Kadınların yüzlerce yıl adeta haykırdıkları cinsel ayrımcılığın, eşitsizliğin, uğradıkları şiddetin, hak ihlallerinin görmezden gelindiği bir gerçek. “Me too” hareketi, “Kadının beyanı esastır” ilkesi, kadınların hak arama mücadelesinde önemli bir görevi üstleniyor. Me too hareketi kadınlara cesaret, birlikte olma gücü veriyor. Dünyanın her yerinde kadın mücadelesini görünür kılıyor. Kadının beyanı esastır ilkesi, taciz ve tecavüzün, tanık, delil istenmeksizin hak aramaya yeterli olduğunu gösteriyor.
Kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüzün, kadının eve kapatılmasının ardında erkek cinsini her şeyin sahibi gören, eril düşünce sistemi yatıyor. Bu düşünce sistemi, erkeklere sunduğu konfor alanlarıyla, kadın erkek ilişkilerinde erkeği hep iktidar sahibi olarak konumlandırıyor. Erkek dayanışması, temelini bu kirli konfor alanlarını kaybetmemek üzerinden alıyor.
Eğer erkek, sadece cinsiyetinden ötürü kendine sunulan konforla yüzleşirse eril imtiyazları kaybedeceğini düşünüyor. Bu nedenle sıkı sıkıya sarılıyor eril inşaya ve eril ideolojiye. Eril iktidarının nüfuzuyla kadınları taciz ederek, değersizleştirerek, yok sayarak, görmezden gelerek kadınlarla kurduğu ilişkiyi hak görüyor. Hatta normal bir ilişki olarak nitelendiriyor. Yaptıklarının “hak ihlali” olduğu söylendiğinde anlayamıyor. Çünkü erkek dayanışmasının kendini gerçekleştirdiği, gücünü iktidarını pekiştirdiği, paylaştığı deneyim ve eğlence taciz, tecavüz ve şiddettir.
Bu yüzden Hasan Ali Toptaş özelinde açıklarsak, yaptığı açıklamalar şaşkınlığını, erkekliği ile yüzleşmediğini iyice açığa çıkarıyor. Kadınların cinsel tacizi ifşa etmesi, bir kadına yapılmış tacizden kaynaklanamaz diye düşünüyor ve ardında başka nedenler olduğunu ima ediyor. Ve daha üst bir akıl arıyor yaşadığı bu durumu anlayabilmek için. Aslında yaptığının, söylediği her sözün, kendi eril bakış açısını yansıttığını fark etmiyor bile.
Yüzyıllardır feminist hareket çok önemli dayanışma kanalları açtı. Dünyada ve ülkemizde edebiyat ve sanat alanında kadınlar eril dünyanın şifrelerini çözdüler. Hangi inşanın bir parçası olarak nasıl tutuklu kaldıklarını biliyorlar. Güçlerini biliyorlar ve dayanışmayla daha da büyütüyorlar. Leyla Erbil başta olmak üzere birçok kadın yazar eserlerinde erkek yazarların kadına bakışını işlediler. Bugün Pelin Buzluk’un, Aslı Tohumcu’nun başlattığı çığlık, cesur genç kadınların içindeki haykırışıyla büyüyor ve “Me too” hareketini güçlendiriyor.
Bundan sonra yapılması gereken ülkede her alanda büyük bir değişim, dönüşüm ve demokrasinin gerçekleşmesi için mücadelenin yükseltilmesidir. Erkeklerin sarındıkları eril konforlarla süsleyip bezedikleri o erk alanlarıyla nasıl yüzleşeceklerini zaman gösterecek. Bakalım sadece cinsiyetlerinden ötürü kendilerine sunulan eril üstünlük alanlarından vazgeçip kaçı özgürleşmeyi deneyecek.
Unutulmamalıdır ki, kadınların özgür olmadığı bir ülkede erkekler de özgür olamaz.
Kadın Yazarlar Derneği
13 Aralık 2020