Ölü evine yemekler getirilir, götürülür. Ölüm, bilimsel olarak kanıtlanmıştır, acıktırır. Susulan anlarda yemek yenilir. Yemek ağızda büyürken rahmetlinin bedeni çiğneniyor gibi hissedip, tükürürsün.
Ölüm bir rüyadır, rüyada gibi algılanır. Birileri ölür, insanlar
toplanır, bir şeyler sandıklara konur ve birileri tabutlara… Toplanıp yıkanıp
paklanıp kaldırılır ve gerisi koca bir toz bulutu. Dünya, yaratılmadan önce
nasıldı? Yalnızdı. İnsan da her şeyden önce yalnızdı. Rüya bittiğinde her şey
başladığı yere döner. En çok acı o zaman duyulur. Ölüm tekrar algılanır, ölen
tekrar ölür ve geriye bir hayatın geride bıraktığı boşluk kalır. İnsan gidenin
arkasından en çok kendisine ağlar. Belki de çekilmiş bir dişin yokluğuna dilin
hep gitmesi gibi, insanın aklı hep ona gider. Anılar sallantıda, işitilmiş
sözler sadece geçmişte ve kulak zarında kalır.
toplanır, bir şeyler sandıklara konur ve birileri tabutlara… Toplanıp yıkanıp
paklanıp kaldırılır ve gerisi koca bir toz bulutu. Dünya, yaratılmadan önce
nasıldı? Yalnızdı. İnsan da her şeyden önce yalnızdı. Rüya bittiğinde her şey
başladığı yere döner. En çok acı o zaman duyulur. Ölüm tekrar algılanır, ölen
tekrar ölür ve geriye bir hayatın geride bıraktığı boşluk kalır. İnsan gidenin
arkasından en çok kendisine ağlar. Belki de çekilmiş bir dişin yokluğuna dilin
hep gitmesi gibi, insanın aklı hep ona gider. Anılar sallantıda, işitilmiş
sözler sadece geçmişte ve kulak zarında kalır.
Yitirileceğinden korkulur.
Hiçbir tanık yoktur artık. Söz, kelimenin tam anlamıyla uçmuştur. İki kişi
arasında geçmiş şeyleri bilen yalnızca bir kişi vardır, o da kalandır.
Meydanlar dolup dolup boşalır, pencereden tanık olunur. Yalnız bırakılmış ev
gibi, o da dolar ve boşalır, ama o, yakını ölen hep yalnızdır. Bazen
yalnızlığımız sadece bir kişiliktir, bir kişinin olmayışının acısını
çekmekteyizdir fakat o boşluk en kuvvetli ve acı veren boşluktur, doldurulamaz.
O bir kişiyi bulsak her şey tamam. Fakat ölüme çare bulunamaz.
Hiçbir tanık yoktur artık. Söz, kelimenin tam anlamıyla uçmuştur. İki kişi
arasında geçmiş şeyleri bilen yalnızca bir kişi vardır, o da kalandır.
Meydanlar dolup dolup boşalır, pencereden tanık olunur. Yalnız bırakılmış ev
gibi, o da dolar ve boşalır, ama o, yakını ölen hep yalnızdır. Bazen
yalnızlığımız sadece bir kişiliktir, bir kişinin olmayışının acısını
çekmekteyizdir fakat o boşluk en kuvvetli ve acı veren boşluktur, doldurulamaz.
O bir kişiyi bulsak her şey tamam. Fakat ölüme çare bulunamaz.
Ölünün arkasından taziye için
gelenin ettiği her söz, kalanların göğsünde bir yüktür, küfür gibi işitilir, o
da eğer duyulursa. Çünkü yokluğun üzerine edilecek uygun bir söz yoktur, en
afili söz bile boşlukta yankılanır. Yine de insanlar ölüm karşısında bir şey
demenin uygun geleceğini düşünürler, onlara göre en korkuncu hiçbir şey
dememektir. Susmak yerine “Diyecek pek
bir şey yok, ama…” veya “Söz bitti…” demeyi tercih ederler. Kayıp yaşayan,
yokluk çeken birininse tek istediği sözü kesilmeden, susularak dinlenmesi ve
dolduramadığı boşluğun bir benzeri gibi bulduğu karşısındakinin omuz boşluğuna
başını koyup ağlamaktır. Bazen insan ağlasa içi yıkanacak ve orayı sonsuza
kadar kötü düşünceler doldurmayacak gibi gelir.
