theme-sticky-logo-alt
img-alt
img-alt

Masonik Edebiyat veya Zanoni: Bir Gül-Haç Hikâyesi

22 Eylül 2020
1778 Okunma

Amerikalı edebiyat eleştirmeni Harold Bloom, ünlü Batı Kanonu kitabında, İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’i bir tür güneş tanrı gibi, Batı edebiyatının en tepesine koyar. Fakat ilginçtir; bu edebi baş tanrının gerçek kimliği konusunda yüzyıllardır süren bir tartışma vardır. Daha açık konuşursak: William Shakespeare’in kim olduğu çok da belli değildir. Fakat bu tartışmada en güçlü, çarpıcı ve “ezoterik” argümanlar sunan taraf Bacon’cılar gibi görünmektedir.

Martin Pares, Shakespeare-Bacon bağlantısı üzerine çalışmış yazarlardan biri. Pares, 1964 tarihli The Knights of Helmet (Miğfer Şövalyeleri) kitabında, ünlü İngiliz yazarın ismini şöyle deşifre ediyor: İngiliz dilinde William, Almanca Wilhelm’den geliyor. Helm/helmet (miğfer) kökünden türeyen bu isim “miğferli” demek. Yine İngilizce “sallamak, çalkalamak” anlamına gelen shake ve “mızrak” anlamına gelen spear sözcüklerinden oluşan Shake-spear veya Spear-shaker da kabaca “Mızrak Sallayıcı” demek. Sonuç: William Shakespeare, Miğferli Mızrak Sallayıcı!(1)

Yine Shakespeare-Bacon ekolünden Alfred Dodd, The Martyrdom of Francis Bacon (Şehit Francis Bacon) adlı kitabında, bu spear-shaker şifresinin Antik Yunan’daki izini sürüyor. Dodd’a göre Yunan mitolojisinde “miğfer ve mızrakla” tasvir edilen bir tanrıça var: Pallas Athena! Akıl, sanat ve savaş tanrıçası olan Pallas Athena, duvarcıların, demircilerin, çiftçilerin, heykeltıraşların, gemicilerin koruyucusu. Sağ elinde tuttuğu mızrak, bilgiyi, yine sağ ayağının dibinde görünen zehirli yılan da cehaleti temsil ediyor. Athena mızrağını cehalet ve tembellik canavarına karşı sallıyor. Dodd’a göre, günün ilk ışıkları Yunan tapınaklarındaki Athena heykellerine vurduğunda halk: “Athena yine mızrağını sallıyor!” diyordu, “Athena is shaking her spear again.”(2)

Alfred Dodd, tıpkı masonik düşünür Manly P. Hall, W.H.C. Wigston veya Ignatius Donnelly gibi Shakespeare mahlasının, bir Gülhaç inisiyesi olan İngiliz düşünür, bilim insanı ve politikacı Francis Bacon’ın maskesi olduğunu düşünenlerden. Dodd’a göre Bacon, Miğfer Şövalyeleri adında gizli bir edebiyat topluluğu kurmuştu. Dodd, İngiliz Rönesansı’yla ilişkilendirdiği Miğfer Şövalyeleri’ne yer yer “Gülhaç Edebiyat Topluluğu” da diyor. Çeviriler yapan, oyunlar yazan, yeni kelimeler türeten, kısaca halk aydınlanması için “cehalet canavarına karşı mızrak sallayan” bu topluluğun kurucu babası, Shakespeare takma adlı Francis Bacon’dı.

