Bilim ile psikolojiyi yakın arkadaşları olan köpekler üzerinde birleştiren Rus dahi İvan Petroviç Pavlov, İkinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın Hitler Almanya’sına karşı üstünlük sağlamasına kendi yolu ile yardımcı olmuştur.
Bundan yaklaşık 80 yıl önce İvan Pavlov hepimizin bildiği ‘’koşullu şartlanma’’yı buldu. Aslında ilk başta Pavlov ona Nobel ödülünü kazandıracak başka bir şey üzerinde çalışıyordu. Sindirim sistemini araştırıyordu. En yakın arkadaşları üzerinde çalışıyordu: Köpekler. Köpeklerin midesini kesip hortum yardımıyla köpeklerin salgılarını alıyordu. Mide, tükürük ve salya üzerinde çalışan Pavlov, köpekler üzerinde başka bir şey fark etti. Köpekleri besleyen asistanının eti köpeğe vermeden önce köpeğin asistanının nasıl ayak seslerini duyup ağzının sulandığını ve salyalarının aktığını fark etti. Normal bir insan olsa bunu normal karşılayıp geçerdi, ama Pavlov normal bir insan değildi. Bunun neden böyle olduğunu, köpeklerin neden ayak seslerini duyar duymaz salya akıttığını merak etti. Bilim de bu değil mi? Hiç kimsenin göremediğini görmek, hiç kimsenin soramadığını sormak… Bu merakla birlikte Pavlov bir düzenek hazırladı.
Ses geçirmeyen bir odada yaptığı düzenekte şöyle bir sistem kurdu: Deneye başlamadan önce Pavlov, köpeğin salya miktarını ölçtü. Normal bir miktar çıktı. Deneye gelindiğinde Pavlov önce zili çalıyor, sonra yemeği veriyordu. Önce zil, sonra yemek… İlk başlarda köpeklerde ve köpeklerin salya miktarında bir değişim olmadı. Bu adımdan sonra Pavlov yemek ile zil sesini aynı anda verdi. Kendisi köpeğe yemeğini verirken asistanları aynı anda zile basıyorlardı. Belli bir süre sonra köpekler sadece zil sesini duyduğunda acıkmaya ve salyalarını akıtmaya başladılar. Normalde et, köpeğin ağzında iken köpek salya akıtmalıydı, ama artık zil sesini duyduğunda bile salya akıtmaya başladı. Köpek böylece zile ‘‘şartlanmış’’ oldu. İşte bahsedilen ‘’koşullu şartlanma’’ da buydu.
Peki, bu koşullu şartlanmanın Alman tankları ile alakası ne? Pavlov yaşadığı dönem boyunca pek çok siyasi, politik ve askeri olaya tanık oldu: Bolşevik Devrimi, 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı… Hatta söylenene göre Bolşevik Devrimi olduğu gün asistanları olaylar yüzünden işlerine geç kaldığı için Pavlov’dan bir güzel azar yemişlerdir. Durumu açıklayan asistanlara karşı Pavlov ‘’Dışarıda ne olduğu bizi ilgilendirmez,’’ demiştir. Velhasıl Pavlov pek çok olaya ve savaşa tanık olmuştur. Tarihin en kanlı savaşlarından biri olan 2. Dünya Savaşı sırasında ezeli rakipleri Almanlar karşısında epey zorlanan Ruslar, cephe ve çatışma kaybediyorlardı. Tam bir makine ülkesi olan Almanya dişli bir rakipti. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra tamamen çöküşte ve ekonomik krizde olan Almanya, Hitler’le ve Hitler’in tüm silah fabrikalarını %100 çalıştırmasıyla birlikte dünyanın en gelişmiş ve korku verici devletiydi. Hatta Hitler, dünyanın en iyi tankı olarak görülen tankı ve en büyük ve en etkili atış topunu İkinci Dünya Savaşı sırasında yapmıştır. Gustav Topu adını verdikleri atış topu 1350 ton civarındaydı ve 4800 kilogramlık bir mermiyi atıyordu. Abartmış olmazsak, atom bombasının bir küçük haliydi Gustavo Topu. Çok ağır olduğundan dolayı topa özel demiryolu yapıp savaşlarda kullanıyordu. Tanklara gelince Hitler dünyanın en büyük tankının yapılmasının emrini vermişti. Landkreuzer P. 1000 Ratte denilen bu 1800 tonluk canavar çok ağır olmasından dolayı yavaş ilerleyip, pratik olmaması yüzünden hiçbir zaman yapılamadı. Onun yerine Almanca ‘’Bengal Kaplanı’’ anlamına gelen Tiger II –Almanca meali Königster- yapıldı. Tiger II 2. Dünya Savaşı’nın en güçlü tankıydı. Yaklaşık 70 tonluk olmasına rağmen şaşırtıcı derecede atikti. Bu yüzden Tiger ismini koydular. Öyle güçlü bir etkisi vardı ki 2500 metre öteden bir M4 Sherman’ı yok edebiliyordu ve 1200 metre öteden her tankı ve askeri havaya uçurabiliyordu.
