Biraz nefes alabilseydim aranızda, her şey çok farklı olabilirdi. İnsan derisine hassas bu burun, kendi derimden bile rahatsızken çoğu zaman, nasıl girip gezerdim aranızda? Kalabalıklarınızda, topluluklarınızda, toplantılarınızda? Hem ait, hem sahip nasıl olabilirdim? Nasıl içim gidiyor bilseniz, nasıl içim akıyor kendimi birileriyle bir arada hissedebilmek için. Saf dışı bırakıldığım her yere, asla atılmayacak ciğeri kasap önünde bekleyen kedi gibi girmeyi nasıl da istiyorum. Ama kediden bir farkım olmalı ve evet,
giremeyeceğim, almayacaksınız ve ben de asla “geleyim” demeyeceğim. Belki adem elmamın üzerinden topuklarınızı bir çekseniz… Bir çekseniz… O zaman belki tüm evren derin bir nefes alırdı -adem elmasının adı neden adem elması?
giremeyeceğim, almayacaksınız ve ben de asla “geleyim” demeyeceğim. Belki adem elmamın üzerinden topuklarınızı bir çekseniz… Bir çekseniz… O zaman belki tüm evren derin bir nefes alırdı -adem elmasının adı neden adem elması?
Herkes her şeyi kendine uydurur, modifiye eder, deforme eder, asimile eder. Ben de kuralları kendime uydurdum belki. Belki bir araya gelip de sokaklarda, ofislerde, evlerde, akademilerde oluşturduğunuz mutlu sosyal ortamlara hiç ısınmadığım ve ısınmayacağımı bildiğim için uydurdum insanın sosyal bir varlık olmadığını. Belki her sokak lambası gördüğümde daha karanlık bir ara sokağa sapmaya alıştığım için bu kadar aklımı taktım insanın doğarken ağlaması meselesine. Henüz ceninken tıkadığınız yollardan bir çekilebilseniz… Bir çekilebilseniz… O zaman belki adını koyarım hayatımı ipotek ettiğim şüphenin; ceninin adı neden cenin?
Bir zamanlar bir arkadaşım “zekisin ama akıllı değilsin” demişti. Sevdiğim biri ona yetmediğimi dile getirirken aynı laneti ömür boyu taşımam için “Sana hiçbir şey yetmeyecek” dediği gün gitmiş, o günden beri kendime kendimi bile yetirememiştim. Bir akrabam “çok çabalama yine de, biz böyle geldik böyle gideriz” diye mırıldanmıştı. Güzel bir kadın güzel ayaklarını bilinçaltımın son açık arazilerine basıp giderken, içemediğim son yudum kahve ağlamaya başlamıştı. Unutmadım hiçbirini.
Dahası da var, daha fazla hatırlamak için unutuyorum şimdi. Kasabalar şehirler geçip geldim, yine de bir
yerde bulunmadım hiç. Bilirsin, birine âşık olduğunda da daha önce kimseye âşık olmamışsın gibi gelir. Ne zaman kendimi bir yerde görsem, sanki orada hiç bulunmamış gibi oluyorum. Fotoğraflar siliniyor, yazılar bulanıyor. Yelkovan yavaşlasa akrep de yavaşlar; belki yelkovanı da akrebin hızına çekerseniz… Bir çekerseniz… O zaman belki vazgeçerdik her şeye ad koymaktan; akrep ile yelkovanın adı neden akrep ile yelkovan?
yerde bulunmadım hiç. Bilirsin, birine âşık olduğunda da daha önce kimseye âşık olmamışsın gibi gelir. Ne zaman kendimi bir yerde görsem, sanki orada hiç bulunmamış gibi oluyorum. Fotoğraflar siliniyor, yazılar bulanıyor. Yelkovan yavaşlasa akrep de yavaşlar; belki yelkovanı da akrebin hızına çekerseniz… Bir çekerseniz… O zaman belki vazgeçerdik her şeye ad koymaktan; akrep ile yelkovanın adı neden akrep ile yelkovan?
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)