Murathan Mungan’ın “Kadınlar Arasında” seçkisi ve Sezgin Kaymaz’ın “Deccal’in Hatırı” romanı üzerine…
*Bu yazı ilk kez 17 Mart 2014 günü Radikal Kitap ‘ta yayınlanmıştır.
Bir edebi metne konu olabilecek şeyleri
sıralamak istesek herhalde listenin başına “aşk” geçer. Ne var ki tabiatın özünden doğan, bazen tensel, bazen
duygusal anlamlar yüklediğimiz aşk konusu, endüstriyel edebiyatın popülerliğe oynadığı
son yıllarda içi boşaltılan kavramların da başında geliyor.
sıralamak istesek herhalde listenin başına “aşk” geçer. Ne var ki tabiatın özünden doğan, bazen tensel, bazen
duygusal anlamlar yüklediğimiz aşk konusu, endüstriyel edebiyatın popülerliğe oynadığı
son yıllarda içi boşaltılan kavramların da başında geliyor.
Hiç kitap okumayıp şöyle bir rafları
gezenler bile aşkı klişe ve sığ kalıplara sokan, çok okunmayı değilse de çok
satmayı amaçlayan pek çok kitap ismi sayabilecektir. Bir moda akımı, bir lifestyle konusu gibi ele alındıkça,
aşkın karşısında edilgen olarak duran eski edebiyat kahramanlarının aksine,
aşkı ele geçiren, onu yönetmek, biçimlendirmek, süs bitkisi gibi orasını
burasını kurcalamak isteyen kahramanlar ortaya çıkıyor artık.
gezenler bile aşkı klişe ve sığ kalıplara sokan, çok okunmayı değilse de çok
satmayı amaçlayan pek çok kitap ismi sayabilecektir. Bir moda akımı, bir lifestyle konusu gibi ele alındıkça,
aşkın karşısında edilgen olarak duran eski edebiyat kahramanlarının aksine,
aşkı ele geçiren, onu yönetmek, biçimlendirmek, süs bitkisi gibi orasını
burasını kurcalamak isteyen kahramanlar ortaya çıkıyor artık.
Dahası, çoğu popüler ve “çok satan” eserlerde delicesine bir
mutlu olma, sonsuzluğu yakalama gayreti ele alınıyor. Adeta okuyucuya “mutlu
etmedikçe aşk, aşk değildir” ya da “bitebilen duygular gerçek değildir” gibi,
tüketim maddelerinin arasında aşkın de yer alması öğütlenir gibi.
mutlu olma, sonsuzluğu yakalama gayreti ele alınıyor. Adeta okuyucuya “mutlu
etmedikçe aşk, aşk değildir” ya da “bitebilen duygular gerçek değildir” gibi,
tüketim maddelerinin arasında aşkın de yer alması öğütlenir gibi.
Bireyin varoluş biçimlerinin sınırı
olmadığı gibi aşkın da yoktur.
olmadığı gibi aşkın da yoktur.
İşte, yazının başlığındaki “varoluş
biçimi” ifadesi tam da burada anlam kazanıyor. Çünkü bireyin varoluş
biçimlerinin sınırı olmadığı gibi aşkın da yoktur. O kadar yoktur ki
sınırsızlığında var olan aşk duygusu, yok olma, yok sayılma, yalnız
sevdiği/sevildiği kişiden değil toplumdan da dışlanma fikrinden korkmaz hale
gelir zamanla.
biçimi” ifadesi tam da burada anlam kazanıyor. Çünkü bireyin varoluş
biçimlerinin sınırı olmadığı gibi aşkın da yoktur. O kadar yoktur ki
sınırsızlığında var olan aşk duygusu, yok olma, yok sayılma, yalnız
sevdiği/sevildiği kişiden değil toplumdan da dışlanma fikrinden korkmaz hale
gelir zamanla.
Şu sıralar yayımlanan iki kitap, aşkın bu
tabulara ve kalıplara sokulmamış hallerini, kendi edebi başarılarının haz verici
etkisiyle sunuyor okuyucuya.
tabulara ve kalıplara sokulmamış hallerini, kendi edebi başarılarının haz verici
etkisiyle sunuyor okuyucuya.
“Murathan
Mungan’ın Seçtikleriyle” başlığı altında yayımlanan önceki muazzam
seçkilerden sonra bu sefer farklı bir konuyla karşımıza çıkıyor Mungan.
