Jean Rhys kitapları
ve hayatı üzerine düşünürken akla takılabilecek en çarpıcı soru: Hayaller geç
kalınca işlevini yitirir mi?
ve hayatı üzerine düşünürken akla takılabilecek en çarpıcı soru: Hayaller geç
kalınca işlevini yitirir mi?
İstanbul içi de olsa uzun bir yola çıkmadan önce boş
gitmemek için elime geçen ilk kitabı aldığımda, önce adı, sonra kapağındaki
zarif hanımefendi, bilinçaltımda onları bekleyen yuvaya yerleşince; önce
romandaki hikayeyle ve daha sonra da yazarıyla tanıştım. O kadar savruk,
yer yer ritimden yoksun cümlelerin bir araya gelerek oluşturdukları büyük ritmi
duyunca, yazarının hayatını merak ettim. Dilimizde hakkında yazılanların sayıca çok
ama hep dağınık olduğunu fark edince –öyle olmasa da aynı kararı alırdım gerçi-
toparlanmış bir yazı da ben yazmak istedim.
gitmemek için elime geçen ilk kitabı aldığımda, önce adı, sonra kapağındaki
zarif hanımefendi, bilinçaltımda onları bekleyen yuvaya yerleşince; önce
romandaki hikayeyle ve daha sonra da yazarıyla tanıştım. O kadar savruk,
yer yer ritimden yoksun cümlelerin bir araya gelerek oluşturdukları büyük ritmi
duyunca, yazarının hayatını merak ettim. Dilimizde hakkında yazılanların sayıca çok
ama hep dağınık olduğunu fark edince –öyle olmasa da aynı kararı alırdım gerçi-
toparlanmış bir yazı da ben yazmak istedim.
Sonra araya bir sürü iş, olay ve engel girdi. Kendisinin hayallerine
değil, hayallerinin kendisine geç kaldığı bu kadını yazmak için bir türlü bilgisayar
başına geçemediğim bu zaman zarfında, bire bir aynı değilse de işleyiş ve sonuç
olarak aynı yere varan, yorulmuş kadınların çok yakınımda, yakınımızda
olduğunu bir kez daha gördüm. Vazgeçmiş bir kadının
yorgunluğundan daha büyüğü yoktu. Bu vazgeçmişliği, lifestyle yazarları gibi sığ bir “aşk, meşk” niteliğiyle ifade etmiyorum. Ruhsal, varoluşsal bir vazgeçmişlikten bahsediyorum.
değil, hayallerinin kendisine geç kaldığı bu kadını yazmak için bir türlü bilgisayar
başına geçemediğim bu zaman zarfında, bire bir aynı değilse de işleyiş ve sonuç
olarak aynı yere varan, yorulmuş kadınların çok yakınımda, yakınımızda
olduğunu bir kez daha gördüm. Vazgeçmiş bir kadının
yorgunluğundan daha büyüğü yoktu. Bu vazgeçmişliği, lifestyle yazarları gibi sığ bir “aşk, meşk” niteliğiyle ifade etmiyorum. Ruhsal, varoluşsal bir vazgeçmişlikten bahsediyorum.
Jean Rhys, bir
yüzyıl öncesinden taşıyıp geliyor yorgunluğunu. Gerçekten ne zaman yorulmaya
başladı bilmiyorum ama pek çok kadın gibi doğuştan yorgun olmadığına eminim.
