Müzik – mekân algısı genelde akustik bilimiyle alâkalı bir düşünce yaratsa bile sanırım 30-40 yıldır müziğin sunum ve aktarım şeklinde görsel olarak da etkili olan en önemli unsurlardan oldu. Özellikle video klip destekli müzik sunumlarının, dinleyici üzerindeki tüm algılarını iyi veya kötü yönde değiştirdi diyebiliriz.
Müzikte görsel amaçlı video kliplerin mekân kullanımı her ne kadar müziği, şarkıları daha güçlü hale getirmek, kulakta – bilinçte daha fazla kalıcı olmak adına yapılmış olsa da bazen çok güçlü eserleri, armonizasyonu ve şiiri arka planda bırakmak gibi olumsuz bir rol çalıcılık görevine de dönüşebiliyor.
Eğitimde kazanımın daha kalıcı olması adına anlatımın görsellerle, seslerle, videolarla desteklendiği ve bunun anlamada ne kadar etkili olduğu bilinir. Bu yöntem, her sunum ve anlatım için geçerli olmayabilir ama müzik gibi etkili bir sanat alanında bu anlatımlar, seviyesinde sunulmazsa, anlatımın önüne geçmesi, dikkat dağıtması, kazanımdan uzaklaşılması gibi sonuçlar da doğurabilir. Müzik, disiplin olarak canlıların duyum algısına yönelik çalışır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi duyum algısının önüne geçilmesi ve yok sayılması konusunda derinlemesine analize gidersek, müzikte yozlaşma, iyi-kötü müzik, beste- güfte uyumsuzluğu, kısır armoni döngüleri, magazin, kötü sesler, daha kötü sesler, gürültü, vs. kadar yazmamız ve uzun uzun anlatmamız gerekebilir.
Bu yazılanlardan sonra video ve görsellerle desteklenmiş kliplerin kötü olduğu sonucu da çıkartılmamalıdır. Sadece dünyada ve ülkemizde özellikle 20 yıldır dengesi sağlanamamış, müziğin önüne geçmiş, kişiler, renkler, kıyafetler, mekânlar, danslar ve temalar var diyebiliriz. Diğer taraftan da iyi müziklerin, iyi şarkıların taşıyıcısı olmuş kentler, sokaklar, insanlar ve aktarılması istenen tüm hallerin izlendiği imajlar ve klipler görmekteyiz.
Müzik klipleri çoğunlukla şarkıların şiirine, armonisine ve amacına hizmet eder. Bazen de bunun tam tersi olarak klip unsurlarının şarkı bütünlüğüne hareket ve algı kattığını görebiliriz. Bazı eserlerde cümleler öyle keskindir ki oraya bir karanlıktan fazlası çok gelir. Video kliplerde çoğu zaman ritime dayalı bir hareket ve senkronizasyon oluşturulur. Ama az önce de bahsettiğim gibi klip içeriğinin ve mekâna dayalı hareket oluşturmak da fazlaca karşımıza çıkıyor.
Müziğin aktarımına bazen öyle kusursuz hizmet eden mekân ve alanlar oluyor ki bu mabetlerden geçmeden, eserlerde bitmemişlik hissi oluşabiliyor.
Özellikle müzik tarihimizin bazı dönemlerinde süreklilik kazanmış, fon olmaktan, mekânsal çerçeveden uzak adeta doğal bir platoya dönüşmüş yerler de yok değil. Özellikle bir dönemin müzik görselliği adına bu doğal sahnelerin en önemlisi İstanbul ve İstiklâl Caddesi diyebiliriz. Video klipler, konserler, canlı reklam kayıtları gibi etkinliklerin tümü bu anlatılanlara en güzel örnek sanırım. Aslında konunun daha detaylı gözlemi ve anlatımı için buradan sonrasında küçük bir kalem değişikliği yapıp, bu anlatının ana fikrini ortaya koyan arkadaşım ve meslektaşıma bırakmak istiyorum.