gelenin ettiği her söz, kalanların göğsünde bir yüktür, küfür gibi işitilir, o
da eğer duyulursa. Çünkü yokluğun üzerine edilecek uygun bir söz yoktur, en
afili söz bile boşlukta yankılanır. Yine de insanlar ölüm karşısında bir şey
demenin uygun geleceğini düşünürler, onlara göre en korkuncu hiçbir şey
dememektir. Susmak yerine “Diyecek pek
bir şey yok, ama…” veya “Söz bitti…” demeyi tercih ederler. Kayıp yaşayan,
yokluk çeken birininse tek istediği sözü kesilmeden, susularak dinlenmesi ve
dolduramadığı boşluğun bir benzeri gibi bulduğu karşısındakinin omuz boşluğuna
başını koyup ağlamaktır. Bazen insan ağlasa içi yıkanacak ve orayı sonsuza
kadar kötü düşünceler doldurmayacak gibi gelir.
Ölü evinde aslında hem birileri gelsin hem de herkes gitsin de yalnız
kalalım diye beklenir. Yalnız kalmak ölü yakınının sonsuza kadar kendisine
verebileceği en büyük ceza ve geri kalan hayatında çekeceği en büyük sınavdır.
Yalnızlık, ölümün en büyük sonucu olarak insanı büyütür ve yaşlanmış yapar. Ölü
yakınları kendilerini, geride kaldıkları için hayat boyu cezalandırmakla
yükümlüdür. Hayat maratonunda tekleyen arkadaşını geride bırakmış gibi hisseder
o kişi. Ve bazen bilerek de yalnızlığı, insan içine karışmamayı seçer ve
sevdiğine kavuşacağı anın hayaliyle, ölümü yaşama katık ederek, yaşayanlardan
çok ölenin elini tutarak yaşar.
kalalım diye beklenir. Yalnız kalmak ölü yakınının sonsuza kadar kendisine
verebileceği en büyük ceza ve geri kalan hayatında çekeceği en büyük sınavdır.
Yalnızlık, ölümün en büyük sonucu olarak insanı büyütür ve yaşlanmış yapar. Ölü
yakınları kendilerini, geride kaldıkları için hayat boyu cezalandırmakla
yükümlüdür. Hayat maratonunda tekleyen arkadaşını geride bırakmış gibi hisseder
o kişi. Ve bazen bilerek de yalnızlığı, insan içine karışmamayı seçer ve
sevdiğine kavuşacağı anın hayaliyle, ölümü yaşama katık ederek, yaşayanlardan
çok ölenin elini tutarak yaşar.
Ölü evine yemekler getirilir, götürülür. Ölüm, bilimsel olarak
kanıtlanmıştır, acıktırır. Susulan anlarda yemek yenilir. Yemek ağızda büyürken
rahmetlinin bedeni çiğneniyor gibi hissedip, tükürürsün. İnsanlar bir
şeyler kutlarken de, yas tutarken de yemek yerler.
kanıtlanmıştır, acıktırır. Susulan anlarda yemek yenilir. Yemek ağızda büyürken
rahmetlinin bedeni çiğneniyor gibi hissedip, tükürürsün. İnsanlar bir
şeyler kutlarken de, yas tutarken de yemek yerler.
