Jean Genet’nin yaşamöyküsüne, kitaplarına, oyunlarına dair bir tersinden inceleme. 10 Maddede “Neden Jean Genet Okumamalıyız?”, İbrahim Alp Okur’un kaleminden KalemKahveKlavye’de.
1 – Temiz başlangıçlardan yanaysanız Jean Genet size göre bir yazar değildir. Çünkü onun aykırılığı doğumuyla birlikte başlar. 19 Aralık 1910 tarihinde, Paris’te gayrimeşru olarak doğan bir çocuktur Genet ve annesi tarafından kimsesizler yurduna terk edilir. Babası bilinmediği için annesinin soyadını alır.
2- Düz çizgilerden ve yukarı doğru giden başarı grafiklerinden mi hoşlanıyorsunuz? Genet hoşlanmıyor. Altı yaşına kadar yetimhanede kalan Genet, daha sonra Fransa’nın Morvan Köyü’nde yaşayan zanaatçı bir ailenin yanına verilir. O yıllarda başarılı bir öğrencidir, bu durum onu çiftlikte çalışmaktan kurtarır. Daha sonra dizgicilik mesleğini öğrenmesi için yanında yaşadığı aile tarafından bir zanaat okuluna gönderilir. Genet, belki de ilk vukuatını orada işler ve okuldan kaçar. Bu kaçış, kimsesizler yurduna dönmesine sebep olur.
3- Kapalı alanlar size göre değilse, Genet de size göre değildir. Çünkü yaşamının büyük bir kısmı cezaevlerinde geçmiştir. İlk hırsızlık damgasını yediğinde yaşı iki haneli rakamlara yeni ulaşmıştır. İlerleyen yıllarda birçok kez girip çıkacağı hapishaneleri ilk deneyimlemesi ise on beş yaşında gerçekleşir, üç ay boyunca hapiste kalır. Bu dönemden sonra Genet’nin suç dosyası kabarmaya başlar, özellikle hırsızlık vakalarında ciddi bir artış vardır. Bu artış, reşit olana kadar Metray Çocuk Cezaevi’nde yatmasına sebep olur. Bu yıllar suçlu kimliğinin oluşumunda büyük bir paya sahiptir. Genet, hayatını suç üzerine inşa etmeye bu dönemde başlar.
4- Kapalı alanları sevmemiş olabilirsiniz. Peki ya kalabalıklara ne dersiniz? Mesela her şeyi bırakıp bir orduya katılmak sizin için mantıklı bir seçenek midir? Sizin için olmayabilir ama Genet için öyleydi. 1926 yılında cezaevinden kaçan Genet, lejyonerlere katılır ancak çok geçmeden oradan da kaçar. On sekiz yaşına geldiğinde orduya katılmaya karar verir. Dokuz yıl boyunca orduda kaldıktan sonra oradan da firar eder ve bu firarın ardından yakalanmamak için Fransa’yı terk etmek zorunda kalır.
5- Seyahat etmeyi sever misiniz? Cevabınız evet ise Genet ile ilk ortak noktanızı yakalamış olabilirsiniz. Ama sizin seyahat anlayışınız onunki kadar hareketli olmayabilir… Genet, Fransa’dan ayrıldıktan sonra bir yıl boyunca sahte kimliklerle Avrupa’yı dolaşır. Oldukça hareketli geçen bu yıllarda birçok kez tutuklanır, hapse girip çıkar ve sonunda da sınırdışı edilir. 1932 – 1940 yılları arasında İspanya, İtalya, Arnavutluk, Yugoslavya, Avusturya, Polonya, Çekoslovakya, Almanya ve Belçika’yı dolaşan Genet, bu sürecin ardından Fransa’ya döner.
6- Sevdiğiniz işle ya da sanatınızla ilgilenirken hayatınızı başka işler yaparak kazanabilirsiniz. Genet de öyle yapmıştı. Ama onun hayatını kazanmak için seçtiği işler, sizinkilere pek benzemeyebilir. Fransa’ya döndükten sonra Genet hayatını kazanmak için genellikle hırsızlık ve uyuşturucu kaçakçılığı yapar. Eserlerinde işleyeceği olay, durum ve kişileri bu yıllarda yaşadığı olaylar ve tanıdığı insanlar üstüne inşa eden Genet, aynı yıllarda yine birçok kez cezaevine girip çıkar. 1942 yılında kitap çalmak suçundan Fresnes Hapishanesi’ne giren Genet, bu hapishanede ilk şiiri olan İdam Mahkumu’nu (Le Condamme a Mort) kaleme alır ve bu şiiri basılır.
