İnce Memed, gelmiş geçmiş en büyük çağdaş Türk anlatılarından biri. Bölüm başlangıçlarında neredeyse didaktik diyeceğimiz muhteşem Çukurova betimlemeleriyle, yaşam gerçekliğini derinlikli bir biçimde somutlamasıyla, halkın sezgiyle buluşan direnişini anlatmasıyla eşi bulunmaz benzersiz bir yapıt.
Yapıtın bu kadar başarılı olmasının çokça nedeni var. Bunlardan biri elbette Yaşar Kemal’in doğduğu toprakları anlatması. Bilirsiniz evrenselliği yakalamak için yapmanız gereken ilk şey en iyi bildiğiniz coğrafyayı yani yereli anlatmaktır. Tolstoy da, Dostoyevski de, James Joyce da bu biçimde evrenselliği yakalamıştır. Yaşar Kemal de doğuştan bildiği toprakları anlatır. Çakırdikenliğinden, yılanlardan, Toroslar’dan, Çukurova’dan söz eder. Dilin zenginliğini örnekleyen onlarca yerel ağız kullanımı örnekler. Öyle ki sırf Yaşar Kemal için yazılmış bir Yaşar Kemal Sözlüğü bile vardır.
İnce Memed özetine bakacak olursak aslında sevdiği kızı almak için bir ağaya baş kaldıran Memed’in öyküsünü anlatmaktadır. Ancak Memed boyun eğmeden, haksızlığa karşı durarak yaşamanın ne büyük bir başkaldırı olduğunu öykünün ilerleyen bölümlerinde hissedecek, bir ağanın gidip bir ağanın geldiği bu düzende İnce Memed olmanın ne demek olduğunu anlayacaktır.
İnce Memed, Yaşar Kemal için de ilklerin romanıdır. İnce Memed’e kadar yazarın büyük bir bilinirliği yoktur. İnce Memed, gazeteye tefrika edilerek yazılmıştır. Ancak anlatının başarısı öyle büyük bir yankı uyandırmıştır ki Yaşar Kemal’in Nobel komitesine önerilmesine kadar gidecek yolu açmıştır. Bu sayede baskılar yüzünden yazıdan bir türlü adam akıllı para kazanamayan Yaşar Kemal, geçinebilmeye başlamış ve kendini üretmeye adamıştır.
Bu arada naçizane Yaşar Kemal’in Nobeli Orhan Pamuk’tan çok daha fazla hak ettiğini de belirtmem gerekir. Orhan Pamuk kötü olduğu için değil bilakis şurada çokça incelediğim üzere Orhan Pamuk çok başarılı bir yazardır. Ancak Yaşar Kemal başyapıtlar ortaya koyan bir kutup yıldızıdır.
Kutup yıldızımız İnce Memed’in sonuyla da halka ve adalete inancımızı yitirmememiz gerektiğini ortaya koymuş, bir ağa gidip yerine başka bir ağa gelirken İnce Memed’lerin de asla tükenmeyeceğini, bir İnce Memedin binlerce ağaya bedel olduğunu haykırmıştır. Toplumun belleğine ve ortak aklına güvenmek gerektiğini, bu aklın kimi zaman geciktiğini ama binlerce yıldır asla yanılmadığını anımsatmıştır.