Okurun özellikle dönem romanları biyografik romanlarla tanıdığı Osman Balcıgil Destek Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Kurgu ile Gerçeğin Aşkı‘nı okurla buluşturdu. Yazar bu sefer bize kendisinin ve yazdıklarının hikâyesini anlatıyor. Bir yanıyla yaratıcı yazarlık kitabı bir yanıyla bir hatırat niteliği de taşıyan Kurgu ile Gerçeğin Aşkı, yazarın kitaplarının ilham, fikir ve yazım süreçlerinin arka planına ışık tutarken bu türlerde yazmak isteyenlere de kılavuz niteliği taşıyor.
Osman Balcıgil’i 2022’de yayımlanan Melek Terörist Fahişe kitabının ardından tekrar KalemKahveKlavye’de ağırladık ve yeni kitabını, kitabın düşündürdüklerini konuştuk.
Osman Bey, KalemKahveKlavye’de sizi ikinci ağırlayışımız. Tekrar hoş geldiniz. Kurgu ile Gerçeğin Aşkı’nı tebrik ederim. İlk tepkiler, yorumlar nasıl?
Teşekkür ederim. Daha çok yeni. Bu nedenle çok okuyucu yorumu alamadım. Kitap basılmadan önce okuyan arkadaşlarımdan olumlu tepkiler aldım. Doğrusu, ben de sizin yorumunuzu merak ediyorum.
Kurgu ile Gerçeğin Aşkı çok popüler ve daha satış odaklı “Nasıl yapılır?” kitaplarından değil. Sıkça tekrar ettiğiniz üzere bir “deneyim aktarımı”. “Nasıl yapılır?” yerine böyle bir kitap yazmayı bir risk olarak gördünüz mü?
Hayır görmedim. Tersine, sizin “Nasıl yapılır?” dediğiniz, benim “Akıl Öğretme” kitapları adını verdiğim kitaplardan insanların artık sıkılmış olduklarını umut ediyorum. Kerametleri kendinden menkul bir yazar ordusu, küçük dünyaları kendileri yaratmışçasına, herkese akıl vermenin peşinde. Asıl tuhaf olan, bu kitapların alıcı buluyor olması. Veren de alan da memnun, bana ne öyleyse dememenin kitabı Kurgu ile Gerçeğin Aşkı. Çünkü “akıl öğretme” iddiası yok. Tersine, deneyim aktarmayı hedefliyor, bu yolla da faydalı olunabileceğine işaret ediyor.
Bugün kişisel gelişimin pek çok alanı gibi yaratıcılık ve yaratıcı yazarlık alanında da onlarca platform, atölye ve eğitmen ortaya çıktı. Buranın bir “piyasa”ya dönüşmesini, buradaki manzarayı nasıl yorumlarsınız?
Uzmanları tarafından verilen derslere de yol göstermelere de itirazım yok. Rahmetli Mario (Levi) örneğinde olduğu gibi. Adam bu işin mektebinde okumuş, yetmemiş iyi örneklerini de bizzat vermiş. Öyleyse Mario kıvamındaki meslek erbaplarından yol yordam öğrenmemizin bir sakıncası yok. Buna karşılık ben ekonomi okudum. Mesleğim de gazetecilik ve televizyonculuktu. Roman yazamaz mıyım? En azından denerim. Tıpkı kendi örneğimde olduğu gibi, benim itirazım, akademik yetkinlikleri kuşkulu olanların verdikleri “dersler”e. Yaratıcı yazarlık gibi bir konuda bir dolu yanlışlığa yol açmanız kişisel hayal kırıklıkları dışında yaşamsal sorunlara neden olmaz ama akademi eliyle, astrolojiyi bir bilimsel disiplin haline getirirseniz, vah benim güzel vatanım, vah benim güzel dünyam, demek zorunda kalırız. Kişisel gelişim adı altında, insanların ruh dünyalarının alt üst edildiğine, akıl oyunları vasıtasıyla insanların iyileştirilmeye çalışılmasına, bu arada haksız kazanç elde edilmesine doğrusu itiraz ediyorum. Bırakalım insanların ruhsal sorunlarını psikiyatristler, psikologlar çözsün.
Biraz da önceki soruyu pekiştirmesi için soruyorum: Kitabınızda, üniversitelerde astroloji eğitimi verilmesini eleştiriyorsunuz ama ezoterizm üzerine kitabınız var. Okuru daha iyi aydınlatmak açısından buradaki ayrım konusundaki prensibinizi anlatır mısınız? Yaklaşımları nasıl ayırıyorsunuz?
