KalemKahveKlavye’de “Kentler ve Müzik” serisi gibi müzik yazıları kaleme alan Özgür Atmaca‘dan yeni bir seri: Sorular. İlk bölümünü okumakta olduğunuz serinin diğer yazılarına BURADAN ulaşabileceksiniz.
…
Nasıl bir sessizlik haliyse artık bitsin istiyor insan… En saçma haliyle gelsin tüm onanmamış fikirler…
Hiçbir şey yapmadığımız boşluklar ve tüm inandırıcılığıyla karşımızda duran an. Kendini sorgulamaktan usanıp sürekli başa döndüğün kedi kuyruğu oyunu…
Kaç şarkıyı kafanda aynı anda çaldırabildiğini düşündün mü hiç? Biraz yetenekliysen hepsini iç içe sokup aynı ritimde yürütebilirsin. Ama neden yaptığını hiç düşünme.
Peki, insan düşüncesizce davranırken düşünmeye karşı tepki mi koymuş oluyor?
Düşüncesizce ortaya konulan eylem dalağın bir işlevi mi yani?
Fikir eylem midir?
Klişe lügati dedi diye kahkahamızdaki acıyı kim ölçüyor? Salya metre mi var?
Müzikte olduğu gibi diğer sanat eserlerinin de akustik halleri olsa ya. (Akustik edebiyat vs.)
Ciddi görünme ihtiyacı mizahın bir türü müdür diye hep düşünmüşümdür? Yani özde nasıl bir gevşeklik var ki takım elbiseye tutunma çabası içeriyor kişi.
Bir süre sonra çok okumak kitap biriktirmeye dönüşüyor. Gibi.
“Kişi konuştuğu gibi yazar” diyen hatta tüm noktalama işaretlerinin gereksizliği yönünde fikir beyan etmiş biri için “Redaksiyonun ağız sulandırıcı tarafı ne ola ki?” diye düşünmeden edemiyorum.
Okumaya başladığında şaşırıp tam da şu anda o histen kurtulduysan hâlâ doğru satırdasın demektir.
Yol kelimesini bu kadar ölçüsüz ve derin yapan “o” harfinin kendi etrafındaki sonsuzluğu olabilir mi?
Anı yaşamak ne demek? Yani daha anda bile kalınamazken bu nasıl başarılır? Kendini ağaca bağlamak gibi… Bilemedim.
“Sahaf” benim için kokan tek kelimedir.
Peki, çiçekleri kim amade etti kirli ellerimize?
Çiçek deyince papatya belirir zihnimde.
Boşa geçirilmiş tüm zamanların intikamıdır, ihtiyaç halinde hatırlayamamak.
“Bir fikrim var” demenin en kıymetsiz olduğu zamana doğmak, yaşamak!..
Daha önce de söylemiştim. Bazı durumların önce adı belirdi. “Sansür”
Fransızca dans etkinliğinden gelen “Arabesque” kelimesi Doğu’dan bize nasıl sektiyse diğer durumları konuşmaya gerek bile yok. “Biz kendimizi keser olduk, kalanlara selam olsun”dan hallice…
Kutsal kitapları okuyunca değişeceğine en son inandığım şey, şiire karşı duruşumdu sanırım…
“Biz ona şiir öğretmedik.” (Yasin sûresi, 69. ayet) cümlesi tüm olumluluğuyla dünyamı değiştirmiştir.
Tanrı şiire öyle bir övgü düzer ki sen sadece parmağa bakan olursun…
Fikir zekâtı nedir? Nasıl verilir? Kime verilir? Veren alır mı? Alan mı üstündür? Verende mi çok?
Gerçeğe kafayı takmış herkesin bundan bir o kadar uzakta yaşaması.
Gerçeğin sadece gerçek olduğuna o kadar inanmaz olduk ki hepimiz metrolardaki Hobbit sakinleri gibiyiz. “Tantrayla TV keyfi”
“Biz”, üç küçücük harfiyle “Hepimiz”den daha samimi.
“Hep”de umut var. “Hiç”de hüzün…
Mozart; babasına, asilzadelere, kiliseye hatta müziğe karşı! direnmiş küçük yalnız bir çocuktur.
Yuniya, bir opera librettosundan masama fırlamış tatlı küçük bir kızdır.
Leopold; babasına, Ausburg’un mahalle baskısına, matematik öğretmenine ve ısrarla sol el ile çalınan geleneksel keman metoduna direniş göstermiş Amadeus Mozart’ın babasıdır.