Mungan’ın Seçtikleriyle” başlığı altında yayımlanan önceki muazzam
seçkilerden sonra bu sefer farklı bir konuyla karşımıza çıkıyor Mungan.
“Kadınlar
Arasında” adı verilen ve 23 yazardan 23 farklı öykünün Murathan Mungan
seçimleriyle bir araya getirildiği seçkide, ismiyle müsemma, kadınlar arasında aşk’ın hallerini
görüyoruz. Her ne kadar temelde eşcinsellik teması olsa da öyküler, her bir
yazarın bakış açısı ve üslubuyla çok daha zengin anlamlara açılıyor.
Arasında” adı verilen ve 23 yazardan 23 farklı öykünün Murathan Mungan
seçimleriyle bir araya getirildiği seçkide, ismiyle müsemma, kadınlar arasında aşk’ın hallerini
görüyoruz. Her ne kadar temelde eşcinsellik teması olsa da öyküler, her bir
yazarın bakış açısı ve üslubuyla çok daha zengin anlamlara açılıyor.
Mungan’ın seçkisinde yalnızca eşcinsel
bir kadın olmanın değil, bir kadın olmanın da zorluklarını okuyabiliyoruz.
bir kadın olmanın değil, bir kadın olmanın da zorluklarını okuyabiliyoruz.
Sözgelimi, kadınlar arasındaki aşkı
yalnız tensel, duygusal algılarla görmüyoruz; aksine, daha ağırlıklı olarak
bunun, aşkın varoluşsal hallerinden biri olduğunu okurken toplumsallığın ağır
bastığı örneklerle karşılaşıyoruz. Yalnızca eşcinsel bir kadın olmanın değil,
bir kadın olmanın da zorluklarını, kitaptaki cesur kalemlerin ele alış
biçimleri sayesinde her açıdan okuyabiliyoruz. Toplumun yalnız eşcinsellere
değil, aşkı yaşamak isteyenlere bakışını da…
yalnız tensel, duygusal algılarla görmüyoruz; aksine, daha ağırlıklı olarak
bunun, aşkın varoluşsal hallerinden biri olduğunu okurken toplumsallığın ağır
bastığı örneklerle karşılaşıyoruz. Yalnızca eşcinsel bir kadın olmanın değil,
bir kadın olmanın da zorluklarını, kitaptaki cesur kalemlerin ele alış
biçimleri sayesinde her açıdan okuyabiliyoruz. Toplumun yalnız eşcinsellere
değil, aşkı yaşamak isteyenlere bakışını da…
Metis Kitap etiketiyle
çıkan kitapta Gaye Boralıoğlu, Birhan Keskin, Mine Söğüt, Hakan Günday,
Barış Bıçakçı, Karin Karakaşlı gibi 23 önemli isim daha yer alıyor.
çıkan kitapta Gaye Boralıoğlu, Birhan Keskin, Mine Söğüt, Hakan Günday,
Barış Bıçakçı, Karin Karakaşlı gibi 23 önemli isim daha yer alıyor.
Murathan
Mungan’ın önsözünde
kadınlar arasındaki aşkın ilk kez ele alınmadığına ve konunun, Tanzimat dönemi
eserlerinde dahi ele alındığına dair verdiği bilgiler, Mungan’ın edebiyat
tarihi bilgisiyle daha da zengin kılıyor kitabı. Mehmet Rauf’tan Ömer
Seyfettin’e, Enderunlu Fâzıl Bey’den Ahmet Rasim’e kadar, geçmiş zaman
örnekleri unutulmamış.
Mungan’ın önsözünde
kadınlar arasındaki aşkın ilk kez ele alınmadığına ve konunun, Tanzimat dönemi
eserlerinde dahi ele alındığına dair verdiği bilgiler, Mungan’ın edebiyat
tarihi bilgisiyle daha da zengin kılıyor kitabı. Mehmet Rauf’tan Ömer
Seyfettin’e, Enderunlu Fâzıl Bey’den Ahmet Rasim’e kadar, geçmiş zaman
örnekleri unutulmamış.
Gelgelelim, yalnızca kadınlar arasındaki
aşkı anlatan kitapla bitirirsem, baştaki eleştirimle kendimi de vurmuş olurum.
Bu ayın öne çıkanları arasındaki bir diğer kitap, aşkı daha “çok yönlü” şekilde
anlatıyor.
aşkı anlatan kitapla bitirirsem, baştaki eleştirimle kendimi de vurmuş olurum.
