Carlos Fuentes ve “Cennet’teki Adem” kitabı üzerine bir Gezginci Erdem incelemesi.
(Bu inceleme ilk olarak Aydınlık Kitap ekinde yayınlanmıştır)
Meksikalı, entelektüel,
diplomat ve en önemlisi yazar. Kaleminin kağıt üzerinde kayışı: büyülü.
Kaleminin kağıda bıraktığı semboller: gerçekçi. Carlos Fuentes büyülü gerçekçiliğin Meksika gözlü yazarı. Gelişmişlikle
gelişmekte olan ülkeler arasında sınır olan hayal ülkesi Meksika’nın hiçbir
hayal ülkesine benzemediğini yazan Carlos Fuentes bu acı (mutfak olarak da acı)
sürtünmeyi fantastik sayılabilecek bir dille kaleme alıyor. Meksika’nın
varoluşundan başlayarak kanlı tarihini irdeleyip devrimlerini ve kaoslarını
işleyen yazar Meksika’yı bir mercek gibi kullanıp sisteme ve dünyaya çatıyor kitaplarında. Değişeni ve
değişmekte olanı ortaya koymak için yarattığı karakterler hem yere sağlam basan
birer insan hem de yarı görünür birer hayalet. Arka planda meydana gelen
olaylar tarihi oluştururken kararkterler iç dünyalarında yeni bir tarih
yazıyorlar. Karşılıklı iki ayna gibi çoğalan metinler paralel, iç içe ve
aslında hareket ediyor. Büyüsünü Meksika’nın kadim hikayesinden, gerçekçiliğini
de politikadan alan Fuentes düz yazı ile ülkesini düze çıkaracağını umut etti
mi bilinmez ama Dünya halklarının kitaplıklarına doğruyu söyleyen hayaletler
soktuğu kesin.
diplomat ve en önemlisi yazar. Kaleminin kağıt üzerinde kayışı: büyülü.
Kaleminin kağıda bıraktığı semboller: gerçekçi. Carlos Fuentes büyülü gerçekçiliğin Meksika gözlü yazarı. Gelişmişlikle
gelişmekte olan ülkeler arasında sınır olan hayal ülkesi Meksika’nın hiçbir
hayal ülkesine benzemediğini yazan Carlos Fuentes bu acı (mutfak olarak da acı)
sürtünmeyi fantastik sayılabilecek bir dille kaleme alıyor. Meksika’nın
varoluşundan başlayarak kanlı tarihini irdeleyip devrimlerini ve kaoslarını
işleyen yazar Meksika’yı bir mercek gibi kullanıp sisteme ve dünyaya çatıyor kitaplarında. Değişeni ve
değişmekte olanı ortaya koymak için yarattığı karakterler hem yere sağlam basan
birer insan hem de yarı görünür birer hayalet. Arka planda meydana gelen
olaylar tarihi oluştururken kararkterler iç dünyalarında yeni bir tarih
yazıyorlar. Karşılıklı iki ayna gibi çoğalan metinler paralel, iç içe ve
aslında hareket ediyor. Büyüsünü Meksika’nın kadim hikayesinden, gerçekçiliğini
de politikadan alan Fuentes düz yazı ile ülkesini düze çıkaracağını umut etti
mi bilinmez ama Dünya halklarının kitaplıklarına doğruyu söyleyen hayaletler
soktuğu kesin.
Yeni Çağ, İstanbul’un
1453’te alınmasıyla mı başladı, 1492’de Yeni Dünya’nın bulunmasıyla mı? Carlos
Fuentes kendisine sorduğu bu sorulara dilediği gibi yanıt verebileceğini
söylüyor ve ekliyor: Yeniçağ bana göre 1605’te Don Kişot’un köyünden ayrılıp
dünyanın yollarına düşmesi ve dünyanın okuduklarına benzemediğini görmesiyle
başladı. Kendisi de Meksika’ya ilk geldiğinde aynı düşünceyi paylaştığından
Cervantes’in ama en çok da Don Kişot’un
izinden gidiyor. 1987 yılında ise İspanyolca yazan yazarlara verilen en büyük
ödül olan Cervantes Ödülü’nü alması dilinin bayrak yarışını başarıyla
sürdürdüğünün göstergesi. Mayıs 2012’de aramızdan ayrıldığında sadece
Meksika’nın ve İspanyolca’nın değil evresel dilinde ustasıydı Carlos Fuentes.