Vazgeçmişlik varsa, öncesinde bir çaba da vardır çünkü. Sosyolojik ahkamlarla
kadının toplumdaki itilmişliği üzerine konuşmayacağım burada; hayatlarımız
esnasında eleştirilebilecek gündelik meseleleri bir tarafa koyduğumuzda, bazen
ailesi, bazen çevresi, bazen en sevdiği ya da hiç tanımadığı birilerince
hayatında en az bir kez yıpratılmadığını kim söyleyebilir bir kadının? Gerçi
ego meselesi yüzünden çocukları öldürebilen bir canlı türü olarak insanı ele
aldığımızda, şaşılmayacak bir durum olan kadına baskı, kadını yıpratma
çabasıyla zaman harcamıyor sayılmam, değil mi? Boşluğa gitmesi muhtemel olan bu
cümleleri tam da burada Jean Rhys ‘a bağlayayım ki en azından bir bilgi yazısı
hüviyeti vererek, boşluğa gitmesi daha az muhtemel olan cümleler de koyabileyim
buraya…
yüzyıl öncesinden taşıyıp geliyor yorgunluğunu. Gerçekten ne zaman yorulmaya
başladı bilmiyorum ama pek çok kadın gibi doğuştan yorgun olmadığına eminim.
Vazgeçmişlik varsa, öncesinde bir çaba da vardır çünkü. Sosyolojik ahkamlarla
kadının toplumdaki itilmişliği üzerine konuşmayacağım burada; hayatlarımız
esnasında eleştirilebilecek gündelik meseleleri bir tarafa koyduğumuzda, bazen
ailesi, bazen çevresi, bazen en sevdiği ya da hiç tanımadığı birilerince
hayatında en az bir kez yıpratılmadığını kim söyleyebilir bir kadının? Gerçi
ego meselesi yüzünden çocukları öldürebilen bir canlı türü olarak insanı ele
aldığımızda, şaşılmayacak bir durum olan kadına baskı, kadını yıpratma
çabasıyla zaman harcamıyor sayılmam, değil mi? Boşluğa gitmesi muhtemel olan bu
cümleleri tam da burada Jean Rhys ‘a bağlayayım ki en azından bir bilgi yazısı
hüviyeti vererek, boşluğa gitmesi daha az muhtemel olan cümleler de koyabileyim
buraya…
Işığı Olmayan Gölge: Jean Rhys
Ella Gwendolen Rees
Williams adıyla doğsa da yorulmuş bir kadını anarken uzun isimlere gerek
duymayan yazgı, ona ölmeden önce Jean Rhys takma adını bahşetmiş olmalı. 1890
yılının 24 Ağustos’unda Dominik’te doğan Rhys’ın Galli bir doktor babası ve
İskoç soyundan gelen İngiliz melezi bir annesi var ki bu, kendinin de melez
olduğu anlamına geliyor.
Williams adıyla doğsa da yorulmuş bir kadını anarken uzun isimlere gerek
duymayan yazgı, ona ölmeden önce Jean Rhys takma adını bahşetmiş olmalı. 1890
yılının 24 Ağustos’unda Dominik’te doğan Rhys’ın Galli bir doktor babası ve
İskoç soyundan gelen İngiliz melezi bir annesi var ki bu, kendinin de melez
olduğu anlamına geliyor.
16 yaşında Cambridge ‘de okumak için oradaki halasının
yanına gönderiliyor ve Perse adlı bir okulda okurken, burada hem bir yabancı,
hem de nispeten aykırı (bugün marjinal, çapulcu falan diyorlar) bir tip olduğu
için dışlanıyor.
yanına gönderiliyor ve Perse adlı bir okulda okurken, burada hem bir yabancı,
hem de nispeten aykırı (bugün marjinal, çapulcu falan diyorlar) bir tip olduğu
için dışlanıyor.
Bir tiyatrocu, oyuncu olmak hayalini 1909 yılında girmeyi
başardığı Drama Sanatları Kraliyet Akademisi’nden (Royal Academy of Dramatic
Art) anlıyoruz. Ve hayalleriyle arasına birilerinin, bir şeylerin gireceğini de
burada okuduğu 2 dönem sonrasında bir nevi kovulmasından anlıyoruz. Okuldaki yetkililer,
Rhys ‘ın babasını çağırıp “düzgün İngilizce” konuşamadığı gerekçesiyle ümitsiz
vaka olduğunu ve okuldan alması gerektiğini söyleyerek kapı dışarı ediyorlar
onu.
başardığı Drama Sanatları Kraliyet Akademisi’nden (Royal Academy of Dramatic
Art) anlıyoruz. Ve hayalleriyle arasına birilerinin, bir şeylerin gireceğini de
burada okuduğu 2 dönem sonrasında bir nevi kovulmasından anlıyoruz. Okuldaki yetkililer,
Rhys ‘ın babasını çağırıp “düzgün İngilizce” konuşamadığı gerekçesiyle ümitsiz
vaka olduğunu ve okuldan alması gerektiğini söyleyerek kapı dışarı ediyorlar
onu.