Gel zaman git zaman çevrendeki
insanların etkisi azalınca ve kendinle baş başa kalınca haplar içilmeye, vücut
halsiz bırakılarak ölüm beklenmeye çalışılır fakat aksi gibi de gelmez ölüm
çağırılınca. Ölümün zamansızı ve istenmeyeni makbuldür ki ölümü suçlayasın. Ve
her ölüm erken ölümdür. Acısından kendini öldürmeye çalışan kişi aslında bilir
kendi için ölmek istediğini. Kendi de ölse, ölene ne yararı olacaktır ki. O,
kendini gidenin yokluğuna dayanamadığı için, daha fazla acı çekmemek için
öldürmek istemektedir. Fakat her intihar bir tanık ister, asıl tanık olunması
beklenen kişi ise zaten yoktur; öyleyse intihar etmenin anlamı ne? Eğer tam
tersi olsaydı, ölen sevdiği için kendi canına kıymak isteseydi “Senin mutlu
olmanı, arkasından yaşamanı isterdi” sözleri etkili olurdu.
insanların etkisi azalınca ve kendinle baş başa kalınca haplar içilmeye, vücut
halsiz bırakılarak ölüm beklenmeye çalışılır fakat aksi gibi de gelmez ölüm
çağırılınca. Ölümün zamansızı ve istenmeyeni makbuldür ki ölümü suçlayasın. Ve
her ölüm erken ölümdür. Acısından kendini öldürmeye çalışan kişi aslında bilir
kendi için ölmek istediğini. Kendi de ölse, ölene ne yararı olacaktır ki. O,
kendini gidenin yokluğuna dayanamadığı için, daha fazla acı çekmemek için
öldürmek istemektedir. Fakat her intihar bir tanık ister, asıl tanık olunması
beklenen kişi ise zaten yoktur; öyleyse intihar etmenin anlamı ne? Eğer tam
tersi olsaydı, ölen sevdiği için kendi canına kıymak isteseydi “Senin mutlu
olmanı, arkasından yaşamanı isterdi” sözleri etkili olurdu.
İnsan aslında kaldırılan her
cenazede kendi kaderine ağlar. Bilir ki bu musalla taşında bir gün onun da
sevenleri, yakınları toplaşacak, buluşacak ve onu gömdükten sonra yâd
edecekler. Gömü işi yapıldığında orada
duran tabutun, gömüldükten sonra mezarının varlığı, yaşayan kişinin yokluğunun
altını kalın kalemlerle çizer. Bu yüzden her mezarlık ziyareti ayrı bir işkence
ve yüzleşmedir ölümle. İnsan orada ayakta dikilirken en çok kendine ağlar.
cenazede kendi kaderine ağlar. Bilir ki bu musalla taşında bir gün onun da
sevenleri, yakınları toplaşacak, buluşacak ve onu gömdükten sonra yâd
edecekler. Gömü işi yapıldığında orada
duran tabutun, gömüldükten sonra mezarının varlığı, yaşayan kişinin yokluğunun
altını kalın kalemlerle çizer. Bu yüzden her mezarlık ziyareti ayrı bir işkence
ve yüzleşmedir ölümle. İnsan orada ayakta dikilirken en çok kendine ağlar.
Ölümle her rastlaşma insana hayatın
ne kadar anlamsız ve boş olduğunu düşündürür. Oysa hayat sonlu olduğu için
yaşamaya, çılgınca ve coşkuyla yaşamaya değerdir. Sonu olan her şey muazzam ölçüde insanı çekebilecek güzelliktedir,
yaşamın çekiciliği bundandır.
ne kadar anlamsız ve boş olduğunu düşündürür. Oysa hayat sonlu olduğu için
yaşamaya, çılgınca ve coşkuyla yaşamaya değerdir. Sonu olan her şey muazzam ölçüde insanı çekebilecek güzelliktedir,
yaşamın çekiciliği bundandır.
Her an sonludur. Ve insan ömrü de
sonludur. Ölen kişilerin bu kadar makbul olmasının en önemli özelliği artık
biletlerinin kesilmiş, ömürlerinin sonlanmış olmasıdır. Bu kişilerden artık
hata yapmalarını bekleyemeyiz. Hatta aradan zaman geçtikçe yaptığı hatalarını
da beynimizden sileriz. Geriye sadece özlem kalır. Onları en güzel şeylerle
özdeşleştiririz, insanın en güzel erdemleriyle, en iyi huylarıyla. Baharda açan
çiçek bize ancak onun kadar güzel gelir, köpüren deniz sadece onun varlığı
kadar ferah ve iç açıcıdır. Fakat o yoktur ve bu yüzden bunların hiçbirinin
anlamı da yoktur. Ah o bir olsaydı bütün dertlerimizden bizi çekip
çıkaracaktır.