1453’te alınmasıyla mı başladı, 1492’de Yeni Dünya’nın bulunmasıyla mı? Carlos
Fuentes kendisine sorduğu bu sorulara dilediği gibi yanıt verebileceğini
söylüyor ve ekliyor: Yeniçağ bana göre 1605’te Don Kişot’un köyünden ayrılıp
dünyanın yollarına düşmesi ve dünyanın okuduklarına benzemediğini görmesiyle
başladı. Kendisi de Meksika’ya ilk geldiğinde aynı düşünceyi paylaştığından
Cervantes’in ama en çok da Don Kişot’un
izinden gidiyor. 1987 yılında ise İspanyolca yazan yazarlara verilen en büyük
ödül olan Cervantes Ödülü’nü alması dilinin bayrak yarışını başarıyla
sürdürdüğünün göstergesi. Mayıs 2012’de aramızdan ayrıldığında sadece
Meksika’nın ve İspanyolca’nın değil evresel dilinde ustasıydı Carlos Fuentes.
Öykülerinde ve romanlarında çağdaş dünyayı evrensel bir dille yazan Fuentes için:
“Ölümsüz, yaşlı bir bilgenin güncele dair anlattığı post modern masalları
dinlemek.” tanımlaması abartılı gelebilir ama bir Fuentes metni okurken
duyacağınız ses tam da buna benzer bir tını da olacaktır. Haberlerde gördüğünüz
ve dünya siyasi dengesini ilgilendiren olaylar arka planda, siz karakterin
cümbüş yeri gibi iç dünyasında, kitap elinizde, çok farklı – çok bilindik bir
okumanın içinde mutlaka kendinizi buluyorsunuz. Karışık mı? Şöyle diyeyim: Sık
sık “okuyucu” diye seslenen yazar gözlerinizden tutup farklı bir dünyaya
götürüyor sizi ve siz kendinizi o farklı dünyada bir kitap okurken
seyrediyorsunuz.
“Ölümsüz, yaşlı bir bilgenin güncele dair anlattığı post modern masalları
dinlemek.” tanımlaması abartılı gelebilir ama bir Fuentes metni okurken
duyacağınız ses tam da buna benzer bir tını da olacaktır. Haberlerde gördüğünüz
ve dünya siyasi dengesini ilgilendiren olaylar arka planda, siz karakterin
cümbüş yeri gibi iç dünyasında, kitap elinizde, çok farklı – çok bilindik bir
okumanın içinde mutlaka kendinizi buluyorsunuz. Karışık mı? Şöyle diyeyim: Sık
sık “okuyucu” diye seslenen yazar gözlerinizden tutup farklı bir dünyaya
götürüyor sizi ve siz kendinizi o farklı dünyada bir kitap okurken
seyrediyorsunuz.
Yeni Don Kişotlar yaratmak imkansız,
daha doğrusu abes. Okuyucuyu Don Kişot yapmak ise Fuentes’e göre gereklilik.
Bilen, hayalci ve eylem halinde okuyucular küreselleşen dünyanın değirmenlerini
tanıyabilmek için okumalılar.
daha doğrusu abes. Okuyucuyu Don Kişot yapmak ise Fuentes’e göre gereklilik.
Bilen, hayalci ve eylem halinde okuyucular küreselleşen dünyanın değirmenlerini
tanıyabilmek için okumalılar.
