“…içerideki deliler dışarıdaki delilerin hapsettiği delilerdir…”
Yine geldiler, tıraş kolonyam sende kalsın, kokla mavimi, beni hatırla
Nergisim gidiyorum, kör bir odanın boşluğunda başka bir boyut aramaya, o boyut yok, yok işte
İnsan nihayetinde üç boyuta hapsolmuş bir dizelik hayattır.
Sabah geldiler, saat beş buçuk, üç memur bir Doblo, kelepçesiz ve delirmişken
Babam, göğsündeki yarığı temizliyordu banyoda, annemin gözleri ufuğu yarıyordu
Biliyorsun, ufukları sadece annelerin gözleri delip geçer
Götürdüler, bir odaya koydular, adıma şair koydular, önüme bir kambur dosya koydular
Bana ayrılığın eriyen gözlerini koydular
Nergisim, sana sadece 5 lira bırakabildim, yok lanet olsun, bir de iki yaşında çılgın bir oğlan, onu kanatlarında besle
Geldiler, yüzüme yüz eklediler, sordular, hürriyet, dedim, kalem, dedim, kâinat, dedim, hepsi suç ortağım, dedim, dosyaya bir de kâbuslarımı eklediler
Nergisim, babamın evine geçin, deniz kenarıdır, Akdeniz size kucak açar, hem sıcaktır kumsalı
Yazma, haber etme arkadaşlara, arkadaşlar rüzgâr geçince hemen unuturlar yaraları
Unutmayanlar arkadaş değil damardaki kandır
Çekmecelere bak, bir küpe olacak, çelik, yuvarlak, onu tak
Küpeler kelepçelerden daha çok sever aşkı
Geldiler götürdüler, 8 kişi, 1 koğuş, ufak bir pencere
Burnumu çıkardım parmaklıklardan, bahar gelmiş, her yer bizi bir gün yok edecek ağaçlarla dolu ama arılar çıldırmayı vızıldıyor, ama arılar insanı sevmiyor.
Yanımda İsmail yatıyor, kel ve kafasında bir çocuk bile büyümemiş, şeytanın ellerini gördüm, diyor. Bana dokundu ve kırışık dudaklarıyla dudaklarımı öptü. Öper. Burada, eskimiş hastane nevresimleri adamın hayallerini bile öper.
Karşımda Fevzi Dayı. Kuşlar, diyor. Kuşlar robot aslında ve gagalarıyla kalbimi parçalayacaklar. Gagalarında dünya dönüyor. Gagalarında aklımızın parçaları. Doktor soruyor; duvarda ne görüyorsun. Allah’ı, diyor Fevzi Dayı. Kuşlar devletin robotu, bizler Allah’ın.
2 cezaevi, 3 hastane, tam tamına 40 yıllık bir kara delik. 2 yıllık silindir. Nergisim, güneşe inan. Akdeniz’de güneş bir ömre bir bulut katar. İçi şekerlerle dolu bir bulut katar. O şekerlerden bir tane de oğlana ver. Çünkü bulut şekeri yiyen bir çocuk kalbini alır sevdiğinin önüne bir biblo gibi koyar.
Gizlice aldığım biralar için Bakkal Osman Ağbi’ye teşekkür et. Hepsini gofret diye yazdı deftere, sağ olsun. Kumsalda yürüyorduk ve sen bana, bu kızıl batışlarda bile yanındayım, demiştin. Yanımdaydın, inkâr edenin ruhu evrenin sonundan bir garip beyaza düşsün.
Tam 20 defa NALladılar. Elektroşoklar ve yumruklarımla ağlattığım feryat geçirmez duvarlar. El ve ayak kemerleri. Yatağa bağlanan ben değilim. Ben sadece sana bağlananım. Ben gerçeğe değil. Gerçeksiz bir dünyaya bağlananım. Ben bir kralım tımarhane helâlarında, aynalar benim ülkem.
Dışarıda ağaçlar var, dışarıda korna sesleri, dışarıda dışarı var. Dışarıda yığınlar. Korkunç ruhlara sürtünen saydam bedenler. Dışarıda talaş kokusu ve betondan mabetler. Kim demişti bilmiyorum; herkes aslında içeridedir.
Haftada iki kez banyo, delilerin mastürbasyonları, 2 ara öğün, 3 ana yemek. İlaçlar, ilaçlar ve hemşire çığlıkları. Diazem verin, diyorum. Hiçbir diazem solukluğu renklendirmez, diyor doktor. Doktor akşam yemeğinde kocaman bir boşluk yiyor.
Bahçe küçük ve boğucu. Yine de bahçe bahçedir. Bir sancak diksen o bahçe ülken olur. Tellerden dışarı tükürsen o bile kısacık bir özgürlük olur. Olur.
Nergisim, beni buraya dilimi kesmek için getirdiler, biliyorsun. Susmam, biliyorsun. Sevda, derim. Gökkuşağı, derim. Toprağız, suyuz, derim. Senin o kocaman gözlerinde yaşayan pembe kente selam ederim.
Oğlumuzu hep öp. Ona de ki: Baban bir gün rengârenk uçan balonlarla kapıda belirecek. Beraber salacaksınız onları Akdeniz’den galaksilere doğru. Elini tutacak, de. Saçını özgürlüğün rengârenk simleriyle donatacak, de. Ona de ki: Baban bizi seviyor. Ona de ki: Baban bir deli rüzgâr. Ona de ki: Baban hep esecek ve alnındaki kor ateşi hep dindirecek.
Nergisim, çiçeğim, bir dağ zirvesinde beyazlar ağlayanım. Ağlama. Çünkü ben mahpusta değil aslında, senin kalbinde beyaz, incecik, yumuşacık bir tüy gibi yatıyorum.
Görsel: Aleksandra Waliszewska
1981 yılında Mersin’de doğdu. Adam Sanat, Sözcükler, Kül, Akköy, Akatalpa, Eliz, Bireylikler, Mühür, Lacivert, Edebiyatta Üç Nokta, Underground Poetix gibi birçok ulusal dergide şiirleri ve yazıları yayımlandı, yayımlanmaya devam ediyor. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümü mezunu. Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü 2003’te “21 Numaralı Yolcu” adlı dosyasıyla adı anıldı. İlk kitabı Eksik Adam (Camgöz Kitap, Ocak 2011) ile Homeros Edebiyat Ödülleri 2012 Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. İkinci kitabı Yancının Aşkı(Artshop Yayınları, Şubat 2012) ile ise 2013 Uluslararası İstanbul Şiir Festivali Kitap Ödülü’nü aldı. Üçüncü kitabı Zula, Kasım 2013’te Hayal Yayınları ve dördüncü şiir kitabı Kamyon, Eylül 2015’te Mu Yayınları etiketleriyle piyasaya çıktı. Bir loto Bayiinde çalışırken derlediği notlardan oluşan anlatı türündeki kitabı Loto Kafa Loto Mermer(Düşülke Yayınları) ise Kasım 2016’da raflardaki yerini aldı. Bursa’da yaşıyor. Evli ve bir çocuk babası.