“Dostlarım, şimdi ben size büyük bir şey söyleyeceğim.
Sakın kıyametin kopmasını beklemeyin, o hergün kopmaktadır. “ Albert
Camus
Sakın kıyametin kopmasını beklemeyin, o hergün kopmaktadır. “ Albert
Camus
Devşirme kültürünün son ürünüdür metrobüs. Bilmeyenler için tanımlamak
gerekirse: Tren gibi kendine ait çizgisel bir yolu olan uzun otobüs. Şehrin bir ucundan diğer ucuna
uzanan güzergahı ile de bulunmaz bir nimet! Yine de eksik kalan bir şeyler var.
Hikayesi eksik mesela. Trenler üzerine romanlar, türküler,
hikayeler yaratılmıştır. Otobüslerin
çağrıştırdıkları da birçok sanat dalına ilham kaynağı olmuştur. Metro bile son zamanlarda kendine,
şehre ve dünyaya yabancılaşan insan için etkileyici, çağrışımlar uyandıran bir
ulaşım aracı olmuştur. Metrobüsün
faydacı görüntüsü şehrin stresiyle birleşince ortaya bir varoluş sorunu
çıkıyor: “Burada yolunda gitmeyen bir şey var, ama ne?”
gerekirse: Tren gibi kendine ait çizgisel bir yolu olan uzun otobüs. Şehrin bir ucundan diğer ucuna
uzanan güzergahı ile de bulunmaz bir nimet! Yine de eksik kalan bir şeyler var.
Hikayesi eksik mesela. Trenler üzerine romanlar, türküler,
hikayeler yaratılmıştır. Otobüslerin
çağrıştırdıkları da birçok sanat dalına ilham kaynağı olmuştur. Metro bile son zamanlarda kendine,
şehre ve dünyaya yabancılaşan insan için etkileyici, çağrışımlar uyandıran bir
ulaşım aracı olmuştur. Metrobüsün
faydacı görüntüsü şehrin stresiyle birleşince ortaya bir varoluş sorunu
çıkıyor: “Burada yolunda gitmeyen bir şey var, ama ne?”
Sıkışmışlığı ruhunun derinliklerinde
hisseden şehir insanları metrobüs
duraklarına doluşup bekliyor. Sabahları, gün içinde ve akşamları bu bekleyiş
hiç bitmiyor. Neye bineceklerini hiçbir zaman çözemeyecekler. Güzel anılar
biriktiremeyecekler. En insan olanı bile en küçük zaafını büyüterek yol alacak.
Çünkü şahsına münhasır ismiyle “metrobüs”
bilindik bütün yalanları içinde barındıran bir araç. Keşmekeşin şükürlerle
harmanlandığı mahşer yeridir metrobüs.
Metrobüs, mülkiyet duygusunun koltuk
sevdasına düştüğü insanın küçülme arenasıdır. Aksi mümkün değildir insan için,
yani onurlu ve mantıklı bir hayat süremez hiçbir insan hiçbir zaman diliminde
hiçbir mekanda ama metrobüsün ağdalı
uğultusu iyice yapıştırır bu ruh halini yolcularına.
hisseden şehir insanları metrobüs
duraklarına doluşup bekliyor. Sabahları, gün içinde ve akşamları bu bekleyiş
hiç bitmiyor. Neye bineceklerini hiçbir zaman çözemeyecekler. Güzel anılar
biriktiremeyecekler. En insan olanı bile en küçük zaafını büyüterek yol alacak.
Çünkü şahsına münhasır ismiyle “metrobüs”
bilindik bütün yalanları içinde barındıran bir araç. Keşmekeşin şükürlerle
harmanlandığı mahşer yeridir metrobüs.
Metrobüs, mülkiyet duygusunun koltuk
sevdasına düştüğü insanın küçülme arenasıdır. Aksi mümkün değildir insan için,
yani onurlu ve mantıklı bir hayat süremez hiçbir insan hiçbir zaman diliminde
hiçbir mekanda ama metrobüsün ağdalı
uğultusu iyice yapıştırır bu ruh halini yolcularına.
Ayrıcalıklı yolunda ayrıcalıklı
yolcularını düzenin maden ocağına taşıyan modern katar… İşçiler, öğrenciler.
Bu kadar.
yolcularını düzenin maden ocağına taşıyan modern katar… İşçiler, öğrenciler.
Bu kadar.