Bu sır perdesinin, takma adların veya edebi-ezoterik saklambacın ardında, dönemin dini, siyasi görüş veya çekişmeleri yahut ezoterik tarikatların kendilerini koruma refleksleri aranmalıdır. Örneğin, “İngiliz Gülhaçlarının Patronu” lakaplı ve Zanoni: Bir Gülhaç Hikâyesi (Zanoni: A Rosicrucian Tale) romanının yazarı Edward Bulwer-Lytton, romanda, Gülhaç inisiyesi olan Mejnour’un ağzından şunları söylüyor:

“‘Çok eski zamanlarında,’ dedi Mejnour, gülümseyerek, ‘cemiyetimiz hakikatleri muhafaza etmek için insanlara sık sık yanıltıcı bazı bilgiler sunmaya mecburdu.’”(3)

     ***

İlk yayın tarihi 1842 olan Zanoni, bundan yaklaşık yüz seksen sene sonra, Mavi Kalem Yayınları tarafından, Faruk Gültekin’in “detaylarda obsesif” diyebileceğimiz titiz çevirisiyle dilimize kazandırıldı.

Aristokrat bir aileden gelen Edward George Lytton (1803-1873)  zamanının parlak bir siyaset adamı ve “çok-satan” yazarlarındandı. Başlıca eserleri arasında ünlü tarihsel romanı Pompei’nin Son Günleri, bilimkurgu türünde yazdığı Vril: Gelecek Irk, okült fantastik yazına örnek The Strange Story, Zanoni ve diğer türlerde kaleme aldığı Godolphin, The Last of the Barons, The Parisians sayılabilir. Ayrıca Lytton’ın Rienzi, The Last of the Tribunes romanı, ünlü Alman besteci Richard Wagner tarafından operaya da uyarlandı.

Lytton’ın kardeşi Henry Bulwer-Lytton, Abdülmecit döneminde İngiltere’nin Osmanlı sefiriydi. Deyiş yerindeyse Henry, Osmanlı Devleti’nin boğazına geçirilen kapitülasyon ilmiğini daha da sıkan ve çöküşü hızlandıran meşhur Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nı hazırlayan ve imzalayan taraflardan biriydi. Ayrıca Henry, 1861 yılında İstanbul Büyükdere’de Bulwer Mason Locası’nı kurmuş ve büyük üstatlığını yapmıştı.(4)

Lytton’ların İstanbul serüveni bunlarla sınırlı değil: Büyükelçi Henry Bulwer-Lytton, 1859 yılında padişahın izniyle Yassıada’yı satın almış, buraya gotik stilde iki malikâne inşa etmişti.(5) Bunlardan bir tanesi Aziz Ignatius Manastırı’nın kalıntıları üzerine yapılan Bulwer Şatosu’ydu. Halk arasında sefir hazretlerinin adada çılgın partiler düzenlediği konuşuluyor, hatta İngiltere’nin Dersaadet’i işgal etmeye hazırlandığı ve işgal sırasında Yassıada’nın bir üs olarak kullanılacağı dedikodusu bile yayılıyordu. Lord Lytton bir süre sonra hemen hemen tüm servetini tüketmiş ve adayı satılığa çıkartmak zorunda kalmıştı. 27 Mayıs döneminde Başbakan Adnan Menderes’in de hapis yattığı Bulwer Şatosu’ndan geriye bugün artık pek bir şey kaldığı söylenemez…

Lytton’ın Vril ve Zanoni’si, Helena Petrovna Blavatsky gibi kanaat önderleri başta olmak üzere, on dokuz ve yirminci yüzyıl okült ve teozofi akımlarının şekillenmesinde büyük rol oynamıştı. Meraklısı bilecektir: Madam Blavatsky; El Morya, Koot Hoomi ve Djwhal Khul gibi, dünyanın evriminden sorumlu, Yükselmiş Üstatlar ya da Mahatmalar dediği birtakım varlıklarla irtibatta olduğunu iddia ediyordu. Blavatsky’ye göre yeryüzündeki ikametgâhları Himalayalar olan bu Venüslü üstatlar, Lord Lytton’ın romanlarında hakikate en uygun halleriyle tasvir ediliyorlardı. Lytton gibi aristokrat bir aileden gelen Blavatsky’nin akrabaları arasında birçok yüksek dereceli mason ve Gülhaç inisiyesi vardı. Ayrıca Madam Blavatsky’nin annesi Helena Andreevna Hahn, Lytton’ın romanlarını ilk kez Rusça’ya çeviren kişiydi.