Söyleyeceklerim daha iyi anlaşılsın diye, önce isterseniz ezoterizmin tarifini yapayım. Bu tarifi ezoterizmle ilgili yazdığım bir kitap için geliştirmiştim. İsteyen istediği gibi tarif edebilir. Bu benim tarifim: “İnanılan, yararlı olduğu düşünülen, herkese değil bir çevreye ait öğretiyi, toplum nezdinde yaygınlaştırmayıp anlama kapasitesi olan kimselerle, bir program dahilinde paylaşmaya ezoterizm denir.”
Gördüğünüz gibi, ezoterizm isteyen herkese eğitimi verilecek bir bilgiler manzumesi değil. Tersine saklanması, uygun olmayan ellerde yıpratılmaması, esirgenmesi gereken bir (ya da birçok) disiplin ve yaşam tarzı. Astroloji farklı bir “iş”. Bana göre falcılık. Yıldızlara bakıp, padişahlara yaklaşmakta olan savaşı kazanıp kazanmayacağını söyleyen biliciler örneğinde olduğu gibi. Bilim insanları yolmaktan başlarında saç bırakmadılar akademide astroloji olmaz, astronomi olur diye ama yine de anlatamadılar dertlerini. Çünkü ucunda para olan bir “iş”ten söz ediyoruz. “Öğretecek” kimse için de “öğrenip” kullanacak kimse için de.
Ezoterizmden bahsetmişken bir ara soru sormak isterim: Türkiye’de ezoterik konuların kurmacada kullanıldığında çektiği ilginin, saptırılmış birer komplo teorisi olarak kitlelere anlatıldığında çektiği ilgiden çok daha düşük olmasıyla ilgili ne söylersiniz?
Ezoterizm, az önceki tarifte de söylediğim gibi az bilindiği, anlaşılmadığı için saptırılmaya müsait bir konu. Esrarengizliği nedeniyle ilginçlik kazanıyor. Bu özel durum, ezoterizmi roman malzemesi yapmak açısından değer taşıyor. Dan Brown, Umberto Eco gibi yazarları çok okunan kalem erbapları haline getiren, ezoterizm. Aynı nedenle, komplo teorisyenleri de bayılıyorlar ezoterizme dair konuları kurcalamaya. Böyle olunca, bir sürü “şahane palavrayla” sayfalar dolusu laf salatası yapma imkânı elde ediyorlar. Bu kadarla kalsa, sorun yok. Kimilerini düşmanlaştırıyor ve hedef gösteriyorlar. Bu da meselenin asıl sorunlu yanı.
Yaratıcı Yazarlık literatürünü takip eden biri olarak belirtmek isterim: Kurgu ile Gerçeğin Aşkı’nda özellikle Türkçe kaynaklarda ihmal edilen bir şey yapıyorsunuz: Deneyimlerinizi ve tavsiyelerinizi aktarırken eserleriniz üzerinden fikir, tasarım ve yazım süreçlerini de aktararak bir vaka çalışması da yapıyorsunuz. Bunu özellikle tercih etmenizde ne etkili oldu?
Söyleşilerimde, konferanslarımda, fuarlarda, ahbaplık etme fırsatı bulduğum okurların soruları, yaklaşımları benzeşiyordu. Uzunca bir zamandır, okurların ve muhtemel yazarların sık sordukları sorulara, meselelere kafa yoruyorum. Bunları belli başlıklar altında toparlayıp, kendi işlerimden hareketle cevaplarsam iyi olacağını düşündüm. Dediğiniz gibi, yaptığım, bir tür vaka analizi. Kendi kitaplarımı merkeze alarak yazılma süreçlerine, serüvenlerine dair bilgi aktarımı Kurgu ve Gerçeğin Aşkı’nda yaptığım.
Tarihi kurmaca yazmaya hazırlanma aşaması için şöyle diyorsunuz: “Öyle bir bilgilenme süreci olmalı ki bu, kitabınız raflara çıktığında sizi utandıracak hatalar yaptırmayacak kadar kapsamlı olsun.” Türkiye’deki yayıncılık ortamında ve özellikle okur profilinde kapsamlı, nitelikli, dersine iyi çalışılmış eserlerin karşılığını nasıl görüyorsunuz? Okur bunları ne kadar gözetiyor sizce?
Tarihi kurmaca alanında, Türkiye’de okuduğunu gayet iyi anlayan bir okur kitlesi var. Bunlar sıradan okur değil. Sulu zırtlak aşk hikâyelerine, manasız ütopya ya da distopya çalışmalarına pabuç bırakmayan, tarihin derinliklerinde ama macera tadında seyahat etmeyi seven okurlar. Tarihi kurmaca vasıtasıyla geçmişe dair eksik bilgilerini tamamlıyor, bu arada vakitlerini hoş bir biçimde değerlendiriyorlar. İş ki siz ne yazdığınızı bilin, daha masaya otururken yeterli ve gerekli malzemeyle oturun. Okur bunu ilk birkaç sayfadan, giderek birkaç kitabınızdan sonra anlıyor, size güvenmeye başlıyor.
