Elçin Özsoy’u çoğunluk Rock FM’deki yayınlarından, bir o kadarı da Gezi direnişi için söylediği “N’olur Diren” parçasından tanır. Bunların ardında müzik birikimini sürekli güçlendiren bir DJ ve gündemden de kopmayan bir Elçin Özsoy var. Hem onu yakından tanımak, hem de son dönem kültür-sanat ve toplumsal olaylarını konuşmak için tatlı bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisine teşekkür ederek mevzuya girelim.Röp:Koray Sarıdoğan
Düşünmüş olabilirim, hehe 🙂 Ama daha önce bir edebiyat dergisine yazmıştım, çok da korkmadım aslında:)
Elçin Özsoy adını Rock FM’den ve N’olur Diren şarkısından biliyoruz daha çok. Bunlara sonra geleceğiz. Geçmişte bilişim sektörünün mutfağında yer almıştın. Rock FM ve DJ’lik dışında şu sıralar neler yapıyorsun, neler yapacaksın ya da?
Şu anda bir dijital ajans ve bir prodüksiyon şirketi ile proje bazlı çalışıyoruz, projeler üretiyoruz, arkadaşlarım aynı zamanda. Bunun dışında müzik var tabii ki, bazı projeler mevcut, bunun için çalışma halindeyim.
Mesleğini tam olarak nasıl isimlendiriyorsun. İşin özünde radyocu mu, DJ mi, tasarımcı mı, ya da başka şekilde mi isimlendiriyorsun işini?
Ya ben de artık gerçekten ne olduğumu bilmiyorum desem:) Tasarım çok eskide kaldı, işim oldukça kendime ve rica üzerine ancak çevreme yapıyorum ama çok da ustalar tanırım, ben onların yanında fasulyeyim 🙂 Sosyal medya marka direktörlüğü de yapmıştım bir dönem birçok markaya. Ama genelde şu sıralar prodüksiyon/yapım ve dijital olarak proje koordinatörü ve radyocu olarak nitelendirebilirim kendimi. Ve biraz da müzisyen, alttan alttan çalışıyorum.
Gezi direnişi sırasında “N’olur Diren” adında çok da beğenilen bir parça yaptınız. Vokal olarak mikrofona geçmeyi düşünüyor musun uzun vadeli bir projede?
“N’olur Diren” bizden halkımıza bir armağandı, seslenişti. Hala paylaşıyorlar sağ olsunlar. Sevgili SSC ile yapmıştık, kendisi de enfes bir müzik adamıdır tam anlamıyla. Sahiplenen herkese teşekkürler. Tabii ki, yaptığım her şey müzik yapabilmek adına bir adım, aslında yapmak istediğim şey hep buydu zaten, daha önce de gruplarım oldu sahneye çıktık. Özledim ve zamanı geldi sanırım. Yanında radyocu da olurum ama seviyoruz mesleğimizi! Vokal olarak yakında sürprizler olabilir bazı projelerde.
Gezi demişken, o günden beri eskisi gibi olmayan çok şey var. Yani toplumsal olduğu kadar bireysel olarak da değiştirdi direniş bizleri, bir anlamda terbiye etti. Sen kendini nasıl görüyorsun öncesi ve sonrası olarak?Bu gerçekten çok uzun bir konu, girersek ondan çıkamayız beni bilirsiniz 🙂 Ama özetle çok daha korkusuzum diyebilirim, ne de olsa askerlik yapmış bir kadınım ben artık 😉
geleceğe ümit beslemeye devam ediyor musun?
“Hile hurda olmasa başaramazlardı” diyor moralimi bozmadan yoluma devam ediyorum. Düş kırıklığına uğramadım açıkçası, ne oyunlar döndüğünün hepimiz farkındayız. Her şey hakkaniyetle olmuş olsaydı böyle olmazdı. Herkese de bir çatı altında toplanmayı ve aktif rol almayı öneriyorum. Bu iş biz gençlere kaldı, biz yapacağız, bu anlaşıldı.
