24 Nisan 2017 / Delft
Efe Elmastaş’ın Mart ayında okuyucuyla buluşan “KARGO” isimli kitabı, Kanguru Yayınları’ndan “Sokak” etiketiyle yayımlanmış. Kitap 128 sayfadan oluşan, gerçekçi ve yergili bir anlatımla yazılmış, sağlam yapılı kısa anlatı. Novella türünde.
Romanda olayların birbirini takibi ve bağlantısı iyi yapılmış, sonuna kadar tempolu ve kesintisiz bir okuma sağlayan sağlam yapıda oluşturulmuş bir roman.
Ana karakterler ve yan karakterler iyi seçilmiş. Ana olayı güçlendiren birbirini besleyen çatışmalarla ya da anlaşmalarla okuyucuyu sürekli diri ve olayın içinde tutan karakterler. Okuyucunun özdeşleşmeyi rahat kurduğu, kimi zaman içselleştirdiği, kimi zaman ötekileştirdiği, canlılığını roman boyunca koruyan karakterler. Metropol Keşişi Diego, Lara, Lara’nın çalışmak için başvurduğu mağazadaki satıcı kızlar Hacer ve Nur, mağaza sahibi Ayten Hanım, bulaşıkçı olarak girdiği balıkçı lokantasındaki aşçı ve yamak, eve niye ve nasıl geldiğini öykü boyunca anlamaya çalıştığımız Yaşar, bütün sefilliğiyle çizilen edebiyatçı Ümit Bayüz, BAT Sendromlu Serin ve diğerleri, gerçekçi ve sade bir dille yaratılmış, herbirimizin tanıdığımız rastladığımız, kimi zaman içselleştirdiğimiz, kimi zaman da ötekileştirdiğimiz karakterler. Her biri yaşamın içindeki gerçek kişiler.
Birkaç günlük zaman dilimi içinde geçen romanın mekânı İzmir’in kültür ve ticaret merkezi olma konumunu hiç yitirmemiş bir semti olan Alsancak’ın kalbi konumundaki Kıbrıs Şehitleri Caddesi ve Kordon. Mekân, seçilen olaya ve yaratılan karakterlere çok uygun. Romanın konusu, karakterleri ve mekân birbirini tamamlayan yapısıyla romanın bütünselliğini zenginleştiren ögelerden.
Yazarın dili duru, akıcı ve yalın. Arada kullandığı sokak dili, ana anlatımı bozmayan aksine besleyen ve sahici kılan “Alsancak” ya da metropol dili.
Romanın ana karakteri olan Lara isimli genç kız, üniversite mezunu. Hayata bakışı, yaşam tarzı ve romandaki konumuyla tam anlamıyla neoliberal politikaların yarattığı tüketim toplumunun değerlerini taşıyan bir genç kız. Hayata anlam yükleyemeyen, amacı ve hedefi olmayan, sevgiye ve yaşama inancı kalmamış, günlük yaşayan, insani duygularını tüketmiş bir genç kız. “Seçenekler içinden en kolayını tercih etmek bir yaşam tarzı benim için. Sonunda ölüm olsa bile.” (sf:17) Annesinin ölümüyle Alsancak’a annesinin evine yerleşiyor ve onun maaşıyla yaşamını sürdürüyor.