Lytton’ın, 1871’de yayımlanan Vril: Gelecek Irkın Gücü romanı sadece Blavatsky gibi dönemin spiritüel kanaat önderlerini değil, Nazi okült ırkçılığının fikir mimarlarından Thule-Gesellschaft gibi örgütleri de etkilemişti.

Romanda Nuh Tufanı’ndan sonra yeraltında yaşamaya başlayan ve Vril adı verilen elektro-spiritüel güçlere sahip bir uygarlık anlatılıyordu. Vrilyalılar kanatlı, meleksi varlıklar olarak tasvir edilirler. Ülkede anaerkil düzen hâkimdir, kadınlar, fiziksel ve zihinsel olarak erkeklerden daha üstündür. Siyasi otorite de kadınların elindedir. Star Wars filmlerindeki Güç temasının da bir anlamda bu romandan geldiği söylenebilir. Vrilyalılar, sahip oldukları bu elektro-spiritüel güçleri, bir usta aracılığıyla kontrol etmeyi öğrenirler. Güç gibi Vril de yapıcı ve yıkıcı amaçlar için kullanılabilir.(6) Madam Blavatsky, Lytton’ın Vril dediği, bir yanıyla da Budizmdeki Chi’yi andıran bu elektro-ruhsal güce “Fohat” diyor ve Lytton’la benzer açıklamalar getiriyordu.

Vrilya’da da tıpkı Francis Bacon’ın Yeni Atlantis’inde bahsi geçen veya efsanevi Rahip Jean Krallığı’nda olduğu iddia edilen otomatlar ve uçan araçlar vardır.

Nazi ideolojisi ve Ariosofi (Ariosofi: Aryancılık+Teozofi) Aryan ırkının okült kökenini kurgularken Lord Lytton’ın bu romanlarından da faydalanıyordu. Ezoterizm araştırmacısı Nicholas Goodrick-Clarke, Nazizmin Gizli Kökenleri: Gizli Aryan Kültleri ve Nazi İdeolojisi Üzerindeki Etkileri kitabında bu konuyu şöyle vurguluyor: “Liljegren’in karşılaştırmalı metin incelemelerinde yadsınamaz ölçüde ortaya koyduğu gibi, erken dönem teozofisinin özellikle İngiliz okült kurgularından esinlenmesi ilginçtir.”(7)

Jules Verne’in dilimize Siyah Hindistan: Yeraltında Seyahat, Karanlık Ülke ve Madenin Esrarı gibi adlarla çevrilen Les Indes noires romanı, Lytton’ın Vril romanına benzer bir temaya sahipti.

Lytton’ın anlatısında, sadece Amerikan vatandaşı olduğunu ifade eden, bunun dışında anlatı zaman ve mekânı hakkında hiçbir bilgi vermeyen isimsiz bir anlatıcı, maden mühendisi bir arkadaşı tarafından gizemli bir kömür ocağına davet edilir. Ve Vril uygarlığına giden yeraltı macerası bu şekilde başlar.

Jules Verne’in Madenin Esrarı’nda da, benzer şekilde, İskoçya’daki Aberforyle kömür ocaklarında çalışmış maden mühendisi James Starr, eki ustabaşı Simon Ford’dan bir mektup alır. Ford, madende tekinsiz birtakım olayların gerçekleştiğini anlatmakta ve Starr’ı çağırmaktadır. İki roman arasındaki farka gelince: Lytton’ın Vril’i bilimkurgusal/fantastik bir yazınsal evren kurar. Veya yapısalcı edebiyat kuramcısı Tzvetan Todorov’un deyişiyle fantastik anlatının “olağanüstü (supernatural)” türüne girer. Verne’in Madenin Esrarı’ndaki doğaüstü figür ve olaylar ise, yazarın Karpatlar Şatosu veya Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani romanına benzer şekilde, birtakım alet ve tekniklerle yaratılan illüzyonlar, göz boyamalardır. Todorov bu türe de “tekinsiz fantastik” diyor: “Öykü boyunca doğaüstü gibi görünen olaylar sonda mantıklı bir açıklamaya kavuşur.”(8)

