Marcel Beyer ‘in Ayrıntı Yayınları ‘ndan çıkan Yarasalar romanı üzerine bir inceleme.
Sesler duyarız. Bazıları hoşumuza gider kulak
kabartırız. Bazıları iğreti gelir canımızı sıkar. Beynimiz tercihlerimize göre
eler, sıralar ve sınıflara ayırır sesleri. Uğultulara, çığlıklara, yankılara,
fısıltılara, sert, yumuşak milyonlarca sese maruz kalırız. Unuturuz bazılarını,
unutmak isteriz. Bazı tınılar hiç yoktan tırmalar anı duvarlarımızı.
Benzettiğimiz de olur, şarkı şarkı
içtiğimiz de. Ses boşluğun içinde olmazsa olmaz olarak karşımıza çıkar.
kabartırız. Bazıları iğreti gelir canımızı sıkar. Beynimiz tercihlerimize göre
eler, sıralar ve sınıflara ayırır sesleri. Uğultulara, çığlıklara, yankılara,
fısıltılara, sert, yumuşak milyonlarca sese maruz kalırız. Unuturuz bazılarını,
unutmak isteriz. Bazı tınılar hiç yoktan tırmalar anı duvarlarımızı.
Benzettiğimiz de olur, şarkı şarkı
içtiğimiz de. Ses boşluğun içinde olmazsa olmaz olarak karşımıza çıkar.
Marcel Beyer ‘in Ayrıntı
Yayınları ‘ndan çıkan Yarasalar
romanı seslerin avucuna kurulmuş bir köy gibi. Göz ardı ettiğimiz bütün sesler
savaş fonunda köy meydanına giriyor. Kahraman, sesleri arzuyla kaydederken
çocuklar İkinci Dünya Savaşı ‘nın
arka yüzünü okuyucuya anlatıyor. Kapı gıcırtısından, ameliyat seslerine her
türlü sesi okurken seslerin okunup okunmayacağını düşünmüyor insan. Roman bittiğinde envai çeşit ses
kulağınıza dolduğunda, romanı okumak yerine duymuş olabileceğiniz algısı
oluşabilir.
Yayınları ‘ndan çıkan Yarasalar
romanı seslerin avucuna kurulmuş bir köy gibi. Göz ardı ettiğimiz bütün sesler
savaş fonunda köy meydanına giriyor. Kahraman, sesleri arzuyla kaydederken
çocuklar İkinci Dünya Savaşı ‘nın
arka yüzünü okuyucuya anlatıyor. Kapı gıcırtısından, ameliyat seslerine her
türlü sesi okurken seslerin okunup okunmayacağını düşünmüyor insan. Roman bittiğinde envai çeşit ses
kulağınıza dolduğunda, romanı okumak yerine duymuş olabileceğiniz algısı
oluşabilir.
İkinci Dünya Savaşı
‘nın Sesleri
‘nın Sesleri
İki ana anlatıcı
iki ayrı bakış açısıyla aynı dönemi sunuyor. Bir yanda sesleri kayıt altına
alan, onlarla oynayan ve hatta onlarla yaşayan Karnau. Diğer yanda savaşın
zaferini ve yenilgisini yaşayan Helga. İkinci Dünya Savaşı ‘nda Almanya’da
neler olup bittiğini seslerin izinde okurken akıl tutulmasının yol açtığı
yıkımı da işitebiliriz. Çocuğun (Helga’nın) saf bakışı tarihi parçaları yerine
oturtmaya yarıyor. Bay Karnau’nun seslere olan merakı ise farkına varmadığımız
bir dünyanın kapılarını açıyor. Savaş meydanında ölen askerlerin seslerini
kaydetme işini kim zevkle yapar ki?
iki ayrı bakış açısıyla aynı dönemi sunuyor. Bir yanda sesleri kayıt altına
alan, onlarla oynayan ve hatta onlarla yaşayan Karnau. Diğer yanda savaşın
zaferini ve yenilgisini yaşayan Helga. İkinci Dünya Savaşı ‘nda Almanya’da
neler olup bittiğini seslerin izinde okurken akıl tutulmasının yol açtığı
yıkımı da işitebiliriz. Çocuğun (Helga’nın) saf bakışı tarihi parçaları yerine
oturtmaya yarıyor. Bay Karnau’nun seslere olan merakı ise farkına varmadığımız
bir dünyanın kapılarını açıyor. Savaş meydanında ölen askerlerin seslerini
kaydetme işini kim zevkle yapar ki?
Sürekli propaganda
yapan yüksek memur Helga’nın babası günümüze kadar ulaşan faşist siyasetçi
karakteriyle örtüşüyor. Böylece kitabı okurken tarih, siyaset, akıl ve vicdan
arasında çoklu sorgulamalar yapılabilir. Değişmeyen söylemlerin çılgınlığa
dönüştüğünü gösteren sayfalar, romanı didaktik yönden besliyor. Almanya’nın
Avrupa’ya yayılışını, geri çekilişini ve yıkılışını tren camından izler gibi
okuyoruz. Sığınağa kadar inen sesler, yarasa deneyleri ve cinayetler bir diğer
savaşı, insanın kendi içindeki savaşını yansıtıyor.
yapan yüksek memur Helga’nın babası günümüze kadar ulaşan faşist siyasetçi
karakteriyle örtüşüyor. Böylece kitabı okurken tarih, siyaset, akıl ve vicdan
arasında çoklu sorgulamalar yapılabilir. Değişmeyen söylemlerin çılgınlığa
dönüştüğünü gösteren sayfalar, romanı didaktik yönden besliyor. Almanya’nın
Avrupa’ya yayılışını, geri çekilişini ve yıkılışını tren camından izler gibi
okuyoruz. Sığınağa kadar inen sesler, yarasa deneyleri ve cinayetler bir diğer
savaşı, insanın kendi içindeki savaşını yansıtıyor.
