Kahvenin önünde oturan gençlerden biri saatine baktı ve geri sayıma başladı. “10… 9… 8…” Herkes geri sayıma ortak olmuşken Harun neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Harun, mahallenin yenilerinden sayılırdı ve olup bitene dair en ufak bir fikri yoktu. Dünyayı yok etmek isteyen kötü adamların, dünyalılara son bir şans vermek için geri sayımı olan bomba koyduğu filmler geldi aklına. “Son saniyede biri çıkıp kırmızı kabloyu kesecek herhalde” diye düşüncelere daldığı sırada arkadaşlarının sesinin yükseldiğini fark etti. “3… 2… 1…” Tam o anda köşede Kadir amca göründü. Ağır adımlarla onlara doğru yürüyor, gençlere gülümsüyordu. “İyi günler delikanlılar” dedi ve cevap dahi beklemeden yoluna devam etti. Gençler de selamına karşılık vermişti ama Kadir amcanın kulaklarının duyup duymadığından emin değillerdi.
Harun, sorgulayan gözlerle arkadaşlarına döndüğünde içlerinden biri açıklama yapma ihtiyacı hissetti. “Kadir amca… Yani en azından biz öyle zannediyoruz. Her seferinde farklı bir isim söylüyor, hafızası pek yerinde değil fakat şu ana dek en çok kullandığı isim bu. Bakma böyle dinç göründüğüne 90’dan fazladır yaşı. Semtin en eskilerinden ama pek tanıyan yokmuş 15 yıl önceye kadar. Evden işe, işten eve yaşayan, emekliliğinde de evden hiç çıkmayan biriymiş.” Harun’un ilgisi bir anda arttı “Ne olmuş 15 yıl önce?” diye sordu. “Eşini kaybetmiş. Cenazenin hemen ertesi günü hayatı değişmiş adamın. O güne dek hiç görünmeyen adam, her sabah çıkmaya başlamış.” Harun anlamaya çalışıyordu. “Peki geri sayım?” “Her sabah çıkmaya başlamış derken abartmıyordum. Aynı saatte evden çıkmış, aynı sokakta yürümüş, aynı kahvenin önünden geçmiş, aynı bakkala gitmiş, aynı yerde çay içmiş, aynı hayvanlara yemek götürmüş… Hepsini, her gün aynı saatte yapmış.” “Yapmış” diye anlatılmaz diye atladı yanlarındaki gençlerden biri. “Yapıyor diyeceksin. Biz de olaya dahiliz ve şahidiz. Hâlâ sürdüğüne göre şimdiki zaman kipi kullanmalısın.”
Gramer tartışmaları sürerken “Tamam da neden?” diye ortaya bir soru attı Harun. Bir sessizlik oluştu, sessizliği bölen yine Harun oldu. “Neden yapıyor bunları?” diye tekrarladı sorusunu. Hiçbiri daha önce bunun üzerine kafa yormamıştı. “Yaşlı işte başka n’apacak ki?” diye atıldı içlerinden biri. “Yaşlanan insanlar sıkılır. Kimi çiçek sular, kimi arabaların sileceklerini kaldırır, kimi çocukların topuna karışır, kimi de çıkar yürür. Zaman geçiriyorlar işte.” Bu cevap her ne kadar mantıklı gelse de Harun’u tatmin etmemişti. Zaten sıkıldığı bir dönemdi ve kendini meşgul edecek bir soru bulmuştu nihayet. Kadir amcanın neden her gün aynı saatte, aynı şeyleri 15 yıldır yaptığını bulacaktı. Bunu neden yapacağına dair fikri yoktu ama yapacak başka bir işi de yoktu. “Belki Kadir amcanın da yapacak başka bir işi yok, o yüzden yapıyor.” diye düşünse bile yola çıkmıştı bir kere.
Harun’un önceliği, Kadir amcanın ritüelini öğrenmek üzerineydi. Sabah erkenden hazırlandı ve evinin önünde beklemeye başladı. Saat tam yedi olduğunda da Kadir amca göründü kapıda. Ağır ağır indi merdivenlerden ve sokağın sağından sağından yürüdü. Kadir amcanın ilk durağı mahallenin bakkalıydı. Girip gazetesini alıp çıkması 1 dakika bile sürmemişti. Gazetesini kolunun altına koydu ve yoluna devam etti. Kahvenin önünden geçti, gençlere selam verdi. Biraz ilerdeki kasap dükkanına girdi ve yine 1 dakika gibi bir sürede çıktı. Sahile yaklaşmışken bir sokağa girdi, hayvanların yanına gitti ve kasaptan aldıklarını onlara verdi. Biraz seyredip yoluna devam etti. Sahile doğru iniyordu. İnerken de girmediği dükkanların hepsine baş selamı veriyordu. Çoğu dükkân sahibi durumun normalliğini kanıksamış bir şekilde selama karşılık verip işine devam ediyordu. Son durağı ise sahil oldu. Çay ocağı olmakla çay bahçesi olmak arasında kararsız kalmış bir yere girdi ve denizi gören bir sandalyeye oturdu. Sipariş vermesine bile gerek kalmadan çayı geldi. Biraz denizi seyreden Kadir amca, aldığı gazeteyi hiç okumadan masada bıraktı. Bir taksiye bindi ve evine döndü. Tüm bunlar olup bittiği sırada saat yeni dokuz olmuştu. Harun, anlamaya çalışıyordu. “Gezmek için çıkıyorsa neden taksiyle geri dönüyor ki?” sorusu kafasını kurcalamaya başlamıştı şimdi de.