Sosyal medya konusuna bağlı olarak; bir ara güzel yazılar yazdın bazı sitelerde. Neden devam etmiyorsun? Mesela kendine ait bir blogun olsa? Müzik birikimini biraz da yazıya döksen?Ara ara yazıyorum, yazdığım en tatlı yerlerden biri betaarti.com’du mesela, dizi, sinema falan yazıyordum. Sound Dergisi’nde de güzel yazılarım oldu basılı çıktığı vakit. Şu anda da golkralicesi.com ile çalışmaya başlayacağız ama orada enteresan şeyler olabilir, yazı değil de başka türlü, şimdilik bir şey demiyorum 🙂 Ben aslında biraz bazı kararlar aldım kendi içimde, emek sömürüsüne artık hayır diyorum. Hem telif vermeyip, hem yazına oldukça karışan yerlerle çalışmama kararı aldım. Bu hayatımın her alanında böyle olacak, dj’lik için de aynı şey geçerli mekanlar ve eventlerde, ana kuralım bu artık çünkü çok yoruldum. Kendi blogum var aslında fakat bir türlü vakit ayıramıyorum. Arada güncelliyorum ama yazsam güzel olur tabii. Seviyorum yazmayı. elchunlionair.wordpress.com
Şöyle düşünüyorum: Müzik sektörel anlamda ne kadar iyi yere gelirse gelsin, ne kadar sağlam albümler olursa olsun karşısında nitelikli dinleyici hatta nitelikli albüm kritikleri, müzik yazarları olmadığı sürece hep eksik kalıyor bir şeyler. Memleketteki müzik yazarlığı konusunda değerlendirmelerini merak ediyorum bu anlamda?
Memlekette iyi müzik yazarları var hakkını veren, eski usta yazarlar da var. Çok sevdiğim yazarlar da var, hiç sevmediğim de. Ama hepimiz bu camiada bu sektördeyiz, herkes birbirini tanıyor. Herkes de aslında kendini biliyor, o yüzden çok da fazla yorum yapmama gerek yok. Bazıları çok acımasız gibi görünse de aslında haklılar. Buradaki herkesin kendini muhteşem görme gibi bir hali var, ama öyle değil tabii ki. Önce biraz işe önem vermek lazım. Dostum Çağlan Tekil çok güzel bir yazı yazmıştı bununla alakalı, sahneye ne kadar özensiz çıktıkları ve çalıp söylemekten başka bir şey vermedikleri konusunda. Çok da haklı, sonuna kadar katılmıştım o yazıya. Sahne dediğin biraz önem ister. Yurt dışına baktığınızda her sahne ayrı bir koreografi. Bizde kot üstüne tişört çık sahneye, sonra ancak kankaların izliyor işte gerçekten iyi değilsen o konserleri. Şikayet etmeden önce insan kendi eksikliklerine bakmalı. Bunu uygulayan bir Ayşe Saran, bir Murder King, bir Pentagram, bir Şebnem Ferah ne bileyim bir Hayko Cepkin var sahne şovu yapan, başka? Yandaşçılık ülkemizin makus talihi her alanda, bazı ortamlar çok acayip o yüzden. Bakın Headbang alın mesela, Blue Jean‘in ekiydi artık tek başına çıkıyor. Metal&Rock seviyorsanız, bu dergide çok şey bulacaksınız. İyi bir ekip, iyi yazılar, çok iyi bir tasarım usta Mazhar Bilgiç elinden… Görüntüsü ve içeriğiyle tatmin edici ve Türkiye’de tek. Onu yaşatın. Rolling Stone gibi kapanmasın, çok üzülmüştüm ona mesela.
Bir önceki kuşağın çocuğu ve genci olarak bizdeki Rock müziğin gidişatını nasıl görüyorsun?
