Sabahın ilk ışıklarında metrobüs, Ortadoğu ‘dur. Bach çölü inletir. Şuursuzca yere tükürenlerin arasında işe doğru giderken omzuna dokunur. Dost zannedersin.
Eldir. Elinden tutar. Güle oynaya çeker seni. Seve seve gidersin peşinden. Caddeler açılır kulağında, beynin şehir olur.
Sabahın ilk ışıklarında metrobüs, Ortadoğu ‘dur. Bach çölü inletir. Şuursuzca yere tükürenlerin arasında işe doğru giderken omzuna dokunur. Dost zannedersin. Düşman da değil. Hayalet. Herkes evine çekilir sisin içinde. Beynin boşalır. Çocuk sesidir notalar ama inleyen çocuklar. Kadın sesidir notalar ama çığlık atan kadınlar. Erkeklerin can çekişmesini dinlersin. Hani eldi? Eldir. Varlığını gurbetin şatolarına taşıyan kaotik bir el. Elinden tutar.
Otobüsün camına yaslarsın kafanı. Yol insanlarının elinde enstrümanlar. Simitçi, polis, yolcular hepsi birden başlar çalmaya. Kulaklığın “duracak” düğmesine basar. Elin yanındaki adamın eline değer. İnsanlık hali. “İnsanlık hali” bataklıkta bulunan cesettir. Yanındaki adamın eli, nefes alıp verişi, derdi, gülüşü hep kokmuştur sana göre. Bir el dokunur omzuna. İnecek var. Yok. Kapkara bir sol anahtarı boğazına yapışır Bach dinlerken. Gülmekten ölürsün çünkü damarların gıdıklanır kanın akmasından önce.
Sis dağılır. Her BWV ayrı dert senin için, her iş günü ayrı BWV.*
Paranın egemen olduğu sokakların köşesinde umudu attığın çöp kutusu var. Bazı sokakların köşesinde o da yok. Havaya atıyorsun umudu o yere düşüyor. Reklamlarda gördüğün kötü şakalar, izmaritler ve torbalar omzuna dokunuyor. Eldir. Para istiyor çocuk. Ekmek alacağım diyor. Hastayım diyor. İşe yetişmen lazım. Çıkarıyorsun veriyorsun. Her gün veriyorsun. Zaman o çocuğun elinde el olmuş. Hiçbir şeye inanmayan sen, sırf Bach yüzünden zamanın çocuk olduğuna inanıyorsun.
Ne anlatır bu adam?
Müzik ruhun neyidir?
Elidir.
Yumruk oluyor güneş. Rastgele seçiyorsun bir tanesini ve gözlerini kapatıyorsun. Yemyeşil çayırın ortasında kocaman bir orkestra… Değil tabi ki… Masmavi gökyüzünde dans eden beyaz bulutlar. Asla. Turuncu gün batımının Ayasofya‘nın kubbesini okşaması nasihat eder gibi. Değil iki gözüm değil. Renksiz bir el saçını seviyor. Gerçekten sevildiğine inanıyorsun çünkü gerçekten seviyor. Rüzgarı duyuyorsun. Gelecek olanı duyumsuyorsun. Kim olduğunu bilmiyorsun. İşte muallak dinleme seansları
seni ete kemiğe bürüyor. İnsan muallaktır. Bach işaret parmağıyla Adem’i yaratırken Michelangelo elin elidir artık, paradoksun sesidir.
seni ete kemiğe bürüyor. İnsan muallaktır. Bach işaret parmağıyla Adem’i yaratırken Michelangelo elin elidir artık, paradoksun sesidir.
Akşam çöker esneyerek. Kulaklığının patikasına sürersin onu. Âmin. Binlerce ses sırada otobüs bekler. Âmin. Gün hiçti. Âmin. Org seni getirdi bu duaya. Âmin. İnanmıyorsun ama kulaklığının patikası keşiş dolu. Öyle bir bakıyorlar ki gözlerine. Âmin ki ne Âmin…
Cioran, Bach olmasaydı hayatının büyük bölümünün eksik kalacağını düşünür. Ben? Ben ne düşünürüm de ne yazardım?
Bach nedir?
Varlıktır. Heykelleşen müziktir içimde. O kadar sert, o kadar kusursuz, o kadar kaos dolu. Baktıkça içime, her Bach dinleyişimde bir el hissediyorum gerçekleşmeyen hayallerimin mezar taşlarında. Hiç aksatmıyor. Her sabah okşuyor. Her sabah yeni bir tanesini gömüyor.
Eldir.
Elinden tutar.
Elinden tutar.
* J.S.Bach’ın eserleri BWV numaralarıyla indekslenmektedir; kısaltma Bach Werke Verzeichnis kelimelerinin baş harflerinden oluşur; anlamı “Bach Eserleri Katalogu”dur.
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.