Oyunculuk hayalinin peşinden gitmek istediği için
memleketine dönmeyi reddedince Vivienne, Emma ve Ella Gray gibi isimlerle
“chorus girl”, doğrudan çevirisiyle “koro kızı” olarak çalışmaya başlıyor. Koro
denilince yerli okuyucunun aklına TSM korosu geleceği için bunu tam anlamak
adına üstteki fotoğrafı referans alabilirsiniz. Bir tür kantocu diyelim özetle.
Hatta size “chorus girl” fotoğrafı ararken Rhys’ın bu dönemden olduğunu
sandığım iki fotoğrafını da buldum. Hemen solda.
memleketine dönmeyi reddedince Vivienne, Emma ve Ella Gray gibi isimlerle
“chorus girl”, doğrudan çevirisiyle “koro kızı” olarak çalışmaya başlıyor. Koro
denilince yerli okuyucunun aklına TSM korosu geleceği için bunu tam anlamak
adına üstteki fotoğrafı referans alabilirsiniz. Bir tür kantocu diyelim özetle.
Hatta size “chorus girl” fotoğrafı ararken Rhys’ın bu dönemden olduğunu
sandığım iki fotoğrafını da buldum. Hemen solda.
Çok geçmeden, 1910 yılında babasını kaybeden Jean’ın asıl
düşüşü buradan sonra başlıyor ve yabancı kaynaklarda okuduğum “demimonde”
denilen düşük sınıfa doğru sürükleniyor. Bunun çevirisine “kibar fahişe sınıfı”
ifadesini koyarak nadiren de olsa işe yaramış Google Translate.
düşüşü buradan sonra başlıyor ve yabancı kaynaklarda okuduğum “demimonde”
denilen düşük sınıfa doğru sürükleniyor. Bunun çevirisine “kibar fahişe sınıfı”
ifadesini koyarak nadiren de olsa işe yaramış Google Translate.
Kendimi onun yerine koyunca, çok da aşina olmadığı bir
şehirde ruhunu kaybetmeden ayakta durmaya çalışan bir kadının “ev, aidiyet,
emniyet, huzur, sahiplenme” gibi kavramlardan yoksun ruh halini hissedebiliyorum.
Bence bunu birkaç saniyeliğine, özellikle hemcinslerim de denemeliler.
Kaybolmuşluk, cinsiyeti olmayan bir duygudur ve bir gün herkesi bulabilir.
şehirde ruhunu kaybetmeden ayakta durmaya çalışan bir kadının “ev, aidiyet,
emniyet, huzur, sahiplenme” gibi kavramlardan yoksun ruh halini hissedebiliyorum.
Bence bunu birkaç saniyeliğine, özellikle hemcinslerim de denemeliler.
Kaybolmuşluk, cinsiyeti olmayan bir duygudur ve bir gün herkesi bulabilir.
