Merve Köken, Süleyman Tevfik’in Osmanlıca metni Türk Masalları ‘nı günümüz Türkçesine aktardı. Kitap Karakarga Yayınları‘nın Masallar serisinde yerini aldı. Kendi ifadesiyle “özellikle Tanzimat sonrasında edebiyat kanonuna girememiş, kıyıda köşede kalmış kişileri okuyucu ile buluşturmak” üzerine kurduğu çalışmalarıyla son dönemin üretken isimlerinden olan Merve Köken’le Türk Masalları’nı ve bu türe dair yükselen ilgiyi konuştuk.
Merve Köken’le ve çalışmalarıyla ilgili geçmiş içerikler, ilgilisi için BURADA.
Merve merhaba, KalemKahveKlavye’ye tekrar hoş geldin. Yeni çalışmanı tebrik ederek başlayalım ve âdettendir, çalışmanın fikirden yayım aşamasına gelen sürecini dinleyelim senden.
Merhaba Koray, Türk Masalları için çalışmaya başlamamın en büyük nedeni seride eksikliğini görmemle alakalıydı. Serinin diğer kitaplarında da derleme olan eserlerin çeviri yolu ile okuyucuya ulaştığını görmem zihnimde bir ışığın yanmasına sebep oldu. Ya derleme yapacaktım ya da daha evvelden derlenmiş bir eseri Latin alfabesine aktaracaktım. Serideki kitaplarda da çevirileri görünce cesaret kazandım. O sırada da yine fantastik nitelikli kurmaca birkaç metin arıyordum belki keşfederim diye. Arşiv taramalarım sırasında birkaç anahtar kelime yazınca bu seriyi keşfettim. Ardından arkadaşım Seçkin Sarpkaya’ya sordum olur mu olmaz mı sence uygun mu diye. Neticede benim uzmanlık alanım Yeni Türk Edebiyatı, onun da Halk Bilimi; ondan icazet alınca başladım.
Süleyman Tevfik’in bu serisi fasiküller şeklinde basılmış, hatta her metnin bir çizimi de mevcuttu orijinal olarak. Bir kitap biçimindeki hâlini değil de fasikül versiyonunu gördüm, bir mukaddime görmedim. Ancak bütün seriyi baştan Osmanlıca versiyonlarını okudum ve içlerinden içime sinenleri kitaba koymaya karar verdim. Metinlerin bazılarının başında bu masalların eski kış gecelerinde ve sohbetlerde anlatılan acayip, merak uyandıran metinler olduğu yazıyordu. Ve “nâkili: S. T” şeklinde bir ifade vardı. Süleyman Tevfik’in bu metinlerin “aktarıcısı” olduğuna karar verdim bu şekilde çalışmaya başladım.
Biraz da ilgilisinin aklında kapı açmak için soruyorum: Kendi bakış açından dokunuşlar yapmak isteseydin Süleyman Tevfik’in derlemesine başka neler eklerdin?
Süleyman Tevfik’in Şark Masalları ve Çocuklara Masal Demeti serisini de okudum bu vesile ile. Hatta o metinlerde daha fantastik unsurlar da buldum. O metinlerden de eklemek istedim bu esere. Ancak madem “Türk Masalları” çalışıyorum. Metnin orijinalliğini bozmayayım, eklemeyeyim dedim. Elimde olsaydı içime tam olarak sinseydi o metinleri de eklerdim bu seriye. Bakalım belki onlar da başka bir serinin konusu olur.
Sen bir yanınla akademik çalışmalar yapan ama akademinin genel tavrının aksine bunu akademi dışındaki popüler kitlelerle de paylaşan birisin. Bizim mantığımızla çalışanların, akademik çalışmaları popüler mecralarda paylaşmalarından ötürü eleştirildiği bir an mutlaka olmuştur. Sen bu açıdan neler yaşadın veya yaşıyorsun? Nasıl bakıyorsun bu “akademik” tavıra?
Kendi hocalarımdan destek gördüğümü söyleyebilirim. Ancak hiç tanımadığım hocalardan birkaç eleştiri aldım. Örnek vermem gerekirse Canvermezler Tekkesi benim açımdan çok önemli bir keşifti. Ve okuyucu ile tanıştırmaktan oldukça memnun olduğum bir keşifti. O sırada metni neden sadeleştirdiğime dair bir eleştiri aldım bir üniversite hocasından. Benim akademi ile alakalı işlerim ayrı, bu serilerde yapmak isteiğim şey ayrıdır. Kendisi benden oldukça büyük ve yetkin çalışmalar yapması gereken bir hocaydı. Ancak çalışmalarına baktığımda aynı konular çevresinde dönüp durduğunu gördüm.
