-Grup elemanları kimdir, grupta ve günlük hayatlarında neler yaparlar?
M: Vokal–Gitarda Özver Yılmaz, bas gitarda Yahya Enis, davulda Mehmet Akgün ’den oluşuyor kadro. Günlük hayatımız müzik yaparak ve müzik dinleyerek geçiyor genelde.
Ö: Evet bunlara ek olarak bu sene okumadığım Dünya Klasikleri’ni bitirme projem var. (Gülüyor)Bir de PES oynuyoruz tabi, en büyük eğlencelerden.
-Klişe olacak ama neden Deli Gömleği?
M: İsmin özel bir anlamı yok aslında. 2000’lerin başında gruba isim ararken önce Deli olsun dedik, sonra Deli Gömleği ’ne karar verdik.
-Albümün süpervizörlüğünü Deniz Yılmaz yaptı. Onunla tanışmanız nasıl oldu? Deniz Yılmaz’ın albümdeki etkisi özellikle hangi açılardan ortaya çıktı?
M: Kurban ’ı yakından takip ettiğimiz için Deniz’i zaten tanıyorduk. Kafamızdaki müziği albüme yansıtabileceğini düşündüğümüz için Deniz’le çalıştık, öyle de oldu. El değmemiş, üç kişiden ne çıkıyorsa o şekilde kaydedilmiş bir albüm oldu. Deniz’in özellikle gitar soundu konusunda çok katkısı oldu, bazı bas ve davul partisyonlarında da yardım aldık.
-Peki müzik ve edebiyat ilişkisi önemli midir Deli Gömleği için? Yoksa müzikal ağırlık daha mı önceliklidir?
M:Önce müziğe bakıyoruz tabi ki, ama birçok sanat dalı gibi edebiyatla da tümleşik halde müzik. Müzik biraz daha enstrümanla alakalı, edebiyat daha çok sözler konusunda devreye giriyor. Akımlardan, yazarlardan, dönemlerden etkilenmişlikler var mutlaka.
Ö: açıkçası Kurt Cobain ne kadar müziğe öncelik veriyorsa ve Jim Morrison ne kadar söze önem veriyorsa biz de söz ve müziğe o ölçüde önem veriyoruz.
-Albümden önce uzun yıllar bir yeraltı grubu olarak var oldunuz. Özellikle Rock grupları için yeraltı ve popüler camia arasında durma meselesine nasıl bakıyorsunuz? Mesela popüler olmak, tanınmak, yeraltı tavrını mutlak surette bozar mı sizce yoksa bir ara formül var mıdır?
M:Popüler olmak ya da yeraltında kalmak hem grubun, hem dinleyicinin tercihi bize göre. Hiç hedeflemediğiniz veya beklemediğiniz halde dinleyici sizi popüler hale getirebilir. Bu Türkiye’de pek olmuyor gerçi, genelde sürpriz yaşamıyoruz bu konuda. Ya da grup popüler olabilmek için yaptığı işi o yöne doğru çevirebilir. Gruba göre değişiyor bu durum. Biz de tanınmak istiyoruz ama birey olarak değil, müzik olarak. Daha fazla insana ulaşmak yani amaç, yer altında kalmak ya da popüler olmak şeklinde bakmıyoruz olaya.
Ö: Bence yeraltı diye bir şey yok Türkiye’de. Sadece “yer” var. Orada Rock’n Roll çalan gruplar varolma savaşı veriyor. Benim yaşadığım hayat süresince –şimdilik- gördüğüm bu. Tabi bu hangi grupları gerçekten Rock grubu olarak gördüğünüze göre de değişir. Tabi ki insanlar ne üretmek, ne ortaya koymak istiyorlarsa koysunlar ama gözlerimizi olup bitene kapatamayız. Neden bazı gruplar “piyasa” diye yaftalanıyor, en azından bunu hepimiz görüyoruz. Şimdi örnek vermeyeyim ama genelde Rock grubu diye lanse edilen çoğu grubun para kazanmak veya şöhret sahibi olmak için karakterleri dahil, her şeyini değiştirdiğini ben görebiliyorum mesela. Yani gerçekten Rock’n Roll camiası daha yok ülkede. Bu, uzun yıllar da alır, biz göremeyiz. Benim fikrim açıkça ve gerçekten bu. Rock’n Roll için şekilden şekile girmeye gerek yok. Bunun yerine Pop müzik seçilebilir. Popüler müziğin doğası popüler olmaktır çünkü. Rock’n Roll yapan adam sahnede çalar, eğlenir. Kalbinden ve aklından ne geçiyorsa bunu yapar, yapmalıdır. Gerisini düşünmez. Müzik elbette popüler olabilir, ama kendiliğinden… Bunun için kıçınızı yırtmaya gerek yok. Sokakta yürüyemediğinizi düşünsenize… Ne kadar berbat bir durum… Ara formül var mıdır? Bence en kötüsü arada kalmak… Bırak, canın ne istiyorsa yap, kimsenin sana istemediğin şeyleri yaptırmasına izin verme. Bizim hayata da olabildiğince bakış açımız bu.
Röportajın Devamı İçin 4k-8/KAOS
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)