theme-sticky-logo-alt
img-alt
img-alt

Sen Gezisin / İlk Gaz | Gezginci Erdem

15 Haziran 2013
786 Okunma
Kalem Kahve Klavye yazarlarından Gezginci Erdem ‘in kaleminden Gezi Parkı direnişi üzerine yazılan “Sen Gezisin” serisinin ilk parçası.

Her gün içindeki Tyler Durden karakterini teskin ederek uyanıyorsun. O karakter
olmasaydı ne yapacaktın? Çağının sefil oyunlarından biri mi bu da? Zorundasın. Çalışmak,
tüketmek, üremek, biat etmek hayatının her döneminde, gösterdiklerini görmek
göstermediklerini merak etmemek, inanmak, boyun eğmek, öfkeni gizlemek, makbul
biri olmak, isyan ederken bile onlara sormak, onlardan yol yordam öğrenmek,
susmak, konuşursan eğer sağa sola sataşmamak, unutmak ve hatırlatıcı her unsuru
teröre bağlamak zorundasın! Zorunda olduğun ne varsa acı bir aromaya dönüştü bu
sabah ağzında. Su içiyorsun. Bir bardak yetmedi, ikinciyi dolduruyorsun.
Dişlerini fırçalıyorsun, temiz ve güzel giyiniyorsun. Rolün seni yok etmiş. Var
olan ucubeyi sen sanıyorsun, süslüyorsun onu yadırgamasın kimse diye. Normal
görünüyorsun. İşe gitmek için hazırsın. Akıllı telefonun cebinde, çantan
sırtında yola koyuluyorsun. Ne zamana kadar?
Kaybolmayı dilediğin günlerden biri…
Otobüsler, metrobüsler, insanlar, virgülle uzatılamayacak kadar çok nesne ve
seni sarıp sarmalayan o hiçlik, düşünmeni engelliyor. Metrobüste ayakta,
otobüste oturarak okuyorsun haberleri.
Gezi
Parkı
‘na biber gazşafak operasyonu.”
“Operasyon sırasında çadırlar yandı.”
“Herkes uyuyordu.”
Sen de uyuyordun. Gezi Parkı ‘ndaki
toplantıdan haberin vardı aslında ama uyuyordun. Parkı yıkmak istediklerini,
Topçu Kışlası ‘nı, betonu, zorbalığı biliyordun aslında ama uykun tatlı
geliyordu. Esniyordu öfken. Uyuşmanı istedikleri için uyuşmuştun. Topladığın
takdirleri karizmana katıyordun. Ofise geldiğinde de uyuyordun. Havada yanık
bir koku duyumsadın. Çığlıklara kulak kabarttın. Yok yok, hala uyuyordun.
Oturdun koltuğuna usulca. Bilgisayarı açtın. Okumaya başladın. Önce esnemeyi
kestin. Sonra hatırladın! Paldır küldür yuvarlanan düşüncelerin beyninin
içindeki genç tozları kaldırdı. Okudun. Twitter ve Facebook’tan takip ettin
haberleri. Bu bir içgüdü müydü? Günler sonra ana akım medyanın tutumunu gördüğünde
düşünecektin bu sorunun cevabını.
Hatırladın. Haksızlığı, zulmü, karşı koymayı,
devrimi, gururu, onuru, haysiyetsizliği, düşmanlığı ve kalleşliği. Hatırladıkça
dikleşti duruşun. Ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmiyordun. Bir maske
edinmeliydin. İki tane edindin. Çantana koydun. İşten çıktığında içinde sadece
sevinç vardı. Neden coşkulu bir sevinç hissettiğini bayılmak üzereyken iki
kolundan seni tutup kaldırdıklarında anlayacaktın. Otobüse bindin. Haberler,
sesler…
“Polis Taksim
‘e girişleri yasakladı.”
Gümüşsuyu
‘nda çatışma.”
Harbiye
‘de çatışma.”
İstiklâl
‘de çatışma.”
Polis
saldırıyor!”
Şişli’de indin otobüsten. Kalabalığın
peşinden yürüdün. Onlar da sevinç doluydu. Belki de hayatında ilk defa kendini
yalnız hissetmedin. Gülüyorlardı, güldün. Şaka yapıyorlardı, güldün.
Kalabalıktılar, güldün. İlk eylemin, ilk isyanın belki de, sen sadece
gülüyordun. Fazla bir masken vardı, birine verdin. Çarşı gelmişti Nişantaşı tarafından, sevindin. Elinde telefonun
sağı solu, yeri göğü çektin. Önlere, daha önlere gittin. Meraktan önce. Sonra