Litro, İtalyanca bir ölçü birimidir ve sevimlidir.
“Neden edepsiz bir çocuğu kendine ses olarak seçtin ey tanrım!”
—A. Salieri
Bologna şehrini yağmurlu bir günde hiç ıslanmadan gezmek, romantizm değil mimari fikirdir.
Duvarlarında ellerimle müzik dinlediğim güzel Bologna.
Ve Mozart’ı 14 yaşında kraliyet müzik akademisi onur üyesi yapan Bologna kenti değil kulaklarıdır.
Mesela hayatın boyunca J. Fowles’dan haberin olmadan yaşayacaksın ey insan türü!
“Kibarlık, başka türden gerçeklerin reddini barındırıyor içinde.”
“Gerçekler o kadar basit ki insan, içinden çıkamıyor.”
“Güzellik, hediyenin paketidir.”
“Tanrı bu küçük adamın elleriyle şarkı söylüyordu.”
—A. Salieri
“Postmodern metin, ötekinin oyun sahasıdır ve tümel anlatımı hep ama hep reddeder.” Cümlesini sindirmek için beş Uzun İhsan kitabı, otuz bin milyon Fowles cümlesi yutacaksın. Tok karnına ve uyumadan.
Valla teknik açıdan bakacak olursak ben Tudor’cuyum arkadaş… O nasıl pabuçlar ama… Anneanneciler Viktoryan’a doğru ilerlesin, bekleme yapmasın…
İnsanımızın Jazz müzik kültürüne olan (yatak odası) bakış açısını oluşturan, destekleyen, genelleyen 1970 ve 1990 arası Türk sinemasına kucak kucak saygısızlık gönderiyorum.
“Homo Logos: Kelime İnsan”
—Beckett
“Sihirli Flüt” gerçek bir Alman operasıdır. 160 yıl öncesinden bile Hitler’in ayıbını örtmüştür.
Bir şiir mutluluğu ve pişmanlığı arasında Schiller, Ode to Joy’u Beto 9’un son epizodunda duyunca kendi elini öpmüştür. A.B. Marşı olduğunu duymadan da ölmüştür. Şükür ki…
Mozart’ın 13 Temmuz 1770 tarihli günlük yazısı: “Bugün hiçbir şey yaşamadım, bu da güzel!”
Mezmurların en majör ve coşkulusu “Psalm 23” gibi görünse de içinde derin bir korku ve hezeyan vardır.
Tetrakord ve Heksakord iki küçük kardeş idiler. Tetra notalar arasında gezinirken dört adımdan fazla atamayan ve hep Fa’da kalan yorgun küçük kardeş, Heksa ise hep iki adım önden gidip La sesine ulaşan artist büyük kardeştir. Öyle bir şey…
Bakın iyi bir masa, insanı yazar bile yapabilir. Peki, kime yazar denir? Misyon şart mı?
Antropolojiye insan bilimi misyonunu yükleyen kimdir? Hani Sosyoloji, hani Psikoloji, hani Teoloji demezler mi insana? Derler!
Wagner, Tristan ve Isolde operasının son notasını da yazdıktan sonra bir dostuna şu satırlarla başlayan mektubunu yazdı: “Çok yalnızım…”
Bruckner < Wagner < Beethoven < Mozart !
Bazen masaya sadece tek bir cümle yazmak için oturursun, o hep en sona kalır.
“Geçmiş neden hep hüzünle hatırlanıyor?”
[su_divider]
Görsel: Alev Aysun Atmaca
1981 İstanbul Doğumlu.
SAÜ Türk Müziği Lisans,
KOÜ Yüksek Lisans,
AÖF Sosyoloji
R.John Fowles ,W.A.Mozart ve A.Veysel’i çokça sever..
Profesyonel Öğrenci
Eğitimci, Okur-Yazar
Müzik yazıları yazmaya çalışıyor.
Çok ilginç, bu yazı nasıl hiç beğeni almamış olabilir? Son zamanlarda okuduğum, benim “sayıklama” türü adını taktığım yazıların en iyilerinden. Arada bilmediğim bir iki (bir iki ama, fazla değil) terim ve tabir sinirimi bozmuş ve hemen arama motoruna yazmama vesile olmuştur. Böylelikle bir iki şey daha unutulacak bilgiler listeme girmiştir. Tebrik.