Belli türlerde olsa da geniş konu skalasına sahip kitaplarınız var ve hepsi çok okunuyor. Okura ulaşmanız, sadık bir okur kitlesi yaratmanızda en önemli etkenler neler oldu sizce?
Dediğiniz gibi, bir türe saplanıp kalmadım. Deneme, novella, hikâye, araştırma, çocuk kitaplarım da var ama asıl üretimim roman üzerine. Romanda da kendimi bir alana sıkıştırmadım. Biyografik romanlarım çok okunuyor diye dönem romanı yazmayı ihmal etmedim. Ezoterik ve dinsel romanlar için de bu geçerli. Bütün bu alanlar birbirini besledi diye düşünüyorum. Biyografik romanlarımı okuyanlar dönem romanlarımı da okudu. Buna karşılık bütün kitaplarım biyografik roman tarzında olsaydı okumayı sürdürürler miydi? Emin değilim. Bugünden geçmişe baktığımda, farklı kulvarlarda çalışmakla iyi yaptığımı düşünüyorum.
Tarihi kurmacalarla ilgili “Kahramanımızı tanıyanlar ya da yakınları ‘Ne yaptın sen?’ derse, yazar kendisini ‘Ama ben biyografi yazmadım ki!’ diye savunamaz.” diyorsunuz kitapta. Böyle bir tecrübeniz oldu mu hiç?
Hayır olmadı. Tersine, çok iltifat aldım kahramanlarımı şahsen tanıyanlardan.
Konu seçerken en iyi bildiğiniz, en çok öğrenmek istediğiniz dönemleri seçtiğinizi söylüyorsunuz. Peki yayınevinden veya okurdan gelen talepler oluyor mu? Bu tür “dışarıdan” taleplerle ilgili tavrınız nedir ve çalışma sisteminizde neleri değiştirir?
Destek Yayınları’nın bir yazarıyım biliyorsunuz. Yayınevimizin sahibi Yelda (Cumalıoğlu) Hanım çok ilgileniyor ne yazacağımla ve ne zaman yazacağımla. Bunun benim için bir şans olduğunu düşünüyorum. Yine Destek’in Genel Yayın Yönetmeni Ertürk Akşun’la sıkı bir düşünce alışverişimiz var. Onunla “yazmak istediklerim ve yazmam gerekenler” üzerine yaptığım konuşmalar ufkumu açıyor. Bu iki isim, yayın dünyasının tam ortasındalar. Bir anlamda, yayıncılığın nabzını tutuyorlar. Sahip oldukları bu çok özel durum sayesinde, beni manasız maceralardan koruyor, doğru kulvarlarda durmamı sağlıyorlar. Okurlardan gelen talepler de oluyor. Bu taleplerden bazılarının üzerinde ben de düşünüyor oluyorum, bazıları hiç aklıma gelmemiş oluyor…
Bizden bu kadar Osman Bey, tekrar çok teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.
Kurgu ile Gerçeğin Aşkı · Basın Bülteni
Yazar Osman Balcıgil “roman okurları ve muhtemel roman yazarları için kaleme aldım” dediği yeni kitabı “Kurgu ile Gerçeğin Aşkı” Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı.
Usta romancı Osman Balcıgil uzun yıllar yaptığı gazetecilik ve televizyonculuk günlerinde başından geçenleri, bu mesleklerin ona kattığı değerleri, gezilerini ve keşiflerini, okuyup izlediklerinden edindiklerini kısacası heybesinde biriktirdiği tüm deneyimleri okura anlatıyor.
Romanlarından hareketle, yazılma süreçlerini öne çıkartarak, deneyim aktarımında bulunmaya çalıştığını ifade eden usta kalem, siyasal akımlara, ideolojilere, tarihe, ekonomiye, toplumsal meselelere nasıl baktığının; içinde yaşadığımız coğrafyayı, ülkemizi daha iyi tanıma, anlama fırsatı bulmuş olmasının romancılığını besleyen faktörler olduğunun altını çiziyor.
Osman Balcıgil’den okuruna adeta bir köprü inşa eden “Kurgu ile Gerçeğin Aşkı” Destek Yayınları’ndan çıktı…
Arka Kapak Yazısı:
ROMANCI AĞIR İŞÇİDİR…
Bir roman nasıl inşa edilir? Gerçeklikle kurgu, kurguyla gerçeklik nasıl örtüştürülür? Kısaca söylenecek olursa, romancılığın temel sorunları nelerdir?
Romancılık ağır işçiliktir. Roman sadece konudan, gerçek ya da yaratılmış karakterlerden, olaylardan, mekânlardan ibaret değildir.
Tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji boyutları da olan devasa bir iştir.