Harun, her gün Kadir amcayı takip etmeye devam etti. Her gün, aynı saatlerde, aynı şeyler oluyordu. Ritüelin dışına çıkmıyordu asla Kadir amca. Evet bunu bütün yaşlılar yapıyordu ama asıl soru neden her gün aynı şeyleri yaptıklarıydı. Harun, mahalle sakinlerine sorup cevap aramaya başladı. Genel kanı, yapacak işi olmamasıydı. Birisi “Doktoru her sabah yürümesini söylemiş. Egzersiz olarak yani.” diye cevap verdi. “Yalnız adam, sabahları çıkıp iki insan yüzü görmek istiyor.” diyen oldu. “Rahmetli eşi denizi çok severdi. Deniz kenarına gidip onla hasret gideriyor.” diyen romantikler bile çıktı. Herkes görüyordu ama kimse bilmiyordu. Harun, kendince araştırmasına devam etme kararı aldı.
Gel zaman git zaman, bu ritüel Harun’un hoşuna gitmeye başlamıştı. Artık o da her sabah Kadir amcayla aynı şeyleri yapıyordu, onu takip ederken. Bazen geç uyanıyordu ve saate bakıp, Kadir amcanın o sırada nerede olduğunu bilerek yoluna oradan başlıyordu. Harun, neyin peşinde olduğunu unutmuş, keyifle eşlik etmeye başlamıştı Kadir amcaya. Gidip tanışmamıştı hâlâ, pek hoşsohbet birine benzemiyordu Kadir amca ama uzaktan uzağa arkadaşlık ediyordu Harun.
Harun, bir sabah uyandığında saatin sekiz buçuğa gelmek üzere olduğunu gördü. Bugün çok geç kalmıştı ve Kadir amcayı yakalamak için tek şansı sahildi. Hızlıca hazırlanıp sahile indiğinde Kadir amcanın orada olmadığını gördü. Geç kaldığını düşündü ancak ardından çay ocağının kapalı olduğunu fark etti. Kadir amcanın ritüelinin bozulmasına neden olduğu için çaycıya çok kızdı hatta içinden. Geri dönüş yoluna koyuldu, alıştığı ritüelini tersten de olsa yapacaktı en azından. İlk istikâmet, Kadir amcanın her gün beslediği sokak hayvanları oldu ama onlar da yerinde yoktu. Yürümeye devam etti.
Sokak üzerindeki bütün dükkanlar kapalıydı. Kahvede kimse yoktu. Kasap neyse de bakkal dahi açmamıştı bugün dükkanını. Mahalle bakkalının açılmamış olması kadar önemli bir kara haber istihbaratı olamaz insanlar için. Bir şeylerin ters gittiğini düşünerek yürümeye devam etti Harun. Kadir amcanın evinin önüne geldiğinde ise her şeyin sebebi ortaya çıkmıştı. Bir süre, uzaktan evin önündeki kalabalığı seyretti sonrasında da içerden çıkan cenazeyi gördü.
Tanımadığı bir insanın ölümüne üzülürken bulmuştu kendini Harun kalabalığın içine girerken. Herkesin yüzünde aynı donuk ifade vardı. Kendi aralarında konuşan insanlara kulak kabarttı. “Kim haber verdi sana?” sorusunu soruyordu neredeyse herkes birbirine. “Bana kim haber verdi?” diye düşündü Harun sonra da apartmanın kapısında bekleyen kedileri, köpekleri gördü. “Peki bu hayvanlara kim haber verdi?” Oysa, kimse kimseye haber vermemişti. O an, aylardır aradığı sorunun cevabını buldu Harun.
Yaşlı ve yalnız insanlar neden her gün aynı şeyleri yapar bilir misiniz? Çünkü o kadar yalnızlardır ki, öldüklerinde yalnız kalmak istemezler. Öldüklerinde, çürümeden önce bulunmak isterler. Öldüklerinde, birilerinin bundan haberdar olmalarını isterler. O saatte, oradan geçmediklerinde birinin merak etmesini ve gelip bakmasını isterler. Yoklukları hissedilsin diye, varlıklarını her gün kanıtlamak isterler.
Görsel: J. Coates