Sanat tarihini herkes için ilgi çekici kılan eserlerine özel bir çalışma daha ekleyen Epsilon Yayınevi, Asuman Kafaoğlu-Büke imzalı Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları’nı okurlarla buluşturdu. Yazarla kitabını ve satır aralarını konuştuk.
Kitabın önsözünde, pandemi döneminde yaşadığınız tecrübenin sanatın iyileştiriciliği hakkında düşünmenize yönelttiğinden bahsetmişsiniz. Sanatın insan doğasında ve hayatında nasıl ve daha önemlisi ne kadar iyileştiriciliği var?
Sanatın ve felsefenin ne denli şifa verdiğini pandemi döneminde gerçekten hissettim. Sergiler, konserler, tiyatrolar, sinema sadece sosyalleşme alanları oldukları için değil, çok değerli bir katharsis yaşattıkları için önemliler hayatımızda. Sanatın bir diğer iyileştirici boyutu da önceki nesillerle bağımızı sağlamlaştırması ve kültür aktarımında her neslin oynadığı rolü görmek.
Sanat ve felsefe ilişkisini hem felsefe hem de sanat alanında çalışmalar yapan biri olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Değerler felsefesinin önemli bir parçası estetik. Bir de kitabı yazarken şöyle bir şey fark ettim: Bazı sanatçılar yapıt üretmekten öte yaptıkları için filozofu olmuşlar. Bunun örneklerini edebiyatta çok görüyoruz, örneğin bir romanda romanın özü hakkında, yazım süreci hakkında bilgi verebiliyor yazar. Resimde de benzer bir boyut var, resme dışardan bakan, kendini sorgulayan bir boyut. Bu çok değerli.
Kitaptaki resimlerin çoğunun, kadınların toplumsal olarak baskı altında olduğu dönemlerdeki eserlerden olduğunu söylüyorsunuz. Bu, bilinçli bir tercih miydi, yoksa baskının olduğu dönemlerde kadına sanatta bir el uzatma alışkanlığı mı gelişmişti?
Aslında Ortaçağ ve Rönesans’tan başlayarak 20. Yüzyıl’ın başlarına kadar gelen yapıtlar yer alıyor kitapta. Yüzlerce yıllık bir süreçten bahsediyoruz ve kadının toplumsal konumu bu uzun yıllar içinde pek değişmediğini görüyoruz.
Tablolarla ve ressamlarla ilgili çok detaycı bir anlatım var, ben de okurken sık sık not aldım, birçok şey öğrendim. Yazım sürecinde nasıl bir hazırlık yaptınız?
Birkaç yıl içinde iki binin üzerinde resim indirdim. Kitapları nasıl resmetmiş sanatçılar diye yağlı boya tablolarla başladı. Daha sonra kitap okuyan figürler – özellikle kadınlar – daha ilginç geldi. Sanatçı kitaplarını ve sergi kataloglarını öteden beri biriktiririm, onlardan da faydalandım. Bir de en büyük kolaylık, internetten indirilmiş resimleri dilediğince büyültüp en ince detaylarına kadar görebilmek. Asla bir müzede ya da sergide göremeyeceğimiz detayları büyüteçle incelemek. Bu teknolojinin çok faydası oldu kitabı hazırlarken.
Tabloları seçerken izlediğiniz bir yol haritanız var mıydı?
Evet vardı. Özellikle okuma eylemi üzerinde durmaya çalıştım. Yani kitabın bir süs objesi gibi yerleştirildiği resimleri kullanmadım çünkü ilgimi çeken kitabın ve okumanın nasıl işlendiğiydi. Ve farklı okuma eylemlerini göstermeyi amaçladım. Örneğin bir ders kitabı ile erotik bir romanı okuma arasındaki fark; ya da cepheden sevgilisinin yazdığı mektubu okuyan ile bir aşk mektubu okuyan arasındaki farklar.
Tabloların arasında sizi en çok etkileyen ve belki de bu kitabın yazılmasını sağlayan bir tablo var mı?
Vincent van Gogh’un “Roman Okuru” beni çok etkileyen bir resim. Bir de öncesinde bilmediğim, Jan van Eyck’ın “Ghent Mihrabı”nı incelemek çok etkiledi beni. Belki kitapta sadece birkaç sayfa ile geçiyor ama haftalar hatta aylar boyunca bu resme bakıp hakkında yazılar okudum, yine de tam anlamış değilim.
