Kumkurdu aslında Zackarina’nın bir çeşit hayatla baş etme yöntemi. Aslında belki hepimizin ihtiyacı olan bir dost çünkü ilişkilerimiz, davranışlarımız, gökyüzü, evren ve hatta ölüm bile hiç bu kadar kumlu olmamıştı.
Bizim çocuk olduğumuz yıllarda ne bu kadar çok yayınevi ne de bu kadar çok çocuk kitabı vardı. Dolayısıyla azla yetinmesini bilen çocuklardık. Çok- fazla seçeneğimiz olmadığından büyüdüğümüzde aynı kitaplar hakkında konuşurken bulduk kendimizi. ‘Küçük Karabalık’ ve ‘Küçük Prens’ de henüz tahtını kaptırmamıştı. Ta ki Kumkurdu piyasaya çıkana kadar… Evet ‘Kumkurdu’ çoğu çocuk kitabının tahtına oturacak, hatta oturdu gibi görünüyor. 3 cilt olarak yayımlanan kitabın sürekleyiciliği de cabası.
“İnsan, çocuğu olunca yeniden çocuk oluyormuş” sözü yerini benim için çocuk kitaplarını yeniden keşfetmemle buldu. 6 yaşındaki oğlumla birlikte okumaya başladığımız ‘Kumkurdu’ ile gündelik hayatın karmaşası içinde gerçek hayata dair unuttuklarımı yeniden hatırladım. Oysa ‘Kumkurdu’nda bizi çeken başka meseleler de vardı. Bizim evimiz de (kitabın kahramanı Zackarina’nın evi kadar yakın değildi belki ama) sahile yakındı. Yani Kumkurdu bizim evimizin yakınlarında bir yerde de olabilirdi. Oğluma Kumkurdu buralarda bir yerlerde olabilir dediğimde “Hayır, Kumkurdu diye bir şey yok” cevabını itinayla seçtiği kelimelerle verdi. Şimdiki çocuklar neden bu kadar rasyonalist, anlamakta güçlük çekiyorum. Oysa ben emindim Kumkurdu’nun varlığından. O her yerde olabilirdi. Çünkü kitaptaki Kumkurdu, evrenin varolduğu ilk günden itibaren hayattaydı.
Gelelim kitabın içeriğine. Kitabın kahramanı demin de söylediğim gibi Zackarina adında bir kız çocuğu. Deniz kenarındaki bir evde babası ve annesiyle birlikte yaşayan Zackarina, kumsala indiğinde ‘Eşi Benzeri Olmayan Garip Bir Hayvan’la karşılaşıyor ve onunla arkadaşlık etmeye başlıyor. Ailesiyle ya da hayatla ilgili başa çıkamadığı durumlarda hemen kumsala, bu ‘garip hayvan’a yani Kumkurdu’na koşuyor. Sevincini, hüznünü, kafasında oluşan soruları ve sorunları Kumkurdu ile paylaşıyor. Buraya kadar olan kısım birçok çocuk kitabına ve filmine konu olmuştur elbette ancak ‘Kumkurdu’nun en dikkat çekici özelliği, ‘problemler’in kendisi. Söz konusu problemler, çoğu yetişkin insanın dahi altından kalkamayacağı ya da cevabını bildiği halde hatırlamakta zorluk çektiği meseleler. Örneğin, zıt kavramların aslında anladığımız anlamda zıt olmadığı konusu bölümlerden birinde karşınıza çıkıp size yeniden hayatı başka türlü algılamanın yolunu hatırlatabiliyor. Aslında hayatta bazen durabilmenin oldukça zor bir iş olduğunu da öğretiyor Kumkurdu. Çoğu insanın varoluş ile ilgili problemi vardır herhalde. En azından benim ve yakın çevremdeki insanların kafasındaki soruların başında ‘varoluş’ var. Biz, biz olmadan önce neredeydik sahi? Kumkurdu, Zackarina bu soruyu sorduğunda cevabını açıkça veriyor. “Bunu yalnızca sen bilebilirsin! Bu senin öykün!”
Zackarina, karanlık bir gecede kafasını gökyüzüne çeviriyor ve babası ona evrenin sonsuzluğundan bahsediyor, bu durum Zackarina’nın kafasını yeterince karıştırıyor ve evrenin sonsuzluğuyla baş edemeyeceğini anladığı için canı epeyce sıkılıyor. Soluğu da evrenin yarısını köşe bucak bilen Kumkurdu’nun yanında alıyor. Kumkurdu ise ona evrenin sonsuzluğunun bir taşın sonsuz yuvarlağıyla aynı olduğunu, aslında evrende hiçbir şeyin kaybolmadığını sadece şekil değiştirdiğini anlatıyor. Böylelikle birlikte evrenin parçası olduklarını keşfediyor ve hafifliyorlar.
Zackarina, Kumkurdu sayesinde karanlıkla, büyüklerin küçüklere olan tuhaf davranışlarıyla, utangaçlıkla, korkuyla, aşkla, ölümle ve daha birçok olguyla baş etmesini daha doğrusu barışmasını öğreniyor. Düşünmenin ve soru sormanın insanları hayvanlardan ayırt eden en önemli özellik olduğu da kitabın sayfalarında yer alıyor. Hazır düşünebiliyor, soru sorabiliyor, okuyor ve yazıyorken ‘Kumkurdu’ndaki Zackarina’nın dünyasına ve şiirsel bir dille yarılmış ve çevrilmiş (ki çevirmen Ali Arda’ya teşekkürler) dialoglar “karnımızda kelebekleri hissetme”mizi sağlıyor.
Kitapta Kumkurdu ve Zackarina dışında iki önemli karakter -herbir karakterin yeri ayrı ama anne ve baba özellikle önemli- daha var: Zackarina’nın anne ve babası. Her ne kadar ‘modern’ toplumlarda annenin dışarıda çalışması alışılageldik ise de pasta yapan babalarla karşılaşmak pek mümkün değil. Kitapta Zackarina’nın günlük bakımı ile ilgilenen karakter ‘baba’ olarak verilmiş. Buradan dışarıda çalışan annelere ve pasta, börek yapıp çocuğuyla yakından ilgilenen babalara selam eder, ‘Kumkurdu’nu ısrarla tavsiye ederiz.
Ebeveynler bu kitabı okurken unuttuğu birçok şeyi hatırlarken, çocuklarının dünyasına biraz daha yaklaşacaklar.
6 yaşındaki oğlum Ömer Çınar Görgülü’nün görüşleri: Çok güzel çünkü uzay, kumsal, çöl, sahilde bir ev hikayesi var. Babası pasta yapıyor ve kesip Zackarina’ya veriyor. Zackarina hamaktan bir korsan gemisi yapıyor. Kumkurdu Zackarina’nın anneannesinin anneannesinin de arkadaşı olmuş ve Zackarina bunu öğreniyor. Kumkurdu, önce dağa dönüşüyor, sonra volkana, sonra taşa, sonra denize, sonra kuma, sonra da kendine dönüşüyor. Çünkü evrende her şey bir şeye dönüşüyor…
Kumkurdu
Daha Fazla Kumkurdu
Daha da Fazla Kumkurdu
Asa Lind Pegasus Yayınları (3’lü Takım da Raflarda)
2016 – 328 Sayfa]