Bu noktada yine Zanoni’de, Gülhaç inisiyesi Mejnour’un, cemiyetinin sahip olduğu sırlar, “gizemler” hakkında Glyndon’a söylediği şu sözlere dikkat çekmek isterim:

“‘[Gülhaçlar ve/ya ataları] hünerli mühendisler veya uzman kimyagerler olmalarına rağmen büyücüler olarak tanındılar. Şimdi gel de Leonardo da Vinci’ye eşlik eden o aslan hayaletinin aslında ne kadar kolay bir şekilde yapıldığını gör!’ Ve Glyndon mutlu bir şaşkınlıkla hayal gücünün en çılgın hilelerinin yapılmasını sağlayan o basit araçları gördü. Baptista Porta’nın büyük keyif aldığı o büyülü manzaralar, Albertus Magnus’un Hollanda Kontu’nu şaşkınlığa uğratan o mevsim değişiklikleri, hatta Heraclea’daki büyücülerin Plataea fatihinin vicdanını uyandırdığı o Hayalet ve İmge’nin daha korkunç yanılsamaları bile… …evet bunların hepsi de bir şovmenin Noel arefesinde fenerler ve görüntü yansımaları kullanarak çocukları şaşırtıp eğlendirmesinden farklı değildi ve Mejnour, öğrencisine bunların hepsini bir bir sergiledi.

         ‘İşte şimdi büyüye sonsuza dek gülebilirsin.’”(9)

         Lytton’ın Zanoni’de açtığı birtakım Gülhaç sırlarını, Jules Verne, macera romanı formunda dramatize etmiş olabilir mi?

Fransız yazar Michel Lamy, Jules Verne’in Gülhaç, mason ve Angelic Society gibi okült toplulukların simge ve ritüellerini romanlarında kullandığını öne sürüyor. Lamy’nin bu konuda yayınlanan kitaplarından bir tanesi Jules Verne’in Gizli Mesajı: Masonik, Gülhaç ve Okült Yazılarının Şifre Çözümü (The Secret Message of Jules Verne: Decoding His Masonic, Rosicrucian, and Occult Writings).

Lamy, kitabın Jules Verne, Freemason (Jules Verne, Hürmason) bölümünde, yazarın çeşitli kitaplarında kurguya yerleştirdiği masonik kriptografiyi deşifre etmeye çalışıyor.

Lamy’nin mercek altına aldığı romanların başında da ilginçtir, yukarıda da bahsettiğimiz Madenin Esrarı geliyor. Lamy’ye göre, romanın ana karakterlerinden James Starr, Verne’in birçok protagonisti gibi The Royal Institution (Kraliyet Enstitüsü) üyesi bir maden mühendisi. Edinburgh’da yaşayan James Starr İskoçya’nın köklü, aristokrat ailelerinden birine mensup. Lamy, James Starr ismiyle Verne’in, İskoç Kralı James Stuart’a (Kral I. James) gönderme yaptığını öne sürüyor. Masonluğu yeniden canlandıran James Stuart, İngiliz Operatif Masonluğu’nun büyük üstatlığını da yapmıştı. Lamy, Starr’ın kitapta “gönye ve pergel” ile tasvir edildiği bir illüstrasyona dikkat çekiyor.(10)

Lamy, Verne’in Arzın Merkezine Seyahat romanının da bir dönem çok popüler olan Oyuk Dünya Teorisi’yle bağlantılı olduğunu öne sürüyor…

