Geçtiğimiz haftalarda yayın hayatına başlayan Masa Kitap, beş yeni kitapla okurlarıyla buluşuyor. Yiğit Güralp, Ceren Ceran, Ezgi Karaşin, Con Sinov ve Ahmet Naç’ın kitapları raflarda yerini aldı.
Yiğit Güral · İyi Hissettiren Yazılar
Yazar Yiğit Güralp’in; Ayla ve Sınav gibi sevilen filmlerin yaratıcısı Yiğit Güralp, İlk kitabı olan İyi Hissettiren Yazılar ’da iyililerin kazandığı ve gülmek için sebeplerimizin çok olduğu yıllara götürüyor.
Sıradışı hayatının en renkli anlarından çıkardığı tecrübeleri ve geleceğe dair tahminlerini bu kitap ile okurlarına sunuyor.
İyi Hissettiren Yazılar Masa Kitap etiketi ile raflardaki yerini aldı.
Yiğit Güralp ilk kitabı olan İyi Hissettiren Yazılar’da okurlarını eski mutlu zamanlara götürüyor. Yaşamının en renkli anlarından çıkardığı tecrübelere, geleceğe dair tahminlere ve Barış Manço’dan Zeki Müren’e Tarık Akan’dan Sadık Şendil’e uzanan anekdotlara kalemiyle yaptığı yolculukla bizi; iyiliğin, gülümsemenin, umudun ve normalliğin sokaklarında ufak bir gezintiye çıkarıyor. Bazen bir şarkıyla, bazen bir şiirle ya da filmle, hatıralarımızda saklanmış olan duygularımızı satırlarına seriyor.
Biliyoruz ki iyiliği, güzelliği, bilimi ve aydınlığı yaymak, bunları çevremizle paylaşarak pek çok duyguyu bir arada yaşamak ve yaşatmak bizlerin elinde. İyi Hissettiren Yazılar, işte bu paylaşımın ilk fitilini ateşliyor. Tüm iyi duyguları elimizden almasınlar diye onlara sıkı sıkı sarılıyor ve okurlarını da kendine paydaş etmeyi hedefliyor.
Kitaptan alıntılar:
- ‘‘Son birkaç yılda çok şey yaşadık ve yorulduk. Bütün dünya akla sığmaz bir çemberin içinden geçiyor. Adaletsizlik, namussuzluk, omurgasızlık üst üste gelirken; doğruluğa olan ihtiyaç da tıpkı işleme alınmayı bekleyen evraklar gibi üst üste yığılarak birikiyor.’’
- ‘‘Sizin bayrağı buradan devralıp, gerçek hikâyeleriyle sahiplerini keşfettiğiniz ve yeni bir bakış açısıyla dinlemeye başlayacağınız yeni şarkıları listeye ekleyeceğinize inanıyorum. Çünkü yeni başlangıçlar yaptığınız yenir bir hayatta tüm anlamlar yenilenir.’’
- ‘‘Çizgi romanlardaki kimi süper kahramanlar radyoaktif bir maddeye maruz kalarak süper güçlere kavuşurlar. Gerçek hayatta ise nükleer bir atığa maruz kalmanıza gerek yok. Bir süper kahramana dönüşmek için yeterince kötülüğe maruz almanız yeterli oluyor. Iskalanan büyük hakikat şu ki; ‘‘kötü’’ olağanlaşmadan, ‘‘iyi’’ olağanüstü konuma erişmiyor.’’
Ceren Ceran · İstanbul’un Bodrum Katları
Ceren Ceran, ilk romanı İstanbul’un Bodrum Katları’nda, İstanbul’a kendini var etmeye gelen kahramanımız Ömer üzerinden toplumumuzdaki görünmez kast sistemini akıcı ve akıllara yeni sorular bırakacak şekilde işliyor.
