Normallik cennetinde kendine yer bulamayanlar anormallik cehenneminde bir yıldız olabileceklerini büyük bir zevkle anladılar.
Bu yazı ilk kez, KalemKahveKlavye Dergi’nin 2014 yılında yayımlanan 3.sayısında yer almıştır.
Fotoğraf: Selen Özer Günday[su_spacer size=”15″]
Fotoğraf: Selen Özer Günday[su_spacer size=”15″]
Belki de her şey, insanoğlunun cehennemi merak etmesiyle başladı. Cehennemi ve cehenneme “ev” diyenleri. Korkusunun kaynağını çıplak gözle gördükten sonra vahşi ve çirkinle arasındaki mesafeyi hesaplayıp deliksiz bir uyku çekebilmek içindi her şey. Bir anahtar deliğinden cehenneme bakıp arada hâlâ bir kapı olduğuna şükretmek için. Belki de böyle başladı, insanoğlunun anormal olana ilgisi. Ne kadar normal olduğunu ölçmesine yaradı. Normal doğup normal yaşayıp normal ölmenin yollarından biriydi, karnavallardaki sakallı kadınları incelemek. Uğruna para ödenecek bir ibadetti, çift cinsiyetli insanların etrafında turlar atıp, görülenin hafızalara kazınması. Çirkinin kötü olduğuna ilişkin inancı, mitoloji tarafından bir dövme gibi genlerine işlenmiş olan insan, altı parmaklı ellerde şeytanı gördü ve ailesinde benzer bir sakatlık olmadığı için kızlarına Melek ismini koydu.
[su_spacer size=”15″]
Sonra bir gün, 1939 doğumlu fotoğrafçı Joel Peter Witkin gazeteye şöyle bir ilan verdi:
[su_spacer size=”15″]
“Cüceler, devler, kamburlar, transseksüeller, sakallı ve çok kıllı kadınlar, kuyruklu, boynuzlu, kanatlı, dört memeli kadınlar, doğuştan sakat olanlar, kolu, bacağı, burnu, kulağı, memesi kopmuş herkes, aşırı derecede büyük her türlü organı olan ya da her tarzda garip ve değişik görünümü olanlar, hermafroditler, sapkınlar, küçük ya da büyük herhangi bir bedensel arızaya sahip olan herkes… Aşağıdaki telefon ile temasa geçsin.”
[su_spacer size=”15″]
Ve geldiler. Hepsi geldi. Hayalî cehennemin yaşayan iblisleri, Witkin’e ulaşmak için adeta yarıştı. Çünkü hayatlarında ilk kez, biri başını kaldırıp onlara bakacaktı. Hatta bakmakla kalmayıp, görüntülerini negatiflere resmedecekti. Ve o fotoğraflara da başkaları bakacaktı. Her ne kadar gerçek hayatta olmasa da, sonunda, gerçek insanlarla göz göze gelebileceklerdi.
[su_spacer size=”15″]
Sonra biraz zaman geçti… Ne kadar mı? Mesela açlıktan ölen on iki milyon insan kadar. Ya da savaşlarda ölen dört milyon çocuk kadar. Ya da insan üzerindeki, adına hayat denilen maddi ağırlığın bin kat artması kadar bir zaman geçti ve cehennemin çocuğu olmak için öyle doğmak gerekmediği, sonradan da olunabileceği keşfedildi. Normallik cennetinde kendine yer bulamayanlar anormallik cehenneminde bir yıldız olabileceklerini büyük bir zevkle anladılar. Ve ellerinde kalan son şey olan bedenlerini, başkası yapmadan bozmaya başladılar. Bozdukça ilgi çektiler, bozdukça merak uyandırdılar. Doğuştan sahip oldukları biçimlerini bozdukça, hiç kimselikten “biri” olmaya terfi ettiler.
[su_spacer size=”15″]
Bedenini bozup sergilemek, bütün iletişim biçimlerinin içinde en gerçeği oldu. Ve uzun zamandır ilk kez, mutsuz dilsizler, görüntüleriyle çığlık attılar, yanlarından geçen gündelik hayatın gündelik insanlarının gözlerine. “Asla!” dediler, “Asla benim gibi olamazsın!” Doğruydu söyledikleri, üstelik bir karşılığı bile vardı, onlara bakanların zihinlerinde: “Zaten senin gibi olmak istemiyorum. Ben sadece sana bakıp, aynaları daha çok sevmek istiyorum.”
[su_spacer size=”15″]
Herkes memnundu. İletişimin iki tarafı da, vicdan büyüklüğünde bir tatminle yoluna devam ediyordu. En azından benim gördüğüm buydu. Edinburgh adındaki şehrin en kalabalık caddesi Royal Mile’da Elaine Davidson’ın çevresindeki kalabalığı izlerken. Dünya üzerinde en fazla piercing’e sahip olan kadın. Ben demiyorum, Guinness söylüyor. Cehennemi izlerken orgazm olanların kılavuz kitabı. Bir çeşit, fetiş kataloğu. En uzun kirpikli kadın, en kısa boylu insan, en fazla piercing’i olan kadın,…
[su_spacer size=”15″]
Sonra ne mi oluyor? Birkaç peni atıyorum. Hayır, Elaine Davidson’ın önündeki kaba değil. Onu izleyenlerin ayaklarına. Çünkü benim cehennemim de onlar. Ne güzel izliyorlar, değil mi? Ne kadar güzeller? Hele siz, ne güzel bakıyorsunuz şu fotoğrafa! Hatta, bir dakika. Ben de bir ilan versem mi acaba?
[su_spacer size=”15″]
“Cüceler, devler, kamburlar, transseksüeller, sakallı ve çok kıllı kadınlar, kuyruklu, boynuzlu, kanatlı, dört memeli kadınlar, doğuştan sakat olanlar, kolu, bacağı, burnu, kulağı, memesi kopmuş herkes, aşırı derecede büyük her türlü organı olan ya da her tarzda garip ve değişik görünümü olanlar, hermafroditler, sapkınlar, küçük ya da büyük herhangi bir bedensel arızaya sahip olanları İZLEMEYİ SEVEN HERKES… Aşağıdaki telefon ile temasa geçsin.”