– Özgür ATMACA · ozatmaca@hotmail.com –
İstanbul Beyoğlu’nun ana damarı İstiklâl Caddesi’ne baktığımız zaman aslında caddeyi cadde yapan olgunun kalabalık ve kalabalık içerisinde ritimli akışlar olduğu rahatlıkla düşünülebilir. Kalabalıktaki her bir kişi caddedeki tanımsızlığın parçasıdırlar ve düşünüldüğü zaman oradaki kalabalık temsilinin parçası olmak üzere orada bulunmaktadır. Yakınlaşmaların bağımsızlığı ve kopmalarını sağlayan bu kent parçası yürünerek adeta yeniden üretilen bir mekânsal zemin yaratır. İnsanların birbirine eklendiği gibi yapılar da İstiklâl üzerinde sıralı, katmanlı şekilde birbiri üzerine eklenir ve kartpostallarda, reklamlarda gördüğümüz o dar kesitli nesneyi oluşturur.
İstanbul’un turistik simgesi denildiğinde belirgin bir görsel olan İstiklâl Caddesi ve kırmızı tramvay aslında bir uzun bir koridor caddede yürüyüşün ve ritmin habercisidir. Caddede gürültü ve tramvayın çın çınlarıyla yaşar.
Bu durum caddede akışın devamlılığı tekrarlı imgeleri yaratır. Caddenin verdiği bu ses ve görüntü edinimi müzik ve video klipleri de etkilemiştir. Ancak bakılan müzik klipleri ve şarkılardaki edinimden 2002’li yıllardan sonra bazı kapanmalar yaşandığı düşünülebilir.
Yürümek
Caddede tramvayla ilerlemek veya yürüyüş yapmak bize caddedeki yapıları, insanları fragman fragman okuma olanağı sunar. Bu ağır çekimli okumanın 1985 yılından sonra caddenin yayalaştırılması ile beraber başladığı varsayılabilir. Bu bir müzik parçası klibinde kullanıldığında (pan tekniği) A noktasından B noktasına doğru sürekli yürümek bir akışı ve ritmi açar. Bir video klipte yürüyüşün tercih edilmesi parça akışında estetik olarak tamamlayıcı bir algı yaratır.
Orhan Atasoy’un MTV’de ilk kez gösterilen Türk klibi olarak geçen 1993 tarihli Gemiler şarkısında yürüyüş ve gerçekliğin düz yolda ortaya çıkmasının hikâyesidir. Yürüyüşü yapan kişi şarkının ritmi gibi ağır aksak hareket eder.
Mirkelam’ın 1995 yılında yayınlanan Her Gece klibinde muhtemelen İstanbul’un ücra bir semtinde hareketini takip etmemiz de buna örnek olabilir. Şarkıda geri vokallerle ritminin arttığı noktada Mirkelam koşmaya başlar ve müzik daha sonra görüntüye bateristin girmesiyle “kendi” görünümünü kazanır. Yine 1995 yılında bir yürüyüş ritim örneği olarak Candan Erçetin’in Hangi Aşk Adil ki? klibi örnektir. Bu sefer seçilen yer, yürüyüşün zorunlu olduğu bir kent parçası olan Beyoğlu- İstiklâl Caddesi’dir. Şarkı boyunca hemen hemen aynı ritimde yürüyen Candan Erçetin, orada varolan kalabalıkla beraberdir. Genelde sabit bir hızla yürüyen Erçetin şarkıda ritim değişikliklerini el-kol hareketiyle ifade eder.
İstiklâl Caddesi, İstanbul ve Şarkılar…
Kentin çok uzun zaman önce su dağıtım noktası olarak bilinen ve adını bundan alan Taksim, aynı zamanda kalabalığın istiflendiği bir noktaya dönüşmüştür. İstiklâl Caddesi’nin ve Beyoğlu sadece müzik – video klibiyle değil şarkı sözü anlamında da bir temsiliyet kazandığını söylemek mümkündür. Sözlü anlatı olarak yansıyan, temsiliyet, yerle ilgili ritüelleri yansıtır.