Yayın hayatına yeni başlayan Masa Kitap, ikinci romanı İstanbul’un Bodrum Katları’yla okurunun karşısında. Ceren Ceran’ın mizah dili, yalın üslubu ve kendine özgü kurgusuyla dikkat çekecek ilk kitabı olan bu roman, hayaller ile gerçekten daha gerçek olan yaşam arasında bir yerde durup, insanın kendisine sorular sormasını sağlıyor. Zaman zaman kendinizden bir parça bulacağınız, zaman zaman da yazarın kendine has üslubuyla içinde kaybolacağınız su gibi bir hikâyeye hazır mısınız?
Kendini var etme çabasıyla küçücük Batlı’dan çıkıp İstanbul’a gelen Yarımca Üniversitesi İşletme mezunu Ömer’in çok büyük hayalleri ve planları vardır. Ancak İstanbul onu düşündüğü gibi karşılamaz. İstanbul’un bodrum katlarında başlayan yaşamını sürdürmek için çok çabalasa da hepimizin tanıdığı gerçekler, onu da içine çeker; bir su baskınında kaybolur gibi sökülür hayalleri ciğerinden…
Peki, Ömer sonra ne yapar?
Bulduğu aşk, insanı nerelere sürükler?
İnsan, olmak istediği yer ile bulunduğu zemin arasındaki mesafeye nereden bakar?
Farklı sosyal sınıfın insanlarının birbirini “gerçekten” anlaması mümkün müdür?
İstanbul’un Bodrum Katları, genç karakteri Ömer üzerinden toplumun her kesimden insanının ve İstanbul’un sesine kulak veriyor. Ömer’in kişisel bakış açısı, birden bize de sirayet ediyor ve kendimizi kâh metrobüste bir durakta, kâh Çırağan Sarayı’nın kapısında buluveriyoruz.
Ceren Ceran, bu ilk romanda; farklı sosyal sınıfın insanları ile İstanbul’un sesine yaklaştığı mizahi dili, yalın üslubu ve kurgusunda yer verdiği Ekmek Parası para birimiyle her bir bedeni omuzlarından yakalıyor.
Kitaptan Bir Bölüm
“Pazartesi sabahı Mecidiyeköy’den kalkan bir metrobüs için söylenecek en doğru şey: Binmek tek çareniz değilse asla binmezsiniz. Mümkünse özel aracınızla gidersiniz, varsa arkadaşınızın arabasına binersiniz, yoksa taksi tutarsınız, olmadı metroya binersiniz ama metrobüse binmişseniz, binmek zorundasınız demektir. İşte ben her sabah, bu mecburiyetin bezginliğini okurum insanların yüzlerinde. Benim yüzüm de o yüzlerden biri mi acaba? Günün birinde birileri çıkar da “Bu şehirdeki fakirleri, bezginleri, mutsuzları yok edelim,” derse, ilk önce metrobüsleri ateşe vermeli.”
Con Sinov · Yarının Adamı – Mustafa Kemal’i Anlamak
Mustafa Kemal hakkında pek çok biyografi kitabı okudunuz, birçoğu çok da başarılıydı. Bu kitapla ise herkesin anlayacağı ve herkesi etkileyecek bir dizi izleyeceksiniz.
Yazar Con Sinov’un; Mustafa Kemal’in 1912 ve 1918 yılları arasındaki hayatını gerçek belgelere dayanan detaylı bir araştırmayla kaleme aldığı kitabı “Yarının Adamı – Mustafa Kemal’i Anlamak”, kurgu dışı bir araştırma kitabından çok daha fazlasını okurlarına sunuyor.
Mustafa Kemal’i bir roman karakteri gibi sürükleyici bir hikâyenin kahramanı olarak anlatan kitap, detaylı ve etkileyici diliyle okurlarında aynı zamanda bir dizi izliyor etkisi yaratacak.
