesi hırsızlık suçunun bu basit halinin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağını düzenlemiştir. Ancak özellik arz eden bazı durumlarda suç karşılığı öngörülen cezanın artırıldığını görüyoruz. Buna göre;
- a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
- b) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
- c) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
ç) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, işlenmesi hâlinde, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Suçun;
- a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
- b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
- c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
- d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,
e)Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,
- f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,
- g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
- h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, işlenmesi hâlinde, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Suçun, yukarıdaki fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
Sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde bu suçun işlenmesi halinde, 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve on bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
Tüm bunlara ek olarak en meşhur hırsızlık hali ise suçun gece işlenmesi. Buna göre hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, yukarıdaki artırım sebeplerine ek olarak verilecek ceza yarı oranında artırılır[5].
Kanun koyucu suç karşılığı öngörülen cezaların artırılmasına sebep olan durumları düzenlediği gibi, daha az cezayı gerektiren halleri de düzenlemiştir. Örneğin; hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir. Yani meşhur “baklava çalan çocuk” durumlarında hakime affetme yetkisi de verilmiştir. Aynı şekilde hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir ki burada da yine hakime affetme yetkisi tanınmıştır diyebiliriz.
Her yazımızın sonunda söz konusu suçun polisiye bir romanda nasıl işlenebileceğini örnek olaylarla işliyoruz. Esasen dünyaca meşhur örnekleri karşısında hırsızlık suçuyla ilgili yol göstermeye gerek yok diye düşünebilirsiniz. Ama bir anti-kahraman yaratmak kadar anti-kahraman yaratmadan da bu suçu polisiye bir romanda işlemek mümkün. Bu sebeple örnek olayımızı anti-kahraman yaratma hedefinin uzağında kalarak dizayn edeceğiz.
ÖRNEK OLAY : Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Hırsızlık Masası ekiplerine o gece telsizden bir anons geçer. İl Tarım Müdürlüğü’nün deposuna hırsız girdiği bilgisi alınır ve derhal olay yerine intikal edilir. Yapılan araştırma sonunda Tarım Müdürlüğü’nün deposundan yüklü miktarda gübre çalındığı tespit edilir. Hırsızlık Masası polisleri kimin, ne sebeple gübre çalacağına akıl sır erdiremez. Bu sebeple olayın üzerine gidilmez. Çalınan malın kıymetsiz oluşu sebebiyle polisler bu olaydan hiçbir heyecan duymamıştır. Ancak olay yerinden alınan parmak izlerine ait raporla birlikte işin rengi değişir. Terör örgütünün yıllardır kayıp olan meşhur bombacılarından birine ait parmak izleri tespit edilmiştir. Korkulan ise çalınan gübre ile gübre bombası yapılarak eylem yapılmasıdır. Artık Hırsızlık Masası ekipleri ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri için bir ölüm yarışı başlar. Ne yapıp edip hırsızı yakalamaları gerekir. Ne var ki hadise hiç beklemedikleri bir şekilde sonlanır. Meğer sırra kadem basan terörist gözden uzak bir çiftlikte sıradan bir hayat yaşamaya başlamıştır. Uzun yıllardır çiftçilik yapan terörist geçim sıkıntısı çekmeye başlayınca tarım ürünleri alamayacak duruma gelir. Mahsulü için tek çaresi kalmıştır: Gübre çalmak.
Siz ister yukarıdaki mini atölyede olduğu gibi bir anti-kahraman yaratmaktan uzak bir hikaye kurgulayın, ister yeni Cingöz Recailerin yaratıcısı olmayı isteyin. Yeter ki suç edebiyatının her türlü suç ve suçluya açık olması gerektiğini unutmayın.
[1]http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQXJzZW5fTCVDMyVCQ3Blbg, Erişim: 23.03.2019, Saat: 21.35
[2] ŞAHİN, Seval: Hırsız Kim? Cingöz Recai ve Arsen Lüpen, Hece Dergisi, Yıl: 19, Sayı: 217, Ocak 2015, s. 104
[3] https://www.cinairoman.com/writers/54, Erişim: 24.03.2019, Saat: 00.40
[4] ŞAHİN, Seval: Taklit Orijinale Karşı: Cingöz Recai Versus Sherlock Holmes, Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/1 Winter 2011, s.1831
Kaynak: http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423934407.pdf, Erişim: 22.03.2019, Saat: 22.54
[5] Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılmalıdır.
Av. Oğuzhan ASLAN
1989 yılında Oltu’da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde Vergi Hukuku ve Vergi Hukuku Uygulamaları bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı.
2015 senesinde Kıyamet Günlüğü & Kayıp Hanedan isimli ilk polisiye romanı yayınlandı. 2018 yılında Çınar Yayınları’ndan çıkan Kanlakarışık adlı polisiye öykü derlemesinde bir öykü ile yer aldı. Ayrıca 221B adlı derginin 2 ve 12. sayılarında birer öyküsü yayınlandı.
2017 yılında gerçekleştirilen ve Cüneyt ÜLSEVER ile Suphi VARIM’ın konuşmacı olarak katıldığı “Polisiye Yazarlarının Gözünden Suçun Toplumsallaşması ve Adalet” adlı panelde moderatör olarak yer aldı.
Türkiye Polisiye Yazarları Birliği’nin kurucu üyeleri arasında yer alan ASLAN’ın çeşitli mali hukuk dergilerinde yayınlanmış hakemli ve hakemsiz makaleleri yanında vergi hukuku alanında çıkardığı iki kitabı daha bulunmaktadır.
Hâlâ İzmir Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır.