Babalar ve oğulları, babalar ve kızları, babalar ve babaları, babalar ve anneleri, babaların şarap çanakları…
Babaların gidip dönmediği yollar, ışıklarını yarı açık bıraktıkları evler, kadınlığını çöpe attıkları kadınları, babaların dert yandıkları rakı masaları…
Babaların arkasına bastıkları yumurta topuk pabuçları, ter ve tütün kokusu sinmiş çizgili pijamaları,
yanaklarının bir tarafını incecik bir çizgiyle kestikleri paslanmaya başlamış jiletleri, gömleklerinin sol cebine sıkıştırdıkları kahverengi tarakları…
yanaklarının bir tarafını incecik bir çizgiyle kestikleri paslanmaya başlamış jiletleri, gömleklerinin sol cebine sıkıştırdıkları kahverengi tarakları…
Babaların yarım bırakarak hayatlarındaki bir yeri hep kanattıkları çocukları, arkalarından edilmiş bedduaları, gurur ve merakla gözlenen yolları, dolmuşta muhakkak şoför yanına oturuşları…
Ve bazı babaların cinayetleri, cinnetleri, sualleri, Yaradan’dan ötürü hikmetleri…
…vardır.
Sokakta, sanatta, rüyada, hayatta ya da bir romanda karşınıza çıkıp gözlerini size diker.
Altay Öktem, “O Adam Babamdı” romanıyla sizi tam anlamıyla rahatsız ederek bunu yapıyor. Haklılığı ve haksızlığı harmanlamakla kalmıyor, daha önce izine rastlamadığınız birçok hissi kucağınıza bırakıyor. Haydar’ı belli ki iyi tanıyor Altay Öktem… Haydar, kendini ona iyi anlatmış. Bu anlatım serin bir şekilde yazılmış. Serin, ama birkaç saat sonra fırtınaya çalacak şekilde.
O Adam Babamdı, içinizdeki tüm muhtemel babaları aynı rakı sofrasında oturtuyor. Hani babalar hep işin haklı kısmını bulurlar ya, siz de birkaç sayfa önce yüzünüzü buruşturarak okuduğunuz bir ayrıntıyı tek bir cümle ile unutup, üzerine bir de “Bak o da bunu yaşadı ama, kolay değil “ diyerek hak verir hale geliyorsunuz. Bir cinnetin içinde tam bir beyefendiyle tanıştırılıyorsunuz. O beyefendiden nefret etmeye çalışırken edemiyor, bu yüzden kendinize kızıyorsunuz.
Altay Öktem, “O Adam Babamdı”yı yazarken ne yemiş ne içmişse, yazdığı her cümleyi tam anlamıyla sindirmiş. Kurgusunu abartmamış, ihtimalleri taşırmamış ama olabildiğine uçmuş. Bu uçuşu okura öyle güzel yedirmiş ki, iniş takımlarına ihtiyaç kalmamış. O Adam Babamdı, açık ara, son dönem okuduğum en iyi romanlardan biri…
Okumaktan kaçınmayın, okurken de kendinizi kitabın cümlelerini bir başkasıyla birlikte okuyormuşsunuz gibi hissederseniz korkmayın.
O hissin sebebi Müberra’nın Gözleri’dir.
Göz göze gelmekten kaçınmayın.
**