Masa Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Sosyal medyada fikirlerini paylaşmak için kullandığı mahlası Con Sinov ile yazılarını paylaşan yazar, Mustafa Kemal’i anlamak için onu her dönemiyle iyi bir şekilde tanımak gerektiğinin altını çizdiği “Yarının Adamı” serisinin ilk kitabına “Mustafa Kemal’i Anlamak” ismini verdi. “Benim sosyal medyada yapmaya çalıştığım şeyin temelinde ‘kendi kendine öğrenmeyi öğrenme’ vizyonu sunmak var,” diyen Con Sinov, ülkemizde genç zihinlere her zaman bir şeyler sunulduğunun altını çiziyor. Okulda, evde, çevremizde, televizyonda, sosyal medyada sürekli bir şeyler bize sunuluyor. Ancak ne olursa olsun, çok nitelikli sunumlara maruz kalınsa dahi düşünce ufkunun bu sunumların ötesine geçemeyeceğini de ifade eden yazar, öncelikle “kendi kendimize öğrenmenin” zorunluluğunu vurguluyor. İşte bu kitap da Con Sinov’un “kendi kendine öğrendiklerinden” ortaya çıkardığı bir eser…
Con Sinov, bu kitabı belgeselden çok her şeyin gerçek olduğu bir dizi olarak kaleme aldı. “Kurgu olsa çok izlenirdi,” denilecek bir senaryo gibi işlediği kitabı, ileride bir dizi olabileceğini düşünerek kaleme almak ise, kesinlikle zekice kurgulanmış bir yöntem.
Çünkü Con Sinov’un amacı, bu kitabı özellikle gençlerin anlamasını sağlamak.
Bunun için de okunması kolay bir kitap yazmayı hedefledi.
Günümüz gençliği için günümüzün tanışma biçimlerine uygun bir eser çıkarmayı hedefleyen yazarın, “Yarının Adamı”nı okurken okurun gözünde sahnelerin canlanmasını istemesi ise bir başka hedef. Bu da okurun, kitap içinde kronolojik bir sırada yer alan Mustafa Kemal fotoğraflarını tarihin akışında takip edebileceği; bu karelerin ne zaman, nerede ve kimlerle çekildiğini öğreneceği anlamına geliyor. Ayrıca fotoğrafların hikâyesini de okuyabileceksiniz.
“Yarının Adamı – Mustafa Kemal’i Anlamak” kitabı şu sorulara cevap veriyor:
- Okul yıllarında aşk acısı çektiğinde not defterine neler yazdı?
- 2. Abdülhamid döneminde neden zindana atıldı?
- İlk görev yerinde kendisine teklif edilen rüşvete nasıl cevap verdi?
- Neden İttihatçıların arasına katılmak zorunda kaldı?
- Kader birliği yaptığı arkadaşları tarafından sürgüne gönderilmesinin sebebi neydi?
- Trablusgarp’ta yaveriyle gericilerin merkezini nasıl bastı?
- Çanakkale Savaşı’nda başarılı olmasına rağmen neden paşalığa terfi ettirilmedi?
- Enver Paşa ile nerede ve nasıl karşı karşıya geldi?
- Vahdettin’le yaptığı Almanya seyahatinde neler yaşandı?
- Filistin Cephesi’nde yenildi ve çekildi mi?
- Cumhuriyet’i kurmak ve inkılaplar yapmak idealine ne zaman sahip oldu?
Önsözden Birkaç Bölüm
- Bizler bu ülkenin gençleri olarak, çocuk yaştan itibaren Atatürk’le büyüdük. Hatta büyütüldük. Evde, okulda, televizyonda ve sokakta, daima Atatürk’ten bahsedildiğini göre göre ve duya duya yaş aldık. Bu serüven içerisinde maruz kaldığımız Atatürk, maalesef şekilci ve yüzeysel olmaktan öteye pek geçemedi. Sözgelimi Atatürk’ün Samsun’a çıktığını öğrendik, ama neden çıktığını tam olarak kavrayamadık. Onun büyük bir insan olduğu hususu her defasında zihnimize işlendi de neden ve nasıl büyük insan olabildiği konusu çokça göz ardı edildi.