“Beyoğlu’nda gezersin, gözlerini süzersin” ile yere dair romantik bir bakış açısına sahip olabiliyor. Bu biraz yukarıda bahsedilen kartpostal ile sembolleştirilen kültürün karşılığı oluyor.
“ Beyoğlu’nda gezersin
Gözlerini süzersin
Sevdiceğim Yavrucağım
Niçin niçin beni üzersin ”
…
1989 yılında çıkan Sezen Aksu’nun İstanbul Hatırası şarkısında ise ritüeller şimdilerde kapalı olan Markiz Pastanesi üzerinden ele alınır. Şarkı yavaş tempoda ilerlemesine rağmen mimari anlamda İstanbul’un ritminde zamanın kaybını anlamak mümkündür. Video klipte bununla zıt kontrastta olacak şekilde zaman durdurulmak istenmiş ve eski dönem kıyafetli figüranlar donuk bir halde dekor oluşturmuştur. Ancak klip Markiz’in önünde değildir. Üzerinde başka bir dilde tiyatro ve sinema dekoru bulunan bir yerdir burası. Ancak klipteki niyet eski zamanları yeniden şarkıda belirtilen “ sepya “ tonunda sunmak. İstanbul Hatırası’nı muhtemelen Rum göçmenlerin gözünden sunmaktadır. Çünkü şarkının sözlerinde “Belki Beti, belki Pola” kısmından anlaşılacağı üzere şahıs isimleri bulunmaktadır. Dekorlar yabancıdır. Geçmişte yaşayan bir İstanbul’a özlem hissettirilmeye çalışılmıştır. Bu anlamda klibin ekfrasisçi bir çözümleme içerdiği düşünülebilir. Anlaşılan İstanbul başka biçimde karşılık bulmaya çalışmıştır.
2002 yılına hızlı bir sıçrama yaptığımızda Vega’nın Bihaber şarkısı ve video klibi karşımıza çıkıyor. Şarkı İstiklâl Caddesin’den kesik kesik görüntüler aynı zamanda yer yer stop motion görüntülerle örüntülenmiştir. Klipte görüntüler filtrelenmiştir. İlk bakışta İstiklâl Caddesi’nde olduğumuzu anlamak zordur. Şarkıda Beyoğlu’nda yürüyüş, kliple parçalanmış bir şekilde temsil bulmuştur.
Yine bir başka Rock grubu olan Kargo’nun 1993 yılında çıkartmış olduğu Yanımda Sen Olmayınca şarkısına 2000 yılında çekmiş olduğu klip, İstiklâl Caddesi’nden kesilip birleştirilmiş görüntülerden oluşmaktadır. Klipte turistik imge olan kırmızı tramvay ve İstiklâl Caddesi ikilisi görünür. Caddede bulunan insanlar gece grubun çaldığı yerde toplanır. Şarkıda muhtemel bir eski sevgili olmadan, yalnız dolaşmanın güzelliğini İstiklâl Caddesi üzerinden okumak mümkündür. Çünkü İstiklâl Caddesi bir arada kocaman bir kalabalıkta birbirini tanımayan ve akışa katılan ritimli bireyler bütünüdür. İstiklâl Caddesine şarkı perspektifinden baktığımızda durum bir tekillik övgüsüdür.
Pamela’nın 2004 yılında çıkartmış olduğu Şehir Rehberi albümünden İstanbul şarkısına çektiği video klipte ise İstanbul sadece belli belirsiz gece görüntüleri ile yer almaktadır.
“İstanbul seni hapsetmiş,
Eski bir bandı kaydetmiş
İstanbul seni kaybetmiş,
İlaçlayıp berbat etmiş.”
şarkı sözlerini oluşturan bir kısımdır. Şarkının adı İstanbul’dur ancak İstanbul’a dair bir iz okuyamayız. Görsel olarak geceyle saklanmış ve diğer şehirlere benzemiştir. Şarkıda da vurgulanan bir yitme olduğunu söylemek mümkün.