“Bir şey sona ermek için başlamıştır. Serüven uzamaya
gelmez, ona anlam veren ölümüdür yalnız.”
gelmez, ona anlam veren ölümüdür yalnız.”
Her sabah
ve her akşam metrobüsün kapısındaki
cama yapışık yol alan insanlardan biriyim. Bu yazdıklarımın kibir ürünü olmadığı
bilinmesi için bunu söyledim. Bir duraktan diğer durağa camdan dışarı
baktığımda çoğu zaman trafik görüyorum. Tıpkı televizyonda seyrettiğim savaşlar
gibi, açlıktan ölen insanlar gibi, karmaşık ilişkiler içinde kaybolan
zavallılar gibi! Metrobüsün camından
dışarı baktığımda bir duraktan diğer durağa giderken arkamda onlarca insanın
benim hissettiklerimi hissettiğini biliyorum. Kalabalığın içinde birbirimize
düşmanız ama dışarıdaki dünya bunu bilmesin! İçimizdeki egolar birbirine düşman
ama kalabalık bunu bilmesin! İneceğim durağa kadar riyakarlık, bu tekerlikli
kabın içinde ambalajlanmış vaziyette duruyor.
ve her akşam metrobüsün kapısındaki
cama yapışık yol alan insanlardan biriyim. Bu yazdıklarımın kibir ürünü olmadığı
bilinmesi için bunu söyledim. Bir duraktan diğer durağa camdan dışarı
baktığımda çoğu zaman trafik görüyorum. Tıpkı televizyonda seyrettiğim savaşlar
gibi, açlıktan ölen insanlar gibi, karmaşık ilişkiler içinde kaybolan
zavallılar gibi! Metrobüsün camından
dışarı baktığımda bir duraktan diğer durağa giderken arkamda onlarca insanın
benim hissettiklerimi hissettiğini biliyorum. Kalabalığın içinde birbirimize
düşmanız ama dışarıdaki dünya bunu bilmesin! İçimizdeki egolar birbirine düşman
ama kalabalık bunu bilmesin! İneceğim durağa kadar riyakarlık, bu tekerlikli
kabın içinde ambalajlanmış vaziyette duruyor.
Metrobüsten inen insanların yüzündeki
ifade: ferahlık. Bıkkınlık: metrobüsten
inen insanların ilk adımında. Gerçeğin ta kendisi metrobüsün yeniden hareket edişinde. Ütopya: metrobüsün
sadece bir ulaşım aracı olduğunu düşünen saflığın adı…
ifade: ferahlık. Bıkkınlık: metrobüsten
inen insanların ilk adımında. Gerçeğin ta kendisi metrobüsün yeniden hareket edişinde. Ütopya: metrobüsün
sadece bir ulaşım aracı olduğunu düşünen saflığın adı…
“Herkesin yolu ayrı.” Fyodor
Dostoyevski
Dostoyevski
Kapalı kutular halinde duraklardan çıkan insanlar geceyi
geçirecekleri yere giderler. Temasın sihri her birinin her birine göz kulak
olmasında gizlidir. Milyonların içinde dakikalarca birbirine yapışık gitmiş
olmanın sorumluluğu onları rahatsız eder. Eğer tenha bir yolculuk yaptılarsa
bakışmak onlar için en büyük cehennem azabı olmuştur. Acı, kendini kalabalık
yalnızlıklarda kral ilan eder. Devrimler
yalnız kalabalıkların işidir. Trakya sınırlarından papazın çayırına gidip
gelen bu araç anlamsız olduğu kadar öldürücüdür de…
geçirecekleri yere giderler. Temasın sihri her birinin her birine göz kulak
olmasında gizlidir. Milyonların içinde dakikalarca birbirine yapışık gitmiş
olmanın sorumluluğu onları rahatsız eder. Eğer tenha bir yolculuk yaptılarsa
bakışmak onlar için en büyük cehennem azabı olmuştur. Acı, kendini kalabalık
yalnızlıklarda kral ilan eder. Devrimler
yalnız kalabalıkların işidir. Trakya sınırlarından papazın çayırına gidip
gelen bu araç anlamsız olduğu kadar öldürücüdür de…
Yarın
tekrar, yarın tekrar, yarın tekrar… Varoluşun
bu yolculuğu hikayesini bulana kadar bu kaypaklıkta devam eder.
tekrar, yarın tekrar, yarın tekrar… Varoluşun
bu yolculuğu hikayesini bulana kadar bu kaypaklıkta devam eder.
TÜM GEZGİNCİ ERDEM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.