- Bu kitabı yazmaktaki asıl niyetimin, “Atatürk’ü gerçek anlamda sevmek” olması gerektiğini fark ettim. Bunun için de en temelde yapılması gereken, onu tanımak ve anlamak olmalıydı. Bu yüzden bu kitabın amacı, okurlarını Atatürkçü yapmak değildir. Çünkü bu bir sonuçtur. İnsanlar pek çok nedenden ötürü Atatürkçü olabilir. Halbuki Atatürkçü olmak bir amaç değildir. Bunu sizlere uzun uzun anlatarak ispatlayabilirdim fakat sadece bir cümleyle açıklamak daha münasip olacaktır: Atatürkçü olmak bir amaç değildir çünkü Atatürk’ün hedefi de Atatürkçü olmak değildi. Bize asıl gereken, Atatürk’ü tanımak ve anlamaktır. Çünkü ancak o vakit hedeflerimiz Atatürk’ün hedefleriyle örtüşür. Asıl mesele de tam olarak budur. Atatürk’ün hedeflerini bilmek, anlamak ve kendi hedeflerimiz haline getirmek… Bu yüzden onu sevmekten önce onu anlamalıyız; onu anlamak için de tanımalıyız. Onu tanırsak zaten anlarız. Anlarsak, yapmaya çalıştıklarını gerçekleştirip hayatımıza dahil etmek için çabalayabilecek hale geliriz. Sevgi ise kendiliğinden gerçekleşmiş olur.
Ezgi Karaşin · Bana Rağmen
Yayın hayatına yeni başlayan Masa Kitap, ilk romanı Bana Rağmen ile duygu yüklü bir yolculuğa davetiye sunuyor.
Sakin ve sade bir dille okuruna seslenen Bana Rağmen, modern zamanın yarattığı koşturmacalarda ufak bir dinlenme molası vaadediyor. Nahif bir kırılganlıkla kendi yaralarını sarmaya çalışan ana karakter Elif, büyük bir aşkla bağlandığı adamın onu yavaş yavaş kendi hayatında bir gölge haline getirmesini deneyimliyor. Yıllar boyu emekle inşa ettiği kariyerinden vazgeçmiş ve hayatla bağı azalmışken güçlü bir kadının uzattığı yardım eline tutunuyor. İstanbul’daki kurumsal hayatını bırakarak Bolonya’ya gidiyor.
Merriam-Webster Sözlüğü’nün açıklamasına göre 2022 yılının kelimesi seçilen gaslighting, kitabın da temalarından biri.
Düzenli aralıklarla psikolojik şiddete maruz kalan Elif, hayatta kendi mücadelesini veren birçok kadına da ilham olacak.
“Sessizliğim, sesimden daha çok kabul görüyordu. Bunu da hiç değiştirmeye çalışmamıştım.”
Bir lezzet yolculuğuna çıkmaya hazır mısınız?
Beslenme antropolojisinin de işlendiği kitap, farklı tatlara ilgi duyanları da memnun edecek nitelikte. İtalya’nın pizzası, şarabı ve peyniri, Bana Rağmen’in de olmazsa olmazı…
Kitaptan Bir Bölüm
“Derinliği olmayan ilişkiler, yüzeysel iletişimler, laf olsun diye doldurulan cümleler… Sulanmadan, yeterince büyüyemeden budanan bitkiler gibi hissediyorum bazen. Her yerde vermeden alan bir düzen var. Sadece ben değil, hiçbirimiz köklenemiyoruz. Bir fırtına çıktığında toprağımızdan kopup gitmek işten değil. Öyle yersiz yurtsuz olmak. Yaşamak için direnmek gerekiyor galiba. En azından benim için… Bunun yanı sıra insanlar için de çaba harcayacaksam, yanımda gerçekten değer verdiğim ve bana değer veren insanlar olsun istiyorum.”