7- Yazmayı seviyorsanız Genet ile iyi anlaşabilirsiniz. Herhalde siz de yazarken sakin bir ortamı tercih edersiniz, değil mi? O da öyle yapmıştı. Çiçeklerin Meryem Anası (Notre-Dome-Des-Fleurs) ile Gülün Mucizesi (Mirade de la Rose) adlı romanlarını La Sante ve Tourelles hapishanelerinde yazdı. Tabii bu sakinlik sizin için biraz fazla olabilir… 1944 yılında Çiçeklerin Meryem Anası, 1946 yılında ise Gülün Mucizesi yayımlandı.
8- Politik konulara ilgi duymuyorsanız Genet ile ortak bir noktada buluşamayabilirsiniz. Kendisi için İp Cambazı (Le Fazembelle) adlı bir eser de kaleme aldığı akrobat arkadaşı Abdullah’ın intiharını öğrenen Genet, bu olaydan çok etkilenir. Bu kayıptan sonra politik konularda daha çok kalem oynatmaya başlar. 1973 yılında Filistinlilerden yana tavır alır, Kuzey Afrika, Lübnan ve Ürdün’e gider. 1977 yılında Alman anarşist örgütü Kızıl Tugaylar’ı destekler.
9- Bir sanatçının “kötülük” ve “suç” gibi kavramlarla birlikte okunmaması gerektiğini düşünüyorsanız, Genet’den hazzetmeyebilirsiniz. O, hayatı boyunca sanat ve kültür çevreleri tarafından birçok kez hedef tahtasına oturtulmuştur. En çok da suç ve şiddet temalarını işleyiş biçimiyle tepki toplamıştır. Bunun yanı sıra feminist eleştirmenler tarafından ataerkil düzene hizmet etmekle de eleştirilmiştir[1].“Tıpkı Alman yazar Henrich Böll’ün Kara Koyun adlı öyküsünde tasvir ettiği gibi, o, bir anlamda tüm insanlık ailesinin huysuz ve uslanmaz çocuğudur. … Genet … Fransız toplumunun kara koyunu ve kötüsüdür[2].”
10- Absürd metinlerden ve bu eğilime bağlı tiyatro oyunlarından hazzetmiyorsanız, ayakları her daim yere basan oyun kişilerinden hoşlanıyorsanız Genet’nin yazdığı oyunlar da size göre değildir. Çünkü o oyunlarda karakterler patenlerle sahnede kayarlar, bir anda dev olur sonra aniden küçücük kalırlar. Absürd tiyatro akımında belirlenmiş, kesin kurallar yoktur. Bu akımın özellikleri, incelemeciler tarafından akıma bağlı yazarların eserlerindeki unsurlar incelenerek ortaya konulmuştur. Martin Esslin, Albert Camus’den yola çıkarak yaptığı absürd dram tanımında, “insan durumunun saçmalığının verdiği metafizik acının dramı” açıklamasını ortaya koymuştur. Esslin, Jean Genet’nin eserlerini de bu tanım kapsamında ele almıştır[3].
https://kalemkahveklavye.com/2018/04/10-maddede-thomas-bernhard-okumamaliyiz-ibrahim-alp-okur
Genet’nin yaşam öyküsü hazırlanırken yararlanılan kaynak:
Nâlân GENÇ, Uyumsuz Tiyatro Bağlamında Oyun Çözümleme Kuram ve Uygulamaları, Deniz Kültür Yayınları, İstanbul, 2005, ss: 41-42.
[1] Berna MORAN, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014, s: 251.
[2] Hüseyin KÖSE, “Hollywood Filmlerinde Entelektüel Kimliklerin Temsili”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, S: 24, s: 84.
[3] Martin ESSLIN, Absürd Tiyatro, Çev: Güler Siper, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999. Aktaran: Sevda ŞENER, a.g.y., s: 300.

1995, İzmir. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı mezunu. Öykü, deneme, makale, tiyatro oyunu alanlarında kalem oynatıyor. Radyo programı yapımcılığı ve metin yazarlığı yapıyor.