Kürtaj Bebekle Başlar, Ruhla Sürer
Zengin bir borsacı olan Lancey isimli zât ile bu dönemde aşk
yaşıyor ve bu zengin bekar adamın metresi oluyor. İki yıl süren ilişkilerinde
ona destek olan Lancey ile ayrıldıktan sonra da sık sık ondan ekonomik destek
almak durumunda kalıyor Rhys. İlişkilerinin bitmesinden sonra Lancey’den
olmayan bir çocuğa hamile kalıp kürtaj olmak zorunda kalınca hem Lancey ile
ilişkisi hem de kendisi telafisi olmayacak kadar yıpranıyor. Belki de kürtaj,
kronik bir durum haline geliyor buradan sonra; bebeğiyle başlayan süreç
idealleriyle devam ediyor Jean Rhys için.
yaşıyor ve bu zengin bekar adamın metresi oluyor. İki yıl süren ilişkilerinde
ona destek olan Lancey ile ayrıldıktan sonra da sık sık ondan ekonomik destek
almak durumunda kalıyor Rhys. İlişkilerinin bitmesinden sonra Lancey’den
olmayan bir çocuğa hamile kalıp kürtaj olmak zorunda kalınca hem Lancey ile
ilişkisi hem de kendisi telafisi olmayacak kadar yıpranıyor. Belki de kürtaj,
kronik bir durum haline geliyor buradan sonra; bebeğiyle başlayan süreç
idealleriyle devam ediyor Jean Rhys için.
Karanlıkta Yolculuk
Bu süreçte yazacağı romana daha net bir isim olamazdı
sanırım. Her hakikatçi yazar gibi, varoluş sancısını dindirmek için ilk
başvurduğu yöntem yazmak oluyor ve “Karanlıkta Yolculuk” romanını yazıyor bu
dönemde.
sanırım. Her hakikatçi yazar gibi, varoluş sancısını dindirmek için ilk
başvurduğu yöntem yazmak oluyor ve “Karanlıkta Yolculuk” romanını yazıyor bu
dönemde.
1913 yılında, para ihtiyacının tekrar hasıl olduğu bir
dönemde İngiltere’de, dönemin ünlü sayılabilecek ressamlarından William Orpen
için soyunuyor. Bu eylemin ne kadarı sanat, ne kadarı hayatta kalmak için,
bilemiyoruz. Belki kendisi bile bilmiyordur, zaten bir sanatçının paraya
ihtiyacı olmasından daha öte sorun olmasa gerek. Dün, bugün ve daima…
dönemde İngiltere’de, dönemin ünlü sayılabilecek ressamlarından William Orpen
için soyunuyor. Bu eylemin ne kadarı sanat, ne kadarı hayatta kalmak için,
bilemiyoruz. Belki kendisi bile bilmiyordur, zaten bir sanatçının paraya
ihtiyacı olmasından daha öte sorun olmasa gerek. Dün, bugün ve daima…
1.Dünya Savaşı patlak verince, savaş süresince bir askeri
kantinde gönüllü işçi olarak çalışıyor. 1918’de savaştan sonra yine bir tür
işçi/hizmetçi olarak onu bir pansiyonda görüyoruz.
kantinde gönüllü işçi olarak çalışıyor. 1918’de savaştan sonra yine bir tür
işçi/hizmetçi olarak onu bir pansiyonda görüyoruz.
Jean Rhys ve Evlilikleri
Jean Rhys, resmi olarak üç evlilik yapıyor. Bunlardan ilki
1919 yılında Alman-Fransız gazeteci, casus ve şarkı yazarı olan Willem Johan
Marie ile… Bir yıl boyunca Londra, Paris ve Viyana’da yaşadılarsa da Avrupa
coğrafyasında sürekli olarak gezdiler. Ne derece mutlu ve güzel olduğunu pek
kestiremediğimiz bu evlilikten biri küçük yaşta ölen bir erkek çocuk ile bir
kızı oluyor.
1919 yılında Alman-Fransız gazeteci, casus ve şarkı yazarı olan Willem Johan
Marie ile… Bir yıl boyunca Londra, Paris ve Viyana’da yaşadılarsa da Avrupa
coğrafyasında sürekli olarak gezdiler. Ne derece mutlu ve güzel olduğunu pek
kestiremediğimiz bu evlilikten biri küçük yaşta ölen bir erkek çocuk ile bir
kızı oluyor.