Bu denli güçlü ve gelişmiş bir ülke karşısında düşmesine ramak kalan Ruslar, Pavlov’un kapısını çalarlar. Pavlov bu durum karşısında özel ve basit bir çözüm bulur. Bu sefer de yakın dostlarını kullanır. Bir barınak inşaat ettirir ve yüzlerce köpeği oraya koyar. Günlerce aç kalan köpekler açık bir alana salıverildiğinde hemen tanklara doğru koşmaya başlarlar. Tanklara doğru koşmalarının nedeni tankların altında bizzat Pavlov tarafından koyulmuş et bulunmasıdır. Açlıktan gözü dünmüş köpekler hunharca tüm etleri yerler. Bir hafta aç bırakılan, sonra yine tankların altındaki etlerle doyurulan köpekler artık tankın altında et olsun ya da olmasın hep tanklara koşmaya başladılar. Açlık hissiyatı baskın geldiği her anda köpekler durduk yere tanklara koşmaya başladılar. Şartlanma denilen olay gerçekleşmişti. Bu sefer köpekler zile değil tanklara ‘’şartlanmışlardı.’’
Bir sonraki aşama ise caniceydi. Savaş meydanına getirilen ve günlerce hiçbir şey yemeyen gözü dönmüş aç köpeklere bombalar bağlandı. Savaş meydanında Alman tankını görür görmez atılan bombalı köpekler karınlarını doyurmak amacıyla tankların altına atikçe girdikleri anda sırtlarındaki bombalar patlamaya başladı. Böylece Rus Ordusu çok kârlı bir işin içine girmiş oldu. Çünkü hiçbir ekipman veya asker zararı olmadan mühendislik harikası Alman tanklarını balon patlatırmış gibi patlatıyorlardı.
Tüm Tiger II’ler teker teker patlıyordu. Bu sistem ve patlatma şekli canice ve ahlaksızca gelebilir ama Rus ordusu için öyle değildi. ‘’Savaşta her şey mubahtır,’’ mantığını benimseyen Ruslar pek çok Alman tankını patlattı ve önceliği ele geçirdiler. Savunmadan saldırıya geçince Berlin’e kadar gittiler ve pek çok hayali olan Hitler’in intihar etmesine sebep oldular. Bu strateji Ruslara çok yardım etti. Üstün duruma geçmelerinde ve cephe çatışmalarını kazanmalarında köpekler epey yardımcı oldu. Gariptir ki uzaya ilk gönderilen canlı da bir köpekti ve o köpek –ismi Layka’dır- Ruslar tarafından uzaya gönderildi, ve maalesef Layka da diğer arkadaşları gibi Ruslara hizmet ederken uzay gezisi sırasında öldü. Peki, Pavlov’a ne oldu? Pavlov da en yakın arkadaşlarına ettiği ihanetten sonra yine onlar üzerinde çalışmaya geri döndü. Hayatının sonuna kadar Stalin’den maddi destek aldı. Ve 1936’da öldü.
Görsel Kaynak
2002 yılında Mardin/Nusaybin’de soğuk bir kış günü doğdu, Tarsus Amerikan Koleji’nde yatılı okumakta, lise boyunca çeşitli dergi ve edebiyat sitelerinde yazılar yazmakta. Sabahattin Ali’ye ve Maria’ya aşık. En sevdiği şey nemli çime uzanmak, ilk okuduğu kitap Suç ve Ceza.
Yine sıradışı ve mükemmel bir iş.
Çok ilginç bir yazı. Bilmediğim birşey daha öğrendim.. Kalemine sağlık..
????
Yazılara tam gaz devammm