Oğlak Yayınları logosu, son dönemde karşımıza çıkan yerli ve yabancı pek çok iyi kitabın üzerinde. Alternatif türler için Maceraperest Kitaplar adlı özel bir marka oluşturan Oğlak Yayınları Editörü Çiğdem Bakırcıoğlu ile hem yayınevini, hem polisiyeyi konuştuk.
Bu içerik, KalemKahveKlavye’nin “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” dosyası kapsamında hazırlanmıştır. Dosyanın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Oğlak Yayınları bütünüyle polisiye basan bir yayınevi olmasa da Maceraperest Kitaplar markasıyla ve bünyesindeki yazarlarla türü güçlü temsil eden bir yayınevi. Polisiyeye özel bir yer ayırma süreci nasıl oldu?
1993 yılında kuruldu Oğlak, kuruluşundan itibaren de Türk ve dünya edebiyatından seçkin eserler, popüler bilimsel kitaplar, sevilen yazarlardan nitelikli gastronomi ve yemek kültürü kitapları, Türk ve dünya yazınının önemli klasiklerini yayımlamakta. Polisiye, fantastik, korku ve bilimkurgu okurları içinse özel olarak Maceraperest Kitaplar markasını kurduk. “İyi polisiye, iyi edebiyattır” yola çıktık, bu alanda Türk polisiye edebiyat dünyasına yeni yazarlar kazandırırken dünya polisiyelerinin de büyük ustalarını en iyi çevirilerle Türk okuruyla buluşturmaya devam ediyoruz.
Yerli polisiyenin özel kalemlerinden oluşan bir yazar ekibiniz var. Erol Üyepazarcı, Suphi Varım, Çağatay Yaşmut, Armağan Tunaboylu, Ercan Akbay, Nuray Atacık… Yeni polisiye yazar adaylarından dosya alıyor musunuz, alıyorsanız neleri gözetiyorsunuz?
Tabii, bütün dosyalara kapımız açık. Ancak çok ciddi bir değerlendirme sürecinden geçiriyoruz. Öncelikle gelen dosyanın polisiye edebiyatı kapsamında doyurucu ve nitelikli bir eser olması bizim için önemli. Yazarın ifade ve anlatım gücü, hikâyenin akıcılığı, karakterlerin dramatik yapısı ve merak uyandırıcılığı dikkat ettiğimiz noktalar. Gelen dosyalar birkaç kez okunuyor, az önce söylediklerim doğrultusunda yayın politikamıza uygunluğu dikkate alınıyor, ardından yazar adayıyla görüşülüyor.
Dosyaya dönersek; dünyada ve Türkiye’de polisiyeye gösterilen ilginin artmasını nasıl yorumlarsın? Bu kalıcı, sürekli bir ilgi mi yoksa TV/Sinema işlerinin ittirdiği bir pazarlama trendi mi?
İnsanlık suça ve suçlulara bilinç kazandığından beri meraklı bence. Bu merak da polisiye edebiyatını doğurdu. İyi okurlar tarafından bilinen klasikler arasında büyük
suç yazarları başta gelir; Ahmet Mithat Efendi, Edgar Allan Poe, Sir Arthur Conan Doyle, Agatha Christie ve Georges Simenon bu isimlerden yalnızca bazıları. Her türün belli bir okur kitlesi var. Türkiye’de de polisiye edebiyatın ciddi sayıda okuru mevcut. Bence bu ilgi yıllardır sürekliliğini koruyor hatta polisiye okumamış okurlara da polisiyeyi keşfettirerek yoluna devam ediyor.
Polisiyenin politik, hukuki, sosyolojik ve psikolojik yönlerini düşünürsek, insanlığın girdiği türlü çıkmazların bu ilgiyi etkilediğini düşünür müsün?
Bana göre okur öncelikle tıpkı korkuda olduğu gibi bir suç romanını okurken de
olayın gerçekte içinde olmadığı, bu nedenle kendini güvende hissettiği ve yalnızca okur olduğu için seviyor suç edebiyatını. İyi bir polisiye roman bu saydığın kavramların birçoğunu bünyesinde barındırır. Okur çoğu zaman yapmak isteyip de yapamadığı şeylerin, kendini yakın hissettiği bir karakter tarafından yapılmasını tatmin edici buluyor. Birçok okur kendine çok uzak bu sosyolojik durumun çekiciliği ve merakıyla polisiyeye yöneliyor. Bunlar da ilgiyi artırıyor elbette.