Kadınların kitaplarla olan ilişkisini sosyolojik ve toplumsal bağlamda değerlendirirken, çağımız kadınının bu konudaki konumu hakkında neler söylersiniz?
Çağımızda da farklı coğrafyalarda yaşayan kadınların birbirlerine hiç benzemeyen yaşam koşullarına sahip olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Afganistan’da kadınların üniversite eğitimi görmesinin yasaklanması, çok güncel olduğu için ilk aklıma gelen fakat sanat, bilim ve felsefeye kadınlar girdikçe alanlarında mutlaka yenilik ve gelişme olacaktır, yeni bir dil ve ifadeye kavuşacaktır sanatlar.
Kadının sanatta, bilimde ve spor alanındaki görünmezliği çağlardır tartışılır. Sizce bu görünmezliği evrensel ve yerel olarak biraz olsun aşabildik mi?
Elbette birçok konuda aşmaya başladık ama bana çok yavaş gelen bir açılma. Bolca gıcırtı ile çok zorla itilen bir demir kapının aralanması gibi, fazla ağır ve çok yavaş…
Tablodaki Kadın · Tanıtım Bülteni
Yazar ve eleştirmen Asuman Kafaoğlu-Büke, Epsilon’dan çıkan yeni kitabı Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları’nda kadının okuma serüveninin izini sürüyor. Geçmişte toplumsal yaşama katılmaları engellenen kadınların ancak kitaplar sayesinde dünyayı keşfedebildiğini ifade eden Asuman Kafaoğlu-Büke, ele aldığı tablolarda kitap okurken resmedilen kadınların hikâyelerini anlatıyor. Tablodaki Kadın, “okuyan kadın” resimleri üzerinden sanatın, kitabın ve nihayetinde kadının zaman içinde nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.
Sanat tarihini herkes için ilgi çekici kılan eserlerine özel bir çalışma daha ekleyen Epsilon, Asuman Kafaoğlu-Büke imzalı Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları’nı okurlarla buluşturdu.
Kadınların yüzyıllar boyunca gezmeleri, kendi başlarına maceraya atılmaları, zekâ ve yeteneklerini gösterecek işlerde çalışmaları toplumsal olarak engellendiği içindir ki, dinledikleri ve okudukları hikâyeler onlar için çok önemli olmuştur. Kadınların ancak bu şekilde zihinsel yolculuklara çıkabildiklerini, görmedikleri dünya hakkında bilgi edinebildiklerini ifade eden Asuman Kafaoğlu-Büke, tam da bu yüzden kadın ile kitap arasında çok özel, hatta büyülü bir bağ olduğunu düşündüğünü dile getiriyor.
“Ressamlar öteden beri kitap okuyanları, özellikle de kitap okuyan kadınları resmetmeyi sevmişler. Her kitabın farklı mimikler ve duruşla okunduğunu izlemek, ayrıca bir düşünme nedeni olmuş ressamlara. Bizler de okuyan kadınların resimlerine baktığımızda, kim oldukları, ne okudukları ve nasıl okudukları hakkında bilgi edinebiliriz çünkü okunan metin bir şekilde bedene yansır: Merak, dikkat, heyecan, hüzün ya da sıkıntı izlerini görebiliriz. Okuma eylemi üzerine yoğunlaşmak ayrıca bize kitabın yüzyıllar içinde nasıl farklı şekillere büründüğünü de gösterir.
Sanat tarihi bilgim sınırlı olduğu için, bu kitapta yer alan resimlere sanatsal değerleri ya da teknikleri açısından değil, basılı kitabın tarihini yansıtmaları açısından baktım. Anlayacağınız, bu klasik bir sanat tarihi ya da sanat eleştirisi kitabı değil, sadece resimlere hayranlıkla bakan, gördüklerini paylaşmaktan zevk alan birinin denemeleri…”
Asuman Kafaoğlu-Büke’nin Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları adlı kitabı, Epsilon logosuyla raflarda ve internet satış sitelerinde!

1987, İstanbul doğumlu. Yaratıcı Drama eğitmenliği yapıyor. Bazıları KalemKahveKlavye, Roka, Lemur gibi mecralarda yayımlanan öyküler, yazılar yazıyor, çizimler yapıyor. Kitapları, kedileri ve bitkileri (özellikle yeşil olanları) çok seviyor. Evli ve altı kedi annesi.