Yakın tarihiyle
yüzleşen ve hesaplaşan Almanya’yı karakter haline getiren yazar, aklındaki soruların ve şüphelerin cevaplarını arıyor
romanda. Unutmak çare midir? Gerçekten unutmak
mümkün müdür? Yoksa unutmuş gibi yaparak sümen
altı edilebilir mi tarih? Sorgulama halini yavaş yavaş genişletmesi
merkezden sistemin tümüne giden yolları oluşturuyor. Köy meydanından evlere
dağılan sesler işkencecilerin, diktatörlerin, suskunların ses tellerinden parçalara
rastlıyorlar. Zamanın kısıtlı teknolojisiyle her an her yerden ses kaydı alan
Karnau adeta davetsiz bir misafir. Havada kalan tutumu karakteri tanımak için
hırs yapmamıza neden olsa da asla açık vermeyen ve okuyucuyu ustaca seslere
odaklayan bir yapısı var.
yüzleşen ve hesaplaşan Almanya’yı karakter haline getiren yazar, aklındaki soruların ve şüphelerin cevaplarını arıyor
romanda. Unutmak çare midir? Gerçekten unutmak
mümkün müdür? Yoksa unutmuş gibi yaparak sümen
altı edilebilir mi tarih? Sorgulama halini yavaş yavaş genişletmesi
merkezden sistemin tümüne giden yolları oluşturuyor. Köy meydanından evlere
dağılan sesler işkencecilerin, diktatörlerin, suskunların ses tellerinden parçalara
rastlıyorlar. Zamanın kısıtlı teknolojisiyle her an her yerden ses kaydı alan
Karnau adeta davetsiz bir misafir. Havada kalan tutumu karakteri tanımak için
hırs yapmamıza neden olsa da asla açık vermeyen ve okuyucuyu ustaca seslere
odaklayan bir yapısı var.
Sisli Bir Roman
Anlatımdaki gizem
olayların büyük sonuçlar doğuracağını hissettirse de olaylar ya sönümleniyor ya
da sonuçlanmıyor. Merak unsurunun dibini sıyırmak şeklinde tanımlanabilir bu
teknik.
olayların büyük sonuçlar doğuracağını hissettirse de olaylar ya sönümleniyor ya
da sonuçlanmıyor. Merak unsurunun dibini sıyırmak şeklinde tanımlanabilir bu
teknik.
Okuyucu, sisin ve pusun içinde sesler duyuyor.
Ulaşmak istediği, hayal ettiği konu sisin içinde bir yerlerdeymiş gibi geliyor.
Belki de gerçekten orada konu ve anlatılmak istenen. Sadece ustaca kamufle
olmuş olabilir. Bunu da sezebilen okuyucu romanın yazılışı üzerine de
düşüncelere salabilir kendini.
Ulaşmak istediği, hayal ettiği konu sisin içinde bir yerlerdeymiş gibi geliyor.
Belki de gerçekten orada konu ve anlatılmak istenen. Sadece ustaca kamufle
olmuş olabilir. Bunu da sezebilen okuyucu romanın yazılışı üzerine de
düşüncelere salabilir kendini.
Perde arkasında bir
şeyler döndüğünü hissetmek bazı bölümlerde can sıkıcı olsa da bu aslında
savaşın gerekliliği. Gerçekçi bir özellik olarak karşımıza çıkan bu fısıltı
dünyası “ses” temeline de katkıda bulunuyor ayrıca. Savaşın sinik ruh halini
üzerinize saldığı zamanlar genelde bir patlama, bir ölüm, bir mucize
beklediğiniz zamanlara denk getirilmiş. Bu yüzden Yarasalar sıkılıp bırakılacak bir kitap asla değil.
şeyler döndüğünü hissetmek bazı bölümlerde can sıkıcı olsa da bu aslında
savaşın gerekliliği. Gerçekçi bir özellik olarak karşımıza çıkan bu fısıltı
dünyası “ses” temeline de katkıda bulunuyor ayrıca. Savaşın sinik ruh halini
üzerinize saldığı zamanlar genelde bir patlama, bir ölüm, bir mucize
beklediğiniz zamanlara denk getirilmiş. Bu yüzden Yarasalar sıkılıp bırakılacak bir kitap asla değil.
Marcel Beyer ‘in şiirle edebiyata giriş yaptığını ve
şiirsel romanlarının onu ön plana çıkardığını belki duymuşsunuzdur. Yarasalar ‘ı okurken Alman şiirinin
keskinliğini ve düz yazıya selam çakan tekniğini göz ardı etmeyin o zaman.
şiirsel romanlarının onu ön plana çıkardığını belki duymuşsunuzdur. Yarasalar ‘ı okurken Alman şiirinin
keskinliğini ve düz yazıya selam çakan tekniğini göz ardı etmeyin o zaman.

Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.