***

Zanoni, Lord Lytton’ın sanat, siyaset, felsefe ve okültizm alanlarındaki bilgi, deneyim ve düşüncelerinin cömertçe sergilendiği edebi bir oyun alanı gibi. Fakat tüm bu siyasi ve felsefi arka planla birlikte roman, ağırlıklı olarak okurun zihninde yer yer bir konser salonunun müzikal atmosferini, yer yer bir resim sergisinin görsel evrenini ve tabii ki yer yer de bir simya laboratuvarının puslu, gizemli ve tekinsiz imgesini canlandırıyor. Lytton’ın bilinçli veya bilinçsiz olarak, müzik ve görsel sanatlardan oluşan farklı duyumların iç içe algılandığı, sinestezik bir anlatı evreni kurduğunu dahi söyleyebiliriz.

Müzikten devam edelim. Zanoni, romanın ana karakterlerinden Viola Pisani’nin babası, besteci ve keman virtüözü Gaetano Pisani’nin detaylı bir hayat hikâyesiyle başlıyor. Pisani, ünlü İtalyan besteci Nicolo Paganini ve onun halefi olarak gösterilen Heinrich Wilhelm Ernst’ten esinlenilmiş bir karakter izlenimi uyandırıyor. Lytton, Pisani’nin gerek müzik sanatıyla olan mistik, ruhani bağını gerek de Cremona marka kemanı ya da antik bir telli saz olan barbitonuyla olan “baba-oğul” ilişkisini, Barok diyebileceğimiz bir üslupla uzun uzun anlatıyor. 

Tüm bunlarla birlikte romanın asıl gölge kahramanı veya gizli öznesi, Zanoni karakterinin esinlenildiği “Ölümsüz” lakaplı Comte de Saint-Gérmain: Saint-Gérmain Kontu!

***

“Beni bir kez daha göreceksin. Yarın gece gidiyorum; İstanbul’da bana ihtiyaçları var. Sonra İngiltere’ye gitmeliyim. Orada önümüzdeki yüzyılda yapılacak olan iki önemli keşfin hazırlıklarında bulunacağım: Tren ve buharlı gemi.” Isabel Cooper-Oakley, St. Germain Kontu, Kralların Sırrı: Bir Monografi’den

Simyacı, kimyacı, casus, mucit, seyyah, kâhin, yedi-sekiz dil bilen bir linguist, sonat, konçerto, oda müziği eserleri yazmış bir besteci, kimine göre şarlatan kimine göre de ölümsüzlüğün sırrını keşfetmiş beş yüz yaşında bir mucize, bir on sekizinci yüzyıl Superman’i…

Doğum yeri, yılı ve ailesi hakkında rivayet muhtelif: Bununla birlikte Transilvanya Prensi Francis II Rákóczi’nin oğlu olma ihtimali yüksek. Bu açıdan bakarsanız Kont, Bram Stoker’ın meşhur Dracula romanına ilham veren nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda, Vlad III. Drakul’la da akraba. Teozofist Charles Leadbeater, Kont ile 1926 yılında Roma’da görüştüğünü ve Kont’un, Transilvanya’da bir şatosu olduğundan bahsettiğini söylüyor (!).

Kont, Jean Jacque Rousseau, Montesquieu ve Casanova ile aynı Fransız Büyük Doğu Mason Locası’na inisiye görünüyor. Manly Palmer Hall, Kont’un Pisagor, Giordano Bruno, Francis Bacon gibi, kadim gizem okulları ve pagan mabetlerinin öğretilerini muhafaza eden ve aktaran “inisiye öğretmenler”den olduğunu iddia ediyor. 