İlk Günah Son Roman
Carlos Fuentes’in son
romanı “Cennet’teki Adem”
Meksika’daki trajikomik karmaşanın ortasına Adan(Adem) karakterini bırakıyor.
Adan karakteri trajikomik karmaşanın gerekliliği de olabilir. Okuyucu bu
tespitle kitaba başlayabilir. Avukat ve işadamı Adan, aynı zamanda kitabın
yazarı. Ara sıra okuyucuya sesleniyor. Gelir dengesizliğinin farkında olan bir
kazanan aslında. Meksika’yı sevdiğini anlasak da lüks yaşamı ve bencilliği ön
planda. Adan kitabı kaleme alan olmanın verdiği güçle bir şeyleri
gizleyebileceğini okura sezdiren bir karakter. “Her şeyi açıkça yazıyorum ama
yazmayabilirdim.” diyerek kitaba bağlılığı arttırıyor. Bu sinsi sesleniş onun
samimiyetinden şüphe duymamıza neden olmuyor yine de. Çünkü o bir Meksikalı.
romanı “Cennet’teki Adem”
Meksika’daki trajikomik karmaşanın ortasına Adan(Adem) karakterini bırakıyor.
Adan karakteri trajikomik karmaşanın gerekliliği de olabilir. Okuyucu bu
tespitle kitaba başlayabilir. Avukat ve işadamı Adan, aynı zamanda kitabın
yazarı. Ara sıra okuyucuya sesleniyor. Gelir dengesizliğinin farkında olan bir
kazanan aslında. Meksika’yı sevdiğini anlasak da lüks yaşamı ve bencilliği ön
planda. Adan kitabı kaleme alan olmanın verdiği güçle bir şeyleri
gizleyebileceğini okura sezdiren bir karakter. “Her şeyi açıkça yazıyorum ama
yazmayabilirdim.” diyerek kitaba bağlılığı arttırıyor. Bu sinsi sesleniş onun
samimiyetinden şüphe duymamıza neden olmuyor yine de. Çünkü o bir Meksikalı.
Etrafındaki karakterleri anlamaya çalışıyor Adan.
Sevgilisi, karısı, karısının erkek kardeşi ve kayınpederi Adan’ın etrafında
dönen ve zaman zaman kaybolan, zaman zaman parlayan birer kuyrukluyıldız gibiler.
Meksika’nın üzerinden geçen kuyrukluyıldız haberleri ve bu mucizevi olayın
etkisiyle yaptığı sorgulamalar karakterin romana açtığı çukurlara sakladığı
hazinelere benziyor. Sayfaların arasında yağmurun sıyırdığı cümlelerin içinde
bu hazinelerle karşılaşıyoruz. Sonradan Adan’ın hayatına sızan yüksek rütbeli
devlet görevlisi karakterler arası ahengi bozarak yazara tekrar bir şeyleri
düzeltme fırsatı veriyor. Suya sabuna dokunmamaya özen gösteren Adan Fuentes’in
romanına isim olurken hayatına ve Meksika’ya kuş bakışı bakabiliyor. O
cennette, o her şeyi yazabilir ve öngörebilir. Okuyucu ona ilk günahı
hatırlatana dek bu sürebilir.
Sevgilisi, karısı, karısının erkek kardeşi ve kayınpederi Adan’ın etrafında
dönen ve zaman zaman kaybolan, zaman zaman parlayan birer kuyrukluyıldız gibiler.
Meksika’nın üzerinden geçen kuyrukluyıldız haberleri ve bu mucizevi olayın
etkisiyle yaptığı sorgulamalar karakterin romana açtığı çukurlara sakladığı
hazinelere benziyor. Sayfaların arasında yağmurun sıyırdığı cümlelerin içinde
bu hazinelerle karşılaşıyoruz. Sonradan Adan’ın hayatına sızan yüksek rütbeli
devlet görevlisi karakterler arası ahengi bozarak yazara tekrar bir şeyleri
düzeltme fırsatı veriyor. Suya sabuna dokunmamaya özen gösteren Adan Fuentes’in
romanına isim olurken hayatına ve Meksika’ya kuş bakışı bakabiliyor. O
cennette, o her şeyi yazabilir ve öngörebilir. Okuyucu ona ilk günahı
hatırlatana dek bu sürebilir.