Roman matematiktir, geometridir, mimarlıktır.
Beyin cerrahlığı ve kuyumculuktur…
Diplomasız bir meslekmiş gibi görünmesine aldanmayın. Dört yıl değil kırk yıl dirsek çürütmeyi, dört değil dört yüz kapıdan geçmeyi gerektirir.
Ela Gözlü Pars Celile, Yeşil Mürekkep, İpek Sabahlık, Nefesi Tutku Olan Kadın Afife Jale gibi çok satan romanların yazarı Osman Balcıgil, Kurgu ile Gerçeğin Aşkı’nda, müzmin okuyucular ve muhtemel yazarlara “mesleğinin sırları”nı anlatıyor, yollar açıyor, kapılar aralıyor.
Balcıgil’in kendi kitaplarından hareketle yazdığı Kurgu ile Gerçeğin Aşkı’nı ilgiyle okuyacaksınız.
Osman Balcıgil Kimdir?
Osman Balcıgil 1955’te İstanbul’da doğdu. Ekonomi eğitimi gördü. Ulusal dergi, gazete ve televizyonların haber bölümlerinde muhabir, editör, yönetici olarak otuz yıla yakın çalıştı. Pek çok ödül aldı. Latin Amerika’da yaptığı çalışmayla, 1988 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından “Yılın Gazetecisi” seçildi. Sürekli Basın Kartı sahibi. Çalışmaları: Birikim Yayınları, 1977-1980: Yayınevi yöneticisi İletişim Yayınları, 1980-1983: Yazar ve Editör (Yeni Gündem, Video Sinema, Tarih ve Toplum, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi) Cumhuriyet gazetesi ve Cumhuriyet Dergi, 1983-1985: Yazılar, Röportajlar ve Oxford Mektupları Hürriyet, Hürriyet Pazar ve Tempo dergisi, 1986-1988: Yazar, Editör Hürriyet Production, 1989: Araştırmacı, Yapımcı, Koordinatör (“Hodri Meydan”, “Tele-Vizyon”, “Tempo”, “Basın Kulübü” programları) Show TV, 1993: Haber Müdürü, “Baş Sayfa” programı yapımcısı ATV, 1994: Haber Programları Genel Koordinatörü, “Üçüncü Sayfa”, “41 Dakika” programlarını hazırladı ve sundu. Kanal 6, 1996: Haber Dairesi Başkanı Star TV, 1996: Haber Müdürü, “Kırmızı Koltuk”, “Osman Balcıgil ile Gece Hattı”, “Dobra Dobra” programlarını hazırladı ve sundu. HBB TV, 1997-2000: Haber Dairesi Başkanı, Anchorman, “Şeytanın Avukatı” programını hazırladı ve sundu. Ottoman Medya, 2000-2013: Kurucu ortak
Araştırma Kitapları:
- Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü ve Ölüm Cezası, Birikim Yayınları
- 1960 Anayasası Üzerine, Birikim Yayınları
- İdamın Günlüğü, Onur Yayınları
- Toplum: Layığı Bu Değil, Haziran Yayınları
- Latin Amerika’nın Atar Damarları, Belge Yayınları
- 50 Maddede Ezoterizm, Karakarga Yayınları
- İzcilik: Bir Memleket Meselesi, Destek Yayınları
- Gilwell Elkitabı, Destek Yayınları
Romanları:
- Ters Kanatlı Şahin, Destek Yayınları
- Bilginin Efendisi, Destek Yayınları
- Zerdüşt’ün Sırrı, Destek Yayınları
- Dante’nin İstanbul Cehennemi, Destek Yayınları
- Pisagor Tepkisi, Destek Yayınları
- Mason Locasında Aşk ve Kılıç, Destek Yayınları
- 53. Risale, Destek Yayınları
- Ela Gözlü Pars: Celile, Destek Yayınları
- Yeşil Mürekkep, Destek Yayınları
- İpek Sabahlık, Destek Yayınları
- Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale, Destek Yayınları
- Putlar Yıkılırken, Destek Yayınları
- En Hüzünlü Eylül, Destek Yayınları
- Avuçlarımda Hâlâ Sıcaklığın Var, Destek Yayınları
- Melek, Terörist, Fahişe, Destek Yayınları
- Kızıl Çengi, Destek Yayınları
Gençler İçin Biyografik Romanlar:
- Ben Celile, Nâzım Hikmet’in Annesi, Genç Destek Yayınları
- Ben Sabahattin Ali, Genç Destek Yayınları
- Ben Suat Derviş, Genç Destek Yayınları
Hikâye:
- İstanbullu Hikâyeler, Karakarga Yayınları
Novella:
- Kara İblis Firarda, Karakarga Yayınları
Deneme:
- Karanlık Oda, Karakarga Yayınları
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)