sonludur. Ölen kişilerin bu kadar makbul olmasının en önemli özelliği artık
biletlerinin kesilmiş, ömürlerinin sonlanmış olmasıdır. Bu kişilerden artık
hata yapmalarını bekleyemeyiz. Hatta aradan zaman geçtikçe yaptığı hatalarını
da beynimizden sileriz. Geriye sadece özlem kalır. Onları en güzel şeylerle
özdeşleştiririz, insanın en güzel erdemleriyle, en iyi huylarıyla. Baharda açan
çiçek bize ancak onun kadar güzel gelir, köpüren deniz sadece onun varlığı
kadar ferah ve iç açıcıdır. Fakat o yoktur ve bu yüzden bunların hiçbirinin
anlamı da yoktur. Ah o bir olsaydı bütün dertlerimizden bizi çekip
çıkaracaktır.
Kafamızdaki biraz da ütopik kişiyle ölen kişinin varlığı devam
ettirilir. Her an onunla beraber yaşanır, yoksa bu anlara tanık olmanın anlamı
ve zevki yoktur.
ettirilir. Her an onunla beraber yaşanır, yoksa bu anlara tanık olmanın anlamı
ve zevki yoktur.
Her kişiyle birlikte yeni bir
zaman, yeni bir hayatın varlığı başlar aslında. Her kişi bir milattır hayata.
Hele ki bazı insanlar onunla tanışınca yeniden doğmuş gibi hissettirir. Bir
çiçek düşünün, onunla tanıştığınızda saksıya veya toprağa ektiğiniz. O kişi
ölünce veya ilişkiniz bitince bu çiçeğin solması misali yalnızca iki kişinin
bildiği, doğumuna ve gelişimine tanıklık ettiği bir hayat sonlanır aslında.
Üzüntü en çok bu özelliğin yitirilmesindendir. Bu hayata ne anılar sığmıştır,
sözgelimi bir gencin hayatı kadar yaşanmışlığınız, birlikte vakit
geçirmişliğiniz, görmüşlüğünüz, sevmişliğiniz vardır. Böyle böyle insanın
içinde bir yerler solar, tüm çiçekleri solduğunda o kişi artık başka
çiçeklerinin açmayacağına inanır. Hayatın seyri onun için durmuştur ve artık
karşısına farklı hiçbir durum ve hiçbir insan çıkmayacaktır. Hayattan hiçbir
beklentisi kalmamıştır, ki o kişi artık ölüdür. Bilirsiniz, bir çiçeğin açışı
ne kadar mutluluk vericiyse, soluşu da o kadar hüzün vericidir. Bu yüzden yeni
çiçekler açsın, yaşam devam etsin diye mezarlara hep çiçek ekilir.
zaman, yeni bir hayatın varlığı başlar aslında. Her kişi bir milattır hayata.
Hele ki bazı insanlar onunla tanışınca yeniden doğmuş gibi hissettirir. Bir
çiçek düşünün, onunla tanıştığınızda saksıya veya toprağa ektiğiniz. O kişi
ölünce veya ilişkiniz bitince bu çiçeğin solması misali yalnızca iki kişinin
bildiği, doğumuna ve gelişimine tanıklık ettiği bir hayat sonlanır aslında.
Üzüntü en çok bu özelliğin yitirilmesindendir. Bu hayata ne anılar sığmıştır,
sözgelimi bir gencin hayatı kadar yaşanmışlığınız, birlikte vakit
geçirmişliğiniz, görmüşlüğünüz, sevmişliğiniz vardır. Böyle böyle insanın
içinde bir yerler solar, tüm çiçekleri solduğunda o kişi artık başka
çiçeklerinin açmayacağına inanır. Hayatın seyri onun için durmuştur ve artık
karşısına farklı hiçbir durum ve hiçbir insan çıkmayacaktır. Hayattan hiçbir
beklentisi kalmamıştır, ki o kişi artık ölüdür. Bilirsiniz, bir çiçeğin açışı
ne kadar mutluluk vericiyse, soluşu da o kadar hüzün vericidir. Bu yüzden yeni
çiçekler açsın, yaşam devam etsin diye mezarlara hep çiçek ekilir.