Madam Blavatsky de Kont’u yere göğe sığdıramayanlardan: Teozofistlere göre büyük “Sanctus Germanus” ile Francis Bacon aynı kişi. Ayrıca Kont tıpkı El Morya ve Koot Hoomi gibi Yükselmiş Üstatlar’dan (Ascending Masters)…

Evet; on sekizinci yüzyılın sonlarında, Fransız İhtilali’nin arifesinde, Paris’te, Londra’da, kralların, kraliçelerin hizmetinde, himayesinde, adına Saint-Gérmain Kontu denen karizmatik bir adam yaşadı. Fakat unutulmamalıdır ki inanç, insanlığın her zaman yumuşak karnı. Günümüzde de doğaüstü, “Tanrısal” güçlere sahip olduğu iddia edilen birtakım dinsel figürler, cemaat liderleri veya Yeni Çağ guruları, istihbarat servisleri tarafından bazı politik veya teopolitik projeler için kullanılmaktadır. Kont yaşadığı dönemde de ajanlık ve casuslukla itham edilmişti. Ölümsüzlük başta olmak üzere etrafında türeyen mit ve iddialara bu açıdan bakmakta da fayda olabilir…

 

DİPNOTLAR

1. Martin Pares,“Knights of Helmet”, 01.06.2020 tarihinde erişildi. http://www.sirbacon.org/knightmp.htm.

2. Alfred Dodd, “Pallas Athena, the Spear Shaker and Francis Bacon”, 01.06.2020 tarihinde erişildi.

http://www.redicecreations.com/specialreports/2006/05may/spearshaker.html

3. Zanoni, Edward Bulwer Lytton, Mavi Kalem Yayınları, Çev. Faruk Gültekin, Nisan 2020, s.272.

4. Reşat Atabek, “1861 -1880 Yılları arasında İstanbul ve İzmir Vadisinde Masonik Faaliyet”, Mimar Sinan, Sayı no.53 (1984), s.7.

5. E.B, “Hayırsız Adalar”, Yedigün, Sayı no: 70 (1934), s.6-25. 01.06.2020 tarihinde erişildi.

https://adalarpostasi.wordpress.com/2016/05/02/2795/

6. İngiliz Edebiyatı Tarihi, Mina Urgan, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, Kasım 2004,  s.1250.

7. Nazizmin Gizli Kökenleri: Gizli Aryan Kültleri ve Nazi İdeolojisi Üzerindeki Etkileri, Nicholas Goodrick-Clarke, Kırmızı Kedi Yayınları, Çev. Ali Cevat Akkoyunlu, Şubat 2012, s.35.

8. Fantastik, Tzvetan Todorov, Metis Yayınları, Çev. Nedret Öztokat, 2. Baskı, Aralık 2013, s.50.

9. Zanoni, Edward Bulwer Lytton, Mavi Kalem Yayınları, Çev. Faruk Gültekin, Nisan 2020, s.272-273.

10. The Secret Message of Jules Verne, Michel Lamy, Destiny Books, Çev. John E. Graham, 2007, s.59-60.

 

Manşet Görseli: Bulwer Şatosu, Yassıada, 1930’lar (Kaynak: Natali Avazyan)

Bu yazı ilk kez KarmaKitap‘da yayınlandı.

1975 İstanbul doğumlu. İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü ve Gazi Üniversitesi Müzik Eğitim Fakültesi mezunu.Yirmi yılı aşkın süredir klasik gitarla iştigal eden Yalçın’ın çocuk gitar eğitimi konulu bir yüksek lisans tezi var. Alirio Diaz, Costas Cotsiolis Tillman Hopstock gibi gitaristlerin atölye çalışmalarına katılan Yalçın, piyanist Anjelika Akbar’ın Su ve Bir Yudum Su albümleri için gitar düzenlemeleri yaptı. Kubilayhan Yalçın’ın fantastik ve bilim kurgu öykülerinden oluşan 2453 Alınyazıcı ve Ruhkurtaran adlı iki kitabı var.Ankara ve Antalya’da yaşayan Yalçın, üçüncü kitabı Milenyum Manastırı’nı yayımlamaya hazırlanıyor.
Yorum 0

    Cevapla

    15 49.0138 8.38624 arrow 0 bullet 0 4000 1 0 horizontal https://kalemkahveklavye.com 300 4000 1