hatırladın. Dayanışmayı, birliği, iyiliği ve aynı dili konuşmayı… Hiç
görmediğin, yaşamadığın duyguları binlerce yıl öncesinden anımsadın. Kalbin
hızlandıkça o eski çağlardaki ruh çıktı damarlarından. Senin çağın sırtında
sallanıyordu. Çağını artık taşımak zorunda değildin, hissediyordun. Sesler, sis
ve patlama. Nefes alamadın…
Ciğerlerin görevini yerine getirmedi. “Demek
ki ben hastaymışım” düşüncesi geldi aklına. Saniyenin onda biri kadar bir süre
içinde acizliğine içerledin. Bir adım, iki adım, üç adım… Bitti. Artık
yürüyemiyordun. Bıraktın kendini. Ayılıp sağlıklı düşünebildiğinde o düşüşün
içindeki hımbıl düzeni kırıp attığını anlayacaktın. İki kişi tuttu kollarından.
Koşar adım uzaklaştırdılar seni oradan.
“Panik yapma. Geçecek.”
“Yavaş nefes al.”
Elinden tutup oturttular bir köşeye. Çabuk
ayıldın. Ayıldığında yoktular. Hatırladın. Hiç olmayanı hatırladın, hiç
görmediğini, okuduğunu ama hissetmediğini hatırladın. İsim koyamadın. Zaman
isim koyma zamanı değil diyerek kalktın. Hatırladığın her neyse, herkes
hatırlamıştı, anladın. Sonra nasılsa bir isim buluruz diye düşündün. Koşmaya
başladın.
İlk gazın etkisini hayatın boyunca
unutamayacaktın ama romantikliğe zaman yoktu. Sen ve bu zamansızlık… Sen ve
bu eylem hali… TOMA ‘nın karşısına
çıktın. Arkanda insanların, önünde TOMA. TOMA? Şu kamyon dönmesi araç…
Korkmadın. Sonradan düşündüğünde “TOMA” isminin caydırıcı olduğunu ama aslında
bu kamyon dönmesi aracın çok da korkutucu olmadığını anlayacaktın. Eski solcu abilerin
kendilerini büyük gösterirken düşmanı da büyük gösterme alışkanlığından
geliyordu TOMA korkusu. TOMA’yı ilk defa gören birinin bu araçtan
korkmayacağını biliyordun. Polis? Ayıldıkça biber gazı yedin. Polis geldi, kaçmayı kendine yediremediğinden yavaş
yavaş geriledin. Ayıldıkça etrafında başka insanlar gördün. Ayıldıkça onlar bir
oldu, sen de onlara katıldın. Polis? On beş günün sonunda yerin dibine girecek
olan bu kavram, o akşam senin gözünün önünde çukurunu kazmaya başlamıştı.
Osmanbey’e kadar geldi TOMA peşinden.
Arabanın arkasına attın kendini. Gördü seni. Şiddetle püskürttü suyunu. On
saniye, yirmi saniye, bir dakika, bir buçuk dakika. Çıkmanı istiyordu TOMA.
Araba ıslak bir sallantıya bıraktı kendini. Çıkmadın. Anladın ama. Eğilip
bükülen paslı demirdin. Silkelediler seni kendi elleriyle pasından, arındın.
Parladın öksürerek meydanlarda en demir halinle. En son suyunu verdiler
çelikleştin!
Artık dönmek olmazdı. Peşlerinden gittin.
Taksim’e o gece çıkılacaktı. Çıkıldı. Çıktın. Binlerce kişiyle beraber neyi,
neden başardın? O gece sorulara cevaplar aradın. Ellerini sallaya sallaya akıl
verenleri. Küçük görenleri. Devletin kibrini, şiddetini, gelmişini, geçmişini
düşündün uzun uzun. Hatırladın. Bu topraklarda haramilere direnenlerin
seslerini üfledi kulağına İstanbul. O gece orada kendi tarihini yazdın.
Memleket uyandığından mıdır nedir, sabaha kadar esnemedin.

TÜM GEZGİNCİ ERDEM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

Hakkında Erdem Gezginci
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.
Yorum 1
  • 16 Haziran 2013 20:14
    Adsız

    Çok güzel olmuş.takipteyiz..

Cevapla

15 49.0138 8.38624 arrow 0 bullet 0 4000 1 0 horizontal https://kalemkahveklavye.com 300 4000 1