Hayatındaki iki kadın arasındaki farklar ve
benzerlikler bir anlamda çağdaş kadının iki prototipini sunuyor. Özgüvene sahip
kadının bunu içten gelen özsaygıyla yapması ve özgüveninin ayrıcalıktan çok
gereklilik olduğunu bilmesi ile özenerek, belki de şımarıklıkla özgüven
gösterileri yapan kadının nasıl anlamsızlığa düştüğünü bilmemesi Adan’ın
vazgeçemediği iki kadının durumu. Vazgeçemiyor çünkü vazgeçmesi için bir gözünü
kapatması gerek. Bir gözünü kapatmak demek Meksika’nın, Dünya’nın yarısını
görmemek demek. Fuentes’in bütünü kucaklayan bilgeliği yarattığı karakterin de
özelliği olmuş. Aksi düşünülemezdi. Düşünülebilir miydi? Aslında
düşünülebilirdi. Yazarın gördüğü toplumda aksini düşünüp uygulayan insanlar
oldukça yazar veya okuyucu buna kota koyamaz.
benzerlikler bir anlamda çağdaş kadının iki prototipini sunuyor. Özgüvene sahip
kadının bunu içten gelen özsaygıyla yapması ve özgüveninin ayrıcalıktan çok
gereklilik olduğunu bilmesi ile özenerek, belki de şımarıklıkla özgüven
gösterileri yapan kadının nasıl anlamsızlığa düştüğünü bilmemesi Adan’ın
vazgeçemediği iki kadının durumu. Vazgeçemiyor çünkü vazgeçmesi için bir gözünü
kapatması gerek. Bir gözünü kapatmak demek Meksika’nın, Dünya’nın yarısını
görmemek demek. Fuentes’in bütünü kucaklayan bilgeliği yarattığı karakterin de
özelliği olmuş. Aksi düşünülemezdi. Düşünülebilir miydi? Aslında
düşünülebilirdi. Yazarın gördüğü toplumda aksini düşünüp uygulayan insanlar
oldukça yazar veya okuyucu buna kota koyamaz.
Yazar olmak isterken önce
medyatik sonra uhrevi yollara sapan Adan’ın
karısının erkek kardeşi “çok satan” edebiyatın dini tema tercihine eleştiri
olabilirdi. Edebiyat ve yazarlık tutkusunun piyasa ile temas ettiği noktada
bazı insanların görece kolay olanı seçmesi durumuna vurgu da yapılabilirdi. Ne
Adan ne de Fuentes bu eleştiri sarmalına girmeden yazar olmak isteyen ve sayfa
sayfa silinen karekteri kendi haline bırakmışlar. Onu bu açılardan gözlemlemek
okuyucuya kalmış, tabi konuyla ilgili algının bir nebze olsun kaşınmış olması
gerekiyor.
medyatik sonra uhrevi yollara sapan Adan’ın
karısının erkek kardeşi “çok satan” edebiyatın dini tema tercihine eleştiri
olabilirdi. Edebiyat ve yazarlık tutkusunun piyasa ile temas ettiği noktada
bazı insanların görece kolay olanı seçmesi durumuna vurgu da yapılabilirdi. Ne
Adan ne de Fuentes bu eleştiri sarmalına girmeden yazar olmak isteyen ve sayfa
sayfa silinen karekteri kendi haline bırakmışlar. Onu bu açılardan gözlemlemek
okuyucuya kalmış, tabi konuyla ilgili algının bir nebze olsun kaşınmış olması
gerekiyor.