Üniversite ders içerikleri bile senelerdir aynı eksende dönüp duruyor, yaratıcılık çok sınırlı. Bana kalırsa zaten benim yapmaya çalıştığım şey bundan seneler evvel yapılmış olmalıydı. Yeni bir şey geliştiren biri elbette eleştirilecektir ancak eleştirdiğiniz şeyin üzerine bir şeyler koymak kaydıyla diye düşünüyorum. Benim amacım özellikle Tanzimat sonrasında edebiyat kanonuna girememiş, kıyıda köşede kalmış kişileri okuyucu ile buluşturmak. Belki böylece edebiyat teori ve kuramları ile alakalı keşifler de olur. Örnek vermem gerekirse Salime Servet Seyfi’nin Bir Hatıra-ı Pejmürde eserini çevirmemiş olsaydım 1901 senesinde bir kadın yazarın romanının içeriğinde günlük tekniğini kullandığını bilemezdim. Önyargılı olmak en kolayı.
Birkaç yıldır hem Türk folklorüne hem de dünya mitolojilerine, halk masallarına ilgi artıyor. Bu hem kültürel hem de psikolojik/psikanalitik bir ilgi. Bunu neye bağlıyorsun?
Bu konu ile alakalı sınırları çok keskin cevaplar vermekten kaçınırım açıkçası. İnsanların edebiyattan beklentisi değişmiş olabilir. Üretilen içerikler, yapılan filmler, kurgulanan oyunlar bu alanda çok nitelikli hale geldi. Ben Yüzüklerin Efendisi ile bir dönüm yaşandığını söyleyebilirim en azından kendi adıma. Bunun dışında artık sosyal medya diye bir olgu var. Eskiden insanlar kendilerine dayatılan ürünlerle yetinmek zorundaydı. Yani bir edebiyat ilgilisi bir derginin ona sunduğu ile yetinmek zorundaydı. Şimdi ise internet çağındayız, farklı alanlarda her bilgiye kolaylıkla erişilebilir. İnsanlar neyi sevip neyi sevmediklerine kendileri karar verebilir durumdalar. Bir de bu alanlarda çalışan kişiler de oldukça nitelikli işler/içerikler ortaya koyunca insanlar hayalgüçlerini besleyen bu alana yönlendiler diye düşünebiliriz.
Gerek kurmaca gerek kurmaca dışı alanlarda bu ilginin Türkiye’deki yolculuğunu ve gelecekteki akıbetini nasıl görüyorsun?
Son zamanlarda bu ilginin artması beni çok memnun ediyor tabii ki. Üretilen içerikler, yapılan illüstrasyonlar ve kurmaca eserler oldukça ilgi görüyor. Umarım bu ilgi daha da artar ve içerikler birbirlerini besleyerek daha çok eser ve yaratıcılıkla karşılaşırız.
Bizden bu kadar Merve. Çok teşekkür ederiz. Eklemek istediğin bir şey varsa söz senin…
Ben teşekkür ederim.
Türk Masalları Hakkında
Karakarga Yayınları’nın en ilgi çeken serilerinden Dünya Masalları’nın yeni kitabı Türk Masalları okurla buluştu.
Bir varmış, bir yokmuş…
Sözlü kültürün en önemli araçlarından biri olan masallar toplumların ortak kültür mirasının da taşıyıcısı olması bakımından büyük önem taşır.
Süleyman Tevfik’in 1920 senesinde derlediği metinlerin Latin alfabesine aktarılıp sadeleştirilmesiyle okur karşısına çıkan Türk Masalları toplumsal hafızamızdan derin izler taşımasıyla da dikkate değer bir eser olarak öne çıkıyor.
Gerek fantastik gerekse didaktik unsurlarla bezeli olan Süleyman Tevfik’in derlediği metinleri Merve Köken günümüz Türkçesine aktardı ve sadeleştirdi.
Türk Masalları Karakarga Yayınları’ndan çıktı.
Arka Kapak Yazısı
“Türk Dünyası’nın ortak masal metinleri ve motifleri Osmanlı Türk sahasında hem sözlü hem de yazılı eserlerde canlı bir şekilde yer almıştır. Hamamlardaki cinler, evlatlarına bir şeyler vasiyet eden babalar, derviş elinden yenilen elmayla sahip olunan çocuklar derken hem evrensel hem de yerel zeminde karşılık bulan motifler, hayal âleminden bir fikir ve cümleler oyunu gibi süzülüp gelmiştir. Süleyman Tevfik tüm bu hayal oyunlarıyla sözden süzülüp gelen masalları kaleme alarak masal külliyatımıza katkı sağlamış, Merve Köken de bu masalları aktararak masal birikimimize kazandırmıştır.” –Dr. Seçkin Sarpkaya
“Masallar insanlığın ortak mirası, kolektif bilinçdışının ürünüdür. Masalları unutsak da bir yerlerde canlanıp gelir ve bizi mutlu ederler. İşte Süleyman Tevfik’in kaleminden çıkan ve Merve Köken’in Osmanlı Türkçesi aslından aktardığı bu kitap da unutulan masalların dirilip, karşımıza dikildiği bir eser.” –Emrah Ece
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)