Ben radyocuyum evet ama çok takip edemiyorum aslına bakarsan. İnsan ne kadar sektörün içindeyse, bir o kadar da çemberin dışında kalmaya ihtiyaç duyabiliyor, sıkılıyorsun. Ben de onlardan biriyim. Bir de buranın Rock müziği bana göre değil pek, o yüzden az dinlediğim grup var, gerçekten iyi olanlar. Son dönem helal olsun dediğim bir grup varsa o da Murder King buralarda mesela, o adamların konserlerine giderim. Genelde yabancı müzik dinleyen bir insanımdır evde, ben genelde arşiv yapma işiyle uğraşıyorum geceleri, yabancı radyolar dinliyor, beğendiğim şarkıları ediniyorum. Funky/House/Dance Dj’liği de yaptığımdan bolca arşivim olsun istiyorum. Bunu kendime iş edindim boş zamanlarda, haziran itibariyle TekTekçi ile başlıyoruz çalışmaya, Funky geceleri. Eventlere bekleriz:)
Cover Station programından beri senin hatrı sayılır bir müzik birikimin olduğuna tanık oluyoruz. Çocukluğundan bugüne ele alırsan, bu birikimi nelerin beslediğini söylersin?
Her şeyin sebebi abim:) Çok şey dinledim onun dinlediklerini dinlerken, çok şey öğrendim. Eskişehirliyim bir de, 10 yaşındayken Dream Theater’lar, Mr.Big’ler, Metallica’lar, Bon Jovi’ler dinliyordum sayesinde daha. Eskişehir müzik ortamı açısından kaliteliydi hep bizim gençliğimizde, iyi müziklerle büyüdüm hep, ben bundan 10 sene önce de metal, punk, rock, grunge, core dinliyordum ama yanında pop, rap, r&b gibi birçok tarz da dinliyordum. Her şeyden dinledim hayatım boyunca, bir tarza takılıp kalmadım hiç, iyi olan her şeyi dinlemeye çalıştım. Buna özgün müzik bile girer. Bir de faydası olan, uzun dönem çaldığım yerler tabii ki radyodan önce. Ama hayatım boyunca hiç müziksiz yapamayan bir insandım ben, bir şeyler dinlemeden duramam. Halen banyo yaparken bile müzik açıyorum 🙂
Hepsi kendi tarzında iyiler, sevdiğim arkadaşlarım hepsi, ayrım yapamam ve hepsini sayabilirim. Ayrım yapmadan denk geldikçe dinliyorum hepsini ama Okan abimi ekstra severim. Gitarist/Okan Meriç.
Hangi eleştiriyi, ne koşullar altında dikkate alırsın ya da almaz mısın?
Düzgün bir Türkçe ile mantıklı bir şekilde yazılmış ya da yapılmış her eleştiriyi ciddiye alırım mesela, Türkçe kullanımı konusunda biraz takıntılıyım, düzgün yazmaya kullanmaya çalışırım dilimizi. Düzgün kullanan insan da kalitelidir gözümde. Diğerlerini aşağıda görmek değil demek istediğim ama bu böyle. Onun dışında hakaret içermeyen bir eleştiriyi ve karşıt görüşü her zaman tartışabilirim, ki yapıyorum da.
Eskiden çok okurdum, abartı şekilde. Hatta dün gece arkadaşımla muhabbeti geçti. Yine okumak istiyorum, hatta başlıyorum hep yarım kalıyor. Koşturmaktan yorulduğum çok oluyor ama daha çok müziğe vakit ayırıyorum diyebiliriz sanırım bunun sebebi olarak. Benim hiç unutamayacağım bir kitap varsa o da “Babam Öldüğünde Ağlamadım -Irıs Galey” Çok acı verici bir kitap, gerçek bir olay. Hayatında bir kaç kere açıp açıp tekrar tekrar okunası. Darbeyi net o vurmuştur, kitaplığımın gözbebeği eskiden beri.
Ben herkese sesleneyim o halde. 1 senedir yaşadığımız şu zor günlerden hala sıyrılamadık, gittikçe de sabırlarımız tükeniyor, kayıplarımız artıyor. Herkese sakin olmayı diliyorum, akıllıca hareket edip kavgasız gürültüsüz bunun altından kalkabiliriz, zeki insanlarız diyorum. Bir çatı altında birleşmeyi öneriyorum herkese, bunun için de çaba sarf ediyorum. Ayrıca ölen ve sayısı belli edilmeyen yüzlerce madencimizin acısı hep yüreklerimizde olacak, çok üzüldük. Herkese baş sağlığı diliyor, derin üzüntü duyuyorum. Biz hiçbir şeyi unutmayacağız artık.
Ben çok teşekkür ederim bilinçli ve güzel sorularınız, emeğinize sağlık.
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)