2006 yılında Pinhani grubunun İstanbul şarkısına çekmiş olduğu klip ise çoğunlukla tanımsız ve terk edilmiş bir alanda geçmektedir. Yine de İstanbul’dan parça olarak İstiklâl Caddesi ve Taksim Meydanı seçilmiştir. Yer yer tarihi Yarımada’dan fragmanlar görürüz. Ancak görüntüler arası zaman uzundur. Daha çok terk edilmiş yerden grubun performansını izleriz.
Sözleri tıpkı Kargo’nun klibindeki gibi bu sefer direkt İstanbul üzerinden okumak mümkündür.
“ İstanbul’da kimim var?
Kimin için bu toz duman?
İstanbul’da neyim var ?
Ne kaldı ki kalabalıktan?”
Şeklinde ilerler. Burada İstanbul’da hâlihazırda var olan genel kalabalık, klipte İstiklâl Caddesine endekslenmiştir. İstiklâl Caddesi yine kaybolma ve kimsenin herhangi bir olgu bırakmamasının yeridir.
Ne Çıkardım?
Öncelikle müzikal arşiv önemli. Tam anlamıyla bakamadım fakat 2000 sonrası sözlü ve görsel olarak İstanbul’a yaklaşım gösteren tema kendi taktığım adla “ Zalim İstanbul”dur. Bundan dolayı çekimler ve şarkı sözleri farklı yönlerden dezenformasyona uğradığını düşündürüyor. 2001 yılında video klibe çekilemeyen Yavuz Çetin şarkısı olan İstanbul’a ait sözleriyle bu duruma yaklaşmaya çalışır.
“Uzak kalmayı denedi senden olmadı,
Eksik olan bir şeyler var hep yokluğunda
Cihangir sokakları huzursuz insanlar
Artık hiç atmayan bu kalbim
İstanbul’a ait olmuş İstanbul’a ait olmuş
Dışarıda vahşi bir dünya evler huzursuz
Arkadaşlar hep sıkıntılı dostluklar donmuş
Yaşayan bir şey var burada hala
Bir bütünün parçaları olmuşuz
Biz artık gülmeyen insanlar
İstanbul’a ait olduk İstanbul’a ait olmuş
İnsanlar insanlar insanlar her yerdeler
Sevgiden hiç eser kalmamış kalplerinde
Ama yaşayan bir şey var burada halâ
Bir parça aşk kaldı mı dersin
Biz artık sevmeyen insanlar
İstanbul’a ait olduk”
Kliplerde daha uzun tutulan yaygın İstanbul temsillerinin (bu genelde Tarihi Yarımada, Beyoğlu ve Kız Kulesi olarak düşünülebilir.) Beyoğlu ve İstiklâl Caddesi üzerinden bakıldığında, nihayetinde içi boşalıyor ve daha kesik manipüle edilmiş şekilde sunuluyor. Müzik türü olarak daha çok Türkçe Rock üzerinden ilerlemesi de kopmalar için bir ipucu olabilir.
Merve EFLATUN · merveflatun@gmail.com
Anlatıda adı geçen bazı şarkılar veya klipler;
1-) FLÖRT- BEYOĞLU- 2001
2-) ŞEBNEM FERAH – İSTİKLÂL CADDESİ KADAR – 2009
3-) BEYOĞLU’NDA GEZERSİN –
4-) NAZAN ÖNCEL – BEYOĞLU – 2003
5-) MEHMET GÜRELİ BEYOĞLU – 1998
6-) VEGA – BİHABER – 2002
7-) MİRKELAM – HER GECE – 1995
😎 ORHAN ATASOY – GEMİLER – 1993
9-) CANDAN ERÇETİN – HANGİ AŞK ADİL Kİ – 1995
10-) YAVUZ ÇETİN – İSTANBUL’A AİT – 2001
11-) PAMELA SPENCE – İSTANBUL – 2004
12-) KENAN DOĞULU – ÇAKKIDI – 2006