Kelimeler, Limon Ve Tuz
Fuentes’in dili mekan ve
zamanla birleşince sarhoş edici oluyor. Belki de büyülü gerçekçiliğin sırrı
budur çünkü Milan Kundera’da da aynı durum söz konusu. Yazılanların kuyruğu
hikayelerde ve mitlerde. Gözden çok kulağa hitap eden metinleri insan yadırgamıyor.
Anlatıcının sesi kulağımızda çınlarken görüntüler seslerin birleşmesiyle
oluşuyor. Algı kapılarını açan bu sihrin peşinden psikoloji, sosyoloji,
felsefe, sanat ve politika zihinde daha çabuk yer bulabiliyor. Cennet’teki Adem
de Meksika sokaklarına götürürken ana karakterin kafasının içindeki kapılardan
gidiyor. İnsan zihninin yanılgılara olan müsaitliği romanı eğlenceli kılarken
edebiyat dünyası bu yanılgılara kurgu diyor. Fuentes’in şaşırtmacasız dili
eyleme geçmek için lazım olan enerjiyi masalsı dalgalanmadan alıyor.
zamanla birleşince sarhoş edici oluyor. Belki de büyülü gerçekçiliğin sırrı
budur çünkü Milan Kundera’da da aynı durum söz konusu. Yazılanların kuyruğu
hikayelerde ve mitlerde. Gözden çok kulağa hitap eden metinleri insan yadırgamıyor.
Anlatıcının sesi kulağımızda çınlarken görüntüler seslerin birleşmesiyle
oluşuyor. Algı kapılarını açan bu sihrin peşinden psikoloji, sosyoloji,
felsefe, sanat ve politika zihinde daha çabuk yer bulabiliyor. Cennet’teki Adem
de Meksika sokaklarına götürürken ana karakterin kafasının içindeki kapılardan
gidiyor. İnsan zihninin yanılgılara olan müsaitliği romanı eğlenceli kılarken
edebiyat dünyası bu yanılgılara kurgu diyor. Fuentes’in şaşırtmacasız dili
eyleme geçmek için lazım olan enerjiyi masalsı dalgalanmadan alıyor.
Anlatımın içinde haberlere göz atan Adan günceli
kurguya ek olarak veriyor. Meksika’daki her türlü olayı liste halinde yorumsuz
(yazarın yorumu olmadan) bir şekilde okuduktan sonra karakterin zihnine
döndüğümüzde parçalar birleşiyor. Önü uçsuz bucaksız bir boşluk, sağından ve
solundan başlayarak geçmişe doğru var olan nesnel dünya ve her adımda
karakterle beraber çoğalan roman çizgisel bir şekilde ilerliyor.
kurguya ek olarak veriyor. Meksika’daki her türlü olayı liste halinde yorumsuz
(yazarın yorumu olmadan) bir şekilde okuduktan sonra karakterin zihnine
döndüğümüzde parçalar birleşiyor. Önü uçsuz bucaksız bir boşluk, sağından ve
solundan başlayarak geçmişe doğru var olan nesnel dünya ve her adımda
karakterle beraber çoğalan roman çizgisel bir şekilde ilerliyor.
Okuyucunun romanın parçası haline geldiği bölümler risklidir.
Okuyucu kitabın içine girip yeni bir kitap okuyor olmaktan çok yeni bir hayat
yaşar. Anlatıcı onun yakasından tutup kitap hakkında söz açarsa okuyucu rüyadan
uyanabilir ya da kendini bırakıp sayfaların arasına sızar ki bu yeni bir
hayattan çok daha ileri bir deneyimdir. Fuentes yazdıklarına okuyucusunu ortak
etmeyi seven yazarlardan. “Cennet’teki Adem” anlatılanın roman (kurgu olmasa da
bir hayat parçasının izleği) olduğuna dair seslenmeler içeriyor. Ben bu
seslenmelere kulak verdikten sonra kitaba daha çok nüfuz ettiğimi hissettim.