1933’te sona eren bu evlilikten bir yıl sonra Jean Rhys,
Editör Leslie Tilden Smith ile evlenerek 1939 yılında Demon’a taşınıyor. Burada
geçen ve önceki hareketli hayatına göre uzun sayılabilecek hayatının ardından
1945’te ikinci kocası vefat ediyor Rhys’ın.
İki yıl sonra, 1947’de Max Hamer ile evlense de evlilik sürelerinin
çoğunda kocası, dolandırıcılık suçundan hapiste yatıyor. 1966 yılında Max
Hammer da ölüyor.
Editör Leslie Tilden Smith ile evlenerek 1939 yılında Demon’a taşınıyor. Burada
geçen ve önceki hareketli hayatına göre uzun sayılabilecek hayatının ardından
1945’te ikinci kocası vefat ediyor Rhys’ın.
İki yıl sonra, 1947’de Max Hamer ile evlense de evlilik sürelerinin
çoğunda kocası, dolandırıcılık suçundan hapiste yatıyor. 1966 yılında Max
Hammer da ölüyor.
Yazarlık Hayatı ve Jean Rhys Adı
Jean Rhys ‘ın asıl “yazarlık”
dönemi 1924’te Ford Madox Ford
isimli İngiliz yazara yazılarını tanıtmasıyla başlıyor. Paris’te tanışan ikilinin
ilişkisi daha sonra Ford’un teşvik ve himayesinde Rhys’ın yazmasıyla devam ediyor.
Bu arada Ford Madox’un, Hemingway, James Joyce, Ezra Pound gibi isimler için de
benzer çabaları ve teşvikleri olduğunu belirteyim.
dönemi 1924’te Ford Madox Ford
isimli İngiliz yazara yazılarını tanıtmasıyla başlıyor. Paris’te tanışan ikilinin
ilişkisi daha sonra Ford’un teşvik ve himayesinde Rhys’ın yazmasıyla devam ediyor.
Bu arada Ford Madox’un, Hemingway, James Joyce, Ezra Pound gibi isimler için de
benzer çabaları ve teşvikleri olduğunu belirteyim.
Ford’a göre Jean Rhys, “korkunç bir içgörü”ye sahipti.
Kendisine Jean Rhys takma adını koyan da yine Ford Madox. Bu süreçte kocası Max
henüz hayatta ve sekiz aydır da hapiste yatıyor. Yazarlıkta olduğu kadar maddi
anlamda da himayeye ihtiyacı olan Rhys, Ford Madox ve uzatmalı sevgilisi oyuncu
Stella Bowen ile yaşamaya başlıyor. Bir süre sonra Ford ile ilişkisi başlayan
Rhys’ın bu ilişkisi “Quartet/Dörtlü” isimli romanına konu oluyor. Aynı isimle, romandan
uyarlanan bir film de çekildi.
Kendisine Jean Rhys takma adını koyan da yine Ford Madox. Bu süreçte kocası Max
henüz hayatta ve sekiz aydır da hapiste yatıyor. Yazarlıkta olduğu kadar maddi
anlamda da himayeye ihtiyacı olan Rhys, Ford Madox ve uzatmalı sevgilisi oyuncu
Stella Bowen ile yaşamaya başlıyor. Bir süre sonra Ford ile ilişkisi başlayan
Rhys’ın bu ilişkisi “Quartet/Dörtlü” isimli romanına konu oluyor. Aynı isimle, romandan
uyarlanan bir film de çekildi.
Jean Rhys Kitapları
Yıllar önce yazdığı Karanlıkta Yolculuk 1934’te
yayınlanıyor. Birey olarak kadının yorgunluğunu anlatan –ki her eserine bu
biraz sinmiştir- bu kitabın ardından 1939’da Günaydın Geceyarısı yayınlanıyor.