Lara’yla tanışmamızla beraber yazarın “Beat” kuşağının etkisini karakterlere yükleyişiyle de tanışıyorsunuz. Lara’nın hayatı umursamazlığı,uyuşturucu denemeleri ve cinselliğe bakışı bu anlayış içinde işlenmiş. “Kimine göre bohem, kimine göre beat yaşam, artık adını ne koyarsasınız koyun; ama mevcut bir kalıpta nefes alamadığımız doğru. Anlamadığım nokta bunca insanın döngüye olan bağlılığı. Her gün yaşadığı eve, mahalleye ve şehre, işine, eşine küfürler yağdırırken, bunu değiştirmek için sadece daha fazla paraya koşma telaşı…” (sf:24)
Tüm değerlerimizi alt üst eden, her şeyi tüketim nesnesi haline getiren neoliberalizm, toplumsal güç kaynakları tarafından belirlenen ve adına “Toplumsal Değerler” denen yeni kurallar silsilesini de yaratmıştır. Hepimizi tek tek yöneten ve herbirimiz tarafından kabullenilen, toplumsal güçlerin yarattığı bu değerler sistemini çok azımız sorgular, süzgeçten geçirir ve kendi değerlerimizi yaratabiliriz. Çoğunluğun sorgulama gereğini duymadığı bu değerler sistemi içinde yaşadığımız toplumun eğitim sistemiyle bireylere öğretilir. Yani toplumsal değerler eğitim sisteminin de temelini oluşturmuştur. Neoliberalizmin temel değerlerinin, toplumsal değerlerimizin yerini alması sağlanmıştır. Gençler arasında kopukluk, rahat iletişim kuramama, ailelerin çocuklarına yeterli zamanı ayıramamaları sonucunda kimlik kazanamayan, ailesel ve sosyal ilişkilerde kalıcılık sağlayamayan, ebeveyn ile çocuk arasındaki bağlarda kopukluk, kısaca kalıcılık yok olmuş aile ve toplum kişisel ilişkilere mahkûm bireylerden oluşmuş, sadece alışverişe ve paraya dayalı kocaman bir tüketim toplumu yaratılmıştır.
Bu yaratının, özellikle metropol kentlerimizde, yıkımı daha büyük ve görünür olmuştur. Çünkü metropollerdeki siyasi ve ekonomik belirsizlik, şehrin kenar mahallelerindeki ekonomik yetersizliğin yarattığı ekstra yoksulluk ve sonuçları, tüketim toplumunun daha sağlıksız gelişimine neden olmaktadır. Kişiler ahlâki tutarlılığı önceleyen bireyler olmaktan çıkarak, başkaları tarafından beğenilmeyi önemseyen ve önceleyen bireylere dönüştüğünden, başkaları tarafından beğenilmek yaşamlarının tek amacı olmaktadır. Bütün bunların üstüne bu sağlıksız tüketim toplumunda gençlik kimlik bunalımı yaşamakta, benlik oluşturamamaktadır. Kendini Beat kuşağının üyesi olarak görenler ise, bu kurgulanmış yaşam biçimini reddeden arayışlar içinde olanlardır.
Lara’yla yaratılan karakter ve romanın konusu; değerler yitiminde, yaşadığı bireysel anlamlandırma yokluğunu, karşılaştığı kişiler ve olaylara anlam yükleyerek gidermeye çalışan günümüz gençliğidir. Lara’nın annesinin ölümüne neden olduğunu sonradan öğrendiği aşığının gönderdiği kargoyla, anlam kargaşası yaşadığı yaşamının altüst olduğu birkaç günün öyküsüdür anlatılan, ama anlamı bunların çok üstündedir. Bir çıkmazın resmedilmesidir. Yaşanan olumsuz olaylardan kendisini sorumlu gören Lara’nın çıkmazlarını okuyoruz kitapta ama hiç de karamsar bir öykü değil anlatılan. Efe Elmastaş, sürükleyici üslupla anlattığı bu öyküde tüm kargaşa ve olumsuzluklara rağmen, hayatın olumlu yönlerini ve sevgiyi de öyküsüne katarak, yaşama sevinci ve anlam arayışının gerekliliğini vurgulayarak alttan alta umudumuzu diri tutan bir öykü yaratmış.
Efe Elmastaş “Kargo”yla; metropol yaşamının en dip köşelerinden yarattığı en dip karakterleriyle sürpriz sonla biten ilginç bir konuyu, gerçekçi bir içerikle bize sunuyor. Diğer öyküleri gibi, metropolün yaşamına tuttuğu aynayla, ilginç ve sağlam kurgusuyla, okunası bir kitap olmuş “Kargo”. Mutlaka okuyun derim. Sorunlarımızla yüzleşmemizi sağlayan, gerçekçi bir roman.