Adan’ın yazdıklarını sorgulaması aslında kendini, ülkesini ve dünyayı
sorgulaması demek. Okuyucuyu bu soruların içine çekerek iyilik mi yapıyor
kötülük mü bilinmez, çekebiliyor olması güzel demekle yetinebilirim.
Okuyucu kitabın içine girip yeni bir kitap okuyor olmaktan çok yeni bir hayat
yaşar. Anlatıcı onun yakasından tutup kitap hakkında söz açarsa okuyucu rüyadan
uyanabilir ya da kendini bırakıp sayfaların arasına sızar ki bu yeni bir
hayattan çok daha ileri bir deneyimdir. Fuentes yazdıklarına okuyucusunu ortak
etmeyi seven yazarlardan. “Cennet’teki Adem” anlatılanın roman (kurgu olmasa da
bir hayat parçasının izleği) olduğuna dair seslenmeler içeriyor. Ben bu
seslenmelere kulak verdikten sonra kitaba daha çok nüfuz ettiğimi hissettim.
Adan’ın yazdıklarını sorgulaması aslında kendini, ülkesini ve dünyayı
sorgulaması demek. Okuyucuyu bu soruların içine çekerek iyilik mi yapıyor
kötülük mü bilinmez, çekebiliyor olması güzel demekle yetinebilirim.
“Kader sana hayat diye
ekşi bir limon uzattıysa, sen üstüne tekila ve tuz iste.” Meksika Atasözü
ekşi bir limon uzattıysa, sen üstüne tekila ve tuz iste.” Meksika Atasözü
Kelimeler, limon ve tuz
yazar tarafından sunulduysa daha ne
isteyebilirsiniz ki?
yazar tarafından sunulduysa daha ne
isteyebilirsiniz ki?
Arkada Meksika Manzarası, Küreselleşiyoruz
Meksika bize çok uzak bir
coğrafya. Hareketli Güney Amerika ile her şeye
burnunu sokan Amerika Birleşik Devletleri arasında siyasi tarihi çok karışık
bir ülke. Aslında hareket iyidir de Amerika’nın bu kadar yakınında olmak iyi
sayılmaz. Nitekim Meksika tarihi ABD tarihiyle sürekli temas halinde, artık
nedense?
coğrafya. Hareketli Güney Amerika ile her şeye
burnunu sokan Amerika Birleşik Devletleri arasında siyasi tarihi çok karışık
bir ülke. Aslında hareket iyidir de Amerika’nın bu kadar yakınında olmak iyi
sayılmaz. Nitekim Meksika tarihi ABD tarihiyle sürekli temas halinde, artık
nedense?
Meksika’da olup bitenleri
çok büyük olaylar haricinde bilmiyoruz. Hatırladığım: Hapishanenin birinden mafya babasını havalandırma
sırasında avludan helikopterle kaçırmışlardı. Çaresiz gardiyanların ve diğer
mahkumların bakışları arasında uçup gitmişti mafya babası. Kameralar her şeyi
çekerken hem de. Çerçeve halinde Meksika resmi herkesin kafasında vardır ama
halkın ve ülkenin derinine inmek zahmetli iş. Fuentes’in kitaplarındaki Meksika
ülkemizle benzer sesler çıkarıyor.
çok büyük olaylar haricinde bilmiyoruz. Hatırladığım: Hapishanenin birinden mafya babasını havalandırma
sırasında avludan helikopterle kaçırmışlardı. Çaresiz gardiyanların ve diğer
mahkumların bakışları arasında uçup gitmişti mafya babası. Kameralar her şeyi
çekerken hem de. Çerçeve halinde Meksika resmi herkesin kafasında vardır ama
halkın ve ülkenin derinine inmek zahmetli iş. Fuentes’in kitaplarındaki Meksika
ülkemizle benzer sesler çıkarıyor.
