Kavafis’in “Şehir” şiiri sınırsız bir bilete benziyor. Nasıl Kafka’nın soğuk memleketine götürdüyse ve nasıl Isabel Allende’yi hatırlatıyorsa güneyden, dünyanın her yerine Akdeniz hüznüyle gitmemi sağlıyor.
“Bu şehir arkandan gelecektir…”
Kavafis’in “Şehir” şiiri sınırsız bir bilete benziyor. Nasıl Kafka‘nın
soğuk memleketine götürdüyse ve nasıl Isabel Allende‘yi hatırlatıyorsa güneyden, dünyanın her yerine Akdeniz hüznüyle gitmemi sağlıyor. Tesadüfe bakın ki Isabel Allende:
hasretinden başka bir şey değil. Zaten Allende de kafasında götürmüştü güzel ülkesini, her yanda görmüştü yıkılan şehrini.
Kavafis, Kafka ve Isabel Allende bir kafede otursa farz-ı misal. Kavafis‘in şehrinde olsa bu buluşma. Göz göze gelseler üçgen şeklinde. Kafka sıcaktan bunalsa, Allende kendine yakın bulsa havayı, Kavafis
Kafka’nın ya da Allende’nin -hiç farketmez- memleketine gitmek için can atsa içten içe. Gidenleri yad etseler, gidebilenleri. Anlasalar oraya ait olduklarını. O masaya, sohbete. Belleğimdeki bu buluşmadan sonra Kavafis uğurlasa konuklarını. Çıksa Ege’yi gören bir tepeye ve yazsa:
bir adam bağırıyor denize doğru:
sevdiğim her ne varsa bu şiirde. Buraya aidim.
bu şehir. Gidilemeyen, durulamayan bu şehir…