Yekta Kopan’ın Can Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı “Sıradan Bir Gün”, sıradanlığın aslında nasıl bir karmaşa yaratabileceğini ve belki de ihtiyacımız olan tek şeyin bu “sıradan karmaşa” olduğunu anlatıyor bize…
Yazarın, kitabın başkahramanı Armağan için biçtiği rol oldukça ilginç: Armağan Gündoğdu, pazarlamacı eşi ve onun piyasada bir türlü dikiş tutturamayan tiyatro sevdalısı arkadaşının çakırkeyif bir sohbet gecesinde “Bir kişisel uzmanı yaratalım!” fikrinde asıl yükü taşıyan kişi; kitapları satış rekorları kıran hayali kahramanın gölge yazarı.
Yekta Kopan, sosyal medya çılgınlığını, herkesin kitap yazma aşkı içinde yanıp tutuşma hastalığını, hayatı nasıl yaşayacağımıza, hangi dertten hangi formülle kurtulacağımızı söyleyen, beş adımda başarıyı, on adımda aşkı bulup sonra “aşkın ömrü üç yıldır” diyerek yalnızlığa koşacağımız küçük hayatlarımızın “çok bilmişleri” olan kişisel gelişim kitaplarını ironik ve bir o kadar da gerçekçi anlatıyor.
Kopan’ın, anlattığı konuyla ilgili bir günah keçisi aramayışı, aynı konuyu farklı insanlar ve farklı durumlarla yorumlayışı okuru rahatlatıyor. Zira “Kişisel gelişim kitapları berbattır ve yazarları sahtekârdır!” veya “Kişisel gelişim kitapları bizim yol haritamızdır ve yazarları birer bilgedir!” fikrinden çok, günümüz toplumunda insanların nelere dikkat kesildiğini, okumanın, edebiyatın hayatımızın neresinde olduğunu, artık klişeleşmiş olan “kalabalıklar içinde yalnız” kimselerin bunu kendi içlerinde bir rol olarak benimseyip benimsemediğini dert edinmiş görünen bir roman “Sıradan Bir Gün”.
Ayrıca kadına şiddet ve cinsiyetçiliğe dair notlarını da satır aralarına yediren Yekta Kopan’ın karakterleri; toplumun, bir bireyin sevilip sevilmeyeceğini onun karakterinden çok fiziksel özellikleriyle belirlemesine de tepki gösteriyor. Kurgu akarken karşımıza çıkan kitap tavsiyeleri de çok naif birer ayrıntı. Kurgusu tam olması gerektiği gibi, dili ise dost söylemi.
Sıradan Bir Gün, hayatınızın merkezine koyacağınız aforizmalarla dolu bir kitap değil, dönüp dönüp okumak isteyeceğiniz edebi cümleleri barındıran bir kitap değil; sizi gülümseten, düşündüren, iyi hissettiren ve bitirdiğinizde içinizi ısıtan, tanıdık gelen bir kitap.
Belki yazılma nedeni de budur.
Tanıtım bülteninden:
“DİLEYEN BU KİTABI ÇÖPE ATABİLİR.
Altı çizilecek cümle hayranları, büyük harflerle yazılmış özlü söz düşkünleri, kusursuz olmanın formülünü arayanlar,
dost sohbetlerinde alkış alacak tespitlerin peşinde koşanlar,
Dünyanın sırrını bir kitapla çözeceğini sananlar,
Aşk hayatında yıldızlara ulaşmak isteyenler, işinde yükselmek için her haltı yemeye hazır olanlar bu kitabı bir köşeye fırlatıp atabilir.
Artık ben varım karşınızda. Ben. Kendim.
Benim Adım Armağan Gündoğdu.”

1987, İstanbul doğumlu. Felsefeci, yaratıcı drama&tiyatro eğitmeni. Başta KalemKahveKlavye olmak üzere çeşitli mecralarda yazılar kaleme alıyor. İlk kitabı Aristoteles · Hayatı Bir Şölen Sofrası Gibi Bırakmalı Ne Susuz Ne de Sarhoş 2022’de Destek Yayınları’ndan çıktı. Evli ve iki kedi annesi.