Dosyada bahsettiğimiz alternatif türlere bir ilgi olduğu yadsınamaz, yeni çıkanlar ve bazen çok satanlar rafında polisiyeleri görüyoruz, evet; peki bunun yayıncı ve yazara somut yansıması nasıl oluyor?
Yeni çıkan bir romanı çok satanlar rafında görmek hem yazarı, hem yayıncısı için oldukça tatmin edici bir durum elbette. Ancak, ülkemizde kitabevleri ve dağıtımla ilgili yaşanan sorunlar ne yazık ki bitmek bilmiyor. Okura kolayca ulaşabilecek kitaplar çoğu zaman kitabevlerinde bulunamıyor. Neyse ki internet diye bir şey var.
Satışlarda, fuarlarda, sosyal medyada mutlaka gözlemler yapıyorsunuzdur. Polisiye okuyan yerli okurun ilgisi nelerden etkileniyor, hangi yaş aralıkları ilgileniyor daha çok?
Belli bir yaş aralığı yok. Eski sadık okur kitlesinin yanında, genç kuşaktan da meraklısı oldukça fazla. Daha çok seri mantığında yürüyen romanları tercih ediyorlar sanırım. Bir karaktere bağlanıyorlar ve onun yeni maceralarını okumak istiyorlar. Bence bu çok güzel. Bu da bir süre sonra sadık okur kitlesini oluşturuyor.
Yerli dizilerde hatta gündüz kuşağında bile kriminal mevzulara bir dönüş var sanki. Son yılların iyi iş yapan yerli dizileri polisiyeden güç alıyor. Sence nedir bunların nedeni?
Eskiden her tür olaydan bu kadar kolay haberdar olamıyorduk. Gazeteler bize ne verirse onu alıyorduk, ama şimdi internetle birlikte Türkiye’nin bir ucundaki cinayeti birkaç saat içinde, istemesek de öğreniyoruz. Yani kriminal mevzular Türkiye’nin hiçbirimize uzak olmayan en dehşet verici gerçeği. Bu gerçekle yaşıyor olmak romanları, dizileri, filmleri hatta gündüz kuşağı programlarını daha çok okunur ve izlenir yapıyor tabii.
Vaktiyle “kaçış edebiyatı” olarak tanımlanan türlerden biri polisiye. Oysa bugün her zamankinden daha çok beslendiği politik-sosyoekonomik damar itibariyle kaçıştan çok sorgulama amacına hizmet ediyor. Ne dersin bununla ilgili?
Zamanında “kaçış edebiyatı” olarak tanımlanmasının en büyük nedeni bir dönem edebi anlamda tatmin edici olmayan popüleritesi yüksek romanlar basılmasıydı. Bazı edebiyat eleştirmenleri de bu durumu fırsat bilip polisiyeyi yerden yere vurmuştur tabii. Ancak uzun yıllardır nitelikli ve edebi değeri yüksek polisiye romanlar basılıyor ve okurun beğenisine sunuluyor. Bir polisiye roman, yazıldığı ülkenin politik ve sosyoekonomik durumundan beslenerek birçok şeye hizmet eder. Örneğin toplumsal çürümeyi, bireysel şiddet dürtülerini okurun gözleri önüne serer. Okur hem kendini, hem toplumsal yapıyı sorgulamaya başlar.
Kişisel bir soru sormak isterim: Erol Üyepazarcı’nın “Korkmayınız Mister Sherlock Holmes”unun yeni baskısı ne zaman yapılacak?
Çok yakında, genişletilmiş olarak basacağız.
Oğlak Yayınları’nın yakın vadedeki sürprizlerinden bir demet öğrenme şansımız varsa mutlu oluruz. 🙂 Veya eklemek istediklerinizi de burada alabiliriz. Çok teşekkürler…
Adı üzerinde “sürpriz”, ama şunu söyleyebilirim ki bomba gibi yeni kitaplarla yolumuza devam ediyoruz.
Bu yazının dahil olduğu dosya paralelinde, KalemKahveKlavye ve Yazım Kılavuzu işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” konulu söyleşinin videosunu şimdi izleyebilirsiniz.