Bu ayın öne çıkanları arasındaki bir diğer kitap, aşkı daha “çok yönlü” şekilde
anlatıyor.
Sezgin Kaymaz’ın “Deccal’in Hatırı” adlı romanı, bir önceki romanı “Kün”ün üzerinden henüz bir yıl geçmişti
ki İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabın ikinci adı olan “Sevinç Kuşları-1”, bir üçlemeye
başlandığının da habercisi.
ki İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabın ikinci adı olan “Sevinç Kuşları-1”, bir üçlemeye
başlandığının da habercisi.
Sezgin Kaymaz’ın romancılığıyla başta
olağan görünen çoğu unsur, gittikçe olağanüstüleşebiliyor.
olağan görünen çoğu unsur, gittikçe olağanüstüleşebiliyor.
Sezgin
Kaymaz bu romanla iki
ilke imza atıyor kendi külliyatı içerisinde: Alışılmış fantastik unsurları daha
geri planda, aşkı ve cinselliği ise daha ön planda görüyoruz. Fantazyayı ön planda görmesek de Kaymaz’ın
özgün diline sinmiş olan mistik havayı bulamayacağımız anlamına gelmiyor bu. Sezgin
Kaymaz’ın romancılığıyla başta olağan görünen çoğu unsur, gittikçe
olağanüstüleşebiliyor.
Her bir bölüme, Mevlana’dan bir alıntıyla epigraf atan Sezgin Kaymaz; Mevlana’yı
metalaştıran kitapların aksine ona layık bir üslup sergiliyor roman boyunca.
Daha romanın başındaki girişte bile bu üslubun gücüyle içine çekiliyoruz
olayların.
metalaştıran kitapların aksine ona layık bir üslup sergiliyor roman boyunca.
Daha romanın başındaki girişte bile bu üslubun gücüyle içine çekiliyoruz
olayların.
Ankara’nın kasvetli ve kapalı
atmosferinde akan hikayelerde karşımıza çıkan İrfan, Hayri, Celil, Rantçı
Teoman, delilikle dahilik arasındaki noktada duran Doktor Veysel İnan, Celal/Deccal
ve diğer tüm kahramanlar, öyle ya da böyle bir yerlerinden aşka kapılmış
insanlar. Aşkın çok yönlü ele alınması da bundan: Kimi paraya, kimi bilgiye,
kimi karşı cinse, kimi kendi cinsine aşık bu romanda. Kutsal metinlerde
Deccal’in “kışkırtıcı” olarak anlatılması ve aşkın kışkırtıcı etkisinin
toplumsal tabularla her gün daha da olumsuzlanmasının yarattığı çatışma, bir an
bile kopmasına izin vermeden okuyucuyu ilk sayfadan son sayfaya götürüyor.
atmosferinde akan hikayelerde karşımıza çıkan İrfan, Hayri, Celil, Rantçı
Teoman, delilikle dahilik arasındaki noktada duran Doktor Veysel İnan, Celal/Deccal
ve diğer tüm kahramanlar, öyle ya da böyle bir yerlerinden aşka kapılmış
insanlar. Aşkın çok yönlü ele alınması da bundan: Kimi paraya, kimi bilgiye,
kimi karşı cinse, kimi kendi cinsine aşık bu romanda. Kutsal metinlerde
Deccal’in “kışkırtıcı” olarak anlatılması ve aşkın kışkırtıcı etkisinin
toplumsal tabularla her gün daha da olumsuzlanmasının yarattığı çatışma, bir an
bile kopmasına izin vermeden okuyucuyu ilk sayfadan son sayfaya götürüyor.
En önemlisi ise yine çoğu popüler romanın
aksine Deccal’in Hatrı’nda aşkın tarifini yapmak gibi beyhude bir çaba yerine
bireyin edilgen biçimde kendisini ona teslim edişini izliyoruz.
aksine Deccal’in Hatrı’nda aşkın tarifini yapmak gibi beyhude bir çaba yerine
bireyin edilgen biçimde kendisini ona teslim edişini izliyoruz.
Bu iki eseri, aşkın o dar bakışla ele
alındığı sayısız popüler kitabın ötesine ve üzerine götüren de bu algı ve dil
zenginliği oluyor işte.
alındığı sayısız popüler kitabın ötesine ve üzerine götüren de bu algı ve dil
zenginliği oluyor işte.
**
TÜM KORAY SARIDOĞAN YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)