Yakını ölen kişi kasetçalarda
devamlı başa sarılan kasetler gibi kafasında onunla ilgili anıları döndürüp
durmakla cezalandırılmıştır. Ölmekten çok kalmak zordur, hayatın boyunca bütün
bir suçluluğu taşımaya imza atmaktır gidenin arkasından kalmak, yaşamak suçu.
Belki de bu yüzden gidenin arkasından ölmeyi seçmek daha kolaydır. Bütün anılar
birbirine eklenerek bitmeyen bir şarkı icat edilmiştir, böylece ömrü sonsuza
uzatılmıştır. Ve şarkılar insanı anlatır ve bazı şarkılar özellikle yokluğu
çekilen insanları hatırlatır. Şarkılar geçmişi hatırlamak için bir sürü sihirli
söz saklar içinde, kafana göre yorumla, anımsa ve seç seç hüzünlen. Yazanın
nasıl bir hikayesi olduğunu bilemezsin sonuçta, kendi hikayene klip çeker,
şarkıyı kafanda ona göre oynatır, ağlarsın.
devamlı başa sarılan kasetler gibi kafasında onunla ilgili anıları döndürüp
durmakla cezalandırılmıştır. Ölmekten çok kalmak zordur, hayatın boyunca bütün
bir suçluluğu taşımaya imza atmaktır gidenin arkasından kalmak, yaşamak suçu.
Belki de bu yüzden gidenin arkasından ölmeyi seçmek daha kolaydır. Bütün anılar
birbirine eklenerek bitmeyen bir şarkı icat edilmiştir, böylece ömrü sonsuza
uzatılmıştır. Ve şarkılar insanı anlatır ve bazı şarkılar özellikle yokluğu
çekilen insanları hatırlatır. Şarkılar geçmişi hatırlamak için bir sürü sihirli
söz saklar içinde, kafana göre yorumla, anımsa ve seç seç hüzünlen. Yazanın
nasıl bir hikayesi olduğunu bilemezsin sonuçta, kendi hikayene klip çeker,
şarkıyı kafanda ona göre oynatır, ağlarsın.
İnsan yaşlanınca çevresindeki
insanların birer birer yok oluşuyla, eksilir, eksilir ve kendi özüne döner.
Katıksız ve yalnızdır artık. Yeni doğmuş gibi kimsesizdir. Üstünde hiçbir giysi yoktur. Şanslıysa, uzun
yaşarsa en eksik, en tamam ve en çocuk haliyle ölür ve gömülür. Bir tek üstüne
beyaz bir elbise giydirilir, günahsız olduğunu simgelercesine. Mezara sevdiği
şeyleri götüremez ama zaten sevdiği herkes öte taraftadır.
insanların birer birer yok oluşuyla, eksilir, eksilir ve kendi özüne döner.
Katıksız ve yalnızdır artık. Yeni doğmuş gibi kimsesizdir. Üstünde hiçbir giysi yoktur. Şanslıysa, uzun
yaşarsa en eksik, en tamam ve en çocuk haliyle ölür ve gömülür. Bir tek üstüne
beyaz bir elbise giydirilir, günahsız olduğunu simgelercesine. Mezara sevdiği
şeyleri götüremez ama zaten sevdiği herkes öte taraftadır.
Toprak, gidenler hiç geri gelmediği
için bu kadar güzel kokar, gidenler de hep güzel anılır. Ve cennet hiç
görülmediği için bu kadar güzel anlatılır.
için bu kadar güzel kokar, gidenler de hep güzel anılır. Ve cennet hiç
görülmediği için bu kadar güzel anlatılır.
bu konu üzerine düşünmek ve bu yazıyı okumak bile hüzünlenmeye yetiyor. ama şunu biliyorum ki, herkes bu gerçeğin bilincinde olarak yaşamalı. ben de öyle yapıyorum.