Bu kitap için “değiştirilmiş bir bilinç akışı tekniği” ile yazıldığı söyleniyor
ki katılmakla birlikte daha detaylı ifadeyle “müdahale edilmiş”, yani bazen
yavaşlatılmış, bazen hızlandırılmış, bazen kontrol altına alınıp bazen serbest
bırakılmış bir tür bilinç akışı tekniği tanımlamasını yapmak istiyorum. Artık
yaşlanmakta olan bir kadının geçiş dönemini ve Rhys’ın hayatından izleri daha
belirgin görebiliyoruz bu romanda.
yayınlanıyor. Birey olarak kadının yorgunluğunu anlatan –ki her eserine bu
biraz sinmiştir- bu kitabın ardından 1939’da Günaydın Geceyarısı yayınlanıyor.
Bu kitap için “değiştirilmiş bir bilinç akışı tekniği” ile yazıldığı söyleniyor
ki katılmakla birlikte daha detaylı ifadeyle “müdahale edilmiş”, yani bazen
yavaşlatılmış, bazen hızlandırılmış, bazen kontrol altına alınıp bazen serbest
bırakılmış bir tür bilinç akışı tekniği tanımlamasını yapmak istiyorum. Artık
yaşlanmakta olan bir kadının geçiş dönemini ve Rhys’ın hayatından izleri daha
belirgin görebiliyoruz bu romanda.
Köşeye Çekilme Süreci
Bu dönemde evlilik, aşk, sosyal hayatıyla ilgili
derinlemesine objektif bilgiler yoksa da en azından suya düşen oyunculuk hayali
sonrasında yazarlık serüveninde de parlayamadığını biliyoruz. Günaydın
Geceyarısı’ndaki ruh halini bire bir taşıyan ve yaşlanmakta olduğunun,
sürünerek geçen yılların yorgunluğunun, savrulmuş, köşeye atılmış ve kaybetmeye
oynamış hayatının farkında olan Rhys, kendi içinden başka hiçbir yerde
bulamadığı köşesine çekilmeye karar veriyor ve 1940’ta ortadan kayboluyor.
derinlemesine objektif bilgiler yoksa da en azından suya düşen oyunculuk hayali
sonrasında yazarlık serüveninde de parlayamadığını biliyoruz. Günaydın
Geceyarısı’ndaki ruh halini bire bir taşıyan ve yaşlanmakta olduğunun,
sürünerek geçen yılların yorgunluğunun, savrulmuş, köşeye atılmış ve kaybetmeye
oynamış hayatının farkında olan Rhys, kendi içinden başka hiçbir yerde
bulamadığı köşesine çekilmeye karar veriyor ve 1940’ta ortadan kayboluyor.
Demon’daki Landboat Bungalows denen yere taşınmadan önce
1955-1960 arasında Cornwall’daki “tenha, kuytu, ücra” diye nitelediği ve mutsuz
olduğu Bude adlı bölgeye taşınıyor. Burayı yabancı filmlerde gördüğümüz, sakin
sahil kasabaları şeklinde tasvir edebilirim.
1955-1960 arasında Cornwall’daki “tenha, kuytu, ücra” diye nitelediği ve mutsuz
olduğu Bude adlı bölgeye taşınıyor. Burayı yabancı filmlerde gördüğümüz, sakin
sahil kasabaları şeklinde tasvir edebilirim.
Yazarlığın kaderinde vardır, her nereden ve kimden kaçarsan
kaç, yazmaktan kaçamazsın. Bu, Jean Rhys için de geçerli. Köşeye çekildiği
dönemde de boş durmayan ve bir anlamda şaheseri sayılabilecek “Geniş, Geniş Bir
Deniz” isimli romanı yazan Rhys, bu romanı 1966’da yayınlanıyor ve bir yıl
sonra WH Smith Edebiyat Ödülü alarak saygın bir yer ediniyor kendisine. Bu roman, edebiyat tarihi açısından da ilginç
sayılabilecek bir deneyim aslında. Romanda, Jane Eyre romanını okuyanların
tavan arasında yaşayan deli kadın olarak hatırlayacağı Charlotte Bronte’yi
yeniden yorumlayan Rhys, onu delirten sebeplere iniyor.
