Devrimler ve Çelişkiler
Arap baharının içindeki roman kahramanı aynı zamanda anlatıcı. Çiçek dürbününden bakar gibi bazen din renkleniyor bazen aşk bazen isyan bazen ise sorular. Fas’ın Tanca kentinin boğaza nazır manzarasıyla sakinlik vaat eden tasvirlerden çok yönlü gerginliklere geçiş yapan okuyucu kitabın sonundan ziyade bir sonraki sayfayı merak ederken bulabilir kendini. Demokrasi, özgürlük ve devrim üçgeninde kahramanın ve ülkelerin uyanışı paralel ilerliyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki halk ayaklanmalarındaki asıl hedefin teokrasi düzenine geçiş mi olduğunu sorgulayan kitap güncelin tam içinde. “Şeyh Nureddin’in bana anlattığına göre plan, serbest ve demokratik seçimlerle mümkün olduğu kadar çok oy kazanıp iktidarı ele geçirmek ve daha sonra içeriden yasamanın, dışarıdan sokağın birleşen güçleriyle kurumları ve yasaları İslam’a uygun hale getirmekti.” Alt metindeki bu hareketlilik karakterlerin macera tutkusuyla yolculukları beraberinde getiriyor. İki çocukluk arkadaşının hayalleri ve bastırılmış duyguları kitabın ateşleyicileri. Aşkın şiirlerle cinselliğin utançla kol kola ilerlediği bölümlerde soruların artması tesadüf değil. Çünkü yüzünü batıya dönmüş olan kahramanımız nereden geldiğini bilemediğimiz “reform” ışığıyla karşılaştırmalar yapmaktan çekinmiyor. Günah ekseninde geçmişine tutunması, yaşadığı topluma yabancılaşması çağdaş romanın gereklilikleri gibi karşımızda. Fas’taki çelişkili hayatın dini kuralların hüküm sürdüğü bütün coğrafyalarda aynı olduğunu anlamak zor olmasa da gelenin gideni aratacağını anlamak da bir o kadar kolay. Yazarın bu konuda uyarılarda bulunmadan, ders vermeden sadece kahramanın gözünden olanları anlatma çabası oradaymışız hissini veriyor. Memleket hakkında kaygılananların bu çelişkili “düzen”lerin yansımalarını okurken daha da tedirgin olacağı aşikar. “Devrim” kelimesinin ise tam tersi anlamlarda ortaya çıkması “Peki nereye tutunacağız?” sorusunu sorduruyor. Öyle ya, devrim umutlu ve cesaretli bir kavramken Arap baharı sürecinde oyunları, hesapları ve köhneliği çağrıştırır oldu.
Hırsızlar Sokağı ve Almanak Özelliği
Son iki yıl içindeki güncel olayları barındırması ve henüz sonuçları belli olmayan Arap baharı ile ilgili ilk roman olması kitabı kaynak kitaplar arasına sokabilir. Bu konudaki üstün körülüğü onu ilk yapmaktan alıkoymuyor. Sırasıyla gerçekleşen devrimlerin, süren Suriye karmaşasının, Türkiye’nin rolü ile ilgili soru işaretlerinin ve Avrupa’daki krizin izleri roman okuyucusunu süreç hakkında bilgilendirip tatmin edebilir. Yine de bunun bir roman olduğu unutulmamalı. Dönüşüm İspanya’ya geçişin ardından dertler, kaygılar, idealler ve kaderler dönüşüyor. Arada kalmışlık ve macera tutkusu varoluşun kollarına salıyor kendini. Barselona’nın canlılığı çiçek dürbününün başka bir sihri gibi karşımıza çıktığında coğrafyanın değiştirdiği ve değiştirmediği sosyolojiyi görme imkanına sahip oluyoruz. Anlatıcının geri dönüşleri karşılaştırma yapmamızı kolaylaştırıyor. Kısa bölümler halinde olayların ve mekanın değişmesi Enard’ın önceki kitabında da gördüğümüz okunabilirlik düzeyini arttırıyor. Dönüşümün gerçekleştiği bölümlerde geçişin ustalığı insanın içindeki “küreselleşmiş dünya” algısını güçlendiriyor. Radikal İslam’ın parayla ve emperyalizmle dirsek teması havada kalmış olsa da militana dönüşen çocukluk arkadaşını gözlemleyen kahramanımız sorduğu sorular ve alamadığı cevaplar okuyucuya açık kapılar bırakıyor. Ülkemizdeki algının batılı okuyucudan farklı olacağını hissetmek pek de zor değil. Paranoyanın pençesinde sona doğru sürüklenen kitap sürekli umut vaat eden bir anlatıma sahip aslında. Her an her şey güzelleşecekmiş gibi ilerleyen sayfalar melankoliden uzak. En karamsar anlatımlarda bile dinin, aşkın, arkadaşlığın veya sadece salt hayatın her şeyi yoluna koyacağına dair bir inanç insanı sarıyor.
Kurgu ve Okunabilirlik
Kendine has tarzıyla Mathias Enard kurgunun temellerini derine atıyor. Okunabilirliğin kirişlerini ise ahenkli ve eğlenceli yerlerinden bu temele sabitliyor. Riskli olan kitaplarındaki bu görünümün tüketimi kolay “çok satanlar”la benzerliği. Bundan dolayı Ortadoğuyu anlatan batılı yazarlardan bir adım geride. Belki de ağır ve yoğun metinlerin değerli olduğu yanılgısı yüzünden böyle düşündürüyor. Belki de okunabilirlik ve derinliğin buluşması mümkün. Mathias Enard’ın romanlarını kategorize etmemiz için daha çok romanını okumamız gerekebilir belki de. Hem tadı damağımızda kalan serüven düşüncesinin her geçen kitapta daha da dallanıp budaklanması ayrı bir doyum sağlıyor.
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.