Serdar Uslu’dan Çarpıcı Bir İlk Roman – Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri
Kötülük dünyanın bir yerinde altımızı oymaya devam ediyor.
Serdar Uslu ilk kitabı Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri’nde bizleri eğlenceli ve güçlü bir edebi dil ile karşılıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Hitler’i ve onun temsil ettiği kötülüğü yendiğine ve bitirdiğine inanan insanlığın yeni bir hayat kurmaya çalıştığı yıllarda, İnönü Türkiye’sinde sıradan bir memurun tuhaf bir zarf almasının ardından yaşananları göreceğiz bu kitapta.
Monoton bir hayata sahip olan Ali Ulvi’nin hayatı aldığı zarftan sonra ise eskisi gibi olmayacaktır. Hitler’in adamları olan bir grup bu zarfın peşindedir. Bu grup içinde parola yazan zarfa ve dolasıyla Ali Ulvi’ye ulaşınca Ali Ulvi’yi de planlarına dahil ederler: Hitler yaşamaktadır ve kötülüğü bu sefer yerin altından yayacaktır. Yermük’ten Trafalgar’a kadar dünyanın altında tüneller kazılmaktadır ve Ali Ulvi’ye de görevler verilmiştir.
Ali Ulvi başına gelen bu durumu çevresine ve ilgili mercilere ne kadar anlatsa da ona kimse inanmamaktadır. Ali Ulvi ne yapacağını bilemez, hayal ve gerçeklik arasında kaybolmuştur. Kötülük dünyaya yeniden hâkim olmak üzeredir. Yaşadıklarının gerçekliğinden şüphe ederken gerçek olma ihtimalini de göz ardı edemez. Kötülüğü durdurmak ve insanlara yaşananları anlatmak için çalışmaya başlar…
Kara komedi ve büyülü gerçeklikten beslenen, dönemin siyasi iklimini yansıtan diyaloglar içeren, mitolojik ve felsefi imgelerle bezenmiş kurgusuyla eğlenceli bir novella olan Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri okuru farklı bir dünyaya götürüyor. Kötülüğe felsefi bir bakış ile nasıl bakılabileceğinin ipuçlarını veriyor.
Serdar Uslu güçlü anlatımı ve orijinal kurgusu ile adından sonraki yıllarda fazlaca bahsettirecek önemli bir kalem.
Kitaptan
“Yalnızlığımı düşündüm! Çaresizliğim, ruhumun en derin yerine ilişti.
Allahım, Umutsuzları ne budalaca fikirlere muhtaç ediyorsun!”
“Küçük olaylar küçük müdahalelerle yönlendirilebilirler belki ama büyük olaylar daima kendi yollarını izlerler; ne önceden kestirmek elde olur onları ne de bir kez patlak verdiler mi hayra ya da şerre sevk etmek…”
“Karanlığın sonu yoktur dostlarım, karanlığın sonu yoktur. İnsan, dipsiz çukurların tadını bir kere almayagörsün, yeryüzünün bütün iyilikleri kalbine dolsa da iyice derinlere gömülmek sevdasından alıkoyamaz onu. Dünya dönüp duruyormuş; geceler gündüzleri kovalıyor, mevsimler birbiri üstüne devriliyormuş, ne çare! Meçhul yazgısı insanı derinlere çağırıyor.”