kaç, yazmaktan kaçamazsın. Bu, Jean Rhys için de geçerli. Köşeye çekildiği
dönemde de boş durmayan ve bir anlamda şaheseri sayılabilecek “Geniş, Geniş Bir
Deniz” isimli romanı yazan Rhys, bu romanı 1966’da yayınlanıyor ve bir yıl
sonra WH Smith Edebiyat Ödülü alarak saygın bir yer ediniyor kendisine. Bu roman, edebiyat tarihi açısından da ilginç
sayılabilecek bir deneyim aslında. Romanda, Jane Eyre romanını okuyanların
tavan arasında yaşayan deli kadın olarak hatırlayacağı Charlotte Bronte’yi
yeniden yorumlayan Rhys, onu delirten sebeplere iniyor.
Yazıldığı zaman pek önemsenmeyen “Günaydın Geceyarısı”,
BBC’de seslendirildiğinde bir anda ilgi çeken ve “Geniş, Geniş Bir Deniz” ile
bir anda şöhret ve saygınlık sahibi olan Rhys yıllar sonra, bıraktığı o hayata
geri dönüyor.
BBC’de seslendirildiğinde bir anda ilgi çeken ve “Geniş, Geniş Bir Deniz” ile
bir anda şöhret ve saygınlık sahibi olan Rhys yıllar sonra, bıraktığı o hayata
geri dönüyor.
Vaktiyle dikkate değer görülmeyen, bugünden çok da farkı
olmayan kıl entelektüel kesimin ve hakim sanat algısı otoritelerinin geri
çevirdiği eski eserleri ardı ardına basılmaya başlanır bu dönemde
olmayan kıl entelektüel kesimin ve hakim sanat algısı otoritelerinin geri
çevirdiği eski eserleri ardı ardına basılmaya başlanır bu dönemde
Vazgeçmişliğin Asaleti
Gençliğinde sorsalar belki de şöhret ve rahat bir hayat
istediğini söyleyebilirdi ama aradan geçen zaman, hayatından geçen insanlar ve
başından geçen olaylardan sonra asıl istediği şey, kuşkusuz, saygı görmek,
kabul edilebilmek ve bu çerçevede bir hayat sürmekti Jean Rhys’ın. Etrafına
doluşan gazetecilerin şöhret sorularına “Çok geç kaldı” der ve bunu bir sitem
gibi değil, asil bir vazgeçmişlikle söyler. “Hayatımı baştan yaşama şansım olsa
yazmak yerine mutlu olmayı seçerdim” dediği hayatını yazmak için başladığı
otobiyografisi “Smile Please/Lütfen Gülümse” tamamlanmadan 1979’da güzel
gözlerini açılmamak üzere kapatır. Bu otobiyografi, aynı yıl yazıldığı kadarıyla
ve “Lütfen Gülümse: Bitmemiş Bir Otobiyografi” adıyla yayınlanır.
istediğini söyleyebilirdi ama aradan geçen zaman, hayatından geçen insanlar ve
başından geçen olaylardan sonra asıl istediği şey, kuşkusuz, saygı görmek,
kabul edilebilmek ve bu çerçevede bir hayat sürmekti Jean Rhys’ın. Etrafına
doluşan gazetecilerin şöhret sorularına “Çok geç kaldı” der ve bunu bir sitem
gibi değil, asil bir vazgeçmişlikle söyler. “Hayatımı baştan yaşama şansım olsa
yazmak yerine mutlu olmayı seçerdim” dediği hayatını yazmak için başladığı
otobiyografisi “Smile Please/Lütfen Gülümse” tamamlanmadan 1979’da güzel
gözlerini açılmamak üzere kapatır. Bu otobiyografi, aynı yıl yazıldığı kadarıyla
ve “Lütfen Gülümse: Bitmemiş Bir Otobiyografi” adıyla yayınlanır.