Cennet’teki Adem kitabında anlatılanlara bakılırsa sistem aynı çürümüş
düzeni dayatıyor bazı ülkelere. Türkiye’nin Meksika’yla karşılaştırıldığında
daha derli toplu olması ilerleyen zamanda böyle devam edeceği anlamına
gelmiyor. Peki çekinerek yazılan, okunan ve endişe duyulan şey ne? Meksika’da
neler oluyor?
düzeni dayatıyor bazı ülkelere. Türkiye’nin Meksika’yla karşılaştırıldığında
daha derli toplu olması ilerleyen zamanda böyle devam edeceği anlamına
gelmiyor. Peki çekinerek yazılan, okunan ve endişe duyulan şey ne? Meksika’da
neler oluyor?
Avukat ve işadamı olan
Adan, köhne düzenin uygulayıcısı, gözlemcisi ve şikayetçisi konumunda. Suç
örgütleri yönetimleri ele geçiriyor. Yoksulluk ve işsizlik insanları çileden çıkarıyor.
Uyuşturucu ve rüşvet kol kola ülkenin sonunu hazırlıyor. Bunlara karşı devlet
masum ve suçsuzlardan kurbanlar seçip medya aracılığıyla göz boyuyor. Adalet
sistemi belli bir kesimin elinde. Adan ve Adan gibiler ülkelerini sevseler de
ellerinden bir şey gelmiyor. Fuentes bilerek mi bu kadar keskin sunuyor bu
gerçekleri? İnsanın: “Koca ülke bu halde olamaz.” diyesi geliyor. Daha kapsamlı
okumalarla çözebiliriz bunu. Kitaba dönersek; dünyanın yuvarlaklığını kanıtlamak
için verilen basit örnek aklıma geldi:
Önce dumanı görünür geminin, sonra bacası. En son kendisi belirir ufukta.
Nedir? Dünya yuvarlak. Küreselleşiyoruz. Sistemin piramidinde halk, dil, din
ayrımı yok. Yönetenler ve türevleriyle, yönetilenler, piramidin altındakiler. Cennet’teki Adem en tepeden aşağı bakışın
kitabı. Meksika sokaklarındaki yoğunlaşmış suç Dünya’nın her yerinden seyrek de
olsa var. Belki de aba altından gösterilen sopa bu suç sarmalının kendisidir.
Cennet’teki Adem bu yönüyle bir uyarı kitabı mı?
Adan, köhne düzenin uygulayıcısı, gözlemcisi ve şikayetçisi konumunda. Suç
örgütleri yönetimleri ele geçiriyor. Yoksulluk ve işsizlik insanları çileden çıkarıyor.
Uyuşturucu ve rüşvet kol kola ülkenin sonunu hazırlıyor. Bunlara karşı devlet
masum ve suçsuzlardan kurbanlar seçip medya aracılığıyla göz boyuyor. Adalet
sistemi belli bir kesimin elinde. Adan ve Adan gibiler ülkelerini sevseler de
ellerinden bir şey gelmiyor. Fuentes bilerek mi bu kadar keskin sunuyor bu
gerçekleri? İnsanın: “Koca ülke bu halde olamaz.” diyesi geliyor. Daha kapsamlı
okumalarla çözebiliriz bunu. Kitaba dönersek; dünyanın yuvarlaklığını kanıtlamak
için verilen basit örnek aklıma geldi:
Önce dumanı görünür geminin, sonra bacası. En son kendisi belirir ufukta.
Nedir? Dünya yuvarlak. Küreselleşiyoruz. Sistemin piramidinde halk, dil, din
ayrımı yok. Yönetenler ve türevleriyle, yönetilenler, piramidin altındakiler. Cennet’teki Adem en tepeden aşağı bakışın
kitabı. Meksika sokaklarındaki yoğunlaşmış suç Dünya’nın her yerinden seyrek de
olsa var. Belki de aba altından gösterilen sopa bu suç sarmalının kendisidir.
Cennet’teki Adem bu yönüyle bir uyarı kitabı mı?

Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.