Odysseus… Truva Atı fikrinin sahibi bu önemli mitolojik figürün başrolde olduğu ama bu sefer farklı bir bakış açısıyla kadınların tarafından anlatıldığı mitolojik roman Penelope, Kirke, Kalypso ve Diğer Kadınların Anlatımıyla Odysseus Marilù Oliva’nın kaleminden, Epsilon Yayınevi etiketi ve Aslı Aldemir çevirisiyle okuruyla buluştu.
“Ben Odysseus’um, İthake’nin kralı, Laertes’in oğlu! Ben Odysseus’um, şehirlerin fatihiyim, denizlerde yelken açan en zeki kralım!’
Mitlerin en popüler figürlerinden biri olan, zekâsıyla Athena’nın sevgisini, Poseidon’un kinini kazanan özgür ruhlu, inatçı, yakışıklı Odysseus, çağlar boyunca efsanesiyle insanlığı etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.
Odysseus, yazarı Marilù Oliva’nın deyimiyle “farklı bir ses olması” için yazıldı. Yazar, kitabının cinsiyetsiz ve yaşsız olduğunu, her okurun kendinden bir parça bulmasını istediğini dile getiriyor. Bu nedenle romanda, her bir karakterin kendi içindeki gelgitler, sorgulamalar, iyi ve kötü davranışlar öne çıkarılıyor. Böylece okurun tek bir karaktere odaklanmaması sağlanıyor. Mitlerin bu kadar sevilmesinin en önemli noktalarından biri olan insanlaşmış tanrı imgesi de romanda kendini oldukça güçlü bir biçimde göstererek okuru kendine bağlamayı başarıyor. Tanrı gibi yüce ve kudretli bir varlığın acı çekmesi, sevmesi, hata yapması, öfkelenmesi, insanlar için psikolojik bir avantaj sayılabilir. Hayatımızda bocaladığımız bir noktada koskoca Zeus’un da yer yer saçmaladığını görmek, elbette ki çok rahatlatıcı. Romanın baş kahramanı Odysseus ise tanrı olmaya ihtiyaç duymadan onların arasında zekası ve yetenekleri ile tanrısallaşan bir efsane.
Roman, klasikleşmiş Odysseus hikâyesi temel alınarak kurgulansa da bu kez kadınların dilinden, duygularından ve akıllarından beslenerek kendi hikayelerini anlatıyor. Efsanenin kadın kahramanları, Odysseus’un yolculuğu sırasında yaşadıkları duygularını ve fikirlerini, hem dönemin şartlarına hem de birbirinden farklı karakterler oluşlarına göre çok sesli bir koro halinde okuyucuya aktarıyorlar. Bu koro, çok ünlü mitolojik karakterlerin yanında daha az bilinir karakterleri de barındırıyor. Her birinin bu yolculuğa bakış açısı bambaşka olsa da ortak noktaları tek: Odysseus.
Roman, mitolojik ve şiirsel bir dille Odysseus’un yolculuğunu anlatırken, onun efsanesinin “insanlığın öyküsü” olarak bilinmesinin hakkını veriyor. Ama bu sefer, efsanenin bu şekilde anılmasının sebebi olan insana özgü zayıflıklar sadece Odysseus değil, bir şekilde hayatına girmiş tüm kadınlar açısından da anlatılıyor. Yazar, orijinal efsanenin içinde deneysel bazı kurgu hamleleri yapmaktan çekinmiyor ve kimi zaman anlatımı kimi zaman karakterleri öne çıkarmak için kalemini cesurca oynatıyor. Yazarın özgün bir metin yazma isteği ve kalemini korkak alıştırmama çabasının yanında, romanın fazla Odysseus odaklı yazıldığını ve kadın kahramanların seslerinin duyulmadığını söyleyen, okurlar da var.
“Ben mavi gözlerimden dolayı glaukopis olarak bilinen tanrıçayım. Bilgeliğin efendisi, savaş ve sanat tanrıçasıyım ve Kalkanlı Zeus’un zihninden doğmam bir tesadüf değil. Yalan dediğin nedir ki? Erkeklere dünyada nasıl yaşayacaklarını öğretmenin tatlı bir yolu.”
Mesela, Athena bölümünde böyle bir parça var. Athena bizler için güçlü, dediğim dedik ve etkili bir tanrıça. Buradaki yaklaşım bile kitabın neden bir yandan çok romantik ve şiirsel, bir yandan ataerkil ve geleneksel görünebileceğinin bir örneği sayılabilir. Kadının “erkeği yola getirmek” amacıyla yalan söylemesinin toplumda normal ve dişil karşılandığı da yadsınamaz bir gerçek. Bunun mitlerle de farklı kültürlerde de çoğunlukla böyle görünüyor oluşu okurun sorgulaması gereken ayrı bir tartışma konusu.
Odysseus, her ne kadar bazı okurlar tarafından ataerkil bir dille yazıldığı için eleştirilse de derin okuma yapıldığında kadınların öne çıkarılmaya çalışıldığı ve mitolojiye damga vuran bir erkek figür karşısında “Biz de varız. Hikâyeyi bir de bizim açımızdan dinleyin!” diyebilecek kadar cesur kadın kahramanların romanı. İçinde mutlak bir teslimiyetle erkeğini bekleyen figürler barındırsa da erkeğe tamah etmeyecek kadar kendini bilen, kendi yolunda yürümeyi seçen kadınları da anlatıyor. Dolayısıyla Odysseus, yazarının dilediği gibi çok sesli bir koro olmayı başarıyor. İçinde türlü sesler barındıran, tekdüze olmayan bu koronun seslerinin daha çok çıkması için ne yapmaları gerektiğini sordurması, dikkatli okurların gözünden kaçmayacaktır.
Ölümsüz bir klasik olan Odysseus efsanesi, insan duygularının çeşitliliğini öne çıkaran, sadece bir adamın yolculuğunun hikâyesi değil, birçok kadının aşk hikâyesini anlatıyor.
Bu kez okuru kahramanın değil, birbirinden çok farklı birçok kadının samimiyetle anlattığı bir efsane karşılıyor.
“Erkekler dünyevi ve bedenseller. Birbirlerini görmeleri, birbirlerine dokunmaları, geçici varlıklarını sürekli hatırlamaları gerekir. Onlar sözler olmadan kaybolurlar, okşamalar olmadan üzülürler, sesler olmadan yok olurlar. Erkekler fizikselliği, sadece anlık bir dürtü olarak deneyimleyen bizlerin aksine sonsuzluğa doğru elzem bir yolculuk olarak görürler.”
Odysseus Yazarı Marilù Oliva Hakkında
Marilù Oliva, Bologna doğumlu bir öğretmen ve yazardır.
Modern edebiyat ve Latince eğitimi alan yazar, bir süre sanat yönetmenliği yaptı. Çağdaş tarih ve edebiyat eleştirisi üzerine denemeler yazdı. Çeşitli birçok ödülün sahibi olan yazarın romanları birçok dile çevrilmiş ve büyük bir okuyucu kitlesine sahip olmuştur.

1987, İstanbul doğumlu. Yaratıcı Drama eğitmenliği yapıyor. Bazıları KalemKahveKlavye, Roka, Lemur gibi mecralarda yayımlanan öyküler, yazılar yazıyor, çizimler yapıyor. Kitapları, kedileri ve bitkileri (özellikle yeşil olanları) çok seviyor. Evli ve altı kedi annesi.