Paultons Meydanı’nda kaldığı binaya 2012 yılında ünlü
yazarların benzer ikamethanelerine verilen mavi tabela verilir.
Tümden Geldik, Tüme Varacağız
Jean Rhys ‘ın hayatı ve eserleri ile ilgili olmasını
amaçladığım bu yazı, yakınımda tanık olduklarım nedeniyle belki biraz üzüntü,
biraz öfke ile süslenmiş olabilir. Jean Rhys, olan bitene müdahale edemediğinde
her gerçek yazar gibi yazmayı seçmiş. Benimki de tam olarak bu yüzden.
amaçladığım bu yazı, yakınımda tanık olduklarım nedeniyle belki biraz üzüntü,
biraz öfke ile süslenmiş olabilir. Jean Rhys, olan bitene müdahale edemediğinde
her gerçek yazar gibi yazmayı seçmiş. Benimki de tam olarak bu yüzden.
Cinsiyetleri ve koşulları göz ardı ettiğimizde göreceğimiz
manzara farklı da olsa göz ardı edemediğimizde kadının varlığını türlü
yollarla, bazen farkında bile olmayarak inkara kalkıştığımız, yalnızca somut
şiddetle değil genel bir tavırla yıprattığımız, vazgeçirdiğimiz bir gerçek. Daha
sonra sonuçlarından şikayet edenler için bu başlığı koydum bu yazıya, çünkü
hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış kadınların vebali, homojen olarak toplumun üzerinedir.
manzara farklı da olsa göz ardı edemediğimizde kadının varlığını türlü
yollarla, bazen farkında bile olmayarak inkara kalkıştığımız, yalnızca somut
şiddetle değil genel bir tavırla yıprattığımız, vazgeçirdiğimiz bir gerçek. Daha
sonra sonuçlarından şikayet edenler için bu başlığı koydum bu yazıya, çünkü
hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış kadınların vebali, homojen olarak toplumun üzerinedir.
Jean Rhys ile ilgili bazı notları paylaşmadan önce kendime
ait cümleleri burada bitiriyorum. Varoluşsal yorgunluğunu, can sıkıntısını,
vazgeçmişliğini zarafet ve asalet ile süsleyen, varoluşu Jean Rhys’ın güzel
gözleriyle gören ve kadınlığını doludizgin yaşayabilen tüm kadınlara yürekten sevgilerle…
ait cümleleri burada bitiriyorum. Varoluşsal yorgunluğunu, can sıkıntısını,
vazgeçmişliğini zarafet ve asalet ile süsleyen, varoluşu Jean Rhys’ın güzel
gözleriyle gören ve kadınlığını doludizgin yaşayabilen tüm kadınlara yürekten sevgilerle…
Jean Rhys ile İlgili Notlar
Jean Rhys kitaplarının bir kısmı Pınar Kür ve Nili Bilkur
çevirisi ile Can Yayınları tarafından çevrildi:
çevirisi ile Can Yayınları tarafından çevrildi:
Geniş, Geniş Bir
Deniz
Karanlıkta Yolculuk
Günaydın Geceyarısı
Dörtlü
Ayrılıktan Sonra
Dalda Duran Kuşlar
Deniz
Karanlıkta Yolculuk
Günaydın Geceyarısı
Dörtlü
Ayrılıktan Sonra
Dalda Duran Kuşlar
Diğer kitapları ve ayrıntılı bilgi için Jean Rhys Vikipedia
sayfası.
sayfası.
Kitaplarının çevirmeni Pınar
Kür ‘ün Jean Rhys hakkındaki sözleri
Kür ‘ün Jean Rhys hakkındaki sözleri
Ek bilgileriniz varsa yorum kutusuna yazmadan geçmeyin.
**
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)
vazgeçmişliğin asaleti yoktur. kaldı ki bu vazgeçmiş bir kadının öyküsü değil. öyle olsaydı bu yazı hiç yazılmazdı.